Daily Archives: Ocak 2, 2021

Her Şey Düzeltilebilir

Soru: Birinin yapacağı hangi eylem, sizin asla o kişiye yakın olmak istememenize neden olur?

Cevap: Bunun olabileceğini sanmıyorum. Her şeyi düzeltmek için her zaman bir çeşit anlayış ve çözüm bulabilirsiniz. Dünyada düzeltilemez hiçbir şey yoktur.

Soru: İhanet bile mi?

Cevap: Evet! Her şey düzeltilebilir. Bu nedenle şöyle denir: “Ölüm meleği yaşam meleği olacak”, sonsuz yaşam.

Yaradan, Hoşgörü ve Kırmızı Düğme

Yorum: Uluslararası hoşgörü günü, neredeyse hiç hoşgörü görmediğimiz bir dünyada, 16 Kasım’da kutlandı. Sabır tükendi.

Amerika’da, Avrupa’da ve Asya’da  ne dersek diyelim, hoşgörü yok. Beyaz Rusya’da Etiyopya’da neler olduğuna bakın.

Cevabım: Dünya şimdi çok ciddi bir tepe noktasına, bir düşüşe giriyor.

Soru: “Hoşgörü” terimi sizin için ne ifade ediyor?

Cevap: Hoşgörü çok faydalı bir sözcüktür, nasıl uygulanacağını bilirsek, birbirimize karşı doğru tutuma sahipsek, dünyanın herkes için eşit ve eşit ölçüde var olduğu, böylece kimseyi başkalarına tercih etmeyeceğimiz çok iyi bir yöntemdir. Bu öğretilmelidir, bizler bu şekilde doğmadık.

Yaradan herkesi farklı kıldı. Ve bizler kendimizi eşit yapmalıyız. Bu nedenle burada, doğaya, Yaradan’a karşı gitmeliyiz. Ve aslında kendimize yaptığımız şey hakkında ciddi şekilde düşünün.

Yorum: Yaradan’a karşı gelmemiz gerektiğini söylediniz.  Yaradan bizi öyle yaratmış ki sabır yok, hoşgörü yok, ama siz  “Sabırlı olmak istiyoruz” diyerek, bize buna karşı koymamız gerektiğini söylüyorsunuz.

Cevabım: Elbette! Yaradan’ın Kendisi şöyle der: “Kötü eğilimi ben yarattım. Ve sizler bunu ıslah etmek zorundasınız. ”

Soru: Peki bunu nasıl yapacağız?

Cevap: Yaradan’dan başka bir gücü, hoşgörü gücünü, birliğin ve bağın gücünü, sabrın ve başkalarını kendisinin ayrılmaz bir parçası olarak anlamanın gücünü talep edin.

Soru: Bunu hangi noktada talep edeceğim?

Cevap: Bunun kendim dahil her şeyi mahvettiğini gördüğümde ve bununla hem fikir olmadığımda! Kişi ne olursa olsun dünyaya sırtını dönmenin, her şeyin çökmesine izin vermenin, onu onunla birlikte alaşağı etmenin en kolay çözüm olduğunu anladığında.

Her gün, yaşamak, kendini ıslah etmek, dünyayı düzeltmek vb. çok daha zordur.

Yorum: İnsanlığa yapmak istemediği bir iş veriyorsunuz.

Cevabım: Eğitimin tamamıyla ilgili olduğu şey budur – kendi kendini yok etmeyi kabul eden bir kişiye vermemiz gereken şey şudur: “Düğmeye basın ve bir anda hiçbir şey kalmayacak.” Bu çok kolaydır.

Ama hayır, herkesi bu değersizlik, önemsizlik, hoşgörüsüzlük bataklığından nasıl çıkaracağımı düşünmek zorundayım. Başlarını kaldırmak, gözlerini açmak ve dünyaya yeni bir şekilde bakmaya başlamak için herkesi yukarı çekmeliyim.

Soru: Onları nereye götürdüğümü bilir miyim?

Cevap: Elbette.

Soru: Bu daha iyi dünya,  nasıl bir şey?

Cevap: Birbirimiz hakkında iyi düşünmektir. Daha fazlası değil. Ve daha önce hiç hissetmediğimiz doğanın iyi gücünü anında çekeriz. Bugün hala bizi yöneten kötü güç yerine, farklı, iyi bir güç hissedeceğiz.

Sadece bu gücün tesiri altında olmayı istememiz gerekir.

Yorum: Hangi noktada bu gücün tesiri altında olmak ve herhangi bir şeyi değiştirmeye başlamak isterim? Sonuçta, eğer her şey benim kötü eğilimimse, çünkü benim doğam böyleyse, sadece beni rahatsız etmek için o geri gelecektir.

