İnsan Doğası: Sahip Olma Dürtüsü

Soru: Araştırmacılar, hem zenginlerin hem de fakirlerin karakteristiği olan “materyalizm” gibi bir kavramın, insanların eşyalara bağımlılığı anlamına geldiğini iddia ediyorlar.

Bu bağımlılığın yarattığı sosyal imaj ve değer sistemi, hem toplum hem de birey için yıkıcıdır. Buna yenik düşenler, yaşam sevincini, gönül rahatlığını kaybederler, bu da kaygı, depresyon ve ilişkilerin çöküşünü getirir.

Bununla birlikte “taç” Koronavirüs’ün geçtiğimiz yılında, insanlar daha az materyalizm göstermeye başladı. Ancak öte yandan, artık bunun aynı madalyonun diğer yüzü olduğu zaten açık. İnsanlar neden eşyaları bu kadar çok seviyor?

Cevap: İnsan egoisttir. Sahip olmayı ve onun olduğunu hissetmeyi seviyor: “Benim, benim, benim!”. Bunu küçük çocukların, bir oyuncağı kapıp kimseye vermedikleri örneğinde görüyoruz. Onu, bunun uygun olmadığına ikna etseniz bile çocuk anlamaz. Her zaman onun elinde olmasını ister. İşte o böyle doğar.

Bu nedenle, insanları, sevdikleri her şeyi “Bunun benim olmasını istiyorum.” demelerinden, elde etmek için böyle bir istek duymalarından dolayı kınayamayız. Ya da sevmediği bir şeyse bile ama başkası onu seviyorsa, apaçık, bu iyidir diye, o da sahip olmak ister.

Dahası, bu şeye sadece kendisi sahip olmak ister, diğer çocukta olmamalı ve bu mümkün değilse, o zaman kimse sahip olmamalı. Yani, bu hayatımızın tüm yıllarına eşlik eden, mutlak bencilliktir, çocukça ve önemsizdir. Bundan kaçamazsınız.

Nasıl dengeleyebilirsiniz? Sadece doğru yetişme ile. Ancak bunun için, insanlar üzerinde çalışacak ve onları diğerlerine kıyasla sahip olduklarından memnun kalacak şekilde eğitecek bir sistem inşa etmek gerekir. Genel olarak bu özel bir eğitim sistemi olmalı, yoksa materyalizmden asla kurtulamayız.

Soru: Materyalizm, özünde kişinin kendisini donatmasıdır. Kişi kendini ekstra bir şeyle donatır. Materyalizmin yerini ne almalı yoksa zamanla ortadan kalkacak mı?

Cevap: Kalkacağını düşünüyorum. Bunun yerine, daha içsel bir donanım geçerli olacaktır: bir kişinin diğerlerine karşı tutumu, diğerlerinin ona karşı tutumu, ancak bu bazı şeylerin başka şeylerle yer değiştirmesi değil.

Sonuç olarak kişi, en büyük edinimin, komşunu kendisi gibi sevmesi ve hatta belki de kendisinden daha fazla sevmesi olduğu anlayışına gelmelidir. Bu, insanın küçük egoist doğası üzerine tamamen farklı bir yükselişidir.

Umarım doğru yetiştirilmenin etkisi altında biri diğerini yavaş yavaş iptal eder.

Ne yazık ki, bu ögeye yorum yapma özelliği kapatılmış.

"Kabala ve Hayatın Anlamı" Yorumlar RSS Feed