Daily Archives: Mayıs 7, 2021

Yaradan’ın İsimleri – Manevi Yükseliş Ölçüsü

Soru: Kişi ne yapmalı, örneğin: Sizin için Yaradan iyidir ama benim için O korkunçtur.  Bu Yaradan’ın bizler için tamamen farklı olduğu anlamına mı geliyor?

Cevap: Elbette. Yaradan herkes için ve her an farklıdır.

Kabala bunu çok basit bir şekilde açıklar: Üst ışık mutlak durağandır. Onda hiçbir değişiklik yoktur, ancak tüm yaratıma baskı yapar ve yaratılışın her unsuru Yaradan’ı farklı isimlerle adlandırır.

Dahası, bizler Yaradan’ı iyilik yapan iyi, kötü, inatçı veya O’na verebileceğimiz adlar ne olursa olsun gelişi güzel adlandırmayız. Onlar sadece O’nu algılama şeklimizi gösterirler. Yani burada ıslahlar yapmak gerekiyor.

Yaradan mutlaktır. O’nun kötü olduğunu hissediyorsam, bu benim kötü özelliklere sahip olduğum anlamına gelir.

Bu nedenle, O’nun üzerimdeki tüm olumlu etkilerini kötü olarak yorumlarım. Öte yandan, Yaradan’a benziyorsam, O’nun üzerimdeki etkisini de o kadar iyi hissederim. Her şey, Yaradan’a ne ölçüde benzediğime bağlıdır.

Böylelikle, Yaradan’ın isimleri, manevi edinimimin derecesini, Yaradan ile manevi uyumluluğumu ifade eder. Ben ilerledikçe ve Yaradan’a yükseldikçe ve O’na daha çok benzedikçe, O’ndan daha olumlu bir şekilde bahsederim.

Bunu, Yaradan ile % 100 uyumluluğun (artı), Yaradan ile % 100 uyumsuzluğun (eksi) ve ortada nötr durumun (sıfır) olduğu bir ölçek olarak tasvir edebiliriz. Bu ölçekte nerede olduğuma bağlı olarak, niteliklerim, Yaradan’a ya daha zıttır ya da daha çok benzer. Genellikle tarafsız bir durumda doğarız ve yolumuza başlarız: biraz aşağı, biraz yukarı, biraz aşağı, biraz yukarı vb.

Soru: Öyleyse, “iyilik yapan iyi”den,  “kötüye ve en korkunç” olana gelebileceğimi mi söylemek istiyorsunuz? Yaradan’ın en olumsuz algısından, en olumlu algılamaya kadar böyle bir genişlik olabilir mi?

Cevap: Bu, olabilecek tek genişliktir. Tam ıslah seviyesine yükselmeden önce, tamamen zıt seviyedeyim. Hayat sürprizlerle doludur.

Farklı Arzulardan Bir Sistem Kurmak

Soru: İnsanlarda üst ışığı, Yaradan’ı edinme ve keşfetme arzusunu uyandırmak dünyamızda neden bu kadar zordur?

Cevap: Çok sayıda arzunun yoğunlaştığı bir sistem vardır. Başlangıç durumunda, tüm parçalar birbirine bağlıydı ve sistem kesinlikle dengeli bir sonsuzluk ve bütünlük durumundaydı.

Bundan sonra, bir kırılma meydana geldi yani sistemdeki parçalar arasındaki bağlantı ortadan kalktı. Sistemin bağlanmasını mümkün kılmayan bu kırık parçalara “egoizm” denir.

Bu neden iyidir? Bunun nedeni, yaratılanın Yaradan’dan uzaklaşması ve dolayısıyla içinde bağımsızlığın ortaya çıkmasıdır. Tamamen Yaradan’a benzeyen bir sistem O’na aykırı hale geldi.

Kırılmanın ardından, sistem dünyamıza doğru egoist gelişimini sürdürdü. Egoist güçlerin tüm sistem üzerinde tam kontrol sahibi olduğu bir duruma ulaştık. Ama Or Makif (Saran Işık), Yaradan, hala onun üzerinde işlemeye devam etmektedir.

