Daily Archives: Ocak 3, 2021

2021 – İnsanlığın Uyanış Yılı

Dünyanın ne kadar kapalı olduğunu, tek bir ortak sisteme nasıl bağlı olduğunu bize gösterecek olan 2021 yılına giriyoruz. Birlikte acı çektiğimiz gibi, çözüm de sadece ortak olabilir.

Tüm bunlar, insanlığın uyanış yılı olacak 2021’de ortaya çıkacak. Egoizminizi kullanarak başarılı olmanın imkânsız olduğu herkes için aşikar hale gelecektir. Aksine, başarı, bizi ayıran egoist bölümleri ne kadar yıktığımıza bağlıdır.

Onluda bunu yapmayı başardıkça, tüm dünya üzerinde bir etkiye sahip olacağız. Ve tüm dünya da silahlar için para israfının yeterli olduğunu hissetmeye başlayacak. Yatırım yapmaya değer tek şey, insanları bir araya getirmektir. Bu, tüm hastalıklar için bir iksirdir.

Virüse karşı herhangi bir aşıya veya ilaca ihtiyacımız olmayacak. Bu bir Koronavirüs salgını değildir ama dünyada yayılan bir küresel egoizm salgınıdır. Ve bu hastalığın tek bir tedavisi vardır: bağımız.

Birleşme Doğanın Bir Eğilimidir

Soru: İçsel olarak, sürekli birbirimizden uzaklaşıyoruz. Ben merkezli düşüncenin her zaman büyüdüğünü ve farklı durumlarda kendini gösterdiğini görüyoruz.

Sosyal mesafenin son noktasına ulaştık mı yoksa birleşmeden önce, birbirimizden uzaklaşmaya devam edecek miyiz? Doğanın eğilimi nedir?

Cevap: Doğanın eğilimi, tüm insanların mutlak birliğine yöneliktir; bu nedenle bizi her zaman birbirimize yaklaşmaya zorlar. Egoizmimizle birbirimizden ne kadar uzaklaşmak istesek de, doğa bizi bir araya getirecek ve bu hareketin içten olması gerektiğini anlayana kadar bizi yaklaşmaya zorlayacaktır.

Soru: Burada iki eğilim var. Bir yandan, içimizde bencilliği besleyen doğa, bizi birbirimizden uzaklaştırır. Öte yandan, aynı doğa, bizi birleşmeye iter. Doğa iki güce mi sahiptir?

Cevap: Elbette. Bunlar dünyamızın temelini oluşturan egoist güçlerdir ve özgecil güç, manevi dünyanın temelinde yer alan çekim, karşılıklı sevgi ve ihsan etme gücüdür. Her iki güç de, özellikle zamanımızda, içimizde giderek daha fazla tezahür etmektedir.

Tüm bunların nereye gittiğini anlarsak ve doğa ile birlikte yürümeye başlarsak iyi olur. Bu durumda, çelişkiler, sorunlar veya kaderin darbelerini hissetmeyiz.

Bunu istemezsek ve sadece egoist gücümüze göre hareket edersek, o zaman her türlü savaş, virüsle ilgili sorunlar dahil olmak üzere birçok sorunumuz olacak, şimdi olduğu gibi.

“2021, Kötümserlik Ve İyimserlik Arasında Mı?” (Thrive Global)

Yeni bir yıl, her zaman yeni bir başlangıçla ilişkilendirilir, özellikle fırtınalı bir yıldan sonra insanlar tamamen unutmak isterler. Bu, insanlığın yaşadığı, gözlerini kapayan ve “Artık korkmuyoruz, dışarıda hiçbir şey yok” diyen küçük çocuklar gibi davranarak, kendini korumanın doğal bir biçimidir. Aksine, geride bıraktığımız yıl,  iyi bir geleceğe doğru, dünyanın yeni bir başlangıcını yapmak için aramızdaki bağın önemi konusunda aydınlatıcı olarak öğrenilen büyük derslerden biri olmuştur. Her şey bizim birliğimize bağlıdır.

İnsanlık iki tarafa ayrılmıştır – kötümserler ve iyimserler, sol eğilimli ve sağ eğilimli, erkekler ve kadınlar. Doğa farklı bir gerçeklik yaratmıştır, ancak birbirimizi tamamlayıcı bir şekilde birbirimizle bağ kurmayı öğrenirsek, tüm nüanslar ve farklılıklar, güzel bir şekilde bir araya gelecektir. Böyle bir birleşme, hiçbir parçanın tek başına ulaşamayacağı türde bir bütünlük yaratacaktır.

