Birbirine Bağlı Bir Dünyada Yom Kippur

Tarihte ilk kez, bugün dünya bize ne kadar eksiksiz bir bütün olduğunu, tüm insanların ayrılmaz bir şekilde birbirine bağlı olduğunu ve bu nedenle birbirlerine bakmaktan başka seçeneklerinin olmadığını gösteriyor. Her geçen gün birbirimize ne kadar bağımlı olduğumuzu giderek daha fazla keşfediyoruz. Bu Yom Kippur’un veya Kefaret Günü’nün başka hiçbir şeye benzemeyen bir hesaplaşma dönemi olmasının nedeni budur.

Savaşlar, iklim değişikliği ve pandemi gibi dünya olayları sayesinde, iyi ya da kötü yaptığımız her şeyin herkesi etkileyeceğini artık mükemmel bir netlikle görüyoruz, bu yüzden düşüncelerimizi ve eylemlerimizi dikkatlice incelememiz gerekiyor.

Eylemlerimizi değerlendirmeye alışkınız, ancak başkalarına yönelik niyetlerimizi de değerlendirmeliyiz: Niyetlerim kendim için mi yoksa başkaları için mi? Doğası tam bir sevgi ve ihsan etme olan Üst Güç ile ilişkide ben nerede duruyorum?

Yom Kippur’un doruk noktası olduğu On Günlük Tövbe sırasında, oruç tuttuğumuzda, dua ettiğimizde ve bağışlanma dilediğimizde, tüm anılarımızı gözden geçirdiğimiz ve onları uymak zorunda olduğumuz kurallarla karşılaştırdığımızda nerede başarısız olduğumuzu gördüğümüz bir noktaya geliriz. Bütün bu ilkelerden en önemlisi, Tora’nın büyük kuralı olan “komşunu kendin gibi sev” dir.

Yahudi takviminin en kutsal günü olan Kefaret Günü’nün adetlerinin önemli bir kısmı, Yunus Peygamber’in kitabını okumaktır. Hikayede Tanrı, Yunus’a birbirlerine karşı çok katı kalpli olan Ninova halkına, eğer hayatta kalmak istiyorlarsa birbirlerine karşı olan ilişkilerini ıslah etmelerini söylemesini emreder. Ancak Yunus görevinden kaçar ve Tanrı’nın emrinden kaçmak için denize açılır.

Yunus gibi biz de görevimizden kaçıyor ve birleşmeyi reddediyoruz. İnsanlığın dengesizliklerini ve istikrarsızlaşmasını tetikleyen bizim bölünmelerimiz, sürtüşmelerimiz, kavgalarımızdır. Bu nedenle, birbirimize yaklaşmayı inatla reddetmemiz, tövbe etmemiz gereken günahtır.

Her insan, günden güne yaptıklarından kendisini sorumlu tutmalıdır. Ama Yom Kippur’da yıla imza atıyoruz, tüm yıl yaptıklarımızın hesabını kapatıyoruz ki yeni bir yıla yeni doğmuş bir bebek gibi temiz bir duyguyla başlayabilelim. Bireysel başarımızın veya başarısızlığımızın ölçüsü en önemli şey değildir. Daha da önemlisi, kaçırdığımız fırsatlar için özür dilediğimiz ve sıfırdan yeniden başladığımız bir arayış sürecidir.

Yom Kippur’a Yargı Günü de denir. Bizi tam olarak kim yargılıyor ve ne yargılanıyor? Her şeyden önce biz kendimizi sorgulamalı ve yargılamalıyız. Ancak bu sürecin geçmesi için bütün bir yılı beklemek yerine, bu değerlendirmeyi günlük olarak yapmalıyız. Uyumadan önce de o günün hesabını kapatmalı ve Yaradan’dan yaptığımız ve yapmadığımız her şey için bizi bağışlamasını istemeliyiz.

Temiz yeni bir başlangıç için niyetimiz, herhangi birisini incitmekten kaçınmak için dikkatli davranmak ve tüm insanlarla iyi ilişkiler kurmak için her türlü çabayı göstermek olmalıdır. Ve eğer başkalarına verdiğimiz zarar için gerçekten ve tüm kalbimizle bağışlanma dilersek, o zaman Yaradan’a dönüp O’ndan tam bir bağışlanma dilemeye hazır oluruz. İnsan ilişkilerimizi onarmak, Üst Güç ile olan ilişkimizi onarmanın ön koşuludur.

Diğer bir taraftan, Yom Kippur sırasında eksikliklerimiz için üzülmemiz gerekiyor. Ama bu üzüntü içinde dahi mutluyuz çünkü daha sonra özür dileme ve yılı güzel ve temiz bir şekilde, tüm borçlarımızı kapatacak şekilde bitirme fırsatını başlatıyoruz.

Yeni bir dünyanın ortaya çıktığı dönem olan, “Son Nesil” olarak adlandırılan özel bir zamanda yaşıyoruz. Bu dönem, egoist öz-çıkar niteliklerimizi, özen, işbirliği ve başkalarına verme niteliklerine dönüştürmek için ıslaha yönelik manevi arayışla karakterize edilir.

Umalım ki, tüm dünya ihtiyacımız olan değişimi çabucak anlayacak ve tüm silahları gömmek ve sadece aramızdaki bağ ve sevginin gelişimine odaklanmak kararı alacak. Ondan sonra mutlaka genel sevgi durumuna ve Yaradan’ın tüm yaratılanlara ifşasına ulaşacağız. Ancak, önce İsrail halkı yol göstermelidir. Zohar üzerine Sulam (Merdiven) yorumunun yazarı Rav Yehuda Aşlag’ın “Arvut” (Karşılıklı Garanti) başlıklı makalesinde yazdığı gibi: “Kendini ve dünyadaki insanların geri kalanını, başkalarına karşı sevginin bu yüce işini üstlenecek şekilde evrimleştirmek için nitelendirmek İsrail ulusunun görevidir.”

Ne yazık ki, bu ögeye yorum yapma özelliği kapatılmış.

"Kabala ve Hayatın Anlamı" Yorumlar RSS Feed