Monthly Archives: Ekim 2021

Dünyamız Manevi Bir Yükseliş Noktasıdır

Yaşadığımız dünya, üst dünyanın ardı ardına alçalması ve “dünyamız” denilen son noktaya ulaşana dek giderek kendini küçültmesiyle oluşmuştur. Bu manevi yükseliş için en iyi koşuldur.

Yükseldikçe, bu koşulu unutmuyoruz, aksine onu yeni bir şekilde kavramaya, hissetmeye, onaylamaya, haklı çıkarmaya başlarız. Mükemmellikten uzak olan bu en alçak dünya sayesinde, yükselmekte olduğumuz mükemmelliği takdir edebileceğimizi görürüz.

Aynı zamanda, manevi dünyayı gittikçe daha fazla genişletip açarız ve özellikle bizim için yaratılmış olan içinde bulunduğumuz bu koşulun bir ceza olarak değil, mükemmelliğin tam tersi olarak mecbur edildiğini anlamaya başlarız. Ve iki dünya arasındaki kıyaslamayla üst dünyanın ne kadar mükemmel olduğunun farkına varabiliriz.

Bu nedenle, eğer kişi dünyamıza bir yükseliş noktası olarak doğru davranmaya başlarsa, artık onu lanetlemez, onu nasıl kullanacağını bilir, takdir eder ve değer verir. Bu dünya bizim için gerçekten iyi bir başlangıçtır.

Soru: Bu hissiyat düzeyinde değil de sadece algı düzeyinde mi oluyor?

Cevap: Bu, onu nasıl anladığınıza bağlıdır. Örneğin, hastalanırsam, doktor bana iğne yapar. Bu canımı yakar, hoş değildir ama minnettarlıkla katlanırım ve hizmeti için ona ödeme yaparım çünkü bunun iyi bir sonuç vereceğini bilirim. Bu nedenle, doktor bir aracı olarak benim gözümde haklıdır, istenendir.

Yani, nihai sonucu görmek için gözlerinizi açmanız yeterlidir. Kabala’nın bize verdiği şey budur. Ve o zaman bütün bu dünya gerekli, arzulanan ve doğru hale gelir; karşıt duruma dayanarak mükemmelliğe ulaşmak için onu nasıl kullanacağınızı bilirsiniz.

Soru: Bu bağlamda, dünyamızı bir şekilde geliştirmek/iyileştirmek mi istiyoruz?

Cevap: Hayır. Sadece kendimizi yükseltmemiz gerekiyor. Dünyayı değiştirecek hiçbir şey yok. Sürekli onu iyileştirmeye çalışıyoruz ama daha da kötüye gidiyor çünkü dünyayı değil kendimizi değiştirmek zorundayız.

Anavatan Nereden Başlar?

Vatan, kendini iyi hissettiğin yerdir. (Özdeyiş)

Eğer kişi ıslah olmuşsa, o zaman kendini iyi hissettiğin yer vatan olur. Ve eğer kişi ıslah olmamışsa, o kişi “vatan” tanımında tamamen yanılıyordur.

Islah olmuş bir kişi için yaşamının amacı, kişisel gelişiminin ve dünyanın amacı bir ve aynıdır.

Soru: Bu amaç nedir?

Cevap: İyilik.

Soru: Bununla neyi kastediyorsunuz?

Cevap: Herkesin kendini iyi hissettiğini.

Soru: Ne kadar basit tanımlar yapıyorsunuz! Bu herkes için uygun mu ki? Bir başkasına iyilik yapmak?

Cevap: Evet.

Soru: Bir başkasına iyilik yapmak ne demektir?

Cevap: Kendine yapılmasını istemediğini başkasına yapma. Bu temel kuraldır.

Kabalistlerin Edinimleri

Soru: Yeşu (Peygamberler) Kitabı’nın on dokuzuncu bölümünde, fethedilen toprakların adlarının çok doğru tasvirleri verilmiştir. Bu tanımlar kimlere yöneliktir, sıradan insanlara mı yoksa Kabalistlere mi?

