Daily Archives: Mayıs 29, 2021

Yaradan’ın Tüm Planını Anlayın

Soru: Ortak ruhu parçalamak neden gerekliydi?

Cevap: Yaradan’ın ne amaçladığını anlamak için.

Diyelim ki güzel bir heykeli ya da muhteşem bir şeyi, muhteşem bir doğa eserini alıp küçük parçalara ayırıyorsunuz. Yaradan gibi, mükemmelliği bozarsınız. Adam böyle yaratılmıştır.

Yaradan, Sevdiğini, Kendi biricik eserini alır ve milyarlarca parçaya ayırır. Neden? Nasıl? Dünyayı neden bu kadar kötü, bu kadar korkunç yarattığını anlamıyoruz. İnsanı çok korkunç, çok alçak yarattı. Yüce, mükemmel, ebedi Yaradan, Kendisine tamamen zıt bir şey yarattı ve yine burada acı çekmemizden zevk mi alıyor?!

Bu nasıl olabilir? Herhangi bir düşmana içinde var olduğumuz bu halimizi dilemem: Bu kusurlu, önemsiz, aşağılanmış, bir şekilde kendimizi yerine getirmeye çabaladığımız bu durumu. Bu korkunç bir durum! Ebedi ve mükemmel olan Yaradan’dan, her şeyi yapabilen güçten bahsediyorsak, birdenbire böyle bir şey mi yarattı?!

Bunun nedeni, kendimizi bu bozuk durumda görmemiz ve bunun en iyisi olduğunu anlamamamızdır. Kendimizi bu durumdan yavaş yavaş bir araya getirmeye başlarsak, kendimizi Yaradan’ın benzerliği içinde toplayacağız. Üstelik bu çalışmadan Yaradan’ın kim olduğunu anlayacağız.

Yaradan’ın tüm planını anlamaya başlayacağız: Neden Kendisini başlangıçtaki mükemmellikten en zıt seviyeye indirmeye karar verdi ve bize bu mükemmelliği kendimizden yavaş yavaş yaratma fırsatı verdi?

Yaradan seviyesine yükselmek isteyen insanlar hayatın anlamını, acı çekmenin anlamını: “Ne için? Hayatımızın anlamı nedir? Ne hakkındadır ve amacı nedir?” diye merak ederler:

İçlerinde bu önemli sorular ortaya çıktığında ve hayat artık onlara gülümsemediğinde, ona bir cevap bulmaları gerekir. Diğer hiçbir şeyin tadı olmadığını hissederler ve geriye kalan tek şeyin uyuşturucuya, alkole dalmak ya da bu monotonluğu unutmak olduğunu düşünürler. Böylece, bu tür insanlara, Kabala bilimi denen mükemmelliğe ulaşmanın bir yöntemi olduğu yukarıdan gösterilir.

Bu yöntem binlerce yıldır gizlenmiştir. İki bin yıl önce yazılmış olan Zohar Kitabı, bunun iki bin yıl sonra ortaya çıkacağını söyler yani dünyamızın ve varlığımızın kusurlu olduğunu anlayacak kadar olgunlaştığımızda, kendimizle hiçbir şey yapamayacağımızı ve tam bir umutsuzlukla karşı karşıya kaldığımızda.

Yani bu Kitap kişiyi bulacak ve diyecek ki: “Ellerini hayal kırıklığıyla havaya kaldırdığından emin misin? O zaman sana yolu göstereceğim.”

Karşıtların Birleşmesi

Manevi durumların ortaya çıkması, gelişmesi ve bu durumları özümseme şeklimiz hakkında kısa açıklamalar çerçevesinde, Kabala’nın karşıtlara nasıl tepki verdiğinden ve onları dengelemeyi nasıl mümkün kıldığından bahsetmek gerekir. Hayatımızda, her türlü fiziksel etkiden (soğuk, ısı, basınç, boşluk vb.) duyusal (nefret, sevgi, neşe, umutsuzluk vb.) parametrelere kadar birçok çelişki ile karşı karşıyayız.

Bu durumları, içimizde dönüşümlü olarak bulunmasalar da genel bir uyum içinde var olabilmeleri için yani bize tamamen imkansız görünse de eşzamanlı olarak algılayabilmemiz için nasıl dengeleyebiliriz?

Kabala Bilgeliği, bunun bir kişiyi mükemmellik durumuna götürmesi gerektiğini söyler. Mükemmellik yalnızca bir durumda var olduğunda ve diğerinde, yani zıddında mutlak kusur olduğunda, mükemmelliğin olamayacağını açıklar. Bir umutsuzluk durumunda mükemmellik olamaz ve daha sonra yerini umutsuzluğa bırakacaksa, bir sevinç halinde de mükemmellik olamaz. Bu nedenle, burada tamamen farklı bir yaklaşıma, soruna farklı bir çözüme ihtiyacımız vardır.

Kabala Bilgeliğinin iştigal ettiği konu şey budur. Bir insanın tüm niteliklerini, tüm hallerini bir araya getirip, hepsine tek bir büyük, mükemmel çözüm sunmayı kendine misyon edinmiştir.

Cevap, hiçbir şekilde bağ kuramadıklarında veya herhangi bir düzeyde, his ve akılda bir araya gelemediklerinde, iyi ve kötü durumların arasında olan her şeyin üzerine yükselmektir.

Onların bağı, kişi egoist durumdan mantık üzeri inanç denilen alana yükseldiğinde, yani nitelikleriyle ihsan etme ve almama yönünde çalışmaya başladığında ortaya çıkar. Tüm duyularla ters yönde çalışarak, her şeyi mutlak iyi olarak algılar.

