Daily Archives: Ekim 22, 2021

Bilgenin Gözleri

Dünyanın siyasi haritasına baktığımızda birbirini yok etmeye çalışan iki çizgi görüyoruz sağ çizgi ve sol çizgi. Onlar hâkimiyette değişiyorlar ve mücadeleleri giderek daha vahşi ve yıkıcı hale geliyor. Fakat doğanın geri kalanına baktığımızda orada savaş yok, tamamlayıcılık var. Mücadeleler bile rakip tarafları güçlendiriyor ve onları daha sağlıklı hale getiriyor. Açıkçası bir şeyleri kaçırıyoruz.

Dengeli ilerleme her zaman iki taraf içermelidir: Sağ ve sol. Sağ taraf, yarını bugünle aynı kılmak için istikrar ve gelenek eğilimidir. Sol taraf devrim yapma, yenilik yapma, geleceği sorgulama eğilimidir. İki taraf birbirini tamamladığı zaman toplum daha iyi sonuçlar çıkarabilir, daha doğru kararlar verebilir ve başarılı bir şekilde ilerleyebilir.

Kral Süleyman “Bilgenin gözleri kafasındadır” (Vaiz 2:14) demiş. Diğer bir deyişle doğa bizi her zaman ileriye doğru iterken, biz onu anlamaya eğilimli ve hazır olmalıyız. Hazır olmadığımız zaman, şanssızlıklar bizi şaşırtır ve sıkıntılar bizi korunmak için araştırmaya zorlar. Doğa her zaman evrim geçirdiğinden, yarın istikrarı korumak, geleceğe bugünden hazırlanmamızı gerektirir. Bu sağ çizgi ve sol çizgi arasındaki doğru kombinasyondur ve buna “orta çizgide ilerlemek” denir.

İnsan egosu sürekli değiştiği ve geliştiği için orta çizgiyi korumak zordur. Ne kadar gelişirsek, duyularımız o kadar yeni heyecanlar talep eder ve zevk ve tatmin için daha fazla açlık hissederiz. Aynı zamanda, dünyamız giderek daha fazla bağlantılı hale geliyor ve bir kişinin yaptığı herhangi bir hareket diğer tüm insanları etkiliyor. Birbirimize yabancılaşmamız yoğunlaşırken karşılıklı bağımlı hale geldik.

21.yüzyılda hayatta kalmak için, büyüyen egolarımıza hizmet etmek ile başkalarına karşı düşünceli olmak arasındaki orta çizgiyi bize öğretecek küresel eğitim sistemleri kurmaktan başka seçeneğimiz olmayacak. Yapıcı bir orta yol bulmayı öğrenmedikçe, doğa bizi baskı ve acı yoluyla bunu yapmaya zorlayacaktır.

1930’larda, büyük Kabalist ve düşünür Baal HaSulam, “Dünyada Barış” adlı ilham verici makalesinde şunları yazmıştı: “Bizim neslimizde, dünyadaki tüm ülkeler her insana mutluluğu için yardım ettiğinde, birey, bir makinedeki dişli gibi, farkında olmadan tüm dünyanın kölesi olur. Bu aslında bilinmesine ve hissedilmesine rağmen, dünyadaki insanlar hala onu tam olarak kavrayabilmiş değiller. Neden? Çünkü doğadaki gelişme davranışı böyledir: Eylem anlayıştan önce gelir ve ancak eylemler kanıtlayacak ve insanlığı ileriye itecektir.”

Bu nedenle, kaybedecek zamanımız yok. Yarın iyi bir karşılama istiyorsak, bugün üzerinde çalışmalıyız.

Dünyamız Manevi Bir Yükseliş Noktasıdır

Yaşadığımız dünya, üst dünyanın ardı ardına alçalması ve “dünyamız” denilen son noktaya ulaşana dek giderek kendini küçültmesiyle oluşmuştur. Bu manevi yükseliş için en iyi koşuldur.

Yükseldikçe, bu koşulu unutmuyoruz, aksine onu yeni bir şekilde kavramaya, hissetmeye, onaylamaya, haklı çıkarmaya başlarız. Mükemmellikten uzak olan bu en alçak dünya sayesinde, yükselmekte olduğumuz mükemmelliği takdir edebileceğimizi görürüz.

