Daily Archives: Ocak 28, 2021

Otoriteler Değişir

O’nu anlamasak ve hissetmesek de, başka bir deyişle, bunu ne zihnimizde  ne de yüreğimizde kabul etmesek de; bizler her zaman Yaradan’ın otoritesi altındayız. Bu dünyaya geliyoruz ve sanki üzerimizde hiçbir kontrol yokmuş ve dünyayı kendi kendimize yönetiyormuşuz gibi; bize aldatıcı bir resim gösteren, özel bir güç tarafından, köleleştirilmiş egoizmimize tamamen dalmış olarak, büyümeye başlıyoruz.

Bir bebek önce bir çocuğa, sonra da bir yetişkine dönüşür, ama dünyanın kendisi gibi insanlar tarafından kontrol edildiğini düşünmekten vazgeçmez. Bu iktidar mücadelesinde sadece başkalarını yenmek için gereklidir.

Ancak, Yaradan’ı ifşa etmek istersek; kontrol etmekten vazgeçmeli, dünyayı yönetmeyi veya idare etmeyi istemediğimize, içimizdeki bu egoist eğilimi bastırmayı istediğimize karar vermeliyiz. O zaman egoizmin de bize ait olmadığını, üst güce ait olduğunu keşfederiz. Eskiden egoizmin ben olduğumu düşünürdüm: Kontrol etmek ve kararlar vermek isterim, her şey ben-ben-ben!

Bunun öyle olmadığı ortaya çıktı. Şayet biraz bile “ben” duygumdan çıkmaya çalışırsam, bunun ben değil Yaradan olduğunu hissederim. Bu, pek de hayal etmeye alışık olduğum gibi değildir. Bu nedenle, egoizmime ve Yaradan’a karşı tutumum değişir. Kendimi ikisi arasında konumlandırmaya başlamalı, egoizmimi, birinci üst gücü iptal etmeli ve onun yerine ikinci güç olan Yaradan’ın yönetmesini dilemeliyim. İkisinin arasında, onların zıtlıklarının içinde, ben, kendimi inşa ederim.

Eğer grubun ve çalışmanın yardımıyla, kendimi iptal etmek istersem, o zaman onluya ve Yaradan’a gittikçe daha fazla dahil olmuş olurum. Bu iki güç, egoist gücün kontrolünü, ihsan etme ve sevginin gücünün kontrolü ile değiştirmem için bana yardım etmek amacındadırlar.

Bizler son nesilde yaşıyoruz; bu nedenle, dünyadaki tüm bu güçleri açığa çıkarmalı ve onun içindeki yönetimi, egoizmin yönetiminden, bizim için hala bilinmeyen bir yönetime değiştirmeliyiz. Çevremizdeki tüm dünya, hali hazırda yaptığımız veya yapmak üzere olduğumuz içsel değişikliklerimize göre değişiyor.

Son nesil özeldir çünkü bu değişiklikler Bnei Baruch dünya grubunda, geniş bir insan kitlesi içinde gerçekleşiyor. Dünya da daha düşük düzeyde de olsa benzer değişimlerden geçiyor. Bu tıpkı ebeveynler iş yerinde ve toplumdaki her türlü yetişkin sorunuyla ilgilendiklerinde, bunların, çocuklarını da etkilemesine, dünyalarını ve evdeki koşulları değiştirmesine benzer.

Bu nedenle, son nesilde herkes, kendi seviyesine göre niteliksel değişimler tecrübe ediyor. Dünya büyük değişimler geçiriyor, hatta medya bile kopukluğun bir aracı haline geliyor. Bizi manevi doğuma yaklaştıran, kötülüğün genel farkındalığı gerçekleşiyor.

Mahsom Mu Yoksa Son Islah Mı?

Soru: Hangi durum öncekilere göre daha derindir: Mahsom’u geçmek mi yoksa son ıslah mı?

Cevap: Elbette son ıslah.

Mahsom’u geçmek çok ciddi bir aşamadır, kişinin gelişiminde, ruhun gelişiminde bir atılımdır, ancak onu daha sonra gelenlerle karşılaştıramazsınız. Mahsom şimdi önümüzde olan şeydir, ilk derecedir.

Ve daha derin ve daha yüksek, Yaradan’a daha yakın olandır.

En Doğal Eylem

Yorum: Kabala ilmini inceleyen bir kişi bazen o kadar belirgin bir duyguya sahiptir ki, o kadar büyük, görkemli, neredeyse anlaşılmaz bir ifşa onu beklemektedir ki, bunu yapabileceğine inanmaz.

