“İnsan Bağında Ustalaşmak” (Linkedin)

Dünya birbiriyle daha bağlı bir duruma, karşılıklılık ve entegrasyona doğru ilerliyor. Bu gelişme eğilimini hali hazırda algılayan biri, diğerlerine bağ ruhunu aktarabilir. Salgının hızlandırdığı insanlığın olgunlaşma sürecinin işaretlerine tanık oluyoruz. Tam olgunluğa ancak başkalarını sevme düzeyine yükseldiğimizde ulaşılacaktır. Bu geçiş dönemi, olumlu değişimi başlatmaya istekli katılım seviyemize bağlı olarak acı verici veya hoş olabilir.

Şimdiye kadar, doğuştan gelen bencil doğamızın, yaşamdaki düşüncelerimize ve eylemlerimize hakim olmasına izin verdik. Bu yönde ne kadar ilerlersek, temel birleştirici doğa yasasından kendimizi o kadar uzaklaştırırız. Bu bölünme çoğaldıkça herkesin acı çekmesine yol açar. Bu nedenle, devam eden virüs salgını, bizi daha bilinçli, karşılıklı bağımlılığımızın farkında olduğumuz bir topluma doğru yönlendiriyor, böylece daha iyi bir gelecek için özlemlerimiz meyve veriyor.

İnsan ilişkilerimizde ve bağımızda nasıl ideal sonuçlar verebiliriz? Her şeyden önce, her insanın bir tür alıcı ve verici gibi davrandığını anlamak önemlidir. Sürekli mesajlar alıyoruz, bunları kendi içimizde işliyor ve iletiyoruz. Bu yüzden, insanlar arasındaki iyi bağlar ve tamamlayıcı ilişkiler hakkında düşünmeye başladığımda, kelimeler olmasa bile, olumlu bir duygu alanı zaten etrafıma yayılıyor.

Dahası, yaşamımız boyunca içinde hareket ettiğimiz çevredeki olumlu etkiyi arttırmak için, her şeyden önce çevremizi değerlendirmemiz gerekir. Bu, ilişki içinde olduğumuz insanların mevcut durumunu, ulaşmak istedikleri durumu, neyi başarı olarak değerlendireceklerini ve iyi bir geleceği nasıl tanımladıklarını kontrol etmemiz gerektiği anlamına gelir. Daha sonra, onlara uyarlanmış bu vizyona dayalı bir sosyal yardım eylem planı oluşturmalı ve bu hedefleri gerçekleştirmelerine yardımcı olmanın bir yolu olarak karşılıklı bağı derinleştirmeyi teklif etmeliyiz.

Başkalarının ihtiyaç ve isteklerine karşı bu tür bir duyarlılık, çocuklarımız ve aile üyelerimizin yanı sıra işteki arkadaşlarımız ve meslektaşlarımızla olan ilişkilerimizle de ilgilidir. Bu aynı zamanda sağlık, kariyer ve iş başarısının artmasıyla, daha iyi ilişkilerle – gerçekte her şeyle ilgili olabilir. Kesin durum ne olursa olsun, ilke her zaman aynıdır: Önce insanların nerede olduğunu ve neyi hedeflediklerini anlayın ve daha sonra onlara, etraflarındaki insanlar arasındaki iyi bağlar yoluyla hedeflerine ulaşabileceklerini nasıl göstereceğinizi düşünün.

“Bağ” kelimesinin ne anlama geldiğini daha iyi anlamak için, örnek olarak aile çemberini ele alalım. Birbirine bağlı bir aile nasıl görünür? Kimseyi savunmak veya kimseden saklanmak zorunda kalmadan, herkesin birbirine açık hissettiği, birbirini anlamaya ve desteklemeye istekli olduğu bir yerdir. Aile, atmosferin herkesi çevreleyen, sıcak, yumuşak bir bulut gibi olduğu bir birim olmalıdır.

Bakış açımızı genişletmek istersek bir adım daha ileri giderek, bu bağ odaklı yaklaşımla ülkemizin ne kadar farklı yönetileceğini öngörmeye çalışabiliriz. İnsanlar bir aile içinde olduğu gibi birlikte oturup, bağ kurabilseydi, toplumlarımız çok farklı bir şekilde davranırdı. Sabahtan akşama kadar böylesine acımasız yollarla savaşmak yerine, her adımda aramızda daha barışçıl etkileşimler olurdu.

Tüm meşru anlaşmazlıklara rağmen bizi duygusal yakınlık ve uyum durumuna ne yöneltebilir? Bir “bağ kurucu” olarak her birimiz sürekli olarak diğer kişilerin gözlerinin önüne bir ilke koymalıyız: Birini daha iyiye doğru etkilemek için, nasıl daha ileriye doğru gideceğimizi, karşılıklı önemi daha fazla nasıl geliştireceğimizi hep birlikte düşünürken, önce sempati, övgü ve anlayış içinde karşımdaki kişiyle bağ kurmalıyım. Başka bir deyişle, mutlu bir varoluş adına en verimli zemini yaratmak için, her birimiz başkalarını sevmeyi uygulamaya koymalıyız.

Ne yazık ki, bu ögeye yorum yapma özelliği kapatılmış.

"Kabala ve Hayatın Anlamı" Yorumlar RSS Feed