Monthly Archives: Ocak 2021

2020 Yeni Bir İnsanlığın Doğum Yılı

İnsanlık 2020’yi çok garip ve sıra dışı olarak hatırlayacak. Üstümüze bir darbe gibi düştü ve tüm hayatımızı tamamen durdurdu. Yaşam, insan egoizminin azami kullanımı ile iş, eğlence ve seyahatle ilgili yerleşik rutinlere göre devam ediyordu.

Birdenbire Koronavirüs gibi bir darbe geldi ve evden çıkmamıza, dünyayı dolaşmamıza veya eğlenmemize izin vermedi. Tiyatrolar, sinemalar, parklar, restoranlar ve barlar kapalıydı. Koronavirüs, birbirimizi izlediğimiz ve ayak uydurmaya çalıştığımız yaşam yarışını kesintiye uğrattı.

Bu, bir bara, sinemaya, tiyatroya ya da seyahat etmeye doğal bir arzu duyduğum anlamına gelmez. Bununla birlikte, başkalarının ne yaptığına baktım ve başkalarından daha kötü olmama doğal arzum gereğince, onları kopyaladım – sürü hissi bu. Ama bu sürüyü kim yönetiyordu? Parası ve gücü olan, bizden para kazanmak için bizi konserlere, barlara, restoranlara ve dünyanın farklı yerlerine gezilere göndermek isteyen insanlar.

Artık her şey bitti ve bir daha asla eskisi gibi olamayacağız. Eski yaşam biçimine dönmek mümkün gibi görünse bile, işe yaramayacaktır. Bir yolculuğa çıksak bile, daha önce yaptığımız gibi tadını çıkaramayız. Bir restorana ya da bara gitsek ve hepsinin artık aynı olmadığını, bir şekilde sefil ve anlamsız olduğunu görürüz.

Ve dahası, her yerde bu şekilde olacak. Doğa bizi yetiştiriyor ve yaşama, doğal kaynaklara ve insan toplumuna karşı farklı bir tavır sergilemeyi öğretiyor. Yavaş yavaş, 2020’deki Koronavirüs salgınının yeni bir insanlık türünü doğuran eşsiz bir dönem olduğunu fark ediyoruz.

2020 yılı, direksiyonsuz veya frensiz bir araba sürüyormuş gibi geçti. Direksiyonun kontrolünü nasıl tekrar ele alabiliriz? Öncelikle Koronavirüsün insanın elinde olmadığını, yukarıdan geldiğini anlamalıyız. Bu yüzden, her şey bize sormadan aniden oluştu. Üst güç ve doğanın gücü bize her yönden baskı uyguladı ve tüm insan yaşamını yeni bir şekilde yeniden düzenledi.

2020, içinde yeni değerlere göre yaşayacağımız, yeni bir dünyanın kapısı oldu. Birbirimize nasıl yakınlaşacağımızı öğrenmek, yakınlaşmak, hayatımızın amacını ve anlamlarını bulmak bizim için önemlisi olacaktır. Bu dersleri geçmeli ve gerçekleştirmeliyiz. Aramızda ortaya çıkan özel bağı henüz hissetmiyoruz. Bu hem birbirleriyle hem de doğayla, yeni ilişkilerle bağ kuracak yeni bir insanlık türü olacaktır.

Güzel bir hayat olacak. Bu darbeyi ilaç olarak algılamak gerekiyor çünkü yazıldığı gibi “Yaradan’ın darbeleri iyileşir”. Bu iyileşme zaten oluyor ve çok başarılı.

Twitter’da Düşüncelerim / 13 Ocak 2021

Sürekli ortaya çıkan rahatsızlıklara seviniyorum, çünkü tam olarak onların üzerinde, tekrar tekrar dostlarla ve onların aracılığıyla – Yaradan ile bağ kurmaya çalışıyorum. Egoizmin bitmesini istemiyorum.

Onun var olduğunu görmekten mutluyum ve onun üzerinde tavrımı / Yaradan’a olan sevgimi gösterebilirim.

Herkese Özel Bir Mucize Diliyorum!

Hepimize özel bir mucize diliyorum! Yeni yılda, gerçekten büyük, büyük bir mucize. Tek bir mucize! Böylelikle hayatlarımızın üzerine yükselelim ve en azından bunun ne için olduğu hakkında biraz bilgi edinelim. O zaman hepimiz iyi hissedeceğiz. Hepimizin bir amacı olacak. Neden çocukları doğurduğumuzu, onları büyüttüğümüzü ve onları neye yönlendirdiğimizi bileceğiz.

Yapmamız gereken tek şey, içinde var olduğumuz dünyayı ifşa etmektir. Kendimizi değiştirmek için, doğanın bize ne yaptığını, bizden ne istediğini, ne olmamız gerektiğini anlamak gerekir. Hadi deneyelim! Bunu düşünelim ve bir şeyleri değiştirmeye çalışalım.

Umarım 2020 yılında aldığımız darbenin hemen hemen birinci yılı olan 2021 yılı, bir tür aydınlanma yılı olacak. Bunu hepimize diliyorum. Mutlu bir yıla, gerçekten yeni bir yıla!

Neden Yaradan İle Bir Anlaşmaya Varamıyoruz?

Soru: Neden Yaradan ile bir anlaşmaya varamıyoruz?

Cevap: Bu, anlaşmaya varmak istediğiniz şeye bağlıdır. Eğer O’nun size iyilik yapmasını ve ayrıcalıklar vermesini istiyorsanız, bu gerçekleşmez. Hepimiz çok katı bir karşılıklı bağ sisteminin içindeyiz. Bu sistemde:  “Neden benimle oynuyorsun? Neden bana bu kadar uzun süre kötü davranıyorsun? Bak ne kadar acı çekiyorum !? ” gibi talepler olamaz. Bunların hiç biri yardımcı olmaz. Sonuçta, insanlığın nasıl Yaradan’a yalvarmaya çalıştığını ve sanki bizden bu tür fedakârlıklar bekliyormuş gibi, O’na kurbanlar sunduğunu görüyorsunuz. İşe yaramıyor.

Tüm egoist arzuların, özgecil bir bağ sistemi içinde tamamen doğru, sağlıklı bir karşılıklı bağ sistemi vardır. Bu sistemi mümkün olan en iyi şekilde öğrenmemiz, anlamamız ve sonra onun içinde var olmamız ve onu bu dünyada yaşarken ifşa etmemiz gerekiyor.

Zohar Kitabının Gizli Etkisi

Soru: Zohar Kitabı’nı dinleyiciler ile birlikte okuduğumuzda, bu onları etkiler mi?

Cevap: Onlara belli bir izlenim, belli bir imaj verir.

İçlerinde bir şeyin ne kadar değiştiğini bile hissetmezler. Bu hikâyelerle,  onların içinde, sahip olduklarından şüphelenmedikleri gizli nitelikler uyandırırız.

Zohar Kitabı’nın gizli etkisi budur. İçinizin en derinlerinde var olan şeylerden bahseder ve içinizde bu içsel nitelikleri uyandırır. Aniden şunu hissetmeye başlarsınız: “İçimde bir şeyler oluyor, bu Kitap içimde bir şeyler yapıyor.” Ne yaptığını anlamazsınız ama içinizde bir hareket hissedersiniz, içinizde bir şeyler değişir.

Soru: Bu olumlu bir sonuç mudur? Burada olumsuz duygu tehlikesi yok mudur?

Cevap: Kesinlikle yoktur! Şimdi tüm dünyanın değişmesi gereken bir durumdayız. Bu Kitap bizim rehberimizdir çünkü bizler o olmasa bile değişeceğiz ama doğanın çok sert etkileri altında.

Yaradan’ı Memnun Etmek

Soru: İfade ettiğimiz en olumlu duygulardan biri sevinçtir. Sandviç yemenin, dostlarla arkadaşlık yaşamanın ya da Olimpiyatlarda madalya kazanmanın hazzını, tek kelimeyle ifade ediyoruz: sevinç.

Bir Kabaliste sevinç veren şey nedir?

Cevap: Kabalist, Yaradan ile benzerliğe ulaşabildiğinde sevinç duyar, çünkü insanlar aracılığıyla O’nun üzerinde iyi bir etki yaratır ve iyi bir eylem ortaya koyar.

Bu genellikle şu şekilde yapılır: ne kadar çok insan birbiriyle bağ kurarsa, üst ışığı alma, birbirleriyle birliktelikte Yaradan’ın daha yüksek hissiyatı ve O’nu ifşa etme fırsatları o kadar büyük olur.  O zaman aralarında sevinç ortaya çıkar çünkü Yaradan’ı kendi bağlarında hissederler ve O’ndan nasıl haz aldıklarını ve O’na nasıl memnuniyet verdiklerini hissederler.

Yani, bir Kabalistin hissettiği sevinç, Yaradan’ı memnun etmesi gerçeğinden gelir.

Yaradan, prensipte bizden hiçbir şeye ihtiyaç duymayan, doğanın en yüksek pozitif gücü demektir. O’nun mutlu olduğunu hisseden sadece biziz. Bu gücün bizi doldurmasını sağlamak için birleşiriz.

Hızlı Kabala İpuçları – 10/7/20

Soru: Sanal bir topluluk ile manevi bir topluluk arasındaki fark nedir?

Cevap: Sanal bir topluluğun birçok farklı hedefi vardır. Manevi topluluk ise çok net, farklı ve büyük öğretmenleri tarafından belirlenen tek bir hedefin peşindedir. Ve biz öğrenciler olarak bu hedefe doğru ilerliyoruz.