Cevap:  Onlar, toprağın, Eretz (Ratzon – arzu kelimesinden)  ne olduğunu anlayabilen ve bu arzuları nasıl bölebileceklerini, fark edebileceklerini, anlayabileceklerini ve kendi içlerinde hissedebileceklerini, her biri ve hepsi üzerinde nasıl çalışabileceklerini ve onları nasıl birbirine bağlayabileceklerini anlayabilen, böylece yavaş yavaş ilerleyip egoist bir ilişkiden özgecil arzulara kısmi bir ıslah gerçekleştirebilen insanlar için verilmiştir.

Soru: Bir Kabalist böyle farklı isimleri duyduğunda ne olur?

Cevap:  Bu Kabalistin edinimine bağlıdır. Onların gimatrialarını, isimlerini, neden, nasıl sorularına cevaplarını ve her şeyin hangi sırayla gerçekleştiğini ve buna benzer şeyleri anlamaya başlar. Bunu yapmak için tüm bu koşullardan geçmeniz gerekir.

Ancak bu konu karmaşık değildir. Basitçe, arzularınızın özüne kendi üzerinizdeki çalışma vasıtası ile ulaşarak derece derece edinim sağlarsınız. Her şey kolaydan zora doğru gider.

“Tanrı Herhangi Bir Dine Ait Midir?” (Quora)

Tanrı, gerçekliğin genel doğası ve yasasıdır. Gematria’da, “Tanrı” (“Elokim”) ve “doğa” (“HaTeva”) kelimeleri aynı sayısal değere sahiptir çünkü her ikisi de ihsan etme ve sevgi yasasını veya özgecil sevgiyi temsil eder. Bu, karşılığında bir şeyler kazanmak ve almak için özgecil eylemlerde bulunduğumuz, doğamızda var olan egoist özgecilik anlamına gelmez. Daha ziyade, kendini düşünme veya karşılık içermeyen özgecil yasaya atıfta bulunur.

Tanrı veya doğa açısından, hayattaki amacımız, bizi O’nunla/onunla tam bir form eşitliğine getirmektir. Bu, Tanrı’nın veya doğanın her bir kişiyle ilgili hedefidir. Bizler Tanrı/doğa tarafından sırf bu amaçla yaratıldık.

Tanrı/doğa bizi O’na/ona benzeyeceğimiz bu hedefe götürür. Bu yüzden bizler, İbranice’de “Domeh”, “Lehidamot” (“benzer olmak”) kelimelerinden gelen “Adam”, “insan” olarak adlandırıldık. Egomuzu özgeciliğe, bir ihsan etme biçimine dönüştürerek Tanrı’ya/doğaya benzer hale gelmeliyiz. Böyle bir dönüşümü tamamladığımızda, bu dünyadaki rolümüzü tamamlamış oluruz ve artık bu hayata dönmemize gerek kalmaz. O zaman maddi bedenle kıyafetlenmeden sadece sonsuz manevi yaşamda kalırız.

Tanrı’ya/doğaya benzemek için toplumun üzerimizdeki etkisi aracılığıyla seçme özgürlüğümüzü kullanmalıyız. Tanrı ya da doğa açısından O/o, -ne seçtiğimize bağlı olarak-  olumlu ya da olumsuz güçler yoluyla bizi aynı amaca doğru itmektedir.

Tanrı’nın dini olmadığı da eklenebilir, çünkü dinler, belirli bir amacı olan bu dünyadaki varlığımızın psikolojik olarak haklı bir açıklamasını kendilerine yapmak isteyen insanların bir icadıdır.

Tanrı, bizi O’nun gibi sonsuz ve mükemmel olmaya ilerleten genel doğamızdır.

Her Şeyi Kontrol Edin!

