“Kişinin Dindar Olmadan, Manevi Olarak Kabul Edilmesi Mümkün Müdür?” (Quora)

Evet, mümkündür. Din, almakla ilgili olan ve buna karşılık gelen niyetlere sahip olan bedensel alanda var olurken, maneviyat yalnızca ihsan etmeye odaklanmıştır. Ancak, insanların eylemlerine bakılırsa, bu oldukça belirsiz olabilir.

Maneviyat, yaratılışı asla farklı, karşıt ve çelişkili güçlere bölmemeyi, bunun yerine her şeyi, her şeyin arkasında konumlandırılan bir sevgi ve ihsan etme gücüne atfetmeyi gerektirir.

Manevi yükseliş, bize iyi ve kötü olarak görünen tek bir güce atfedilerek elde edilir. Başka bir deyişle, bizimle ihsan etme ve sevgi tutumu ile ilişki kuran üst güç, gelişimimizi her şeyin ardında konumlandırılmış tek bir gücün nihai keşfine yönlendirmek için, bizimle iyi ve kötü güçler aracılığıyla bir “sohbet” yürütür. Bu süreçte, bedensel gerçekliğimizde algıladığımız şeyin üzerindeki bu manevi güce yapışırız ve manevi merdivenin basamaklarını çıkarız.

Ancak manevi yolda olan insanlar, yetiştirilmeleri, eğitimleri, kültürleri ve kendi milletlerinin geleneklerinin bir sonucu olarak her türlü dini geleneği yerine getirebilirler. Dine bu şekilde davranmanın olumlu olduğunu düşünüyorum.

Yine de din, manevi ilerlemenin yerini almamalıdır çünkü ihsan etmenin ve sevginin manevi gücünün yüce edinimi, her şeyin üstünde ve ötesinde olmalıdır. Din, bizatihi kendisi bu edinime müdahale etmez. Bizi manevi edinimden alıkoyabilecek şey, yanlış bir şekilde dinin maneviyatın yerini alabileceğini düşünmektir. Başka bir deyişle, çeşitli fiziksel eylemlerde bulunmak ve belirli bir programa göre, yazılı kelimelere göre dua etmek bizi manevi edinime götürmeyecektir. Manevi gücün niteliklerini – sevgi ve ihsan etme- kendi niteliklerimiz ve ilişkilerimiz arasında, “Komşunu kendin gibi seveceksin” ilkesinde anlatıldığı gibi, uygulamayı hedefleyerek maneviyatı keşfederiz.

Başka bir deyişle, niyetler, düşünceler ve arzular son derece önemlidir ve eylemlerimiz ikincildir. Pek çok dindar insan, çocukluktan itibaren, düşünmeden bu eylemleri alışkanlıkla yürütür ve bunu yaparken manevi bir yükseliş yoktur.

Maneviyat yani sevme ve ihsan etme niyeti, bu nedenle dini eylemlerle değil, ortak bir niyetle başkalarıyla olumlu bir şekilde bağ kurarak elde edilir. Ancak dini eylemler iptal edilmez. Onlar, manevi kökü simgeleyen bir dal gibidirler ve insanlar o kültürün içinde kalabilirler. Bu tür âdetler manevi ilerlemeye ne engel olur ne de yardımcı olur. Onlar sadece bize manevi eylemlerin var olduğunu hatırlatır ki bu da nesiller boyunca korunmalarının sebebidir.

Ne yazık ki, bu ögeye yorum yapma özelliği kapatılmış.

"Kabala ve Hayatın Anlamı" Yorumlar RSS Feed