Soru: Twitter, Facebook ve YouTube gibi sosyal ağların sahiplerine ne önerirsiniz?

Cevap: İnsanlara, birbirleriyle en açık iletişim içinde olma fırsatı vermek için, sosyal ağların gelişimini doğru yöne yönlendirmelerini tavsiye ederim ve insanlık bunu çabucak anlayacaktır.

Ama günümüzde bu ağlar, insanların doğru şekilde bağlanmasını engelleyecek şekilde çalışıyor. Doğanın güçlerinin, insanları doğru hedefe yönlendirmesine izin vermelidirler. Ama müdahale ederler ve bu onların en büyük kötülüğüdür.

Soru: İnsanlar arasındaki iletişimi geliştirmek için ne tür bir teknoloji önerebilirsiniz? Hiç fikriniz var mı?

Cevap: Hayır. Bence tüm fikirler ihtiyaç duyulur duyulmaz ortaya çıkacaktır.

Kişinin Gerçek Kazancı

Soru: Dünyadaki sürekli ekonomik büyüme ve refah arayışı, insanlığı daha mutlu yapmadı. Pek çok bilim adamı ve tarihçi, mutluluk, başarı, gelişme ve barışa ulaşma yarışında, kişinin giderek artan bir şekilde depresyona girdiğini, bu hedeflerin ulaşılamaz olduğu hissine kapıldığını söylemektedir. Bu, rahatsızlıklara ve hatta intihara yol açmaktadır.

Modern dünyada bizim için gerçekten başarı nedir?

Cevap: Modern dünyada, kişinin başarısı, görevinin amacına ulaşmasını sağlayacak böyle bir çevreye sahip olmasıdır. Yani bedenimde var olmalı ve ailemle gerekli manevi seviyeye ulaşmama yardımcı olacak bir çevre içinde yaşamalıyım.

Aile ve diğer ihtiyaçlara ek olarak, kendimi manevi olarak insanlığın yararına gerçekleştirmem için, kendim üzerinde yapmak istediğim manevi çalışma çerçevesinde bir çevreye ihtiyacım vardır.

Yorum: Çoğu zaman başarıyı, para kazanma fırsatıyla karşılaştırırız.

Cevabım: Sanırım bu artık söz konusu değil. Kim, bugün zenginlikle ilgili gözü dönmüş durumda? Bu arzular, içimizde medya tarafından besleniyor. Bize öğrettikleri şey bu çünkü birilerinin bizden para kazanması gerekiyor.

Soru: Şu anda kişinin gerçek kazancı nedir?

Cevap: Gerçek kazanç, hayatın anlamını bulmak ve onu günden güne tutarlı bir şekilde uygulamaktır.

Soru: Bu kazanç bize ne sağlayacak?

Cevap: Sonsuzluk hissi ve varoluşunuzun doğruluğunu. Bunu herkese diliyorum.

Yaradan İle Oyunun Kuralları

Kabala bilgeliğindeki kavramlar, dünyamızda alışkın olduğumuz kavramlardan farklıdır. Oynamak aslında bir geçiştir. Atlamadan önce çömelen, kendisini hedefleyen ve ancak ondan sonra zıplayan bir kedi gibi. Hayali bir sıçrama için, tüm bu hazırlık ve ayarlama bir oyundur. Kedi şimdi, nasıl zıplayacağını göstermektedir.

Yani oyun, gelecekteki bir durumu tasavvur etmenin bir yoludur. Bu nedenle tüm hayatımız bir oyun olmalıdır. Bağ kurmak ve bağımız içinde Yaradan’ı,  varoluşumuzun amacını, sonsuz ve mükemmel yaşamı ifşa etmek için özlem duymaktayız. Bütün bunlar oyun aracılığıyla elde edilir.

Çocuklar her zaman oynarlar ve bu şekilde büyürler. Manevi hayatta da durum aynıdır ama orada, oyunu kendi elimize almalı, anlamalı ve Yaradan ile birlikte oynamalıyız. Sonuçta, oyun olmadan, O’na yakınlaşamayacağız ve O’nun ortağı olamayacağız. Kendimizi Yaradan’a ne kadar yakınmış gibi tasvir edersek, bu oyunun kurallarını o kadar iyi anlarız.

Anlaşılan o ki sürekli oynamalıyız: kişi kendisiyle oynar, grupla oynar, Yaradan’la oynar. Ve Yaradan, Leviathan ile yani tüm yaratılışla oynar. Oyunun yardımıyla, tüm insanlık, Leviathan’ı tatmak için Yaradan’la birlikte büyük bir masanın etrafında oturduğunda “Leviathan’ın yemeği” denen bir koşula ulaşırız.