Aynı zamanda, manevi dünyayı gittikçe daha fazla genişletip açarız ve özellikle bizim için yaratılmış olan içinde bulunduğumuz bu koşulun bir ceza olarak değil, mükemmelliğin tam tersi olarak mecbur edildiğini anlamaya başlarız. Ve iki dünya arasındaki kıyaslamayla üst dünyanın ne kadar mükemmel olduğunun farkına varabiliriz.

Bu nedenle, eğer kişi dünyamıza bir yükseliş noktası olarak doğru davranmaya başlarsa, artık onu lanetlemez, onu nasıl kullanacağını bilir, takdir eder ve değer verir. Bu dünya bizim için gerçekten iyi bir başlangıçtır.

Soru: Bu hissiyat düzeyinde değil de sadece algı düzeyinde mi oluyor?

Cevap: Bu, onu nasıl anladığınıza bağlıdır. Örneğin, hastalanırsam, doktor bana iğne yapar. Bu canımı yakar, hoş değildir ama minnettarlıkla katlanırım ve hizmeti için ona ödeme yaparım çünkü bunun iyi bir sonuç vereceğini bilirim. Bu nedenle, doktor bir aracı olarak benim gözümde haklıdır, istenendir.

Yani, nihai sonucu görmek için gözlerinizi açmanız yeterlidir. Kabala’nın bize verdiği şey budur. Ve o zaman bütün bu dünya gerekli, arzulanan ve doğru hale gelir; karşıt duruma dayanarak mükemmelliğe ulaşmak için onu nasıl kullanacağınızı bilirsiniz.

Soru: Bu bağlamda, dünyamızı bir şekilde geliştirmek/iyileştirmek mi istiyoruz?

Cevap: Hayır. Sadece kendimizi yükseltmemiz gerekiyor. Dünyayı değiştirecek hiçbir şey yok. Sürekli onu iyileştirmeye çalışıyoruz ama daha da kötüye gidiyor çünkü dünyayı değil kendimizi değiştirmek zorundayız.

Anavatan Nereden Başlar?

Vatan, kendini iyi hissettiğin yerdir. (Özdeyiş)

Eğer kişi ıslah olmuşsa, o zaman kendini iyi hissettiğin yer vatan olur. Ve eğer kişi ıslah olmamışsa, o kişi “vatan” tanımında tamamen yanılıyordur.

Islah olmuş bir kişi için yaşamının amacı, kişisel gelişiminin ve dünyanın amacı bir ve aynıdır.

Soru: Bu amaç nedir?

Cevap: İyilik.

Soru: Bununla neyi kastediyorsunuz?

Cevap: Herkesin kendini iyi hissettiğini.

Soru: Ne kadar basit tanımlar yapıyorsunuz! Bu herkes için uygun mu ki? Bir başkasına iyilik yapmak?

Cevap: Evet.

Soru: Bir başkasına iyilik yapmak ne demektir?

Cevap: Kendine yapılmasını istemediğini başkasına yapma. Bu temel kuraldır.

Kabalistlerin Edinimleri

Soru: Yeşu (Peygamberler) Kitabı’nın on dokuzuncu bölümünde, fethedilen toprakların adlarının çok doğru tasvirleri verilmiştir. Bu tanımlar kimlere yöneliktir, sıradan insanlara mı yoksa Kabalistlere mi?

Cevap:  Onlar, toprağın, Eretz (Ratzon – arzu kelimesinden)  ne olduğunu anlayabilen ve bu arzuları nasıl bölebileceklerini, fark edebileceklerini, anlayabileceklerini ve kendi içlerinde hissedebileceklerini, her biri ve hepsi üzerinde nasıl çalışabileceklerini ve onları nasıl birbirine bağlayabileceklerini anlayabilen, böylece yavaş yavaş ilerleyip egoist bir ilişkiden özgecil arzulara kısmi bir ıslah gerçekleştirebilen insanlar için verilmiştir.

Soru: Bir Kabalist böyle farklı isimleri duyduğunda ne olur?

Cevap:  Bu Kabalistin edinimine bağlıdır. Onların gimatrialarını, isimlerini, neden, nasıl sorularına cevaplarını ve her şeyin hangi sırayla gerçekleştiğini ve buna benzer şeyleri anlamaya başlar. Bunu yapmak için tüm bu koşullardan geçmeniz gerekir.

Ancak bu konu karmaşık değildir. Basitçe, arzularınızın özüne kendi üzerinizdeki çalışma vasıtası ile ulaşarak derece derece edinim sağlarsınız. Her şey kolaydan zora doğru gider.