“Mutluluk Neden Zordur” (Linkedin)

Pek çok psikolog, kalıcı mutluluğun bir hayal olduğuna, mutlu olduğumuzda bile bunun sadece bir anlığına olduğuna inanır. Örneğin, Birleşik Krallıktan bilişsel davranışçı bir terapist olan Mandy Kloppers, mutluluk hakkında şunları yazıyor: “Hepimize bu mutluluğun ulaşılabilir şey olduğuna inanmamız öğretildi.” Ancak, “Bu yanılgı, mutluluğun zor olmasının nedenidir. Mutluluk tutarlı bir durum değildir, daha çok üzerinize gelip geçici bir duygudur. Özel bir an için gerçekten huzurlu hissettiğinizi ve dünyanızda her şeyin yolunda olduğunu fark edersiniz. Ancak bu durumu sürdürmek mümkün değil.”

Dahası, Psikoloji Profesörü Frank McAndrew, Psychology Today dergisinde 1960’lardan bu yana, “mutluluğu artırmak ve insanların daha tatmin edici bir yaşam sürmelerine yardımcı olmak amacıyla binlerce araştırma ve yüzlerce kitap yayınlandı. Peki neden daha mutlu değiliz? Neden kendi bildirdiği mutluluk ölçütleri 40 yılı aşkın bir süredir sabit kaldı? Sapkın bir şekilde, mutluluğu artırmaya yönelik bu tür çabalar, çoğu zaman tatminsiz olmaya programlanmış olabileceğimizden, akıntıya karşı yüzmek için boş bir girişim olabilir.” diye yazıyor.

Gerçekte, sadece çoğu zaman değil, her zaman tatminsiz olmaya programlandık. Bilgelerimiz bunu binlerce yıl önce Midraş’ta yazdıklarında dile getirmişlerdir: “Kişi elinde dileklerinin yarısı ile dünyayı terk etmez, yüz olan iki yüz ister; iki yüzü olan, dört yüz ister.”

Ancak, Kloppers’ın dediği gibi dünyamızda her şeyin yolunda olduğu hissi mümkündür ve hatta kalıcı olarak. Ancak bunu başarmak için ne arayacağımızı bilmemiz gerekir. Aslında, “memnun kalmaya programlanmış” görünmemizin tek nedeni, bizi mutlu edecek uyumlu durumu bulana kadar aramaya devam etmemizi sağlamaktır.

Mesele şu ki, bir kişi huzurlu olamaz veya dünyanın geri kalanı böyle hissetmiyorken her şeyin “dünyamızda doğru” olduğunu hissedemez. Biz, tüm insanlık ve aslında tüm gerçeklik, tek bir sistemiz. İçimizdeki belli bir organ hasta olduğunda kendimizi iyi hissedebilir miyiz? Bir makine, parçalarından biri bozulduğunda iyi çalışabilir mi? Mutlu olabileceğimizi düşünmemiz ve hatta bunun sürmesini beklememiz gerçeği, bağlılığımız konusundaki cehaletimizin düzeyine tanıklık ediyor.  Hepimizin birbirine ne kadar bağlı olduğunu fark etseydik, dünyadaki her insan ve var olan her varlık da böyle hissedene kadar mutlu olmayı, hatta mutlu etmeyi hayal bile edemezdik. Bu zor bir hesap olabilir, ancak bunun farkına varmak, mutluluğa ulaşmanın ilk adımıdır.

Tüm realite parçalarının bağlantılılık düzeyini idrak ettiğinizde, hayatın amacının bir kişiyle değil, herkesle ve her şeyle birlikte ilişkili olduğunu fark edersiniz. Yaşamın amacı, gerçekliğin tüm parçalarını uyumlu hale getirmektir. Bu nedenle, mutluluk kendi başına bir amaç değil, gerçekliğin tüm unsurları arasında uyum sağlamanın sonucudur.

Bugün hissettiğimiz mutluluk anları geçici ama değerlidir. Bize hayatta yaşayabileceğimiz duyumları hatırlatır, aynı zamanda henüz orada olmadığımızı gösterirler. Bu anlar bizi iyi hissettirdiği için değil, nihai hedefimizi hatırlattıkları için değerlidir: Gerçekliğin tüm parçaları arasındaki uyum, her bir parça aynı anda verdiğinde ve aldığında, aynı anda tamamen memnun olan ve tamamen memnun edicidir.

Bu durumda, her şeyin içinde eriyip giderken benlik duygumuzu kaybederiz. Bir kez orada olduğumuzda, gerçekliğin yalnızca bir parçası olmadığımızı, onu olduğu şekilde yaptığımızı; aynı anda onun efendisi, hizmetçisi, velinimeti ve yararlanıcısı olduğumuzu anlarız.

Ne yazık ki, bu ögeye yorum yapma özelliği kapatılmış.

"Kabala ve Hayatın Anlamı" Yorumlar RSS Feed