İnsan Derecesi Ve Geri Kalanı Arasındaki Fark

Soru: İnsanlar uzun zaman ülkelerin kurulmasıyla ilgilendiler. Bu konuda yaygın olarak kabul edilen dokuz teori var. Kabala bu süreci alma arzusunun gelişimi olarak görüyor. Nedir bu süreç?

Cevap: Ben ne siyaset bilimcisiyim ne de devletlerin oluşumunda uzmanım. Ama bilim adamlarını dinlediğimde, ne kadar anlaşılamaz olduklarını görüyorum: her birinin kendi teorileri var ve bu teorilerden bir sürü var, bilim adamları onlarla dolu.

Kabala her şeyi çok daha basit bir şekilde açıklar. Yaratılış özü, haz alma arzusudur yani egoist bir arzudur.

Cansız, bitkisel ve hayvansal dünyada bu arzu, varlığının korunmasında ilkel bir biçimde kendini gösterir.  Kristaller, mineraller ve metaller yapılarını korumaya çalışırlar, kristal kafes, atomlar veya moleküllerin yapısında olduğu gibi.

Bir bitki, doğal olarak, zevk alma, hayatla dolma arzusuna en uygunu ilkesine göre var olabilmek için hayatta kalmaya çalışır. Hayvan organizmaları da hareket etme, belirli bir şekilde çoğalma yeteneğine sahiplerdir, çünkü egoizmleri böyle bir gerçekleşmeyi gerektirir.

İnsana gelince, bu arzu kendini, kişinin kendini başkalarıyla kıyaslamasıyla yeni arzular edinmesiyle kıskançlık, çekememezlik ve acı şeklinde gösterir; başkalarına bakarak yeni arzular çeker. Yani yabancı arzuların akışı nedeniyle gelişmek için sonsuz bir yeteneği vardır. Kıskançlık ve çekememezlik yüzünden her zaman kendisi için yeni hedefler bulur.

Bu nedenle, insan seviyesi diğerlerinden çok farklıdır. Örneğin, Büyük Patlama’dan ve evrenin daha da genişlemesinden sonra oluşan cansız doğa, belirli yasalara göre gelişir ve bununla ilgili herhangi bir sorun yoktur.

Bitkisel doğa var olur, ölür, yeniden doğar ve böylece milyonlarca yıldır değişmektedir. Canlı doğada da özel bir şey olmaz; hayvanların alışkanlıklarını ve karakterlerini biliyoruz. Doğru, farklı hayvanlar ve hatta çeşitli türleri nispeten farklı karakterlere sahiptir ama hayatı boyunca önemli değişiklikler yaşayan bir insan gibi değil.

İnsanlar kendi aralarında doğal olmayan, anlaşılmaz kombinasyonlar kurarlar. Bu, bir çiftin yavruları doğurduğu, büyüttüğü hayvanlar dünyasında olduğu gibi sadece bir aile değildir,  varlıklarının amacı da budur.

Hayvanlar, belirli gruplar veya daha büyük sürüler kurarak, hiç hata yapmaksızın içgüdüsel doğa yasasına göre yaşarlar. Fakat bütün bunlar içgüdüyle yönetilir ve asla değişmez. Liderler değişir, ancak yaşam tarzının kendisi her hayvan türü için sabittir.

Bir insan için böyle değildir. Egoizmi değiştikçe, kendi etrafında yarattığı şeyler de değişir. Bir zamanlar insanlar da hayvanlar gibi gruplar halinde yaşamışlardı. Belki de ortak çocukları, ortak eşleri ve ortak kocaları vardı.

Daha büyük egoizmin tezahürü ile paylaşılmaya başlandı. Fakat birbirlerini destekleme, kendilerini vahşi hayvanlardan koruma ya da birlikte avlanmaya gitme ihtiyacı ortadan kalktığında, insanlar birbirlerinden ayrılmaya ve kendi hanelerini kurmaya başladılar. Yavaş yavaş, uzmanlıklar bu şekilde oluştu: biri ayakkabıcı, biri demirci vs.

Yani çeşitli gruplar ve klanlar oluşturulmuş, insanlar arasında çok karmaşık bir ilişki sistemi kurulmuş, avukatlara, ekonomistlere ve diğer uzmanlara ihtiyaç duyulmuştur.

Bütün bunlar antik dünyada bile bağlantı sistemini korumak için vardı: mahkemeler, ordu, vergi tahsildarları ve diğer her şey.

İçsel egoizmi nedeniyle sürekli gelişen insan bedeni bizden, sıradan bir insanın anlayamadığı yeni, giderek karmaşıklaşan ve kafa karıştırıcı bir organizasyon talep etmektedir.

Ne yazık ki, bu ögeye yorum yapma özelliği kapatılmış.

"Kabala ve Hayatın Anlamı" Yorumlar RSS Feed

Önceki yazı: