Daily Archives: Haziran 1, 2021

“Sürekli Yalnızlık Duygusunu Gidermek İçin Çözümler Nelerdir?” (Quora)

Yalnızlık, günümüz dünyasında büyük bir sorundur. Pek çok ülke bu konuyla ilgilenmek üzere bakanlar atadı. İntihar edenlerin çoğunlukla yalnızlar olduğu gerçeği de dahil olmak üzere, bunun birkaç nedeni vardır.

Ancak, hiçbir bakan veya hükümet kararı bu soruna yardımcı olmayacaktır. Gittikçe daha fazla insan evlilikte, işte, arkadaşlıkta ve genel olarak hayatta anlamsızlık buluyor, hareket etmek, düşünmek, konuşmak veya herhangi bir şey yapmak için hiçbir uyarıcı yok. Bugün dünyada giderek daha fazla belirli bir dinginlik ortamı var.

Günümüz dünyasında artan yalnızlık ve anlamsızlık duygularının nedeni, bizleri hayatın anlamını aramaya teşvik etmek içindir. Bununla birlikte, hayatın anlamını keşfetme arayışıyla yalnızlığın ve anlamsızlığın üzerine çıkmak, ancak insanları ona uyandırmayı başarırsak mümkündür. Aksi takdirde, giderek daha fazla insanın, ölene kadar tüm yaşamları boyunca onları uyutacak haplar almasını bekleyebiliriz.

Mantıken, kendimizi kötü hissedersek, olumsuz duygularımıza çareler aramaya başlarız. Ama hiçbir çözüm görmezsek ne yapabiliriz? Ne için yaşıyoruz ki? Sonunda geriye kalan tek çözüm hayatın anlamını keşfetmek olacaktır çünkü bilerek ya da bilmeyerek hepimizin istediği şey budur.

Sonunda yalnızlık, her şeye karşı tam bir kayıtsızlık evresine girecek ve bizi yepyeni bir hayatın keşfine götüren doğal bir sürecin parçası olacaktır. Bazı yönlerden bu bir tür ölümdür. Bu engeli aşarak, çok daha iyi bir yaşam olduğunu keşfeder ve onu yaşamaya başlarız.

Kişi gerçekten yaşamaya başlamak için bir tür ölüme katlanmak zorundadır  – fark etmek, kabul etmek ve nihayetinde meyve vermeyen sürekli egoist arayışı bırakmak istemek. Bu geçişi kabul ettiğimizde bir sonraki hayata hazır hale geliriz.

Yalnızlara, dünyadan yabancılaşmış hisseden herkese tavsiyem, hayatın anlamı hakkındaki soruyu cevaplamak için hazırlanmış materyale gidip okumaktır (Quora biyografimdeki linkleri takip edin). Tavsiye edebileceğim başka bir şey yok. Kalbimin derinliklerinden, önerebileceğim başka hiçbir şey yok.

“Bin Millik Yolculuk Tek Bir Adımla Başlar”

Soru: Kristof Kolomb’un “Kıyıyı gözden kaybetmeye cesaret edemediğiniz sürece okyanusu asla geçemezsiniz” dediği söylenir. Kabala’da okyanusu geçmek için kıyı görüşünü tamamen kaybetmek zorunda olmanız ne anlama geliyor?

Cevap: Sadece maddi olan her şeye gözlerinizi kapatmanız ve vaat edilen toprak görünene kadar Kabalistlerin bizlere verdiği yönlendirici ilkeleri takip etmeniz yeterli. Kelimesi kelimesine.

Adam yine de görüneceğinden emin olmalı.

Soru: Peki  eğer görünmüyor, görünmüyor, görünmüyorsa…?

Cevap: Devam edin. Bu en büyük maceradır.

Yorum: Evet, bunun içinde bir tat var.

Benim Yorumum:  Ama bu tadı kendiniz hazırlamalısınız. Ve kendiniz içersiniz! Baal HaSulam’a göre, Kabala bilimi 20 ve 30 yıldır çaba göstermeye hazır olanlar için hazırlanmıştır. Hatta 40 ve 50!

Soru: Kıyıyı tamamen gözden kaçırmak mı?

Cevap: Evet. Ve insan ilerliyormuş gibi hissetmez! Kristof Kolomb yine de yıldızların rehberliğine sahipti vb. Ve Kabalist için onun yönlendirmesi yalnızca içseldir.

Yorum: Yani, ilerlediğinizi hissetmiyorsunuz.

Cevabım: Neye odaklanabilirsiniz ki? Yıldız yok! Hiç bir şey yok! Gerçek bu!