Diyelim ki birine kötü bir şey yapıyorum, bazı olumsuz düşünceler yolluyorum ve bu bana on kat daha kötü geri geliyor. O zaman sizi anlayabilirdim. Sonra durup şöyle düşünürdüm: “Vay canına, onun hakkında kötü düşündüm ve her şey elimde patladı.” Bunu, Yaradan, bir bumerang gibi on kat geri gelsin diye yaptıysa, anlayabilirim.

Cevabım: O zaman bir hayvan olurdunuz! Yanlış hiç bir şey yapmazdınız yani tam olarak iyi ve kötü eylemler arasında yatan, özgür iradeye sahip olamazdınız.

Soru: Evet, sopayı takip ederdim. Sopa bana vurursa, ondan nasıl kurtulacağımı biliyorum. Yanlış mı?

Cevap: Bunu yapmakla, bir insanı robota dönüştürürsünüz, bu tamamen Yaradan’ın niyetine aykırıdır.

Soru: Ama o bana bir bumerang gibi geri gelmezse, başkalarını bastırarak daha da zenginleşirsem, bu olurken, bu düşünce nasıl ortaya çıkacak?

Cevap: Koşullar sizi oraya getirecek.

Soru: Acı çekmek mi?

Cevap: Evet. İyi düşünceler, iyi yaşam tarafından tetiklenmez.

Soru: Sürekli hakkında konuştuğunuz eğitim nerede?

Cevap: Hiç kimsede yok.

Soru: Peki onu kim tanıtacak?

Cevap: Sadece Kabalistlerin yapabileceğine inanıyorum. Dünyaya doğru kaynakları göstermeleri gerekir. Ve dünya buna yavaş yavaş geliyor.

Soru: İnsanların er ya da geç Kabalistlere gelip bu eğitim talimatını isteyeceğini düşünüyor musunuz?

Cevap: Evet, onlara bu yöntemi öğretmek için.

Soru: Öyleyse, dünyamızın yasalarının yardımıyla bu dünyada bir şeyler düzenleme girişimlerinden sonra, insanlık bunun imkansız olduğunu ve başka kurallara ihtiyaç olduğunu anlayacak mı?

Cevap: Evet. Umarım, kırmızı düğmeye basmalarından biraz daha önce olur.

Kişisel Edinimden Küresel Bağa

Soru: Her insan kendi Yaradan’ına mı sahiptir?

Cevap: Evet, her birimiz Yaradan’ı kendimizce hisseder ve O’nu bireysel olarak ediniriz. Sonra bağ gerçekleşir ve tek bir Yaradan’a sahip olduğumuz bir koşula geliriz. Yaradılışın anlamı ve amacı bizim bağ kurmamızdır.

Yaradan bizi aynı yollardan geçirir. Önümde, şimdi ne çalışmamız ve kendi içimizde neye ulaşmamız gerektiği hakkında konuştuğum, birkaç yüz öğrenci var. Her biri bunu, kendi duyularında olduğu kadar onların üstünde de hissediyorlar. Yani, her kişide, Yaradan’ı bireysel edinim gerçekleşir. Daha sonra, yavaş yavaş bu onlara, yüzlere ve binlere ulaşır.

Soru: Bu, bizim dünyamızda “bu bir masa” dersek, bunun bir masa olduğu konusunda ortak bir anlayışa sahip olmamıza benzemekte. Yaradan ile ilgili de aynı mıdır?

Cevap: Aynı şeydir. Bu nedenle, genel anlamda konuşuyorum, ama yine de herkes kendi içinde bireysel olarak edinir.

Sonra bu bireysellik kaybolur çünkü birbirimizle tek bir kaynak üzerinden bağ kurmaya başlarız. Hepimiz için tek bir kaynağa sahip olmasaydık, hiçbir şekilde bağ kuramazdık.

Bu nedenle, bugün, dünyamızda, insanlar yaratılış programını tamamlamak veya sorunlardan kurtulmak için bağ kurmaları gerektiğinde, tek kurtuluş onların Yaradan için çabalaması ve O’nun aracılığıyla bağ kurmasıdır.

Ruhumun Kökü Nerededir?

Soru: Bir insan, ruhunun kökünün nereden geldiğini, Adam HaRishon’un hangi kısmına ait olduğunu nasıl bilebilir? Genel sistemdeki yerimi değiştirebilir miyim?

Cevap: Asla,  bu imkânsızdır.

Kişi ruhunun kökünü ancak ona ulaştığında veya ona yakınlaştığında ifşa edebilir. Genel olarak, kişinin buna ihtiyacı yoktur çünkü herhangi bir manevi kökün, her hücrenin ve ruh dediğimiz şeyin her parçasının işlevi, bedenin ihsan etmek için almak olan, diğer tüm bölümleriyle kesinlikle aynıdır.

