Daily Archives: Eylül 26, 2021

Perde – İnsanın Yaradan İle Kişisel Etkileşimi

Soru: Perdeye sahip olan bir kişi topluma ne gibi faydalar sağlar? Onun kendini düşünmeme yeteneği bir şekilde diğer insanları etkiler mi? Yoksa bunlar tamamen içsel hesaplamalar mı ve kimse bununla ilgili bir şey bilmiyor mu?

Cevap: Aslında, insanlar böyle bir özelliğe sahip olmadıkları ve maneviyatı hissetmedikleri için perdenin varlığından tamamen habersiz olabilirler. Bu birincisi.

İkincisi, kişi bir perde edinmek istiyorsa, derslere gelmeli ve gruptaki alma ve ihsan etme niteliklerini incelemelidir.

Soru: Ve eğer zaten benzer düşünen bir grup insan içindeyse ve orada egoizminin üzerine çıkıyorsa, bu onunla birlikte çalışanlar tarafından bir şekilde hissedilir mi?

Cevap: Hayır. Neden? Bu sadece onları bozabilir. Perdeyle çalışmak, kişinin Yaradan ile bireysel etkileşimidir.

Ruh Ebedi Bir Varlıktır

Soru: Bir ruhun bir ömür boyunca yeniden doğması mümkün müdür?Ruh aynı bedende ölüp yeniden doğabilir mi?

Cevap: Ruh doğmaz ve ölmez. O ölümsüzdür çünkü ihsan etme niteliğidir.

Bu nedenle, ruhunuza ne olacağı konusunda endişelenmenize gerek yok. Elbette o ancak siz onu geliştirirseniz gelişebilir. Ona başka bir şey olmaz. O, her birimizin içinde ve aramızda olan sonsuz bir varlıktır ve onu sadece kendimize ifşa etmemiz gerekir.

Perde Manevi Dünyayı Hissetmek İçin Bir Fırsattır

Soru: Perde, kişinin Kabala çalışma sürecinde edindiği anti-egoist bir güçtür. Bunu nasıl tanımlarsınız? Bu bir nitelik mi, bir duygu mu, bir güç mü, bir koşul mu?

Cevap: Perde dışarıdaki dünyayı bencilliğimizin üzerinde hissetme yeteneğidir. Egoist arzumuzda hissettiğimiz şeye dünyamız denir. Onun üzerinde hissedebildiğimiz şeye üst dünya veya manevi dünya denir.

Kişi perdeyi edinerek, kendi “Ben”inden, kişisel yararından soyutlama yeteneği kazanır. Etrafındaki her şeyi tamamen farklı bir biçimde, kendisiyle ilgili değil, gerçekte olduğu gibi algılamaya başlar. Bu onun avantajıdır.

Yani artık arzu ve özlemlerinin kölesi değildir ve kendi menfaati için bilinçli ve hatta bilinçaltı hesaplara girmez. Dünyanın nesnel resmini tam olarak görür.

Ben Hala Gencim

Soru: Yakında 75 yaşında olacaksınız. Her zaman çok neşeli, pozitif ve keyifli bir insansınız. İnsan, iyi bir içsel enerjiye sahip olduğunuzu görebilir. Nasıl neşeli ve iyi bir ruh hali içinde uyanılacağına dair ipuçlarınız var mı?

Cevap: Tavsiye veremem çünkü özel bir işe sahibim. Sabah bir buçukta uyanıyorum ve sabahın üçünden başlayarak dünyanın her yerindeki binlerce öğrenciye resmi olarak internet üzerinden ders veriyorum.

Soru: Bu neden geceleri oluyor?

Cevap: Böylelikle kimse insanları derslerde rahatsız etmez ve dikkatini dağıtmaz. Ayrıca, her yerde gece değil. Öğrencilerim kelimenin tam anlamıyla tüm kıtalarda yaşıyor ve hepsi bizimle bağlantı kuruyor. Belki bazıları için uygundur ve diğerleri için çok uygun değildir. Fakat Kabala’nın geceleri öğretimi nesilden nesile bu şekilde yerleşmiştir.

Soru: Ne zaman dinleniyorsun? Uyku fizyolojik bir ihtiyaçtır ve bunu yapmak zorundasınız.

Cevap: Dersten sonra, sabah altıdan yediye kadar yaklaşık bir saat, hatta bazen bir buçuk saat uyuyorum. Ve sonra akşam sekiz ile dokuz arasında yatarım. Yıllar sonra böyle bir programa adapte oldum ve başka türlü yapamam.

Yorum: Örneğiniz, birisi bir şey yapmaya başlarsa ve bunu neden yaptığını anlarsa, herhangi bir uyku düzenine uyum sağlayabileceğini gösteriyor. Ve kişi sağlığını kaybetmez ve mükemmel fiziksel ve zihinsel formda kalır.

Cevabım: Ben hala gencim. Sadece 75 yaşındayım.

