Daily Archives: Ekim 10, 2021

Yaradan Çalışmasında “Gündüz Ve Gece”

Kendi egoist arzumuzun içindeyiz, bu da doğal olarak sadece kendimizi önemsememize neden oluyor. Dolayısıyla, eğer manevi var oluşa yükselerek Yaradan’ı hissetmek ve anlamak istiyorsak, kendi görüşümüz yerine Tora’nın görüşüne, Yaradan’ın görüşüne uymak için egoizmimize direnmeli ve onunla savaşmalıyız.

Kendimizi küçülttüğümüz, egoist arzumuzu Yaradan’ın arzusuna boyun eğdirmek için yaptığımız bu çalışma sürekli olarak sürdürülmeli ve böylece bu dünya üzerinde daha üst bir dünya inşa etmeliyiz.

Bu çalışmaya mantık ötesi inanç denir çünkü Yaradan’ın arzusunu kendi arzumuzun üzerine koyarız, ihsan etme güçlerini alma güçlerinin üzerine yükseltiriz. Başkalarından uzaklaşma isteğimize rağmen, dostlarımızın önünde kendimizi iptal etmemiz gerekir. Böylece Yaradan’ın niteliklerini içimizde şekillendiririz ve O’nu niteliklerimizin benzerliğine göre hissetmeye başlarız.

Bu çalışma daha net, daha odaklı ve kesin hale geliyor. Tekrar tekrar haz alma arzumuza dönüyoruz, böylece onu yeniden biçimlendirip yeni bir şekilde düzenliyoruz. Şuan her şeyi egoizmimizin içinde hissediyoruz: tüm gerçekliği, tüm dünyayı, tüm evreni. Ama eğer arzumuzu Yaradan’a ihsan etme arzusuyla değiştirirsek, o zaman bu dünya yerine, gerçek ve ebedi olan üst, manevi dünyayı algılayacağız.

Bunu yapmak için bilgiden mantık ötesi inanca geçiş yaparız. Neden buna sadece üst olanın görüşü değil de inanç denir? Çünkü haz alma arzumuzun, kendimiz için alma niteliğinin üzerine Yaradan’ın niteliği olan ihsan etmeyi inşa ettiğimiz her seferinde bunun sadece basitçe inanç, ihsan etme ya da Yaradan’ın görüşü olmadığı, yani Malhut’a hükmeden Bina olduğu ortaya çıkıyor.

Sadece bu şekilde, bu dünyanın hissinden üst dünyanın hissine geçene kadar giderek daha yükseğe yükseliriz ve Bina’nın tüm niteliğini elde edene kadar devam ederiz. Önce Malhut’tan ayrılıp Bina’ya girmeye başlarız, sonra Malhut Bina’ya dahil olur ve bu sayede Keter’e ulaşırız.

Bu çalışma sayesinde, Yaradan’ı ve üst dünyayı her seferinde daha fazla ifşa ederiz. Aşama aşama, yaratılışın ne olduğunu, insanlığın, tüm evrenin, tüm doğanın ve tüm dünyaların nasıl inşa edildiğini anlamamızı sağlayan bu yolda ilerleriz. Yolumuz, tüm parçalar arasındaki ilişkileri daha iyi keşfetmemizi ve kendimizi yaratılışın içinde hissetmemizi sağlayan her şeyi içermelidir.

Aynı zamanda, kaçınılmaz olarak düşeceğiz ve kafamız karışacak. Eğer koşuldan koşula, aşamadan aşamaya geçersek, o zaman daha önce olan her şey silinir ve yeni bir aşamaya girerken tüm hissiyatları kaybederiz. Neticede, on Sefirot’ta gerçekliği algılıyoruz ve onlar yenilendiklerinde, yeni bir arzu geldiğinde ve onun üstünde yeni dokuz üst Sefirot olduğunda, o zaman gerçekliği hissettiğimiz tüm Kli’mizde temel bir değişim meydana gelir. Bu nedenle, önceki koşuldan, manevi algı ve duyumdan ayrılma ve yeni bir dereceye geçiş vardır.

