Daily Archives: Ocak 5, 2021

İnançtan Daha Güçlü Bir Şey Yoktur

“Mantık öte inanç” kavramını düşünürsek, bilginin, duyularımızda anladığımız şey olduğunu söyleyebiliriz. Ve inanç, hem bilginin hem de tüm etkilerin üzerimize geldiği köktür, kaynaktır.

Bu, inançtan daha güçlü bir şey olmadığı zaman çok açık bir anlayıştır. Bilgi, inancın altındadır. Hissettiğim şey bile bana hiçbir şey söylemez. Asıl mesele, inancın seviyesine yükselmem ve bilgi içinde hissettiklerimin kaynağını duyularımda görmemdir.

Soru: Yani Kabala’da inanç duygusu, beş maddesel duyumla bugün hissettiğimden çok daha mı nettir?

Cevap: Elbette. Duygularınızın kaynağını anlamaya başlıyorsunuz: sizi harekete geçiren nedir, tam olarak ne hissediyorsunuz? Bu dünyayı beş duyunuzun içinde hissedersiniz ve bu dünyayı sizin için inşa eden kaynak bunu size sunar. Bu nedenle sizin için önemlidir.

Soru: Kaynak, Büyük Patlama’dan önce olan şey mi?

Cevap: Büyük Patlama’dan önce ve genel olan, yani her şeyi kontrol eden, her şeyi kendi içinde tutan tek üst güçtür.

Yorum: O, sadece kontrol etmek için olduğu gibi kalır.

Cevabım: Bu yavaş yavaş oluyor ve biz ona doğru ilerliyoruz.

“Ben Mükemmelim! Berbat Olan, Diğer Herkes” (Linkedin)

Başlığa bakın; hepimizin düşündüğü bu değil mi? Dünya çok kötü durumda; sadece bu yıl ne olduğuna bakın: İnsanlar kaba, düşmanca, güvensiz ve kavgacı bir hale geldi. Başkanlık seçiminde neler olduğuna bakın; Covid-19 ile neler olduğuna bakın; sokaklarda, Siyahlar ve Beyazlar, süper zenginler ve diğer herkes arasında,  polis ve siviller arasında, işsizlik ve teşvik paketleri ile neler olduğuna bakın ve bu liste sonsuzdur. Nereye bakarsanız bakın, iyi bir şey bulamazsınız. Elbette tek istisna benim. İnsanlar berbat, ama ben? Bende yanlış bir şey yok. Hepimizin düşündüğü bu değil mi? Ve eğer hepimiz böyle düşünüyorsak, belki çok azı hariç, dünyamızın olduğu gibi olması bir mucize midir?

Kabala bilgeliğinde, olaylara oldukça farklı bakarız: Mişna’da (Sanhedrin 4: 5) şöyle yazılmıştır, “Her bir kişi ‘Dünya benim için yaratıldı’ demelidir.” Likutei Moharan kitabına göre, “Bütün dünya benim için yaratıldıysa, her zaman dünyanın ıslahına bakmalı ve derinlemesine araştırmalı, dünyanın ihtiyaçlarını karşılamalı ve onlar için dua etmeliyim.”

Başka bir deyişle, dünyanın kötü olduğu gerçeği, diğer insanların kötü olması ve iyi olan tek kişi benim olmamdan dolayı değildir. Aksine,  kötüdür çünkü ben “Dünyanın ıslahına her zaman bakmak ve derinlemesine araştırmak, dünyanın ihtiyaçlarını karşılamak ve onlar için dua etmek” görevimde ihmalkar davranmışımdır. Yani, kötüdür çünkü görevimi yapmıyorum; insanların acı çekmesi benim hatamdır.

Ve dünyayı daha iyi bir yer haline getirmek için yapmamız gereken çalışmanın türüne baktığınızda, tek işimizin bağlılığımızı güçlendirmek olduğunu göreceksiniz. Birbirimizle ve bir bütün olarak doğayla ilişki kurma şeklimiz dışında, dünyada başka hiçbir şey yanlış değildir. Kabala bilgeliği, her bir kişiyi dünyanın durumuna karşı, tamamen sorumlu olarak görür, hiç kimseyi hariç tutmaz. Neden dünya hakkında hiçbir şey yapamadığımız, güçlü insanların veya ülkelerin bağ kurmamızı engellediği veya onların dünyanın gerçek yıkıcıları oldukları hakkında, kendimize milyonlarca hikaye anlatabiliriz. Bu hikayeler doğru olabilir, ancak yine de kendimize, bir fark yaratabileceğimiz bir yerde elimizden gelenin en iyisini yapıp yapmadığımızı sormalıyız. Çünkü eğer yapmadıysak, o zaman dünyanın kötü durumunun suçlusu biz oluruz. Hepimiz bu önermeye göre hareket etseydik, dünya kesinlikle harika bir yer olurdu ve hiçbir iş adamı veya medya patronu onu daha kötüye doğru değiştiremezdi. Dünyamızın gelişmesi için gereken tek şey, bunu yapma kararlılığımızdır.

Yeni Yılınız kutlu olsun.

Sonsuz Haz

Yaradan mutlaktır. Kendisini ifade etmek ister. Sevgisini göstermek ve Kendisini ifade etmek için ihsan etme ve sevgiden başka niyeti yoktur. Bu nedenle, O, her şeyi verebileceği varlığı yaratmıştır.

