Monthly Archives: Haziran 2021

Tarihsel Kronoloji ve Manevi Gelişim

Soru: Tufan, Mısır’dan Çıkış vb. tüm manevi koşulları aynı kronolojik sırayla mı yaşamız gerekiyor yoksa bu şart değil mi?

Cevap: Tora’nın bize anlattığı her şeyi aşağı yukarı aynı kronolojik sırayla yaşamamız gerekir, ancak her bir kişi bunları kendi ruhunun durumuna göre yaşar.

Yani Mısır’da olmak, dört yüz yıl sürgünde geçireceğim ve oradan çöle kaçacağım anlamına gelmiyor.

Tüm bunları manevi çerçevelere dönüştürmemiz gerekiyor, bu da Mısır’a inmenin egonun kötü olarak tanınması olduğu anlamına geliyor. İlk başta, bu kötü değil ve yedi yıllık tokluk var, egomdan zevk alıyorum ve bunun beni ileriye götürdüğünü anlıyorum, Kabala ilmini çalıştıkça daha çok biliyorum ve daha çok anlıyorum.

Sonra yedi yıllık açlık gelir. Daha önce egonun beni doldurduğunu hissettiysem, şimdi beni manevi edinimden ayırdığını ve artık onu kabul etmek istemediğimi, ondan çıkmak istediğimi hissediyorum.

Erdemli Bir Kişi Yaratılışın Tüm Parçalarının Birbirine Bağlı Olduğunu Görür

Erdemli insan, dünyayı paramparça görmeyecek kadar kendini ıslah etmiş, yaratılışın tüm parçalarının birbirine bağlı ve birbirini tamamladığını hisseden kişidir.

Bu nedenle, tüm yaratılışın, yerine getirilmesini Yaratan’dan alan tek bir kap, tek bir arzu olduğunu anlar, hisseder ve keşfeder. Ve bu nedenle, yaratılışı haklı çıkarır.

Yaradan onu tek bir kap ve onun içinde tek bir ışık olarak ifşa etmeden önce kişi yaratılışı haklı çıkaramaz. Yani erdemli kişi, Yaradan’ı O’nun eylemlerine göre haklı çıkarır ve ona tüm yaratılışı tek bir bütün olarak gösteren eyleme dahil olur.

Doğanın Beş Kısmı: Kök ve Onun Etkileri

Yorum: Rabbi Nachman, birçok farklı kitabın bulunduğu bir mağaraya girmiş gibi bir rüya gördüğünü yazmıştır. Onları açmaya başlayınca hepsi aynı yerden açılmışlar ve aynı şeyden bahsetmekteymiş.

Benim Cevabım: Öyledir, hepsi sadece manevi kaynaşma, birleşme, yükselme durumuna nasıl geri dönüleceğinden bahseder. Esas olarak, tüm birincil kaynaklar zamanımız için yazılmıştır. Bizler şimdi maneviyattan son, dördüncü sürgündeyiz ve ondan, Kral’la,  Yaradan’la birliği tamamlamaya gelmeliyiz.

Soru: Ama bütün birincil kaynaklar aynı şeyi söylüyorsa, neden bu kadar çok farklı kitap var?

Cevap: Çünkü her şeyden önce dört ana dil vardır.

Vücudumuzda her şey beş kısımdan oluşur (kök ve onun dört etkisi): Akciğerlerin beş kısmı, ağzın beş kısmı, beş duyu, eldeki beş parmak vb.

Gerçek şu ki, ruhu kendisi için inşa eden ışık, onun kök sistemi, sözde taç, köktür. Kökten dört aşama gelir, kendisi için arzu oluşturan ışığın dört yayılımı. Sadece son, dördüncü aşama ışığa yükselmek, ışıkla aynı olmak isteyen gerçek arzudur.

Böylece doğadaki her şey beş aşamada yaratılır ve bu nedenle dört tür dilimiz var, yani yaratılış tarafından dört tür ışık algısı.

Ayrıca dört tür yaratılış vardır: cansız, bitkisel, canlı ve insan.

Kabala, değişimimizin tüm aşamalarını anlatır yani sonuncusu kök olan, beş dünyanın 125 aşamasını çıkışı tanımlar.