Bardağın yarısını boş olarak mı yoksa dolu olarak mı görüyorsunuz? Yaşam hakkında kötümser veya iyimser olmak, büyük ölçüde beynin işleyişiyle belirlenir ve genlerimiz tarafından etkilenir. Eğer öyleyse, ortaya çıkabilecek her türlü duruma nasıl dengeli bir yaklaşım inşa edebiliriz?

Sürekli iyimser olmak ideal değildir çünkü örneğin, belirli bir durumun özünde olan tehlikeyi fark etmeyiz, başımız belaya girebilir. Öte yandan, her zaman kötümser olmak da iyi değildir. Bir elektrik sistemindeki pozitif ve negatif gibi, bu iki eğilimi, dengeli bir şekilde nasıl birleştireceğimizi öğrenmemiz gerekiyor.

Derinlemesine bakarsak, her kötümserin içinde biraz iyimserlik olduğunu ve bunun tersinin de olduğunu görürüz. Bu, bizlerin, karşıt niteliklere sahip başkalarıyla bir şekilde bağ kurabileceğimiz ve iletişim kurabileceğimiz ortak bir noktaya sahip olmak için, inşa edilme şeklimizdir. Yani reddetme, ayrılık ve nefret güçlerinin eksi tarafındaki her niteliği tamamlamak için, artı tarafta birlik ve sevgiyi ifade eden tamamlayıcı bir nitelik vardır. Dengeyi böyle elde ederiz.

Hayata bakış açımızı iyileştirmek için, değişik insan çeşitleriyle bağ kurmamız gerekir. Şunu bir düşünün: sadece iki göze sahip değiliz, beynimiz de ikiye bölünmüş durumda. Tam bir çalışma sistemi oluşturmak için, karşıtların kombinasyonu gereklidir. Son yıllarda bu anlayış, bilim, teknoloji ve diğer çeşitli yenilik alanlarında içselleştirilmiştir. En önemli projeler, çok yüksek düzeyde bütünleşme gerektirir.

Araştırmalar, iyimser insanların ilerleme ve büyümeye odaklanma eğiliminde olduğunu, kötümserlerin ise öncelikle güven ve istikrarla, riskli eylemler yapmamaya dikkat ettiğini gösteriyor. İki eğilimin doğru kombinasyonu, bizi en iyi şekilde güven ve güvenlikle ilerletebilir.

Doğuştan içimizde olan eğilimler değiştirilemez, ama şekillendirilebilir ve yönlendirilebilir olan şey, onların kullanılma şeklidir ve bu, başkalarıyla bağ kurarak mümkün olur. Bu nedenle, değişmek için sürekli özeleştiri yapmak veya kendimize işkence etmek faydasızdır. Başkalarıyla ilişkiler geliştirmeye odaklanmak çok daha iyidir, bu da daha yüksek bir seviyede yeni başarılara ulaşılmasına yol açar. Derin bağların oluşumu,  başkalarını kontrol etme isteğine yönelik doğal egoist eğilimimizi, bizden farklı birisine karşı sahip olduğumuz doğal reddi aşma çabalarını gerektirir.

Geniş anlamda, her toplum farklı bileşenlerden ve farklı insanlardan oluşur ve yıldan yıla türler zıt arasındaki mücadeleler daha güçlü hale gelir. Ancak, içinde yaşadığımız küreselleşmiş dünya, bizi birbirine yaklaştıran tek bir bağlantılı ağdır. Zorunluluktan dolayı, giderek birbirimize bağımlı hale geldiğimiz böyle bir gerçeklikte, ancak karşılıklı garantiyle birbirimizi tamamlarsak, insanlığın çökmemesini ve kaçınılmaz sonuna gitmemesini sağlayacak, istikrarlı bir sistem inşa edebiliriz.

Zamanımızın zorluğu, hepsi arasında bir denge kurarken, her bir bireyin farklılığını ve benzersizliğini korumayı öğrenmektir. Böyle bir süreç bizlere yeni, bütünleyici, tamamlayıcı, paylaşılan bir akıl ve varoluşun yeni bir boyutuna, bağlı ve güzel bir boyuta geçecek duyguları açacaktır. Doğa gibi, hayatın dokusu gibi. Bu nedenle, Yeni Yıl için belirleyebileceğimiz en iyi çözüm, birbirimizle daha yakın bağa doğru ilerlemektir.

Doğada Saf İhsan Etme Var Mıdır?

Soru: İhsan etme durumu nedir? Bu durumda olan bir kişi ne hisseder?

