“Kabalistler Söylentilerle Nasıl Başa Çıkıyor” (Linkedin)

 

Bir öğrenci bana Kabalistlerin kendileriyle ilgili söylentileri ve asılsız ithamları nasıl ele aldıklarını sordu: Onları tamamen görmezden mi geliyorlar yoksa başka bir şekilde mi ele alıyorlar?

Bu ilginç bir sorudur çünkü Kabala’nın başlangıcından bu yana, “Kabala bilgeliği” olarak adlandırılmadan çok önce, Kabalistler iftira ve aşağılanma ve hatta bazen onlara yönelik saldırganlık ve şiddetle uğraşmak zorunda kaldılar. Kabalistler ne kadar tatsız olsa da, nereden geldiğini bildikleri için, bu olguya her zaman sabır ve anlayışla yaklaşmışlardır.

İnsanlık tek, ancak bozuk bir sistemdir. Bozuk derken, bağlarımızı hissetmediğimizi ve bu nedenle birbirimize yabancı ya da düşman muamelesi yaptığımızı, böyle yaparken farkında olmadığımızı kastediyorum, tıpkı otoimmün hastalıklarda olduğu gibi, bağışıklık sistemi vücuttaki unsurları yabancılar olarak yanlış yorumladığında ve onlara saldırdığında,  böylece tüm vücuda zarar verdiği gibi, biz de kendimize zarar veriyoruz.

Kabala bilgeliğinin tüm amacı, bize bağlılığımızı ve karşılıklı bağımlılığımızı ifşa etmek ve birbirimize zarar vermemizi engellemektir. Bu yolla Kabala, her bir kişiyi ve tüm toplumu aynı anda iyileştirmeye çalışır. Bununla birlikte, bağlılığımızı hissetmediğimiz için, Kabalistlerin ve Kabala bilgeliğinin, bizi birleştirme çabalarını, bilinçaltımızda varoluşumuza bir tehdit olarak, sanki baş düşmanımıza yakın oturmaya zorlanıyormuşuz gibi yorumluyoruz. Sonuç olarak, bundan uzak dururuz ve başkalarını da aynısını yapması için uyarırız. Bu süreç, bilinçaltımızın derinliklerinde gerçekleşmesine rağmen, dünyamızdaki tezahürleri çok gerçektir.

İnsanlık, daha basit seviyelerde geliştiği ve esas olarak yiyecek, seks, aile, zenginlik, güç ve bilgi gibi temel ihtiyaçlara yönelik arzuları tatmin etmeye çalıştığı sürece, Kabala bilgeliğine ihtiyacımız yoktu. Yani, bağımızın farkına varmaya ihtiyacımız yoktu. Bu yüzden, Kabala’yı tanıtma/öğretme girişimleri şiddetli bir şekilde reddedildi.

Ancak günümüzde, yavaş yavaş yeni arzular geliştiriyoruz – yaşamın anlamını, kökenini ve amacını bilmek gibi. Hepimizin birbirimize bağlı olduğu gerçeğini kavrayamadığımız sürece, hayatı anlamak imkânsızdır,  elbette onun amacını da. Tıpkı insan vücudunu tek bir hücreyi, hatta tek bir organı inceleyerek anlayamayacağınız, ancak tüm vücudu, tüm hücreleri, organları ve (esas olarak) aralarındaki bağlantıları ve etkileşimleri inceleyerek anlayabileceğiniz gibi, tüm insanlar arasındaki bağlantıları anlamadan hayatı anlamak ve elbette insanlığı anlamak imkansızdır. Bu yüzden, bu günlerde dünyanın her yerinden binlerce insan Kabala öğrenmeye geliyor: Onlar her şeyin birlikte nasıl çalıştığını bilmek istiyorlar.

İnsanlık tarihine bakarsanız, Kabala, nispeten yeni bir fikirdir çünkü gelişimimizin son aşamasıdır. İlk Kabalist, yaklaşık 6.000 yıl önce yaşamış olan Adem’di. Bilgi ve algılarını kendi öğrencilerine aktaran bazı öğrencilere sahip olmasına rağmen açık bir öğretim yöntemi, kişinin izleyebileceği ilkeler yoktu ve dolayısıyla insanlığın içsel birliği fikrini devreden/sirküle eden bir sistem yoktu.