Soru: Bir kişinin üst dünyanın idrakine ancak Kabala yardımıyla gelebileceğini söylüyorsunuz. Peki insan idrakinin açılmasını başardıklarını iddia eden diğer yöntemler için ne dersiniz?

Cevap: Tıpkı benim gibi, kimseye güvenmemelisiniz. Bu dünyada neden bana ya da başka birine güvenesiniz ki? Biri daha uzun sakallı olacak, diğeri daha güzel konuşacak, üçüncü biri ise sizi başka bir şekilde manipüle edecek. Her şeyi kendiniz kontrol etmek zorundasınız.

Ve öncelikle doğru şekilde kontrol ettiğinizden emin olmalısınız. Yani herhangi bir bilim adamı gibi uyguladığınız test yardımıyla duyularınızı, düşüncelerinizi, araçlarınızı kalibre etmeniz gerekir.

Başka? Diyelim ki artık birine güvenmeye başladınız. Bütün hayatınız böyle geçecek ve sonunda yanlış şeye inandığına ikna olacaksınız. Bir dahaki sefere bu dünyada olduğunuzda, gözleriniz kapalı olarak başka bir öğretiye inanacak ve onu izleyeceksiniz.

Kabala der ki: “Hayır, İlk önce gerçekte ne kullandığımızı, neyin deneyimlendiğini, onu doğru bir şekilde oluşturduğumuzu ve doğru bir şekilde analiz edip etmediğimizi kontrol etmemiz ve ancak ondan sonra bu sisteme doğru yaklaşmamız gerekir.”

Yeni bir öğrenci olarak Kabala’ya geldiğimde, iyi hissettiğim tek metod buydu. Bir şeye inanabileceğimi hayal bile etmemiştim. Neyde? Tanrı’nın varlığı hakkında bana ne söylendi ki? Ben inanmak istemiyorum! Bilmek istiyorum!

Kabala sizin için bilginin ifşa olmasını sağlar. Üst dünyayı yani dünyamızın ötesinde duran ve onu kontrol eden ek bir sistemi algılarsınız. Onun içine girersiniz ve onu görmeye başlarsınız. Bu size bu maddesellik aracılığı ile gösterilir.  Bu maddeselliğin nasıl işlediğini, tüm parçalarının nasıl birbirine bağlı olduğunu görürsünüz. Tüm metotlar sadece bunun hakkında konuşur ancak Kabalist bunu görür. Onunla çalışır.

Hayatın anlamını soran her insan, her şeyi bizzat yaşamak zorundadır. Hiç kimse onun yerine bunu yapamaz.

Ve eğer kişinin kalbi başka bir metotta rahat ederse, bırakın orada kalsın. Kabala hiçbir şekilde kimseyi kendine zorla çekmez veya propaganda yapmaz. Kabala binlerce yıl boyunca gizlendi çünkü insanlığın buna ihtiyacı yoktu, insanların hayatın anlamı hakkında acil bir sorusu yoktu. Ama o zamanlar insanlık şimdi olduğu kadar birbiriyle bağlı değildi.

“Uygulanacak Etkin Bir Yürütme Mekanizması Olmazsa Uluslararası Kamu Hukukunun Amacı Nedir?” (Quora)

Bugün uluslararası hukuk, onu egoist amaçları için kullanan, spekülasyon yapan politikacıların elinde. Bu sorunun çözümü, toplumsal değerlerimizi özgecil değerlere çevirmemiz koşuluyla gerçekleşebilir. Böyle bir değişimle insanlar ve ülkeler arasındaki ilişkilerde olumlu değişime etki yapabiliriz. Böyle yapmak, birbirimize karşı giderek artan kötü niyetli tutumlarımızda, olumlu bağlara yönelik temel bir değişimi etkileyecektir. Özgecil değerlerin, tüm uluslararası anlaşmaların temeli olması gereklidir.