Ancak yaratılan varlıklarda ortaya çıkan arzu sınırlıdır; her şeyi alamaz ve Yaradan’ın sevgisinden haz alamaz. Sorun da budur. Nihayetinde, yaratılan, Yaradan’ın tutumunu kabul etmeye ve kendini hazla doldurmaya başlar başlamaz, arzu yavaş yavaş yok olur.

Bu genellikle yemek sırasında olur: Ne kadar çok yersem, yemeğe duyduğum iştah ve yemekten aldığım haz o kadar az olur. Arzum artık yemek istemeyeceğim noktaya kadar azalır, yemeği uzağa iterim ve hatta ona karşı tiksinti duyarım.

Yaradan, yarattıklarındaki hazzı nasıl sonsuz kılabilir? Bu O’nun işidir.

Ve işte çözüm geliyor: Yaratılan varlıktaki alımın, kendi iyiliği için olmayacağı şekilde yapılması gerekir. Yaradan’dan aldıklarından değil, Yaradan’ı hoşnut etmekten haz alacağı şekilde.

Bir çocuk gibi, örneğin, çocuk sırf kendini tatmin etmek için yemek yediğinde, bu kişisel bir şeydir ama annesinin hatırına yemek yediğinde, bu tamamen farklı bir hazdır. Sonra ayağa kalkar, annesinin ona karşı tutumunu anlar ve ikisi de birbirlerinden haz alırlar, ikisi de hazla doludur. Yaratılışın amacı budur.

Bu nedenle yaratılış özel bir şekilde yaratılır. Yaradan’ın yaratılanı doldurmaktan hoşlandığı gibi, yaratılan da Yaradan uğruna haz almaya hazır olana kadar, özel bir dizi dönüşümden geçer. Böylelikle onlar, benzer hale gelirler, birleşirler ve birbirlerini severler.

Hayatın Anlamını Bilme İhtiyacı Nasıl Ortaya Çıkıyor?

Soru: Şu anda bilim adamları arasında “yaşam” kavramı konusunda bir fikir birliği yok. Yalnızca birleştikleri bazı kriterler var. Birincisi, hayat her zaman düzenli bir organizasyondur, oldukça düzenlenmiş bir yapıdır. İkincisi, metabolizma veya enerjinin varlığı, bu düzeni korur. Üçüncüsü, büyüme, gelişme, halden hale geçme, uyum sağlama ve bazı dış etkilere tepki verme yeteneği mevcuttur. Dördüncüsü, üreme ve bazı kalıcı bilgi bileşenlerinin varlığıdır. Ve başka bir kriter, doğumdan ölüme kadar olan dönemin yaşam olarak adlandırılabileceğini söyler.

Ancak yaşamı bu şekilde belirleyen tüm bu kriterlerin, bir amacı olmalıdır. Ama kişi, hayatın amacını hissetmez. Kişi buna nasıl ulaşır?

Cevap: Soru, kişinin bu amaca ihtiyacı olup olmadığıdır. Sonuçta, listelediğiniz parametrelerde daha yüksek bir amaca gerek yoktur. Onlar, “A” dan “Z” ye, dünyevi yaşamımızın sınırları içindedirler, neye odaklandığımız, bize neyin rehberlik ettiği, ne için çabaladığımızdır. Bunlar, hayvansal varlığımızın her anında olabildiğince rahat hissetmek için, çözmeye çalıştığımız, karşılaştığımız olağan egoist problemlerdir. Bu, insan fiziksel bedeninin yaşamının anlamıdır.

Soru: Hayatın anlamını bilmeye ihtiyaç neden kişiden gizlidir?

Cevap: Çünkü bize açık bir şekilde verilmemiştir. Bir insanın içinde böyle bir sorunun ortaya çıkması, yaşamın anlamı hissiyatının eksikliğine bağlıdır. Ve insan bunu, dünyamızın çerçevesi içinde: meslek, servet, şöhret, bilgi ve diğerlerinde aramaz. Bunlarla ilgilenmez, burada kavrayabileceğinin dışında, hayatımızın kapsamının ötesinde olan daha yüksek içerikle ilgilenir.

Kişinin bu dünyanın üzerinde bir şeye ihtiyacı vardır. Şöhret, zenginlik ve bilgiyle bile ilgilenmez, hiçbir şeyle ilgilenmez! Kişi yaşamın ve ölümün ötesinde olanla temasa geçmek ister. Aynı zamanda ölümden korkmaz, üst kökle bir bağa ihtiyacı vardır. Kişi bunun kendisini çeken varoluş aşaması olduğunu kendi kendine öğrendikten sonra, elbette bizim dünyamızda yapacağı bir şey yoktur.

O zaman kişinin üst kök ile bağ kurması gerekir. Bunu dinlerde, bilimde, başka bir şeylerde arayan ve bulamayan insanlar var.

Benim gözümde bunu sadece Kabala incelemektedir. Bu insana öyle bir gelişme verir ki, üst dünyayı, varoluşunun anlamını bu dünyada yaşarken bile hissetmeye başlar. Ama bunu yapmak için, doğasını egoist alma arzusundan özgecil vermeye değiştirmelidir. Özgecilik, dünyamızın tanımları içinde yoktur, bugün içinde var olduğumuz şeyin üzerindedir.

Prensip olarak Kabala, tüm dünyanın, tüm insanlığın kaçınılmaz olarak bu duruma geleceğini söyler. Ama vakti, zaman meselesidir.