Küçük bir egoizmden daha büyük ve daha büyük bir egoizme ve en büyük egoizme kadar, önce en dıştaki çemberi, sonra bir sonraki çemberi çıkararak ve izole ederek sistemi şekillendirmeye başlamaktadır.

Işığın etkisi altında, sistem ilk olarak doğanın cansız, bitkisel ve hayvansal seviyelerinde toparlanmaya başladı. Ancak insan seviyesine ulaştığında, burada bir sorun ortaya çıktı çünkü burada, bulunduğumuz yerde bilinçli bir anlayış gerekliydi ve bunu bir araya getirmek ve yönetmek bize kalmıştı. Bu şekilde misyonumuz tamamlandı.

Bizim zamanımızdan başlayarak, sistem gelişmeyi durdurdu; cansız, bitkisel ve hayvansal seviyelerdeki bir önceki formlardaki gelişimini tamamladı ve insan seviyesine ulaştık. Bilinçli bir tutum, ne yaptığımıza dair bir anlayış, burada gereklidir. Yani basit olmayan bir zamanda yaşıyoruz.

Aramızdaki tüm çeşitli parçaları eski haline getirmeli ve yeniden inşa etmeliyiz, tüm sistemi tek bir bütün halinde toplamalı ve bir araya getirmeliyiz.

Bunu yapmak için birleşmeli ve onun sistemine katılmalıyız. Bunu nasıl yapabiliriz? İnsanlık sürekli kendini bir araya getirmeye çalışıyor çünkü doğa ve toplum onu buna doğru itiyor, ama hiçbir şey başarılı olamadı. Çünkü bunu yapmak için, bizi etkilemesi için daha yüksek bir gücü uyandırmalıyız.

Kabala Bilgeliği bize bu amaçla verilmiştir. Bizi şekillendirecek gücün nasıl çekileceğini açıklar. Sadece doğru bir şekilde sormamız, talep etmemiz gerekir. Sormadan önce soruyu, ihtiyacı formüle etmeliyiz. Tam da bu amaç için çalışıyoruz. Neredeyiz, ne sormalıyız, nasıl sormalıyız? Yani, ıslah edilmeye hazır bir arzuyu nasıl geliştirebiliriz? Tüm Kabala bilgeliği bizi sadece buna hazırlar.

“Dünyamızı Değiştirmek İçin, İnsanı Değiştirin” (Linkedin)

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri António Gutierres, Uluslararası Dünya Günü münasebetiyle “Bu intihardır. Doğaya karşı savaşımızı sona erdirmeli ve onu sağlığına kavuşturmalıyız” dedi. Artık kutlanacak pek bir şey yok – iklim değişikliği, ortaya çıkan salgınlar, hayvan ve bitki türlerinin neslinin tükenmesi ve yaygın kirlilik, aşırı derecede sıkıntılı bir gezegenin semptomlarından sadece birkaçı. Dünya nasıl iyileştirilebilir? Çözüm hem insanlar arasındaki hem de çevremize karşı egoist istismarcı tutumu değiştirmektir.

“Dünyamızı iyileştir”,  gezegeni etkileyen çevre sorunları konusunda dünyanın en büyük yıllık farkındalık ve eğitim etkinliği olmayı vaat eden bu yılki slogandır. Ancak, Dünya’nın bir tamirhanede tamir edebileceğimiz kırık bir makine gibi düşünülebileceğini varsaymak yanlıştır. Durumumuzun bu çarpık vizyonuyla onu iyileştirmekten bahsetmek imkansızdır. Daha derin bir dönüşümü, sadece yıkıcı insan doğamızı değiştirerek mümkün olabilecek gerçek bir değişimi hedeflemeliyiz.