Tabi ki, bugün sadece uluslararası bir hukuk yok ve bu nedenle onu uygulayacak etkili mekanizmalar da yok. Sadece özgecil ve insanlığın yararına yönelik olması, insanlığın bu tür yasaların ve yönetiminin uygulanmasını istemesi ve bunlara olan ihtiyacı anlaması koşuluyla dünya çapında bir yönetim biçimi ortaya çıkacaktır.

Günümüzde, BM’nin görevini yerine getirmediğini de anlıyoruz. Politikacıların elinde bir oyuncak, bir araç gibi olduğu için bunu yapamıyor ve geçmişte güvendiğimiz ve umduğumuz şeyi gerçekleştiremiyor. İster özgecil ister egoist olsun, binlerce uluslararası örgüt ve hükümetler kurabiliriz – ama aynı durum, biz onların temelini değiştirene kadar devam edecektir: onlar için genel doğa yasası anlayışıyla güçlendirilmiş, insanlığın yararına olacak bir dönüşüm.

Kabala İstisnasız Herkes İçindir

Soru: Hayatın anlamı ile ilgilenen birinin neden Kabala çalışabileceğini düşünüyorsunuz?

Cevap: Bu sözlerimi, Babilli önder İbrahim’in Kabala’yı herkese ifşa ettiği antik Babil’de olanlara dayandırıyorum. O,  Kabala öğretmeye başladığı küçük bir grup insanı topladı, onları bir ulus adı altında topladı ve daha sonra onları Babil’den çıkardı.

Ama bu bir ulus değildi, sadece eski Babil uygarlığından uzaklaşan bir gruptu. Sonuç olarak, Kabalistik metodoloji tüm dünyaya sunulmalıdır.

Yorum: Kabala çalışmak isteyen insanlar var ama araştırırken çeşitli rabbilere yöneliyorlar ve onlar sadece dindar bir Yahudi’nin Kabala öğrenebileceği ve bir kadının kesinlikle çalışamayacağı gibi argümanlarla mümkün olan her şekilde insanları caydırılıyorlar.

Cevabım: Kabala’nın bize neden verildiğini anlamayan insanlar hakkında ne söylenebilir ki? İstisnasız herkese öğreten iki tarihi şahsiyet olan İbrahim ve Sarah’dan örnek almalıyız. Tora da şöyle der: “Ve herkes Beni tanıyacak, genç ve yaşlı. Ve benim evime tüm uluslar için dua evi denilecek.”

Hangisini Seçmeli: 10 Milyon Dolar Mı Yoksa Hayatın Anlamı Mı?

Soru: Zor bir dönemden geçiyoruz, insanlar açıkça olgunlaştı, birçoğu hayatlarını yeniden gözden geçiriyor ve geleceği düşünüyor. Bu çerçevede sosyologlar basit bir soru sordular: “Ne tercih edersiniz: hayatın anlamını aramak mı yoksa piyangoda 10 milyon dolar kazanmak mı?” %85’i parayı seçti.

Yakın gelecekte Kabala kursları açacağız. İnsanlara ne söylerdiniz? Bu kurslarda ne bulacaklar? Hayatın anlamı mı ya da ya da paranın eşdeğeri günümüze, geleceğe ya da başka bir şeye güvenmek mi?

Cevap: Dünyamızın küçük bir küre olduğunu anlıyorsunuz ve üzerinde uçuyoruz, onu Munchausen gibi [Baron Munchausen’in Rusya’daki Muhteşem Seyahatleri ve Kampanyalarının Anlatısında] çekirdekten havasız boşluğa, henüz bizi canlandırmaya, desteklemeye, beslemeye veya sulamaya kesinlikle hazır olmayan, karanlık uzaya, ölü uzaya dek sürüyoruz.

Bu durumda, yalnızca evrenimizin bu küçük parçasında özel koşullar olması nedeniyle yaşıyoruz. Dahası, evrende bu tür koşullar ne kadar aranırsa aransın, asla mevcut değildir!