Onunla oynadık, bunu Yaradan’a benzer bir insan, Adem olmak için kullandık ve O’nunla tek bir kişi haline geldik. Sonra bütün Leviathan, ıslahın sonu olan Leviathan yemeği olarak adlandırılan, bütün yaratılış doğru kullanım için hizmetimize bırakılır.

Oyundan başka bir şey yoktur. Oyun şu anki durumdan bir sonraki, daha gelişmiş duruma geçmem anlamına gelir. Hayat sürekli değişimdir, koşuldan koşula geçiştir. Bu değişikliklere sadece tüm bu oyunu başlatan ve başarılı bir uygulamadan sonra geldiğim son kişi olarak, Yaradan’ı eklemem gerekiyor.

Yaradan’ın hazırladığı koşulların doğru kullanımına gelene kadar, önce onlu içinde, mevcut durumum içinde, yaşadığım tüm koşulları keşfederim ve onluyu, ona katılımımı değiştiririm. Bizler böyle ilerliyoruz.

Buna oyun deniyor çünkü henüz içinde olmak istediğimiz duruma ulaşmadık. Aramızdaki ve Yaradan’la olan bağımızla ilgili olarak arzu edilen duruma, daha yüksek olana, daha ihsan edici ve daha gelişmiş duruma geçme çabasına oyun denir.

Oynamak her zaman mümkündür. Hayvanlar bile oynar, ama bunu tıpkı çocuklar gibi gelişimsel içgüdüleriyle, bilinçsizce yaparlar. Eğer oyunu bu dünyadan çıkıp, üst dünyaya girmek için kullanmak istiyorsak, o zaman bu oyunu kabul etmeli, kurallarını anlamalı ve üzerine yükselmek için oyunun sistemini kendimiz inşa etmeliyiz.

Her birimiz, her zaman oynuyoruz. Her insan, ya kendi iznini almadan alma arzusu ya da kendi içinde hareket etmeye davet ettiği ihsan etme arzusuyla oynatılan bir kukla gibidir. Sonra dost sevgisiyle oynar.

Her zaman bir oyun görürüz ve bu nedenle, kişiyi yalnızca ne tür bir oyun oynadığına bağlı olarak değerlendirmeliyiz: egoizminin neden olduğu olumsuz oyun ya da kendisi aracılığıyla ihsan etme arzusunu kendine çektiği olumlu bir oyun.

“Beden ve Ruh Arasındaki Bağlantı Nedir ve Kim Kimi Kontrol Eder?” (Quora)

Beden ve ruhun hiçbir bağlantısı yoktur. Ruh kendisi var olur ve manevi dünya bizlere ancak bir ruh edinirsek ifşa olur.

Bir ruh edinerek, başkaları pahasına sürekli olarak kendisi için haz almak isteyen egomuzun darlığının dışında, yeni bir gerçekliği hissetmeye başlarız. Ancak bir ruha ulaşana kadar, bildiğimiz tek şey egomuzdur. Ego, sınırlı bir arzu prizması (yemek, seks, aile, para, onur, kontrol ve bilgi) yoluyla tatmin aramamıza neden olur ve bu arzulardan haz almaya başladığımız an, haz azalır, bu da bizi eskisinden daha yeni ve farklı türde tatminler aramaya sevk eder.

Egoist gelişim biçimimiz bizi bir çıkmaza götürür: kendimizi tatmin etmek için, tatmin olmuş hissetmekten daha fazla enerji harcadığımızı hissetmeye başlarız ve bu aşamada, içimizde yaşamlarımızla ilgili temel sorular uyanır: “Hayatlarımızın anlamı nedir?” “Neden buradayız?” “Dünyada neden bu kadar çok acı var?” “Nereliyiz? Şu an neredeyiz? Nereye gidiyoruz? ” “Gerçek nedir?” ve bunun gibi.

Bu tür sorular bizim ilk manevi uyanışımızdır. Onları ne kadar çok cevaplandırmak istiyorsak, sonunda Kabala bilgeliğine ulaşana kadar çeşitli yöntemler, öğretiler, gruplar ve diğer ortamlarda o kadar çok ararız. Kabala, bu süreci “kalpteki noktanın” veya sözde “ruhun tohumu” nun uyanışı olarak tanımlar.

Kendinizi hayatın anlamı ve amacı ile ilgili temel sorulara cevaplar ararken bulursanız, bu, ruhunuza ulaşmaya çalıştığınızın bir işaretidir. Kabala bilgeliği, bu dünyada bedenlerimizde yaşarken, ruhumuza ulaşmamıza rehberlik eden bir metod olarak tasarlandı. Böyle bir edinime ulaştığımızda, o zaman var olan her şey arasındaki karşılıklı bağlantıları görerek ve ebedi ruhumuzu olumlu yönde etkilemek için her an en iyi şekilde nasıl hareket edeceğimizi bilerek, gerçekliğin derinliklerini algılar ve hissederiz.