Daily Archives: Mayıs 20, 2021

“Birlik, COVID-19’la Savaşmamıza Nasıl Yardımcı Olabilir?” (Quora)

Bunu yazarken, Koronavirüs pandemisinin dünyayı vurmasının üzerinden bir yıldan fazla bir süre geçti, etkileri hala çok güçlü hissediliyor ve insanlık virüsü henüz kontrol altına almış değil. Almanya başka bir tecrit yolunda, Fransa kilit altında ve Hindistan’da durum aşırılıklara ulaştı, Brezilya’da ise ölü sayısı sürekli artıyor.

Koronavirüsü belli bir süre insanlığın ortak sorunu olarak hissettik. Ancak şimdi, her ülkenin ayrı ayrı ele alması gerektiği hissiyatı var. BM Genel Sekreteri aşının küresel dağılımındaki eşitsizlikten şikayet ediyor ve bizler de pandeminin ne zaman ve nasıl biteceği sorusuyla baş başa kalıyoruz.

Birlik (ve tüm insanlığı kapsayan küresel birlikten başka bir şey değil), COVID-19 salgınını çözmenin anahtarıdır. Dünya çapında birleşip bu sorunla küresel olarak ilgilenmeye başlayana kadar, kendimizi önemsediğimiz gibi dünya çapında herkesi önemsediğimiz duruma gelene kadar, pandemi bize saldırmaya devam edecek. Bu salgından çıkmak istiyorsak birlik, karşılıklı önemseme ve karşılıklı destek gereklidir.

İnsanlığın, örneğin bazı ülkeleri karşılayabildiği için halkını aşıladığını, bazılarının ise bunu karşılayamadıkları için yapmadığını görmek yerine, tek bir aile olarak birlikte rıza ile çalıştığını görmemiz gerekiyor.

Doğa bu darbeyle hepimize aynı şekilde davranır. Bu nedenle, doğadan bizimle nasıl ilişkili olduğunu öğrenmeli ve kendimizle – tüm insanlığı tek bir varlık olarak – aynı şekilde ilişkilendirme yolunda adımlar atmalıyız. Bu nedenle, pandemiyi yenmenin anahtarı, mümkün olduğunca ilk ihtiyaç duyulan yerde yardım sunabilmektir. Bu, bireysel ve ulusal kaygılarımızın ötesinde küresel ilgi ve onay gerektirir.

Onluya Mağara Diyebilir Misiniz?

Soru: Çevreye ya da mesela içinde bulunulan onluya mağara demek mümkün mü?

Cevap: Elbette. Aslında mağara, dünyamızda bile sınırlı bir alanda yaratılabilen bir ihsan etme niteliği, sevgi niteliğidir.

Soru: Diyelim ki bir insan çevresinde böyle bir ortam yarattı ve birden orada ataları keşfeder. Ya da Adem ve Havva’yı. Bu nasıl anlaşılabilir?

Cevap: Bir kişi bütün dünyayı birlik içinde, ihsan içinde, karşılıklı bağ içinde görmek istediğinde, bu dünyada daha önce kendisinden gizlenmiş olan bu tür nitelikleri ifşa eder. İhsan etme, sevgi, birleşme ve egoizmin üzerine çıkma niteliğinin gerçekten var olduğunu hisseder. Onun için artık engel ve kısıtlama yoktur, o alanda, ihsan etme niteliğiyle yarattığı o güç ölçüsünde yaşar.

 

“Nefret Neden Var” (Linkedin)

Nereye bakarsanız bakın nefret var. Ülkelerin içinde toplumlar gittikçe daha küçük parçalara ayrılıyor gibi görünüyor, bu yüzden artık bu bir uluslararası ilişkiler meselesi değil ve her parça gerçeğin üzerinde bir tekele sahip olduğunu düşünüyor, bu da onun farklı düşünen herkes ile alay etmesini, küçümsemesini, ama esas olarak nefret etmesini haklı kılıyor. Ancak, nefretin bu endişe verici şiddetlenmesinin bir nedeni var: Onsuz kendimizi değiştirmek istemeyeceğiz.