Yaradan çalışmasında “gece ve gündüz” olarak adlandırılan böyle geçişlere kişinin alışması gerekir. Gece olmadan, yeni, henüz ıslah olmamış Kelim’in ifşası olmadan, yeni bir gün gelmez. Kendimizi bu yeni arzuların içinde bulduğumuzda, nerede olduğumuzu anlamayız ve kafamız karışır. Bu, manevi çalışmada gecedir.

Gecede çalışmaya, karanlık hissine, his ve anlayış kaybına alışmanız ve bu tür durumlara duyulan ihtiyacın farkına varmanız gerekir, çünkü onlar olmadan yeni bir dereceye, yeni bir aşamaya gelmek imkansızdır.  Gecenin gündüze eşit olması, karanlığın ışık gibi parlaması ve her şeyin gün gibi olduğu dereceye gelmesi için hala neyin eksik olduğunu görmemize yardımcı olan karanlıktaki çalışmadır.

Tüm bu yol, en başından sonuna kadar kendimizi eğmemiz ve onunla daha fazla çalışmaya başlayana kadar egoizmimizden ödün vermemize bağlı. Malhut’tan Bina’ya kadar arzumuzu gizleriz ve Bina derecesine, ihsan etme derecesine ulaştığımızda, haz alma arzusunu uyandırmaya ve Bina’dan Keter’e yükselmeye başlarız.

 

“Hayatınızda Sizi En Çok Ne Harekete Geçirir?” (Quora)

Hayatımda, beni eylem yapmaya iten şey genel özgecil doğa yasasının anlaşılması ve insanlığın bu farkındalığa ilerlemesidir.

Doğa, bu yasayı bilmemizi ve buna göre gelişmemizi istiyor. Bu sayede doğanın hayvansal seviyesinden, konuşan yani insan seviyesine yükseliriz. İnsanlığın kurtuluşu yalnızca bu yasayı bilmeye ve onu gerçekleştirmeye bağlı olduğuna göre, dünya giderek daha büyük bir ızıdıraba batmadan önce, bu bilginin dünyaya yayılması gerektiğini düşünüyorum ki insanlık er ya da geç bu yasayı keşfedecektir.

O zaman, benim görevim bu yasanın bilgisini insanlığa aktarmak olur ve bu sayede insanlar ızdırap çekmekten kurtulur ve doğanın bizden ne talep ettiğini ve nedenini anlarlar.

Doğa kanununu uygulayarak, en kısa sürede, mutsuzluk ve ıstırapların olmadığı mutlu bir hayata hızla ulaşacağız.

İşte, beni harekete geçiren ve bu mesajı ilerletmek için aktif kalmaya iten şey budur.

Fiziksel ve Manevi Bedenler Arasındaki Fark

Soru: İnsanlara manevi dünya incelikli, zar zor algılanabilen bir şeymiş gibi geliyor. Manevi dünyada sözde dişil ve eril kavramlar arasında ortaya çıkan duygular, maddesel dünyaya göre daha mı güçlü yoksa daha mı zayıftır?

Cevap: Büyüklük olarak çok daha güçlüdür. Milyarlarca kez!

Bu nedenle birincil kaynakları okurken, onların içinde yazılanları dünyamızın görüntüleriyle görselleştirmemeliyiz. Maneviyatta, başkalarını tatmin ve memnun etmek amaçlandığı için her şey tamamen terstir. Dişil ve eril kavramların tamamen farklı bir anlayışı vardır.

Dünyamızda, fiziksel cisimler ile -cansız, bitkisel ve hayvansal- belirli bir hacim kaplayan, belirli bir ağırlığa ve bazı fiziksel parametrelere sahip bir nesneyi kastederiz.

Manevi dünyada beden, manevi bir nesne anlamına gelir ki buna uygun olarak manevi parametrelere ve özellikle haz alma arzusuna sahiptir.