Daily Archives: Temmuz 22, 2021

Yaradan’ın Eylemlerinin Anlamı Nasıl Çözülür?

Soru: Yaradan, doğa ya da üst alan bizimle her türlü maddi kıyafetlenme, fiziksel ve psikolojik problemlerle iletişim kuruyor. Bu güçle bağ kurmak istiyorsam, form eşitliği yasasına göre onun gibi olmalıyım. Benden ne istediğini başka türlü çözebilir miyim?

Cevap: Temel olarak, hayır. Bu alanı, etkisini ve gücünü ancak ona benzer olduğum ölçüde inceleyebilirim. O zaman, sınırlılığım nedeniyle, O’nun niteliklerini bir şekilde içimde yaratarak, onları hissedebileceğim ve Yaradan’ın doğası hakkında kesin bir sonuca varabileceğim.

Kendimi değiştirmeden, ben merkezli dünya algımda, O’nun benden ne istediğini asla çözemem. O, ihsan etme niteliğini yaydığından, ben de aynı niteliği kendimde geliştirmeliyim ve o geliştikçe, Yaradan’ın üzerimdeki etkisini anlayabileceğim.

Soru: Bu yüzden mi O’nu eylemlerinden bilebilirim? Bunu kendimi değiştirmeden yapabilir miyim?

Cevap: Hayır. O zaman O’nun sizi etkilediğini bile hissetmezsiniz. Sadece O’nun niteliklerini edinmeye başladığınız ölçüde anlamaya, idrak etmeye ve O’nun sizi nasıl etkilediğini onların içinde değerlendirmeye başlayacaksınız.

“Karantina Zamanında İnsan İlişkileri” (Linkedin)

Son gönderilerimden birine bir açıklama; bir yandan Covid-19’un evde kalmamız ve birbirimizden kopmamız için geldiğini söylüyorum.  Öte yandan, bize doğaya nasıl yakın olacağımızı öğretmek için geldiğini söylüyorum. Ama bizler sosyal varlıklar olduğumuz için insanın doğası başkalarıyla bağ kurmak olduğundan, burada bariz bir çelişki var çünkü evde kilitliyseniz bağ kuramazsınız.

“Git Sevgilim” adlı bir Yahudi şiirinde bir satırda şöyle yazıyor: “İşin sonu ilk düşüncededir.” Bu, bir şey yaptığınızda, onu başarmak için çalışmaya başlamadan önce elde etmek istediğiniz nihai sonucu düşünmeniz gerektiği anlamına gelir. Aksi takdirde, yanlış yola gideceğiniz kesindir.

Aynı şey Covid ve insanlığın bununla nasıl başa çıkması gerektiği için de geçerlidir. İnsanların sosyal varlıklar olduğu çok doğrudur. Ayrıca, insanlığın tüm amacı, hem bireylere hem de insan toplumuna fayda sağlayacak şekilde bağ kurmaktır. Ancak bu hedefe ulaşmak için, bu faydaları sağlayacak şekilde nasıl bağ kuracağımızı bilmemiz gerekir. Yanlış bağ kurarsak kendimize, insan toplumuna ve tüm gezegenimize zarar veririz.

Şu anda, yanlış bir şekilde bağ kurduğumuza şüphe yok. Dünyadaki insan ilişkilerinin hızlı bir taraması; ülkeler arasında ve ülkeler içinde düşmanlığın, istismarın, yaygın öldürme ve cinayetlerin, finansal sömürünün, askeri silahlanma yarışının, nükleer silah elde etme hırslarının, ırkla ilgili sosyal gerilimlerin, depresyonun, baskının, saldırganlığın ve akla gelebilecek her türlü kötülüğün korkutucu bir resmini ortaya koyuyor. İnsan toplumu zalimlikle doludur.

Şimdiye kadar doğa, tabiri caizse, “her şeyi kendimiz halletmemize” izin verdi. Ancak geçtiğimiz birkaç on yıl içinde, ya değişmek istemediğimiz ya da değiştirilemeyeceğimiz ve birbirimizi yok etme çabalarımızda ana gezegenimizi yok edeceğimiz ortaya çıktı.

Peki, çocukları kavga etmeyi bırakmadığında ve her şeyi kendi başlarına çözemediğinde ebeveynler ne yapar? Onları ayrı odalarına gönderirler. Açıkçası, ebeveynler sevgili çocuklarının iyi geçinip, en iyi arkadaş olduklarını görmekten başka bir şey istemezler. Ancak çocukları arasında barış sağlamak için tüm çabaları başarısız olursa, çocukları tamamen ayırarak savaşı durdurmak zorunda kalırlar. Daha sonra, kavga durduğunda, ebeveynler ve çocuklar sakince ilişkilerini inceleyebilir ve daha olumlu bir bağ kurmaya başlayabilirler. Ancak, bağ kurmalarına izin verildiğinde bile, çocuklar bir kez daha yaramazlık yaparlarsa odalarına geri gönderilebileceklerini her zaman hatırlamalıdırlar.

Doğa bizimle o ebeveynler gibi ilgileniyor. Artık doğal afetler veya diğer yerel krizler yoluyla bizi yerel olarak “cezalandırmakla” yetinmemektedir. Bize insanlığın başkalarına ve doğaya yönelik düşmanca operasyonlarını durduran küresel bir darbe gönderdi. Örnekteki sevgi dolu ebeveynler gibi, fikir bizi birbirimizden tamamen koparmak değildir. Aksine, fikir birbirimizle nasıl olumlu bir şekilde bağ kuracağımızı öğrenmemize izin vermektir, her seferinde bir adım.

Olumlu bir şekilde bağ kurmayı istemeye başlar başlamaz, doğa olumlu yanıt verecektir. O, bir insan gibi değil, daha çok belirli uyaranlara tepki veren bir makine gibi çalışır. Ona benzer işleyen her şey doğanın olumlu tepkisini uyandırır ve ona aykırı çalışan her şey olumsuz bir tepki uyandırır.

Doğa uyumlu ve dengeli bir sistem olarak işlev gördüğü için, bir önceki yazımda da yazdığım gibi, dengeli ve uyumlu bir insan toplumu inşa edersek, doğa bize herhangi bir kısıtlama veya sınırlama getirmeyecektir. Fakat birbirimize zorbalık etmekte ısrar edersek, doğa hepimizden daha büyük bir zorbadır. Hepimiz için doğanın derslerini, gücünü gösterdikten sonra değil daha erken öğrenmeyi umuyorum.

“Bir İnsanı Değerlendirmenin En İyi Yolu Nedir?” (Quora)

Yalnızca insanlığın iyiliğine yönelik özlemleri ve çabaları takdir etmeliyiz; kendi iyiliğimize, milletimizin veya ailemizin iyiliğine değil, sadece insanlığın iyiliğine. Bu özlem ve çaba yönüne saygı duyarsak, dünyaya ait olmak ve katkıda bulunmak adına egoist doğamızın üstesinden ne derece geldiğimizi o zaman göreceğiz.

Bence tüm insanlar egoist arzularının üstesinden gelmelidir. Her birimiz bu şekilde katkıda bulunursak, o zaman karşılık olarak toplumdan şükran ve saygıyı hak etmeliyiz. Herkes, insanlara toplumsal katkılarının derecesine göre değer vermeli ve onlara minnettar olmalıdır.

Bizler, toplumun onaylamasına ihtiyacımız olacak şekilde yaratıldık. Özünde “benliğimizi” bu şekilde ifade ederiz. Üyelerine toplumsal katkılarından dolayı saygı duyan ve takdir eden bir toplum düzenlersek, böyle bir toplum üyelerini korur ve insanlığa katkılarına karşılık verir. Böyle yaparak, her insanı,  insanlığın aktif bir üyesi haline getirebiliriz. Böyle yaparak, tüm insan toplumuyla ilişkili olarak her insanda,  sadece olumlu yönler göreceğiz; her insanın eklediği katkı türünü göreceğiz.

Bu nedenle, her birimizin ancak insanlığa olan katkımıza göre değerlendirileceği toplumumuzda böyle yasalar oluşturmalıyız. İnsanları bu kriterlere göre değerlendirirsek, eğer her birimiz diğerlerinin bizi tam olarak bu şekilde değerlendirdiğini ve muamele ettiğini bilirsek, o zaman genel bedende sağlıklı hücreler olmaktan başka seçeneğimiz kalmayacak ya da başka bir deyişle, her birimiz insanlığa azami faydamızın farkına varacağız.