Yükselişler ve Düşüşler Arasında Boş Zaman İçin Yer Yok

Yükselişler ve düşüşler bize bir yaşam hissi verir. Hayatta bir değişiklik olmasaydı, o zaman yaşam değil ölüm olurdu. Salgın bizi felce sürükledi ve durgun bir yaşam sürmeye zorlandık, evlerimizde kilitli kaldık.

Görünüşe göre bu, borsada ve hayatlarımızı dolduran gündelik çekişmelerde değil, yeni yaşam biçimlerinde, farklı düşüş ve yükselişler bulmamıza yardımcı olacak.

Ve böylece kendimizi karantinada buluyoruz, böylece hayattaki değişikliklerin farklı derecelerde olabileceğini ve bunlara hayat dendiğini hissediyoruz. Yükselişlerin imkânsız olduğu düşüşleri takdir etmeye başlayacağız.

Yaratılışın en başından Yaradan, ortak ruhun parçalanmasıyla bizim için büyük bir düşüş düzenledi. Ve bu kabı kendi çabalarımızla toplamalı ve eski durumuna getirmeliyiz. Ancak katılımımızı, arayışımızı, boşluğumuzu, duamızı, arzumuzu, birleşme zorluğumuzu da ekleyerek ilk yükselişi 620 kat arttırıyoruz.

Adam HaRishon’un ruhunun parçalanmasından önce varlığımız bilinçsizdi. Ancak şimdi, tüm hazırlıklardan dolayı, yükselişler ve düşüşleri hissetmeye başlıyoruz ve her düşüşten sonra kendimiz yükselmeye çalışıyoruz: cansız seviyeden bitkisel, hayvansal ve insana. Sonunda insan olmanın ne anlama geldiğini, ne için yaşadığımızı, durumumuzun insan yaşamına ne kadar uzak veya yakın olduğunu hissetmeye başladık.

Böylece, düşüşlerde ve yükselişlerde, yavaş yavaş yaşamın özünü, amacını, varoluşumuzun anlamını keşfederiz, duyu organları geliştiririz, bir düşüş veya yükselişte ölü ve diri olmanın ne anlama geldiğini öğreniriz.

Biri diğeri olmadan olamaz. Her şey düşüşle başlar. Yaradan, gelecekteki tüm koşullarımız için hazırlıklar yapmak için kabı paramparça eder. O, her şeyi, geceyle, ayrılıkla, Yaradan’dan, hedeften, dostlardan kopma duygusuyla başlayacak şekilde belirlemiştir. Sadece bu koşuldan itibaren büyük, son bir yükselişe ulaşmak için parçalarımızı toplamaya başlayabiliriz.

Kendisinden önce bir düşüş yoksa, yükseliş mümkün değildir. Yükseliş, düşüşü anlamak ve onun üzerine çıkmayı istemektir. İşte bu yüzden Yaradan, yükselmemizi, ayrılığı birliğe, nefreti sevgiye çevirecek bir şeyimiz olsun diye bizim düşüşümüzü düzenler.

Bundan, yükseliş ve düşüşün, egoizmimize göre değil, başarmamız gereken tam bağ koşuluyla ilişkili olarak gerçekte ne olduğunu anlayabiliriz.

Düşüşlerin ve yükselişlerin sayısı, bunların frekansı, derinliği, maksimum hızı ve çokluğu, son ıslaha doğru ilerlememizi belirler. Herkese, ortak ruha katılması için, aynı zamanda her onlu için ve hepimiz için kendi özel Kli’sinde sınırlı sayıda yükseliş ve düşüş verilir.

Yükseliş ve düşüşlerin gücü ve değişme hızları hesaba katılır. Yükselişi ve düşüşü uzun süre esnetmeyin. Maneviyatta zaman yoktur; her koşul için bir dakika yeterlidir. O ifşa olur olmaz, derhal bir sonraki koşulla değiştirilmelidir.

Düşüşler ve yükselişler arasında ve hatta yükselişler ve düşüşler arasında kesinti için yer kalmasın diye bağımız üzerinde çalışmanın yoğunluğunu artıralım. Önemli olan, koşulu ve onun bir sonraki adım için faydalarını hızlı bir şekilde açıklığa kavuşturmaktır.

Hem düşüşleri hem de yükselişleri, yukarıdan bilgiymiş gibi, yapıcı bir şekilde ele almaya çalışmalıyız. Onlar zaten üst güç tarafından hazırlandılar ve hepsinden geçmek zorundayız. Sadece sıklıkları bize bağlıdır.

Her şey bizim hazırlığımıza bağlıdır. Düşüş ve yükselişleri, kendi duygularımızla değil,  insanlığın genel ıslah süreciyle ve hedefimiz olarak Yaradan ile ilişkilendirirsek, o zaman her an, bu yolda iyi ve doğru bir adım olur. Ve tek yapmam gereken, nihai hedefe yaklaşmak için daha da ileriye gitmektir. Sonra tüm yükselişler ve düşüşler bir araya gelecek ve bu iki koşulu bir bütün olarak hissedeceğim: “Karanlık ışık gibi parlayacak.”

Ne yazık ki, bu ögeye yorum yapma özelliği kapatılmış.

"Kabala ve Hayatın Anlamı" Yorumlar RSS Feed