Her dünyada, Partzufim (büyük aşamalar) olarak adlandırılan beş bölüm vardır ve bunların her biri beş alt aşamaya bölünmüştür – Sefirot. 125 basamağa çıkar. Onların hepsi, Yaradan’ın “Değişmez, silinmez dört harfli adı” denen tek bir anlayışa dönüşür.

Yaradan’ın dört harfli adı, dışarı giden kökü (nokta) ve bu noktayı temsil eden dört harfi içerir. Yani O’nun bu beş temsili formunun içinde, beş tezahüründe, bizler O’nu hissederiz.

Büyük Kabalistler Grubunun Sonuncusu

Yorum: Derslerde ağırlıklı olarak Baal HaSulam ve en büyük oğlu Rabaş’ın yazılarını inceliyoruz. Görünüşe göre tüm büyük Kabalistler zincirini daralttık.

Cevabım: Geri kalan Kabalistlerin yazıları her ikisinde de yoğunlaşmıştır. Bu nedenle Baal HaSulam ve Rabaş’ın yazılarını inceleyerek hiçbir şeyi kaçırmıyoruz. Birincisi, onlar bize en son ve en yakın olanlardır. İkincisi, onlar gerçekten yirminci yüzyılın modern Kabalistleridir.

Üçüncüsü, birçok nesiller boyunca önceki tüm Kabalistler bir şekilde Baal HaSulam ve Rabaş’ın yazılarında toplanmış ve yoğunlaşmıştır ve bu nedenle hiçbir şey kaybetmiş değiliz.

Baal HaSulam ve Rabaş, yazılarında Zohar Kitabı, Sefer Yetsirah ve benzeri gibi daha eski Kabalistik kaynaklara güvendiler. Kendi yazdıkları yazılar da var. Onları okumak ve çalışmak bizim için daha kolaydır.

Prensip olarak, bundan daha fazlasına ihtiyacımız yok. Ayrıca, onların yazılarının çerçevesini aşmadan, Kabala bilgeliğini tam olarak edinebilir ve onu ıslahımız için gerekli bir şekilde uygulayabiliriz.

Soru: Baal HaSulam ve Rabaş güneş ışınlarını yoğunlaştıran bir mercek gibi mi?

Cevap: Evet, Baal HaSulam kendisinden önceki her şeyi bizim için topladı. Zohar Kitabı’nı ve Ari’nin yazılarını açıkladı. Dünyayı daha yüksek bir davranış sistemi aracılığıyla yönetme bilgeliği olan Kabala ilminde, onun açıklığa kavuşturmadığı önemli bir konu yoktu.

Baal HaSulam her şeyi açıkladı, bilgeliği bize yaklaştırdı ve bizim anladığımız bir dilde ifade etti. Onun yazılarını çalışmazsak, gerçekten dünyadaki hiçbir şeyi, onun davranışını ve amacını anlayamayacağız.

Yaradan İle Pin Pon

Soru: Bir düşünce Yaradan’dan geliyorsa ancak birleşmeye yönelik değilse, kişi onunla nasıl doğru bir şekilde çalışır?

Cevap: İyi ve kötü tüm düşünceler Yaradan’dan gelir. O kadar çok olumsuz düşünceye sahibim ki! Onları ayırmalı ve neden geldiklerini anlamalı, onları iyilere dönüştürmeli ve Yaradan’dan onları değiştirmesini istemeliyim.

Varsayalım ki Yaradan’dan 1000 düşünceden bir tanesi olumlu gelsin. Ama bunların 999’u olumsuzdur. Yani grup aracılığıyla Yaradan’dan onları değiştirmesini istemeliyim. Yani, eğer bana bu düşünceleri gönderiyorsa, bu, onları O’na geri gönderebileceğim ve O’nun onları olumlu düşüncelere dönüştüreceği anlamına gelir. Tam olarak bir pin pon oyunu gibi.

Belirli bir düşünceyi veya arzuyu yakalarsam, Yaradan’ı onları değiştirmeye ikna edebilirim demektir. Ve hiçbir şey yapmak zorunda değilim! Sadece benim talebim gereklidir.