Cevap: İnsanın doğasını, dünyanın durumunu ve tüm evreni inceleyen Kabala bilgeliği, maddesel seviyede hiçbir ihsanın olmadığını belirtir. Bizim dünyamızın tüm doğası egoizmdir yani alma arzusudur.

Kimse kimseye bir şey vermez. Hiç kimse yapamaz. Hiçbir cansız, bitkisel, canlı veya insan, karşılığında bir şey almadan kimseye bir şey veremez. Ve bu ihsan etme değil, daha ziyade bir değiş tokuştur, alıştır.

Karşılığında iyi bir şey almak için verirsem, bu, aldığım anlamına gelir. Bir mağazada satın alma için para ödediğimizde, ihsan m ediyoruz?

Soru: Öyleyse bu bir tür egoist özgecilik mi?

Cevap: Özgecilik diye bir kavram yoktur. Filozoflar tarafından uydurulmuştur.

Yorum: Ama siz kendiniz, vücuttaki hücrelere bir örnek verdiniz, sanki tüm vücudun iyiliği için veriyorlarmış gibi, diye.

Cevabım: Vücudun iyiliği için çünkü o olmadan yaşayamayacakları, vücudun genel metabolizmasına katılıyorlar. Ve kanser hücrelerinde bu tür bir arada varoluşun iç programı bozulur ve bu nedenle vücudu ve kendilerini öldürürler. Yani, kendi zararlarına hareket ederler. Tabiri caizse bindikleri dalı keserler.

Soru: Bu, doğada saf ihsan olmadığı anlamına mı gelir?

Cevap: Hayır. Sadece alım vardır. Bu nedenle bilgeliğimize, almanın bilimi olan Kabala bilgeliği denir çünkü açıkça alımdan söz eder.

Çok sık bir eşin kocasını: : “Sana tüm hayatımı verdim!” diye suçladığını duyuyoruz. Veya ebeveynler çocuklarına: “Size hayatımızı verdik!” derler.

Yine de kimse kimseye bir şey vermez! Sadece bu nesneye değer verirsek, o zaman ona vererek, aldığımızı hissederiz. Hatta sık sık: “Lütfen onu al, onu ye” vb. rica ederiz. Yani bizim için alma ve vermeme eylemi gibidir.

Bu nedenle, dünyamızdaki herhangi bir şeye, Kabala açısından doğru bir şekilde bakarsanız, kimsenin kimseye ihsan etmediğini ve yapamayacağını göreceksiniz! Bu, programımızın özünde yoktur. Mutlak ihsan sadece Yaradan’dan gelir.

Dış Engeller ve Manevi İletişim

Soru: İntegral eğitim kurslarında çok çeşitli insanlar eğitilmiştir.  Onlara bir profesör, bir çilingir veya bir milyoner dahil olabilir.  Herkes belirli bir iletişim biçimine alışmıştır.  Bir kişi için bazı şakalar tam bir tiksinti yaratabilirken, bir başkası için normaldir.  Bu durumda ne yapmamız gerekiyor?

Cevap:  Onların geçmiş faaliyetleri ve ilgi alanları nedeniyle bile hiçbirinin şu anda içinde olmadığı bir iletişim alanıyla uğraştığımız için, bunu belirli bir sorun olarak görmüyorum.  Yani grupta ne tür insanların olacağı önemli değildir.

Elbette, entelektüel olarak gelişmiş insanların Kabala biliminin söylediklerini hızlı bir şekilde kavramalarına yardımcı olan belirli gelişim aşamaları vardır.  Ancak, genel olarak bu önemli değil.  Bir kişinin manevi gelişimi ve insanların manevi bağlantısından bahsediyorsak, o zaman kesinlikle farklı insanlar bunun içinde yer alabilir.

Soru: Başka bir deyişle, dil, gelenekler, hatta belki giyim biçimi gibi dış engeller, iletişime engel olamaz mı?

Cevap: Hayır. Bu söz konusu bile olamaz.

Soru: Hijyene dikkat etmeyen, dağınık giyinmiş insanlar kurslara gelirse, kişiye doğrudan bir açıklama yapmaya değer mi?  Ve bunu kim yapmalı?

Cevap: Moderatör.  İnsanları işten sonra bile temiz giysilerle gelmeleri konusunda uyarmalıdır.  Onun bir doktor veya atölyede çalışan işçi, bir kimyager veya garajdan tamirci olması fark etmez.  Hepsi, diğerlerinin kendilerini rahat hissedecekleri şekilde derslere gelmelidir.