Yorum: Yani, “5, 10, 20 kilometre geçtim vb.” gibi herhangi bir sağlama işareti koyamazsınız.

Cevap: Her gün sağlama işaretleri yapabilirsiniz. Ama bu sağlama işaretleri yalnızca gruba yönelik arzularınız tarafından işaretlenir.

Siz onun içinde yürürsünüz. Bu fiziksel olabilir, manevi olabilir, öğretmeniniz ve dostlarınızla bağınız olabilir. Ve her gün üzerinde çalıştığınızda, 10 yıl, 20 yıl ve belki 30 yıl sürer ama sonunda ona ulaşırsınız. “Bin Millik Yolculuk Tek Bir Adımla Başlar.”

“Nasıl Dünyayı Savaştan Kurtarıp Barışı Sağlayabiliriz?” (Quora)

İnsanlık barışı idealize ediyor ama pratikte bizler barışı tesis etmekten çok uzağız. Binlerce yıllık gelişim deneyimimizden, milletler ve toplumlar arasında barış aramanın ne kadar da gerçekçi olmadığını görüyoruz. Aksine, ne kadar çok barış tartışırsak, o kadar çok savaş görüyoruz.

Barış nedir? Barışı savaşın olmadığı bir durum olarak düşünmek yaygındır. Ama barış gerçekten bu mudur?

İbranice’deki barış (“Şalom“) kelimesi, tamamlama, bütünlük ve mükemmellik (“Shlemut“) kelimesinden gelir. Yani, bir tarafta bütünlüğe ve mükemmelliğe ulaşmanın yolu, doğuştan gelen kendimize yönelik arzularımıza göre nasıl bölündüğümüzü anlamının yoludur, ama insan toplulukları arasında ortak bir bütünlük ve mükemmellik hedefine ulaşmayı amaçlıyorsak, o zaman aramızdaki ayrılıklarımızın ve farklılıklarımızın ötesinde nasıl bağlar kuracağımızı keşfedeceğiz.

Bu nedenle barışa giden yol, öncelikle eğitimin iyileştirilmesini gerektirir. Önce barışın ne olduğunu ve neden savaşta olduğumuzu anlamamız gerekiyor. Kendi savaşımız, milletlerin ve orduların çeşitli zamanlarda girdiklerinden daha büyüktür, ancak doğamıza göre hepimiz sürekli bir savaş ve birbirimizle mücadele içindeyiz. Bu nedenle, doğamız gereği ne kadar egoist olduğumuzu, her birimizin diğer insanları ve doğayı kişisel kazanç için nasıl kullanmak istediğini anlamak için, doğa ve insan doğası hakkında bilgi edinmeliyiz. Ayrıca, egoist doğamızın nasıl sürekli büyüdüğünü ve insanlık geliştikçe, diğer insanlar ve doğa adına başarılı olmayı dileyerek daha acımasız hale geldiğimizi görmemiz gerekiyor. Kanıtını görmek için tarihin gelişen olaylarından başka bir yere bakmamıza gerek yok.

Bununla ilgili ne yapabiliriz? Kendimizi doğamızla akışa bırakmayı kabul edersek, sonunda hayatımızın ve gelecek nesillerimizin yaşamlarının üzerinde giderek artan bir kara bulutun gezindiğini göreceğimiz bir çıkmaza varacağız. Egoist doğamızın akışına uymak, gezegenimizin yok olmasına ve kişisel, toplumsal ve küresel ölçekte biraz daha fazla savaşa, çatışmaya ve acıya yol açacaktır.

Bu nedenle öncelikle doğamızı, yeteneklerimizin ve sınırlamalarımızın kapsamını, doğanın her an üzerimizde nasıl işlediğini ve doğadan aldığımız dürtülere en iyi nasıl yanıt verebileceğimizi öğrenmemiz gerekir.

Barışa doğru ilk adım, öz farkındalık içinde ilerlemek, kim ve ne olduğumuzu anlamak, kaderimizi etkileme yeteneğimizi ve geleceğe doğru ilerlerken kendimizi en iyi şekilde nasıl yönlendireceğimizi anlamaktır. Diğer bir deyişle, önce kendimizi dünyaya, doğaya ve içinde bulunduğumuz gerçekliğe doğru bir şekilde yerleştirmemiz gerekiyor. Nasıl harekete geçtiğimizi ve parçası olduğumuz sistemi nasıl etkileyebileceğimizi anladığımızda, bağlarımız arasındaki bütünlüğü ve mükemmelliği keşfetmeye doğru, barış yolunda adım atmaya başlayabiliriz.