Bu mavi gezegen çok özeldir. Ve eğer ona özen göstermezsek, o zaman orada varlığımızı sonlandıracağız. Dolayısıyla bizim için en önemli şeyin para olmadığını düşünüyorum. Bizim için en önemli şey gezegenimizi korumaktır.

Fakat onu korumak için, var olan ve onun bağlı olduğu güçleri bilmemiz gerekir. İşte bu yüzden Dünya denen bu küçük canlı organizma gerçek canlı bir organizmadır! Onun sayesinde varız, o da var olmalı. O yüzden, her şeyden önce bunu düşünmeliyiz.

Dünyada her yıl kitle imha silahlarına trilyonlarca dolar harcandığını duyduğumda kendimi çok kötü hissediyorum. Çünkü bugün bu dünyanın yanlış yöne sürüklenmesi için güçlü, modern bir atom bombası yeterli. Bariz bir şekilde yanlış yola!

Yörüngesi azıcık kaysa, bir şey olsa, bittik! Hayat, yaşadığımız küçük bir pandemi yüzünden değil, çevresel koşulların bu kadar çok bozuluyor olmasından değişiyor, nefes bile alamıyoruz, bu kadar radyasyonla var olamayız vb.

Bence bu en önemli şeydir. Dünyanın sürdürülebilir gelişiminin gerekliliği ve içinde bulunduğumuz koşullar gereği, öncelikle atmosfere, içinde yaşadığımız çevreye özen göstermeliyiz. Kabala tam olarak bundan, geleceğimize nasıl düzgün bir şekilde bakmamız gerektiğinden bahseder.

Soru: Ve bu mavi küreyi her şeyin temeli olarak mı koydunuz?

Cevap: Evet. Mavi çünkü hala üzerinde küçük bir oksijen bloğu var. Ama uzanması için oksijen bloğu kalmadığında, o zaman işler değişecek! Mars gibi kırmızıya, Venüs gibi maviye ya da başka bir şeye dönüşecek. Kırmızıya, maviye dönecek ve bitecek.

Soru: Ya sonra? Kabalistler ekolojist değiller, hadi “Ekolojiyi kurtaralım” demezler.

Cevap: Hayır. Ancak ben sadece var olmaya devam etmek isteyen, bu Dünya’da yaşmaya devam etmek isteyen insanlara sesleniyorum. Bu yüzden diyorum ki, 10 milyon dolar yerine hayatınız, güvenliğiniz ve gelişiminiz için çok daha fazlasını yapabilirsiniz.

Soru: Peki hayatın anlamını bunun içinde bulacaklar mı?

Cevap: Kabala ilmine iyice dalmadıkça hayatın anlamını hiçbir şeyde bulamazlar. Daldıklarındaysa sadece hayatın anlamını değil, hayatın kaynağı ile de bir bağ kuracaklar. Ve onun aracılığıyla, genel olarak var olan her şeyin, evrenin, Dünya’nın, kendilerinin, her dakika başlarına gelen her şeyin, olmuş ve olacak her şeyin anlamını zaten bulacaklar. Bütün bunları ancak dünyayı doğru anlamaya başlarlarsa bulacaklardır.

Soru: Sizce Kabala kurslarımızda buna gelecekler mi?

Cevap: Evet. Bunu başka hiç bir yerde bulamazlar. Bence bu zaten kanıtlanabilir ve başka bir yerde bir şey bulmaya çalışmanıza gerek yok. Kabala bilimi, diğer tüm bilimler, teoriler, felsefeler vb. ile karşılaştırıldığında, böyle pratik bir metodoloji ortaya koyar ve cinsiyeti veya dini ne olursa olsun herkesi bu konuda ustalaşmaya ve hayatın anlamı sorusunun ötesine, yani hayatın kaynağına davet ediyor.

