“İnsanlar İşsiz Değil, Sadece Çalışmalarına Gerek Yok” (Linkedin)

İsrail Covid salgınından kurtulurken, iş piyasası hala bir kilitlenmenin ortasındaymış gibi görünüyor. İstihdam edilecek iş olmadığı için değil; sadece insanlar onları almaya hevesli değil. Aslında o kadar çok İsrailli işsiz kalmayı tercih ediyor ki, hükümet insanları izinli olmaktan ya da işsizlikten geri çevirmeye teşvik etmek için bir kampanya başlattı. Ancak şimdiye kadar, kampanya yalnızca sınırlı bir başarı elde etti.

Doğrusu, bu insanları anlıyorum. Görünüşe göre o kadar çok özlediğimiz bir şey olmayan Covid öncesi hayatımıza geri dönmeden önce, sanırım ne istediğimizi düşünmemiz gerekiyor. İnsanlar artık daha az kazansalar bile iyi bir hayat sürebileceklerinin farkına varıyorlar. Aileleri ve arkadaşları ile geçirecekleri daha fazla boş zamanları var, ve sevdiğiniz insanların arasına girdiğinizde, kendinizi eğlenmek için çok para harcamanız gerekmez. Plajda aileyle geçirilecek bir günün bir maliyeti yoktur, ancak çok zevkli ve duygusal olarak ödüllendiricidir. Düşündüğünüzde, daha ne kadar fazlasına ihtiyacımız var ki?

Bunun yanında, iş piyasasının daha az sayıda işçiye ihtiyacı var. Nesneleri kilometre ve metre cinsinden ölçmekten, nanometre cinsinden ölçmeye geçtik. Her şey küçüldü ve her şey daha az çalışan el talep ediyor. Bilgisayarla ilgili işler bile eskisinden daha az işçi gerektiriyor; tüm toplum daha az çalışma saatinin gerekli olduğu bir duruma doğru yer değiştiriyor. Bazı ülkelerin, insanları işe geri göndermek veya daha kısa bir çalışma haftası yerine evrensel temel gelir programlarını ciddi şekilde düşünmesi şaşırtıcı değil. Sıkı çalışma günleri sona yaklaşıyor ve elimizdeki ek zamanı nasıl geçirmek istediğimizi bulmamız gerekiyor.

Yiyecek temini ve diğer ihtiyaçlar sorun olmayacak; hali hazırda tükettiğimizden fazlasını üretiyoruz ve sadece fiyatları yüksek tutmak için fazla ürünleri çöpe atıyoruz. Dağıtımı iyileştirirsek, dünyanın hiçbir yerinde ihtiyaç sıkıntısı olmayacak.

Bu da bizi önümüzdeki gerçek konuya götürüyor: İhtiyacımız olanı aldığımızdan emin olmak, böylece geçim kaygısı duymadan iyi bir yaşam sürmek. Bunu yapmak için, ırkçı gerilimler, siyasi çekişmeler, her türden iktidar mücadeleleri, kültürel farklılıklar gibi bizi şu anda ayıran anlaşmazlıkları geride bırakmalıyız. Toplumumuzu, teknolojimizi ve sahip olduğumuz her şeyi, tam da bu tartışmalar sayesinde geliştirdiğimizi anlayana kadar, bu çok eski farklılıkların üstesinden gelmek imkansız görünebilir. Başka bir deyişle, gelişmeye devam etmek için, tam olarak karşı olduğumuz görüşleri korumalıyız. Onlar olmadan kendi görüşlerimiz geçerliliğini yitirecek.

Nefretin varlığı olmadan sevgiyi düşünün, ve kelime anlamsız hale gelir. Esaret olmadan özgürlüğü düşünün, ve tüm kavram geçersiz hale gelir. Zıtlığının varlığı olmasaydı hiçbir şeye değer veremez veya değerlendiremezdik.

Bugün insanlar gerçekten bu kadar çalışmaya gerek olmadığını anlıyorlar, ancak bu görüşü destekleyecek toplumsal değerleri geliştirmezsek toplum parçalanacak ve kargaşa çıkacak. Asırlardır, sadece kendiyle ilgilenmeyi öyle bir noktaya kadar geliştirdik ki bugün büyük çoğunluğumuz narsist, sade ve bayağıyız. Bir narsist topluluğu, herkesin refahını görecek bir dağıtım sistemi kuramaz çünkü böyle bir sistem diğer insanların ihtiyaçlarını dikkate almayı gerektirir ve pek çoğumuz buna sahip değiliz.

Bu nedenle, geçiş döneminden yeni bir topluma doğru yelken açmak için yapılacak ilk şey, birbirimize ve özellikle bizden zıt olanlara bağımlı olduğumuzu fark etmektir. Bizim karşımızda düşünen, konuşan ya da ters davranan insanlardan hoşlanmamıza gerek yok, ancak onların bizim için değerinin farkına varmamız gerekiyor. Kendi ilkelerimizi geçerli kılanların onlar olduğunun farkına varmalıyız. Bunu başarırsak, birbirimiz olmadan başaramayacağımızın, hatta kim olduğumuzun bile farkına varacağız. İşte bu kadar birbirine bağımlıyız.

Henüz birbirimizi sevmemize, hatta birbirimizden hoşlanmamıza gerek yok. İhtiyacımız olan tek şey, nefret ettiğim insanların kesinlikle hayatımın bağlı olduğu kişiler olduğunu anlamak. Bunu yaparsak, insanların çalışmaya gerçekten ihtiyaç duymadıkları, birbirimize göz kulak olacağımız için, günlerini huzur içinde geçirebilecekleri bir topluma sahip olacağız.

Ne yazık ki, bu ögeye yorum yapma özelliği kapatılmış.

"Kabala ve Hayatın Anlamı" Yorumlar RSS Feed