“Tüm Çalışanlar Nereye Gitti?” (Linkedin)

Gittikçe daha fazla insan aşılandıkça, birçok ülkede ekonomiler yeniden açılıyor olsa da, iş piyasasının önemli bir kısmı hala yeniden başlama mücadelesi veriyor: çalışanlar. Müşteriler orada; işletmeler açık, işverenler işe alım yapıyor, ancak çalışanlar evde kalmaktan rahat görünüyor. Bazı ülkelerde ve bazı mesleklerde durum o kadar vahim ki iş başvurusunda bulunanlar, potansiyel işverenlerle tam tersi bir şekilde mülakata giriyorlar. İşverenlerin başvuru sahiplerine sırf iş görüşmesine gelmeleri için para ödediği tuhaf durumlar bile var!

Covid-19 yeni başladığında, insanlık pandeminin diğer ucundan çıktığında, farklı bir insanlık olacağını yazmıştım. Bunun ortaya çıktığını görüyor gibiyiz. Bazıları, insanların Covid yardımı olarak çok fazla para aldığını söylüyor ama bence bu konu bundan çok daha derine iniyor: İnsanlar, sadece çalışmak istemiyor. İşlerinin bir tür kölelik olduğunun farkına vardılar ve vazgeçtiler. Olan şey budur.

Bence bunun olması herkes için daha iyi. Daha az kirlilik, insanların, hayvanların ve doğal kaynakların daha az sömürülmesi var ve milyarlarca dolar biriktirmeye devam etmek isteyen kodamanlar dışında herkes kazanıyor ama ne amaçla?

Mesleklerimiz ve hatta daha çok kariyer işleri, bizim öz saygımızı belirlerdi. Ancak birçok insan artık bunu umursamıyor. İnsanların ne düşündüğü umurlarında değil; dinlenmek ve zamanlarını huzur içinde geçirmek istiyorlar ve yaptıkları herkes için, özellikle de zavallı gezegenimiz için daha iyi.

Ne kadar boştaysak, doğayla o kadar az çelişiriz. Herhangi bir hayvanı ele alın, yiyecek, barınak aramadığı veya yavrularına bakmadığı zaman huzur içinde yattığını göreceksiniz. Şimdiye kadar hayvanlar gibi değildik. Her anı daha çok çalışarak, daha çok para kazanarak ya da paramızı harcayarak ve diğer insanları daha çok çalıştırarak geçirdik. Sonuç olarak, gezegenimizi kirlettik ve neredeyse mahvettik. İnsanlar hayvanlar gibi yaşasaydı, sadece ihtiyaç duyduklarında çalışsaydı, kendimiz için yarattığımız tüm sorunları yaratmazdık, yorulmazdık, strese girmezdik.

Tembel olmak bizim menfaatimizedir ve mümkün olduğunca sıkı çalışmamız da iş adamlarının menfaatinedir. Bu yüzden bize iş unvanımızın kim olduğumuzu tanımladığı fikrini satıyorlar. Ama insanların kim olduğumuz hakkında ne düşündüklerini gerçekten umursamadığımızda, o zaman onları süslü iş unvanlarıyla etkilemek için hiçbir nedenimiz yok. Sonunda dinlenebiliriz!

Artık daha fazla boş zamanımız olduğuna göre, zamanla yapacak daha anlamlı şeyler bulacağız. Neden burada olduğumuzu soracağız ve buradaki varlığımızın dünyadaki tüm diğer insanların varlığıyla ve etrafımızdaki dünyayla nasıl ilişkili olduğunu keşfedeceğiz. Dünyanın tek bir sistem olduğunu göreceğiz; içinde kendi yerimizi bulacağız; ve mutlu ve huzurlu olacağız. Bu nedenle bu yeni, gereksiz yere çalışmama trendinden memnunum.

Bir Düşünce Bir Arzu Geliştirebilir Mi?

Soru: Düşüncelerimiz arzumuzu geliştirebilir mi, eğer öyleyse nasıl?

Cevap: Düşünce arzuyu, arzu da düşünceyi etkiler. Bunu günlük mücadelelerimizde görüyoruz.