Nefret, bizim doğuştan gelen doğamızdır, yazıldı gibi “Bir insanın kalbinin eğilimi, onun gençliğinden beri kötüdür” (Yaratılış 8:21). Aynı zamanda, doğanın geri kalanı da iyi bir eğilimden oluşur ve bu ikisi insanlık dışında her yerde dengelenir. “Eksik” olarak yaratılmamızın nedeni, bizi bilinçli olarak, kendi irademizle iyi eğilimi istemeye ve içsel kötülüğümüzde kalmaktansa eğilimlerimizi dengelemeye zorlamanın tek yolunun bu olmasıdır.

Bir yandan, başlangıçta bu iki eğilimimiz olsaydı, birbirimize, hayvanlara, bitkilere ve Dünya’ya verdiğimiz bütün zararı vermeyeceğimiz doğrudur. Öte yandan, gerçekliğin işleyişini anlamak imkansız olurdu çünkü ona ikinci bir düşünme vermeden, birbirimizle ve doğa ile doğal olarak doğru davranıyor olurduk. Bu, mükemmel insan hayvanları yaratırdı ama varoluşumuzun amacı olan insan olmaya asla gelemezdik.

Artık aramızdaki nefret apaçık ortada olduğuna göre, zıt niteliği geliştirebiliriz ve aslında geliştirmeye de başlamalıyız. Yapmalıyız çünkü yapmazsak, türümüzü ve muhtemelen Dünya yüzeyindeki her şeyi yok edeceğiz, ve yapmalıyız çünkü gerçekliğin nasıl çalıştığını öğrenebilmemizin tek yolu bu evren ve bütün gerçeklik. Ancak nefretin tam tersi olan iyiliğin ve sevginin niteliğini geliştirirsek, tüm doğanın nasıl işlediğine ilk elden tanık olabiliriz ve hayatlarımızı nasıl başarılı bir şekilde yöneteceğimizi öğrenebiliriz.

Ve bu zıt niteliği inşa etmenin yolu, birbirimiz iledir. Tıpkı şimdi birbirimizden nefret ettiğimiz gibi, bunun zıt duygusunu inşa etmeye başlamalıyız. Tıpkı doğanın hiçbir şeyi bastırmaması ve her şeyin mükemmel bir şekilde bir arada yaşamasına izin vermesi gibi, bu sevgiyi aramızda bastırmadan, nefretin üzerine inşa etmeliyiz. Başka bir deyişle, nefreti hissetmeli ve sevgiyi bizim için hissettiğimiz nefretten daha önemli hale getirmeli ve ona göre davranmaya çalışmalıyız.

Nefret gereksiz değildir; süreç için çok önemlidir. Nefreti hissetmeden asla sevmeye ihtiyaç duymayacağımızı ya da sevmeyi istemeyeceğimizi ve bu nedenle sevginin ne olduğunu asla bilemeyeceğimizi fark edersek, başlangıçtaki nefrete tam tersi bir duygu inşa edebiliriz.

Belli bir nefret seviyesinin üstesinden geldiğimizde, başka bir seviye ortaya çıkacak, daha derin, daha kötü bir seviye. Ama bunu da yalnızca sevgiyle örteceğimiz şekilde ortaya çıkacaktır. Ve nefret seviyesi öncekinden daha güçlü olacağı için, üstüne inşa edeceğimiz sevgi seviyesi de artacaktır.

Ödülü sevginin artması olduğu için, yavaş yavaş nefret duygusuna minnettar olacağız. Önce nefret etmedikçe sevemeyeceğimizi anlayacağız ve buna boyun eğmek yerine bir teşvik olarak kullanırsak daha sevgi dolu insanlar olacağız.