Kabala’yı insanlık için bir çare olarak gören ilk kişi İbrahim’di. Bu, aynı zamanda, bağ hakkında bir şeyler duymayı reddeden çağdaşlarının direnişiyle ilk karşılaşan kişi olmasının nedenidir. Direnişe rağmen binlerce kişi İbrahim’in sözleriyle ilgilendi ve onun öğrencisi oldu. Onlara birliği öğretti ve kendi aralarında uygulamaya başladılar. İbrahim’in öğrencilerinin benzersizliği, başlangıçta yabancı ve genellikle düşman olan klanlardan ve kabilelerden gelmeleriydi, ancak İbrahim’in öğrencilerine katıldıklarında birbirlerine çok yakınlaştılar.

İbrahim, grubunu kan bağlarından ziyade sadece birliğe dayalı olarak oluşturarak, birliğin erdemlerini kanıtlamıştı. Bir bakıma, grubu diğerlerine göre büyük bir avantaj elde etti çünkü onlar bütün bir organizma haline geldiler, geri kalanı ise ayrı hücreler veya organlar olarak kaldılar.

İbrahim’in grubunun yaşadığı nefret ve özellikle İbrahim’in kendisi, şimdi “antisemitizm” olarak adlandırdığımız nefretin kaynağıdır. Bu, en derin seviyesinde, egonun kendi kimliğini kaybetme korkusuyla herhangi biriyle veya herhangi bir şeyle birleşmeye direnmesidir. Birliğin, yaşamanın en iyi yolu olduğuna dair derin his, egonun onu kabul etme ve egemenliğini bırakma itirazıyla birleştiğinde, insanlar için başa çıkması çok zor olan bir uyumsuzluk yaratır. Sonuç olarak, birlik fikrinin elçilerinden (İbrahim’in grubunun torunları), Yahudilerden nefret ediyorlar.

İbrahim’in grubu, İsrail halkına dönüştü. Yüzyıllar boyunca, İbrahim’in buyurduğu ilkelere göre yaşadılar, yani bu birlik, Yahudi halkının tüm kurallarının üzerine inşa edildiği temel ilkedir. Bu nedenle bilgelerimiz “Komşunu kendin gibi sev” in Tora’nın büyük kuralı olduğunu söylediler. Bununla birlikte, sonunda Yahudiler de içlerindeki aşırı egolarına yenik düştüler ve herkes gibi bencil ve İbrahim’in grubuyla yaptığı gibi, Yahudiliğin temeli olarak birlik ilkesinden ve onların birliğe örnek olma yükümlülüğünden habersiz hale geldiler.

Yahudilerin birlik ilkesini terk etmelerinin sonucu Kabala’ya direniş oldu. Aslında, ulusların Yahudilere karşı antisemitizmi, Yahudilerin Kabala’ya itiraz etmesine neden olan, aynı korkudan kaynaklanıyor – ne kadar inkar etmeye çalışsak da, egonun, birleşme gerekliliğine, hepimizin bağlı olduğu gerçeğine direnci.

Egolarımızın tüm çabalarına rağmen, realite hepimizin birbirimize bağlı olduğunu kanıtlıyor. Geçen her günle birlikte, bizi birbirine bağlayan daha fazla yol ve daha fazla yapı keşfediyoruz. Ve bağlılığımızı ne kadar çok keşfedersek, Kabala bilgeliğinin çevremizdeki dünyayı anlamamız için zorunlu olduğunu o kadar çok anlarız. Önümüzdeki aylarda ve yıllarda, basit halktan dünya liderlerine kadar herkes, bağlarımızın inceliklerini anlamadan, hayatlarını yönetemeyeceklerini ve kesinlikle ulusları yönetemeyeceklerini keşfedecekler. Kabala bilgeliği kendini, dünyayı anlamak ve insanlığın birbirine bağlı gerçekliği ve tüm gerçeklikle eşleşen insanlar arasında bağ kurmak için kullanılan yöntem olarak göstermek zorunda kalacaktır.

Ne yazık ki, bu ögeye yorum yapma özelliği kapatılmış.

"Kabala ve Hayatın Anlamı" Yorumlar RSS Feed