Bir şeye karşı çok küçük bir arzum varsa ama onu daha çok düşünmeye başlıyorsam ve bu düşünceleri sürekli geliştiriyor ve besliyorsam, sonuç olarak arzularım kat kat artıyor. Ve bunun tersi, arzu düşüncelerimizi etkileyebilir ve eğer arzu değişirse, belirli bir düşünce kaybolabilir.

Arzularımız esastır, oysa düşüncelerimiz arzuyu arttırmak, odaklanmak, biçimlendirmek ve yerine getirmek için bize verilmiştir.

Karşıtlıkların Bütünleşmesi Bize Ne Verir?

Bizim dünyamızda önce bir şeyi, sonra başka bir şeyi yani bir şeyi diğerine karşı hissedebiliriz  ama aynı anda değil. Ve Kabala, hem kötü hem de iyi durumları aynı anda çekmenize, aynı anda onlara hakim olmanıza, onları birbirine bağlamanıza ve iyi durumları birçok kez daha canlı hissetmenize olanak verir.

Ek olarak, aynı anda iki yerde olamayacağımız için maddi dünyada bazı fiziksel fenomenlere ulaşmak mümkün değilse, eksi ve artı ile aynı anda birleşemeyiz, kuantum fiziğinde genellikle olduğu gibi bazı anlaşılmaz, imkansız kombinasyonlarımız var, o zaman Kabala tüm bunları çok basit bir şekilde çözmemize olanak sağlar.

Soru: Ve şöyle bir durum hayal edin: bir anne çocuğu cezalandırır; çocuk elbette acı çeker ama aynı zamanda annesinin onu sevdiğini ve onun iyiliği için yaptığını anlar. Böylece annesini haklı çıkarır. Prensip olarak, dünyamızda bu gerçekçi değil. Ancak bunu karşıtların bütünleşmesine bir örnek olarak alabilir miyiz?

Cevap: Bu tam olarak doğru örnek değil çünkü mantık ötesi inançla gitmek isteyen bir kişi, hem olumsuz hem de olumlu nitelikleri eşit olarak çeker. Kişi, bunların ancak birbirleriyle kombinasyon halinde doğru şekilde tezahür edebileceklerini ve ona tam bir hissiyat ve edinim ölçüsü verebileceklerini anlar.

Bir Kabalistin görevi, olumsuz ve olumlu nitelikleri doğru bir şekilde değerlendirmektir, başka bir şey değil. Doğada olumsuzluk olmadığını anlar ama henüz olumlu ile bütünleşmediği için öyle hissedilir.

Soru: Yani bir Kabalistin kendisi veya başkaları için hiç korkusu yok mudur?

Cevap: Neredeyse hiç.

Tabii ki, çeşitli koşullardan geçer. Farklı seviyeler arasında iken, her türlü olumsuz etkiyi hisseder, ancak bu sadece iki seviye arasında bir durumdayken kısa bir süre içindir.

Twitter’da Düşüncelerim / 02 Haziran 2021

Dünyamızda sadece egoizmin üzerine yükselen İsra-El, irade (karar ve davranış) özgürlüğüne sahiptir. Aksi halde kişi, hayvansal egoizmi tarafından yönetilir.

Bu nedenle dünyayı, ihsan etme niteliğinde davranmak için seçimimize göre Yaradan tarafından kontrol edilen bir kuklalar dünyası olarak görmeliyiz …

Bizler, düşüncelerimizin ve ilişkilerimizin en yüksek güç olduğu kapalı bir doğa sisteminde varız!

İklimin bozulmasına ilişkilerimiz dışında hiçbir şekilde etki edemeyiz. Onlar yüzünden, daha kötüye doğru değişiyor ve onlar sayesinde daha iyiye doğru değişmeye başlayabilir.

Acısız ve Istırapsız Bir Hayat

Yorum: Fiziksel olarak hissettiğimiz acı, beyin yoluyla bilince kadar gider. Ve acının yoğunluğu benim ona karşı tavrıma bağlıdır.

Illinois’te bir hastanenin yanık bölümünde sanal gerçeklik kullanılmaktadır: Hastalar için bandaj değiştirirken hastalar sanal gözlük takar. Ve yanıkları düşünmek yerine kartopu ile oynarlar ve acı azalır.