“Mesih Ne Zaman Gelecek?” (Quora)

Kabala bilgeliği, Mesih’in (İbranice Maşiah) bir kurtuluş gücü olduğunu açıklar. Bizi egomuzdan çıkarır ve bizi sevgiye ve karşılıklı bağa getirir. Mesih anlamındaki İbranice kelime Maşiah, “çekmek” anlamındaki Limşoh kelimesinden gelir. Bizi kötüden iyiye (kendine faydaya öncelik veren egoist bir gerçeklikten, sevgiye ve aramızdaki pozitif bağa öncelik veren özgecil bir gerçekliğe) çeken bu güç, biz istediğimiz zaman ortaya çıkacaktır ve henüz ortaya çıkmamasının nedeni de henüz onu arzulamamış olmamızdır.

Mesih’in beyaz bir eşek üzerinde geleceği yazılıdır. İbranice “eşek” (“Hamor”) kelimesi, “madde” veya “öz” (“Homer”) kelimesinden gelir. Yaratılışın maddesi veya özü, haz alma arzusudur. Bu madde beyazlaşınca Mesih gelecektir. Bu hiçbir şekilde fiziksel anlamda renklerle ilgili değildir, ancak içsel olarak, siyah ile temsil edilen egoist niteliğimizden kurtulmak ve onu insanlığa ihsan etmenin beyaz maddesine dönüştürmek istersek, o zaman Mesih gelecektir.

Mesih bir kişi veya hayali bir figür değildir. Mesih, egomuzdan kaynaklanan bu kötülükten  (aramızdaki rekabet ve temelsiz nefretten) kendimizi çıkarmak isteyeceğimiz biçimde içimizde uyanan içsel arzudur. Bizi yönetmesini istediğimizde, bu güce “Mesih” denir.

Doğal olarak, bizler Mesih’i bekliyoruz.

Roş HaŞanah – Covid Ayrılığını Yenmek İçin Bir Şans

Birkaç gün önce bir komşusu öğrencilerimden biriyle, kızlarının Covid aşıları konusunda tartışmalarından çok üzgün olduğunu paylaşmış. Sonuç olarak, aşıya karşı olan, ailesiyle birlikte Roş HaŞanah kutlamasına katılmayacaktı. Öğrencimin komşusunu en çok üzen şey kızının aşıya karşı olması ya da kutlama yemeğine katılmayacak olması değildi. Onu asıl üzen çocukları arasında patlak veren nefretti. Anlaşmazlıklar ve kavgalar tüm ailelerde olur, ancak oluşan kin dolu nefret patlaması onu mahvetti.

Nefret, gerçekten de bizim neslimizin en büyük belasıdır. Her şeyi yok eder, toplumları ve aileleri parçalar. Bu nedenle, ailelerimizi ve topluluklarımızı bir arada tutmak için ilişkilerimiz üzerinde çalışmalı ve nefreti yenmeliyiz.

Hepimizin farklı görüşlere sahibiz. Sorun, farklı görüşlerin şimdiye kadar gizlenmiş olan daha derin çatlakları ortaya çıkarmasıyla başlar.

Ailenin bir üyesi, bu durumda olduğu gibi, aşı olmak istemiyorsa ve bu nedenle başkalarını riske atmamak için bir Roş HaŞanah yemeğine katılamıyorsa, o kişiden nefret etmemeliyiz.

Anlaşmazlıklara nefret nedeni olarak değil, bağ kurma fırsatları olarak yaklaşmalıyız. Farklılıkların ve anlaşmazlıkların üzerine çıktığımızda, bağlarımızı güçlendirir, sevgi ve birliğimizi anlaşmazlık oluşmadan öncesine göre daha da arttırırız. Birleşmeye yönelik bilinçli çabamız ilişkilerimizi sağlamlaştırıp güçlendirir.

Ayrılığı yenmekten bahsettiğimizde, onu yokmuş gibi bastırmaktan bahsetmiyoruz. Ayrılığı yenmek, onu tanımak, kabul etmek ve her şeye rağmen onun üzerinde birleşmek demektir. Bölünme üzerinden oluşması gereken bu yeni birlik, hiçbir zaman meydan okunmamış olan birlikten her daim daha güçlü olacaktır.

Bu nedenle, bölünme ne zaman ortaya çıkarsa, bizimle çelişen kişiyle olan ilişkimize ne kadar değer verdiğimizi incelemeliyiz. Öğrencimin bana bahsettiği durumda, Annenin acısı, kızlarıyla olan bağına ve onların birbirleriyle olan bağlarına, Covid-19 aşıları hakkındaki herhangi birinin görüşüne değer verdiğinden daha fazla değer verdiğini açıkça göstermektedir. Eğer duygularını kızlarına aktarabilirse, bölünmelerinin üzerine çıkabilir ve ilişkilerini güçlendirebilirler. Yapamazsa, ilişkileri bozulacak ve herkes pişman olacak.

Günümüz toplumu, insanlarla aynı fikirde olmadığımız sayısız durum sunar. Onlarla olan ilişkilerimize önem veriyorsak, bu koşullara bağlarımızı güçlendirecek fırsatlar olarak yaklaşmalıyız. Eğer bunu yaparsak, nefreti karşılıklı sevgi ve yakınlık nimetine dönüştürebiliriz.