Ve o zaman kesinlikle kişinin içinde ortaya çıkan tüm sorular, soruyu sormadan önce bile ona net hale gelir.

Sizleri dersleri almaya davet ediyorum. Günümüzde bir kişi bu soruları kendisi için cevaplayamıyorsa, o zaman kendini düzgün bir şekilde donatamayacağına inanıyorum.

Soru: Hangi sorular?

Cevap: Hayatın anlamı. Neden bunlar oluyor? Her şeyi nasıl düzeltebilirim? Bunlar varoluşun en temel sorularıdır.

O halde bu bilimde ustalaşmak zorundayız. Zor değil. Laboratuardaki bir bilim adamı vb. gibi içinde olmaktan, içinde çalışmaya başlamaktan bahsetmiyorum. Hayır.

Bu, bir insanın kendi kaderinin yaratıcısı olabileceği ölçüde, formdadır.

Soru: Yani kendi kaderinizin yaratıcısı olabilir misiniz?

Cevap: Elbette! Yaratıcı olun!

Soru: Kendi kaderinizin yaratıcısı olmak mükemmel bir şey mi?

Cevap: Evet. Olmalıyız da. Yaradan her şeyi yaptı, hazırladı, yarattı ve bize ihtiyaç duyulan her şeyi bilme, anlama, değiştirme ve düzeltme fırsatı verdi ve böylece kendimiz için mümkün olduğunca rahat hale getirebileceğimiz bir dünyada yaşamamızı sağladı.

“Kişi Arzusunu Yok Edebilir Mi?” (Quora)

Arzular yok edilemez.

Arzular yaratılışın özüdür. Bununla birlikte, niyet, kendine hizmet eden bir niyetten, başkalarının ve doğanın yararını amaçlayan bir niyete değiştirilmelidir.

Aynı şekilde, kişisel çıkarı hedefleyen niyetlerle çalışmayı bırakırsak, egoist arzularımız da ölür. Egoist arzularımız bir kez öldükten sonra, özgecil bir şekilde çalışmak için arzularımızı canlandırabiliriz.

Arzuyu yok edemesek de, arzuyu, kendine yönelik egoist niyetten ayırabiliriz. Arzu o zaman tamamen şekilsiz ve uzaklaştırılmış biçimde kalır ve onun egoist niyeti ortadan kalkar.

O zaman tekrar arzuyla çalışmak mümkün olur, ancak özgecil bir niyetle.

Manevi İlerleme Zamanı

Soru: Bugün bir kişinin Masah’ın gücünü edinmesi ne kadar sürebilir?

Cevap: Zamanımızda Masah’ın edinimi hakkında hiçbir şey söyleyemeyiz çünkü bu, insanların maneviyata önceki nesillerde olduğu gibi yalnız başlarına ilerlemediği, özel bir zamandır.

Şimdi ilk kez, dünyada kelimenin tam anlamıyla milyarlarca insan, bilinçsizce Yaradan’ı arzuluyor. Bunu anlamıyorlar ama O’nun için çabalıyorlar. Bu nedenle, son nesil dediğimiz neslimizde ıslahın nasıl gerçekleşeceğini kesin olarak söyleyemeyiz.

Soru: Bu süreçte birkaç katılımcı bir Masah’a aynı anda sahip olabilir mi?

Cevap: Bence Masah birçoklarında paralel olarak ortaya çıkmalıdır, böylece de birbirlerine yardım edebileceklerdir.

Soru: Eylül sonunda binlerce katılımcı ile büyük bir sanal kongre planlıyoruz. Bu kadar çok insan aynı anda Masah’ın inşasıyla ilgili belirli materyalleri toplayıp çalıştığında, bu onların Masah’ı edinmelerine neden olabilir mi?

Cevap: Evet. Bu, Masah’ın birçok insanda ortaya çıkmasına neden olabilir ve genellikle tüm katılımcıları manevi alana ilerletir.