Cevabım: Doğrudur. Ama gerçek şu ki bu ihtişam, sonsuzluk, mükemmellik ve dünyalar bizim içimizdedir. Kendimizi değiştirerek tüm bunları anlarız ve bu içimizde ifşa olur. Aslında, kişinin “ben” ini ifşa etmesi, kişinin kökenine, geldiği yer olan babasının evine, sizi yaratan Yaradan’a geri dönmek, insanın en doğal işidir. Sonuç olarak, yaratılış noktasına geri dönersiniz. Bu, en mükemmel, en iyi koşuldur. Bu nedenle de, gelişimin en doğal, dolaysız yoludur. Çok yakındır.

Soru: Birkaç kişinin nereden geldiklerini hatırladığı, büyük bir Kabalistin benzetmesini biliyorum. Ve en akıllısı, doğduğunda göbek kordonunun nasıl kesildiğini hatırlamış. Bu bir tür manevi eylem mi?

Cevap: Elbette, çünkü o, oradadır.

Manevi dünyada, kişi sıfırdan başlar, gerçek sıfırdan. Bu nedenle, başına gelen her şeyi kendisi belirler, onunla aynı fikirde olur, tüm koşullarını seçer, rahim içi manevi gelişimine, doğumuna ve sonrasında başına gelen her şeye katılır.

Kabalist Bir Öğretmenin Çok Yönlü Çalışması

Soru: Bir Kabala öğretmeni, öğrencilerinin maneviyatı doğru hissetmeyi ve ona doğru cevap vermeyi öğrenmesi için ne yapar?

Cevap: Bir öğrencinin bunu bilmesi önemli değildir. Öğrenci, öğretmeninin her gün ders verdiğini, öğrencileri sorularıyla uyandırdığını ve Kabalistik kaynakların söylediklerini gerçekleştirebilmeleri için aralarında karşılıklı bağ kurmaya, onları yaratılış amacına doğru yönlendirmeye çalıştığını görür.

Öğretmen, öğrencilere kaynaklarla çalışmayı ve onlardan soru ve cevap çıkarmayı öğretir. O, öğrencileri şekillendirir, böylece bağımsız olarak çalışabilirler. Yani öğretmenin öğrenciler üzerindeki çalışması çok yönlüdür ki eğitim budur.

Ruhun Tellerini Akort Etme

“Sevgi tüm günahları örter” sadece güzel bir söz değil, aynı zamanda Yaradan için sevgiye ulaşmanın bir yoludur. Kırık bir ruh aldık ve bu kırılma, tüm manevi yükseliş boyunca ıslahın sonuna kadar açığa çıkar. Her seferinde birlik, bağlılık için tam sevgiye kadar çabalamalıyız.

Bu nedenle sürekli olarak birbirimize karşı sol ve sağ çizgileri ortaya çıkararak, nefret ve sevgi basamaklarını tırmanacağız. Yaradan, bize birliğin adımlarını gitgide daha yükseğe çıkarma fırsatı vermek için, kabı tamamen kırdı.

Grup şu koşula uymalıdır: “Sevgi tüm günahları örter” yani günahları, nefreti ifşa etmek, aramızdaki her türlü boşluğu düzeltmek ve onları sevgiyle iyileştirmek. Sevgi, kimsenin kendini hissetmediği, sadece herkesi bir arada hissettiği bir ara bağdır.

Bu şekilde, çabalarımızın bir sonucu olarak, Yaradan denen birliğin niteliği ortaya çıkmaya başlayana kadar, her zamankinden daha güçlü bağ kurma aşamalarını inşa ederiz. Yaradan’a yakınlaşmanın başka yolu yoktur.

Onluda çalışırız, isteksizliği, nefreti ve reddedişi birleştirmeye ve ifşa etmeye çalışırız, kavga ederiz, ancak bu şekilde birbirimizi tekrar kucaklamak için çekişmenin üstüne yükseliriz. Ve bu şekilde yolu hızlandırırız.

Bu yasa sadece onluda değil, aynı zamanda insanlar, ülkeler, çocuklar ve yetişkinler arasındaki günlük yaşamda, aile ilişkilerinde de geçerlidir. Bağ kurmak istiyorsak, boşlukları, ayrılıkları ve çelişkileri de belirlemeliyiz.

Ama her şeyin içinde, gelecekteki hedefi görmeniz gerekir yani bunu neden yaptığımızı anlamamız gerekir. Yaşamlarımızdaki herhangi bir küçük değişiklik için, her zaman karanlıktan aydınlığa, geceden gündüze hareket etmeliyiz ve aynısı Yaradan ile ilişkimizde de olur.