Şu anda insanlık acı çekmekte. Bu fiziksel hale gelmektedir. Kişi bu acıyı azaltmak veya bir şekilde iptal etmek için ne düşünmelidir? Hangi “sanal gözlükleri” takmalıyım?

Cevabım: Bence en iyisi, doğanın bizi nasıl daha parlak bir geleceğe götürdüğünü düşünmektir. Çağımızın en güzel yanı, burada tarihteki şahsiyetler yoktur ama doğanın kendisi bizi alıp böyle hamur gibi yoğurur.

Soru: Peki bu acıyla baş edebilmek için neyi fark etmem gerekir?

Cevap: Doğanın ne yaptığını fark edin. O, planıyla bize yol gösteriyor. İnsanlık tarihinde ilk kez doğa, bir çocuk gibi kulağımızdan tutup doğru yere götürüyor.

Soru: Yani, şu anda yaşadığım bu acı anında, hepimizi çok parlak bir geleceğe, iyi bir ilişkiye, bir ışık dünyasına, bir içtenlik dünyasına götüren şeyin doğa olduğu gerçeğini inşa etmeye başlarsam, o zaman acım azalmaya başlayacak mı?

Cevap: Duracaktır! Çünkü acı, ilerideki hedefi görmediğiniz gerçeğine bağlıdır. Ve eğer bir hedef varsa, o zaman hedefin acıyı alması gerekir.

Bir şeyler yaptığımızda, bunlar hoş veya nahoş olabilir. Vücudumuzu incelersek, haz ve acı arasında hiçbir fark olmadığını görürüz. Kişinin içindeki duyguda fark yoktur. Fark sadece bunun neye yol açtığı, ne olduğu konusunda kişinin düşüncesindedir.

Soru: Ve sonra ıstırap başlar, her şey beni sona götürür, yok olacağım ve hepsi bu mu?

Cevap: Kesinlikle. Ve bunun sizi büyük bir kazanca, hazza götürdüğünü hayal ederseniz, o zaman sadece buna katlanmakla kalmazsınız, onu uzatmaya ve hatta tadını çıkarmaya hazırsınız demektir.

Bunu neden söylüyorum? Her şey toplumu nasıl kurduğumuza bağlıdır. Burada nispeten küçük bir sorunumuz var. Toplum, doğanın kendisi gibi bizi iyi bir geleceğe, düzenlemeye, sorunsuz bir hayata götürecek şekilde kurulursa, bu tür filmleri, geleceğin bu tür resimlerini gösterirsek, o zaman insanların tüm bunları deneyimleyebilmesi nispeten daha kolaydır.

Soru: Yani acı o zaman duracak ve onlar bu geleceğe doğru ilerlemeye mi başlayacaklar?

Cevap: Evet ve onları aldatmıyoruz. İnsanlar, icat ettikleri hayali değerler uğruna gelecek için ölümüne savaşa girdiler. Ve işte doğanın kendisi budur.

Doğanın eşitliğine doğru bir harekettir. İntegral (bütüncül) evrensel ilişkiye, bağlantıya doğru. Bu, kişinin en rahat ortamda var olacağı anlamına gelir. Rahimdekinden milyarlarca kat daha iyidir çünkü bunu biliyorsunuz.

Tüm doğa, tüm insanlık, kozmosta ve tüm dünyalarda var olan her şey, tüm bunlar sizi iyi bir sargı ile sarar.

Soru: Ve bu senaryo kurulmalı mıdır?

Cevap: Ona yaklaşıyoruz aslında, ama bu hareketi hızlandırabiliriz.

Soru: Bir insana acı bunun için mi verilir?

Cevap: Aksi takdirde, fark etmezdi. Bir insan diğerinden ancak bir şeyi edinebilir. Bu nedenle, şimdi bunun üzerine çıkmak ve gerçekten bağ, sevgi ve mükemmellik hissetmek için, kafa karışıklığı, acı vb. hissediyoruz.

Soru: Acının üstüne yükselmek buna mı denir?

Cevap: Evet.