“İnsanlığın İhtiyaç Duyduğu Gelişimsel Sıçrama” (Linkedin)

İnsanlık, son on yılda şimdiye kadarki en hızlı temposunda gelişti. Bir zamanlar sadece yürümekle mutluyduk; ne zaman ki bu yeterince hızlı olmadı, arabayla seyahat etmeye başladık. Şimdi bu yetersiz ve uzaya seyahat etmek istiyoruz. Önümüzdeki bu yarışlardan herhangi biri gerçekten hayatımızı daha iyi hale getirdi mi? Muhtemelen getirmedi. Tecrübe gösteriyor ki, teknolojik gelişmeler yatırımcılar tarafından her zaman insan aleyhine kullanılmıştır. Akıllı varlıklar olarak insan evriminin bir sonraki aşamasında, gerçekten tatmin edici bir gelişmenin, insanlar arasındaki iletişim kodunda bir değişiklik gerektireceğini anlamak zorundayız.

Doğada sürpriz yoktur, hiçbir şey tesadüfen olmaz; her şey mutlak yasalara tabidir. İnsan ırkının gelişiminde bile, biz onları tanısak da tanımasak da, evrim yasaları ve güçleri iş başındadır. Bu evrimin bir sonucu olarak, duygusal ve zihinsel algılarımız zaman içinde değişir.

20. yüzyılda uzun bir yol kat ettik. Bilim ve teknolojide devrimler, savaşlar ve atılımlar yaşadık. Ardından internet devrimi geldi ve sosyal ağlar büyük bir sesle yayıldı. İnsanlık muazzam şekilde değişti. Fakat birkaç yıl içinde, kurduğumuz yeni sosyal ilişkilerin bize büyük zarar verme potansiyeli olduğu ortaya çıktı.

Sahte haber olgusu günlük hayatımızı işgal etti ve artık kişi dünyanın herhangi bir yerindeki insanlarla anında kavga edilebilir. Herkes her yerde sorun çıkarabilir, öfkeyi kamçılayabilir ve başkalarını gezegeni yakmaya teşvik edebilir.

Geçmişte, ülkelerin nükleer kapasiteleri var ise statükoyu ve sükuneti korumanın herkesin çıkarına olduğu açıktı. Bugün, yanlış bilgilerin yayılması gibi faktörler bir nükleer savaşa yol açabilir ve dünyayı bir anda yok edebilir. Ayrıca, tüm dünya bir ağ, çevrimiçi bağlantılı, bağlı olduğu için yalnızca belirli sınırlı ülkeleri etkileyecek kararlar almak artık mümkün değil.

Bu birbirine bağlı olma, kişisel düzeyde de mevcut. İftira, zorbalık, reddetme, yok etme ve utandırma insanları perişan eder ve insanları uç noktalara iter. Dedelerimiz, altında yaşadığımız strese tanık olup değerlendirebilselerdi, ne yazık ki şimdiki hayatımızın, daha az gelişmiş olduğumuz zamandan daha kötü olduğunu söylerlerdi.

Önümüzde, insani egoist gelişimimizin maksimuma ulaştığının farkına varma görevimiz var ve var olmaya devam etmek için bizi ileriye götürecek yeni bir itici güç geliştirmemiz gerekiyor. İçinde bulunduğumuz durumu ve insanlar arasında uygun bir bağ kurma ihtiyacını hesaba katacak bir genel-toplumsal eğitim sürecine birlikte girmek zorundayız.

Daha sonra insanlığın, toplumun ve doğanın gelişimini tanımlayan yeni bir paradigma belirleyeceğiz. İçimizde yepyeni bir arzuyu, başkalarına iyilik yapma arzusunu uyandıran bir gücü keşfetmek için dar egoizmin (başkalarının zararına bencil yaklaşımın) üzerine nasıl çıkılacağı konusunda yeni rehberlik alacağız.

Gelişim sürecimizdeki bir sonraki durak, tüm sorunlarımızın kökünün, bugün gelişiminin zirvesine ulaşmış olan egoist doğamızda yattığını anlamak olacaktır. Başkalarıyla iyi geçinmemize izin vermeyen, bir anda patlamamıza ve dokunduğumuz her şeyi yok etmemize neden olan, egoizmimizdir.

Ancak egoizmi aşmayı öğrendiğimizde, tüm insan ırkına tek bir beden gibi davranmaya başlayacağız. Ancak o zaman, teknolojik gelişmelerimizin ve yeniliklerimizin avantajlarından yararlanırken, herkes için nasıl iyi bir yaşam kuracağımızı anlamaya başlayabiliriz. Sonunda, insani gelişimin bir sonraki seviyesi, her birimiz arasındaki tamamlayıcı bağların gelişimine ve beslenmesine dayanmalıdır.

Ne yazık ki, bu ögeye yorum yapma özelliği kapatılmış.

"Kabala ve Hayatın Anlamı" Yorumlar RSS Feed

Önceki yazı: