Umutsuzluğun Eşiğinde (Linkedin)

Yavaş yavaş farkındalığa varılıyor: hiçbir şey, işleri daha iyi hale getirmiyor gibi görünüyor: ne yeni yıl, ne yeni yönetim, ne de aşılar. Hızlı yaşamak artık işe yaramıyor. Geçtiğimiz yıl işe yaramıyordu, yakın bir zamanda da çalışmaya başlamayacak gibi görünüyor. Ve bizler bunu fark ettikçe, daha çok umutsuzluğa kapılıyoruz.

Dünyanın gazının neden bitiyor gibi görünmesinin iyi bir nedeni var. Çok eski zamanlardan beri, bizim yakıtımız bir sonraki zevki, kazanılacak bir sonraki şeyi veya diğerlerine göre bir sonraki avantajı aramak olmuştur. Egoyu güçlendiren bir yakıtla koşuyorduk; egonun çıkar görmediği yerde, çalışacak yakıtımız yoktu.

Geçtiğimiz yıl boyunca, egolarımız o kadar çok hayal kırıklığına uğradı ki, birçoğu egonun gerçekten hizmet etmemiz gereken kral olup olmadığından şüphe etmeye başlıyor. Belki de, onlara sahip olduktan hemen sonra istemeyi bıraktığımız nafile haz arayışı, onun kaçınılmaz anlamsızlığını ortaya çıkardı. Sonuçta, bir kere istediğinizi aldığınızda, sonrasında ondan bıkacağınızı zaten biliyorsanız, ilk etapta onu elde etmenin anlamı nedir?

Bizim zamanımız, motivasyonlarımız, medeniyetimiz, değerlerimiz ve nihayetinde insan olarak kim olduğumuz hakkındaki gerçeğin farkına varılması zamanıdır. Bu farkındalığın ortaya çıkardığı tablo hoş değildir ama çok samimidir ve samimiyet noktasından sağlıklı büyüme başlar. Bu yüzden, tüm zorluklarına rağmen bizim zamanımızın harika olduğunu düşünüyorum.

Büyük bir değişim dönemindeyiz; dünyayı bireysel olarak algılamaktan, hepimizin parçası olduğu ve içinde hepimizin bir olduğu, bütünsel bir sistem olarak algılamaya geçiyoruz. Dünyayı bireysel olarak algılamak, bizi yalnızca kendi çıkarımızı aramaya mecbur bıraktı. Ancak bu bizi doğanın gelişiminin yönü ile karşıtlığa düşürdü. Doğa, çoğalan zorluğa, birbirine bağımlılığa ve karşılıklı olmaya doğru gelişiyor. Tüm gerçekliğin tersi yönünde gitmeye çalıştığınızda, kötü şeylerin olması kaçınılmazdır. Doğanın yörüngesi ve bizim yörüngemiz arasındaki bu çatışma, özellikle 20. yüzyılın başlarında bireyselliğimizin üzerinde durmaya başladığımızdan beri, tüm talihsizliklerimizin temel nedeni olmuştur, ama yüzyılın başından bu yana bu muazzam bir hız kazanmıştır.

Doğanın yörüngesine karşı gitmeye devam ettiğimiz sürece, inşa ettiğimiz her şey çökecek. Bu yüzden bugünlerde hiçbir şey işe yaramıyor gibi görünüyor: Aşılar burada ama virüs de öyle; seçim bitti ama kimse sakin değil; ve en önemlisi, kimse gelecek hakkında güven hissetmiyor ve kimse bu konuda ne yapacağını bilmiyor.

Yine de cevap apaçık ortada: Doğaya karşı gitmeye devam edersek ve bireysel olarak düşünmeye devam edersek, bir geleceğimiz olmayacak ve hiçbir çözüm işe yaramayacak. Eğer bütünsel bir gezegenin bir parçası olan, bütünsel bir insanlık gibi düşünürsek, başarılı olacağız ve planlarımız işe yarayacak.

Aslında ben çok umutluyum. Doğanın nasıl bize, her şeyi yeniden düşünmekten başka seçenek bırakmadığını görüyorum. Birlik, bizim hareketimizin net yönüdür, çünkü burası tüm doğanın geliştiği yerdir ve biz dışında değiliz. Tek soru, bizim devam etmeden önce acı çekmeye ne kadar razı olacağımızdır. Son kesinlikle iyidir; beni endişelendiren şey oraya giden yoldur.

Ne yazık ki, bu ögeye yorum yapma özelliği kapatılmış.

"Kabala ve Hayatın Anlamı" Yorumlar RSS Feed

Sonraki yazı: