“Nasıl Dünyayı Savaştan Kurtarıp Barışı Sağlayabiliriz?” (Quora)

İnsanlık barışı idealize ediyor ama pratikte bizler barışı tesis etmekten çok uzağız. Binlerce yıllık gelişim deneyimimizden, milletler ve toplumlar arasında barış aramanın ne kadar da gerçekçi olmadığını görüyoruz. Aksine, ne kadar çok barış tartışırsak, o kadar çok savaş görüyoruz.

Barış nedir? Barışı savaşın olmadığı bir durum olarak düşünmek yaygındır. Ama barış gerçekten bu mudur?

İbranice’deki barış (“Şalom“) kelimesi, tamamlama, bütünlük ve mükemmellik (“Shlemut“) kelimesinden gelir. Yani, bir tarafta bütünlüğe ve mükemmelliğe ulaşmanın yolu, doğuştan gelen kendimize yönelik arzularımıza göre nasıl bölündüğümüzü anlamının yoludur, ama insan toplulukları arasında ortak bir bütünlük ve mükemmellik hedefine ulaşmayı amaçlıyorsak, o zaman aramızdaki ayrılıklarımızın ve farklılıklarımızın ötesinde nasıl bağlar kuracağımızı keşfedeceğiz.

Bu nedenle barışa giden yol, öncelikle eğitimin iyileştirilmesini gerektirir. Önce barışın ne olduğunu ve neden savaşta olduğumuzu anlamamız gerekiyor. Kendi savaşımız, milletlerin ve orduların çeşitli zamanlarda girdiklerinden daha büyüktür, ancak doğamıza göre hepimiz sürekli bir savaş ve birbirimizle mücadele içindeyiz. Bu nedenle, doğamız gereği ne kadar egoist olduğumuzu, her birimizin diğer insanları ve doğayı kişisel kazanç için nasıl kullanmak istediğini anlamak için, doğa ve insan doğası hakkında bilgi edinmeliyiz. Ayrıca, egoist doğamızın nasıl sürekli büyüdüğünü ve insanlık geliştikçe, diğer insanlar ve doğa adına başarılı olmayı dileyerek daha acımasız hale geldiğimizi görmemiz gerekiyor. Kanıtını görmek için tarihin gelişen olaylarından başka bir yere bakmamıza gerek yok.

Bununla ilgili ne yapabiliriz? Kendimizi doğamızla akışa bırakmayı kabul edersek, sonunda hayatımızın ve gelecek nesillerimizin yaşamlarının üzerinde giderek artan bir kara bulutun gezindiğini göreceğimiz bir çıkmaza varacağız. Egoist doğamızın akışına uymak, gezegenimizin yok olmasına ve kişisel, toplumsal ve küresel ölçekte biraz daha fazla savaşa, çatışmaya ve acıya yol açacaktır.

Bu nedenle öncelikle doğamızı, yeteneklerimizin ve sınırlamalarımızın kapsamını, doğanın her an üzerimizde nasıl işlediğini ve doğadan aldığımız dürtülere en iyi nasıl yanıt verebileceğimizi öğrenmemiz gerekir.

Barışa doğru ilk adım, öz farkındalık içinde ilerlemek, kim ve ne olduğumuzu anlamak, kaderimizi etkileme yeteneğimizi ve geleceğe doğru ilerlerken kendimizi en iyi şekilde nasıl yönlendireceğimizi anlamaktır. Diğer bir deyişle, önce kendimizi dünyaya, doğaya ve içinde bulunduğumuz gerçekliğe doğru bir şekilde yerleştirmemiz gerekiyor. Nasıl harekete geçtiğimizi ve parçası olduğumuz sistemi nasıl etkileyebileceğimizi anladığımızda, bağlarımız arasındaki bütünlüğü ve mükemmelliği keşfetmeye doğru, barış yolunda adım atmaya başlayabiliriz.

Ne yazık ki, bu ögeye yorum yapma özelliği kapatılmış.

"Kabala ve Hayatın Anlamı" Yorumlar RSS Feed