Bu fizikte ve genel olarak hayatımızda, birbirimizle ilişkilerimizde çelişkiler varken ve ne yapacağımızı bilemediğimizde olduğu zamanki gibi değildir. En fazla, ortada bir yerdeyizdir, bir orta yol bulmaya çalışırız.

Kabala’da orta yol yoktur! Kabala, kendimizi her iki tarafta da kısıtladığımızda ve başka hiçbir şey yapamayacağımıza inandığımızda, ellerimizi kaldırdığımızda ve ortalama bir değeri kabul ettiğimizde bunun kısır bir eylem olduğuna inanır.

Ortalamayı değil, aynı anda iki zıt değerden de maksimum değeri seçmeliyiz. Egoizmimizin üzerine yükseldiğimizde, bu iki karşıt sistem bir olur, çünkü biri arzu, diğeri de doyum olur.

O zaman, bu şekilde kesinlikle tüm kararları vermenin ve tüm çatışmaları kesinlikle çözmenin mümkün olduğuna dair çok net bir hissimiz olur. Bu, dünyayı kesin olarak mükemmel bir duruma getirme yöntemidir.

Bu Dünyada Olmanın Amacı

Bu dünyada insanın çalışmasının amacı, komşusunu kendisi gibi sevme noktasına kadar, bütün insanların tam bir bütünleşmeyi başarmalarıdır. Böylelikle insan, Yaradan’ın yarattığı ortak manevi kap olan ruhunu yeniler.

Bu manevi kapta (Kli) iki karşıt gücün birleştiği ölçüde – ayrılık ve bağ, alma ve ihsan etme – kişi, ışığın karanlığa karşı avantajı olarak Yaradan’ı ifşa eder. Yaratıcı (Bore) demek, gel ve gör (Bo-Re) yani karanlıktan gelen ışık olarak ortaya çıkan kavram demektir.

Kimse tek başına ıslaha ulaşamaz çünkü başlangıçta, daha sonra en küçük parçacığa, her birimizdeki en küçük manevi kıvılcıma kadar parçalanmış olan, sadece tek bir ortak ruh, Adam HaRishon yaratıldı. Biz, herkeste var olan manevi noktaları, ışık kıvılcımlarını birleştirmek için bu dünyada varız.

Bununla birlikte, bu nokta herhangi bir gelişme yönünü, hangi yönde ilerleyeceğimizi ve onunla ne yapılacağını göstermez. O sadece bu dünyanın üstünde olan manevi bir şeye ufacık bir ihtiyaç uyandırır. Ama tam olarak ne olduğunu, kişi anlamaz. İşte bu yüzden Kabala çalışmaya gelen insanlar kendilerini neyin getirdiğini, tam olarak neye sahip olmadıklarını ve nereye çekildiklerini anlamazlar.

Ve bu dünyadaki günlük yaşamımızda bile, bazı başarılar için sürekli bir yarıştayken ve hobileri birbiri ardına değiştirirken, insanlar da onları neyin çektiğini ve ittiğini gerçekten anlamıyorlar. Ama aslında, bizi son ıslaha götürmek isteyen aynı kıvılcım, kişiyi bu işi yapmaya, ona diğer kıvılcımlarla birleşme fırsatı vermeye ve böylece onlu adlı ilk Kli‘yi toplamaya zorlar.

Ve sonra bu parçalar onluya katılacak, diğer onlularla birleşecek ve sonunda tam bir ıslaha geleceğiz. Ancak o zaman sonsuz ve mükemmel yaşamı, Yaradan olarak adlandırılan doğru gerçekliğin tüm bilgisini ve hissini keşfedeceğiz. Böylelikle en başından beri bizi yönlendiren, çeken ve ileriye iten noktanın farkına varmış olacağız.

Bu iş için fiziksel onlular organize ediyoruz. Dünyamız, bizim gözümüzün önünde bulunan, erişilebilir bir şeyden başlama fırsatı vermek için var. Manevi ıslahtan önce bile, maddi bir sistem yaratma ve Kabalistlerin tavsiyesine göre onun içinde çalışma fırsatına sahibiz: fiziksel onlular organize etmek ve onlara olabildiğince manevi nitelikler eklemek.

Üst ışığı ve Yaradan’ı hissetmeden bile, on kişiden oluşan küçük bir fiziksel grup içinde çalışabilir, bizi yavaş yavaş birleştiren ve manevi nitelikleri, onludaki yükselişleri ve düşüşleri ortaya çıkaran üst ışığı uyandırabiliriz.

Tüm bu değişimlerden defalarca geçeriz: ışıktan karanlığa ve karanlıktan ışığa, aydınlık ve karanlık ruh hallerinin dalgalanmaları yoluyla. Ve sonra, ruh hallerinin üzerine yükseliriz ve başkalarına ve Yaradan’a olan yakınlığımızı veya yabancılaşmamızı, ihsan etme veya alma konusundaki bağlılığımızla yükseliş ve düşüşleri değerlendiririz. Böylece yavaş yavaş yeni değerler elde ederiz – bu dünyadan değil, manevi dünyadan.

Bizler, hangi eylemlerin ıslah eden ışığı çekebileceğini yani bizi etkileyecek ve bizi daha fazla birbirine bağlayacak genel ışığın gücünü öğreniriz. Bağ, ortak ruhu canlandırmak için gerekli olan ve onu bir araya getirmemize imkan vermek için kasıtlı olarak parçalanmış olan tek ıslahtır.

Ruhun çatışan, zıt ve uzak kısımlarını birbirine bağlamaya çalışarak, ihsan etme niteliğinin ne olduğunu ve Yaradan’ın kim olduğunu inceler ve mükemmel ve ebedi yaşamı ifşa ederiz.