Karşılaştığımız sorunlara verdiğimiz yanlış yanıtların bir örneği olarak, insan beslenmesindeki değişiklikler yoluyla Dünya gezegenindeki stresi ortadan kaldırmak için yapılan mevcut girişimlere bir göz atalım. Resmi verilere göre hayvansal tarım, küresel ısınmaya neden olan etmenlerden biri olarak, küresel sera gazı emisyonlarının %14,5’inden sorumludur. Ancak daha çevre dostu olduğu iddiasıyla  yapay “et” üretimi gibi yeni girişimler, doğanın doğrudan ürettiği şeylerin yerine işlenmiş ürünlerin tüketimine benzer şekilde, aslında uzun vadede daha maliyetli ve daha az faydalı olacaktır.

Başka bir deyişle, yapay çözümler üreterek, belirli diyetlerle veya uluslararası komiteler ve küresel zirveler aracılığıyla ekosistemimizi iyileştiremeyeceğiz. Sadece İnsanlar olarak birbirimizle ve çevremizle ilişki kurma şeklimize derinlemesine ve bütünsel bir yaklaşım, Dünya’yı rahatsız eden şeyleri iyileştirebilir.

Büyük işkencelerin ve çevresel felaketlerin bizi harekete geçirmesini beklememeliyiz. Bunu yaparsak, Dünya’dan yok olan dinozorlar gibi, kendimizin yok olma riskiyle karşı karşıya kalırız. Gezegenimizin ortak yuvamız olduğunun ve içinde ne olursa olsun, sonunda bizi etkileyecek sonsuz bir reaksiyonlar zincirine sahip olduğunu henüz anlayamadık. Bir gün, karşılaştığımız sorunların, kendini tatmin etmek için her şeyi elde etmek isteyen bireyci, ben merkezli, sömürücü ve dar bir vizyonla hareket eden insanın bencil doğasıyla başladığı gerçeğiyle yüzleşmek zorunda kalacağız. Bireysel ve ulusal sınırları aşana ve küresel düşünmeye başlayana kadar, hiçbir şey bize yardımcı olmayacak. Biz insanlar, doğa durumunun, insanlar arasındaki ilişkilere ve insanın doğanın bütünlüğüne uyum sağlama isteğine bağlı olduğunu yani sadece egoist hesaplamaları dikkate almak yerine, yalnızca hayatta kalmak için gerekli olanı almak ve tüm sistemin iyi işleyişini dikkatle korumak olduğunu anlamalıyız.

İnsan ilişkileri doğada olan şeylerle nasıl bağlantılıdır? Doğada dört seviye vardır: cansız, bitkisel, hayvansal ve insan. İnsan dışındaki tüm seviyeler, doğanın karşılıklılık ve denge yasalarına göre var olur. Diğer seviyelerin hiçbir konuda özgür seçimi yoktur; içgüdüsel olarak hareket ederler ve sadece hayatta kalmaları için gerekli olanı alırlar. Farklı olan sadece insan seviyesidir. Yeryüzünde yalnızca insanlar şiddet uygular ve bunu kasıtlı olarak, bilinçli olarak, bazen sadece zarar vermek uğruna yapar. Doğadan aldığımız tüm olumsuz darbeler sadece onun tepkisidir, eylemlerimizin doğal sonuçlarıdır. Basitçe söylemek gerekirse, bu felaketleri başımıza bizler getiriyoruz.

Karşılaştığımız ekolojik ve sosyal tehlikelerin kapsamlı çözümü bizim elimizde; anahtar, küresel bağa yönelik çabalarımızda yatmaktadır. Uyumlu bir insan ilişkileri sistemi kurmaya çalışırsak, tüm doğa sakinleşir. Herkese ne kadar bağımlı olduğumuzu hissetmeye başladığımızda, birbirimize kötü muamelede bulunmadan önce iki kez düşüneceğiz. Sadece karşılıklı sorumluluk vasıtasıyla, ortak evimizi kurtarmak ve tek bir çatı altında, gezegenimiz Dünya’da  güvenli ve mutlu bir şekilde yaşamak için gerekli tutumu, doğru zihin yapısını edineceğiz.