Aramızdaki bağı ifşa etmek için: her zamankinden daha güçlü ve daha derin nefreti ve sevgiyi, karanlık ile ışığın zıtlığında Yaradan’ı karanlıktan gelen ışığın avantajı olarak ifşa etmek için, onluya katılım gereklidir.

Bu, duyamadığımız hafif bir sese benzer. Hâlâ sesler denizindeyiz ama onları ayırt edemiyoruz. Onları duymaya başlamak, Yaradan’ın aramızda olduğunu, bazen saklandığını, bazen ifşa olduğunu ve bunu farklı şekillerde görebilmek için böyle bir hassasiyete ulaşmamız gerekiyor. Bu da ancak kırılma ve bağ arasındaki zıtlığın tüm nüanslarını göstermek için onludaki dostlar arasında bağı inşa edersek mümkündür.

Dahası, bu dışsal belirtiler, bir nefret ve duygu patlaması gerektirmez. Bütün bunlar içimizde olmalı, duyuların inceliğiyle ifade edilmelidir. Gittikçe daha duyarlı olmalıyız çünkü aramızdaki Yaradan’ı ifşa etmek istiyoruz.

Yaradan gizleniyor çünkü O’nu yakalayabilecek yeterli hassas ve incelikli araçlara sahip değiliz. Kırılmadan bağa geçişin tüm inceliklerinde ne kadar derine girersek, aralarındaki tüm farkı hissederiz ve yavaş yavaş bu ilerlemelerde Yaradan’ı hissetmeye başlarız.

İşinin ustası, en küçük ayrıntılara duyarlı, hassasiyetini keskinleştiren kişidir. Dış gözle hiçbir şey fark edilmez, ancak uzman için her küçük ayrıntı gerekli hale gelir ve ona neler olduğunu gösterir.

Bizler, tam olarak böyle bir duyarlılıktan yoksunuz. Yaradan hâlâ aramızda, ancak doğru hislere sahip değiliz. Haz alma arzumuz çok kaba ve bu dünyanın duyumlarının en düşük seviyesindedir. Ayrıca bir dostta olan her şeyi, ustaca hissetmeyi öğrenmemiz gerekir. Dostlarımla böyle bir ilişki kurduktan sonra, onların içinde Yaradan ile ilişkimi ifşa etmeye başlarım.

Birbirimizle ilişkilerimiz, şimdi bir minörde, şimdi bir majörde gibi uyum içinde ses veren teller gibidir yani mesafe ve bağda, her tür koşul içinde. Yaradan bizimle böyle konuşur, çünkü bizi parçalayan ve ayıran O’dur ve aynı zamanda bağ kurmamıza da yardım eder.

Dolayısıyla, Yaradan’ın tellerimiz üzerinde hareket ettiğini hissederiz, aramızda işleyen ince bağ çizgilerinin üzerinde, ilişkilerimiz üzerinde oynadığını hissederiz. Bu şekilde O’nu ifşa eder ve O’nun bize ne söylemek istediğini buluruz ve ayrıca O’na birlik, sevgi ve arzu ilahisi olarak kendi melodimizi çalarız. Ve böylece yaratılışta, Yaradan’ın ifşasına gittikçe daha fazla uyum sağlarız.

Yaklaşımımızdan ve mesafelerimizden, tüm olası koşullardan, üç çizgiden ve bağdan, manevi Sefirot olarak, Yaradan’ın dilini daha da iyi öğreniriz, O’nun bize ne dediğini ve O’na nasıl cevap vereceğimizi anlarız. Yaradan ile tüm bağımız, birbirimizle olan bağımızdır. Bu nedenle, onlu içinde olmayan birinin Yaradan’ı ifşa etme fırsatı yoktur; bu son neslin koşuludur.

Bizim zamanımızda, genel Kli ıslah oluyor ve bu nedenle bizler son nesil olarak adlandırılıyoruz. Onlu onlu ıslah olmamız ve onları bir araya getirmeye başlamamız gerekir. Ama her şeyden önce, her bir teli, bir keman veya gitar gibi akort etmeniz gerekir, böylece birbirleriyle ve hep birlikte Yaradan ile uyumlu olurlar.

Bu zaten, Yaradan’la bağ kurmak, O’na aramızdaki yeri açmak ve bizimle oynayacak bir yer vermek için, onludaki manevi çalışmadır. Ve O’na şükran şarkısı, O’nun ihtişamının bir ilahisini çalabiliriz.