Her biri görevini yerine getirmek için tüm bedenden alır ve sonra bedene geri verir. Kişi tüm bilgileri kendisi aracılığıyla, tüm enerjiyi ve tüm bilgiyi çeker ve yönlendirir, sonra da bedene geri verir. Aslında bu şekilde beden kendisiyle mutlak bir bağ içinde kilitlenir ve sürekli işlevini yerine getirir.

Gizlenme Bize Kendimizi Nasıl Islah Edeceğimizi Öğretir

Bizler, Yaradan’ı tamamen gizleyen özel bir realitenin içindeyiz. Ama O’nunla doğru bir şekilde ilişki kurarsak, o zaman realitenin tüm: cansız, bitkisel, canlı ve insan seviyeleri vasıtasıyla, yavaş yavaş Yaradan’ın bizden O’nu ifşa etmemizi istediğini anlarız.

Bu gizleme, bize Yaradan’ı ifşa etmek için kendimizi nasıl ıslah edeceğimizi, körü körüne inanmayı değil, üst gücü doğrudan ve açıkça edinmeyi, gizlenmeden ifşaya gelmeyi öğretir. Bu nedenle, bu dünyayı, Yaradan’ı ifşa etmek için bir fırsat olarak algılamalıyız. Maddi dünyanın ardındaki, manevi dünyayı, onun birçok safhasını ifşa etmeye başlayacağız ve her seferinde gizlilikten ifşaya yükseleceğiz.

Yaradan’ın, yaratılışın başından sonuna kadar düzenlediği bu tür çalışmalarla, akıl ve hisler kazanırız, Yaradan’ın nasıl gizlendiğini ve O’nu nasıl ifşa edeceğimizi öğreniriz ve gizlenme ve ifşa vasıtasıyla O’nun bize anlatmak istediğini anlarız.

Bilinir ki “Işığın avantajı karanlıktan algılanır,” ama karanlık ilk edinimdir. Sadece onun içinde ışığı ve Yaradan’ı ifşa etmeye başlarız, O’nun dilini öğreniriz, harfler – nokta,  çizgi, çember, üçgen, çubuk – biri diğerine karşı ortaya çıkan, farklı karanlık ve ışık formlarıdır.

Bu şekilde, yavaş yavaş anlayış kazanırız ve O’nu anlamak, hissetmek ve tüm evrende O’nun ortakları, oğulları olmak için, O’nun gizliliği ve ifşasının tüm formlarında kendimizi inşa etmemiz gereken O’nun programında ustalaşmak için, Yaradan ile aynı dilde konuşmaya başlarız.

Sonuçta, tüm gizlenmeler yalnızca ifşayı destekler. Gizlenme ortadan kalkmaz ama üst gücü ifşa ettiğimiz, karanlığı ve ışığı kendi içimizde birleştirdiğimiz ve ıslahın sonuna ulaştığımız bir arka plan haline gelir.

Gizlenme, ifşanın arka planı karşısında algılanır ve gizliliğin arka planına karşı ifşa algılanır. Önemli olan her iki koşul içinde de olmaktır ve birinden diğerine ve kendi başınıza geri dönebilmektir ve böylece Yaradan’ın mesajını, O’nun dilini anlamaya başlamak ve bize ne söylemek istediğini bilmektir.

Bütün yaratılış,  bizimle ilişkili olarak kendilerini gizlenme ve ifşa olarak gösteren, iki güçten oluşur: artı ve eksi, ışık ve karanlık. Bu yüzden yaşadığımız her koşulda, her gün ve her an, içinde gizlenme ölçüsü ve ifşa ölçüsü olduğunu görmek için,  koşuldan uzaklaşmamak çok önemlidir.

Asıl mesele, bize her zaman gizlenme ve ifşayla örülmüş bir dünya çizen, Yaradan’ın tam önünde durduğumuzu unutmamaktır. Sanki beyaz bir kağıda siyah harfler yazıyormuş gibi, Yaradan bize O’nun tavrını, O’nun doğasını ifşa eder, böylece O’nu inceleriz, anlamayı ve işbirliği yapmayı öğreniriz ve böylece O’nunla yapışmaya ulaşırız.

Hayatımız boyunca, her koşulda, Yaradan’ın biraz gizlenmesi ve biraz ifşa edilmesiyle mevcut olduğumuzu hatırlamalıyız ve bu iki formu birleştirerek O, bizim için, dünyayı ve kendimize dair hissiyatımızı çeker. O zaman, kendimizi dünyamızda hissetmek için değil, Yaradan’ı yani bizi ve dünyamızı nasıl inşa ettiğini hissetmek için, O’nun içine daha derinlere dönmenin doğru yolunu bileceğiz.

Bizi Besleyen Enerji

Soru: Kişi, büyük ve karmaşık bir sistemin parçasıdır. Sistemik ilişkileri sürdürmek için doğal olarak içsel enerjiye ve güce ihtiyacımız vardır. Bizi besleyen enerji kaynağı nedir?

Cevap: Bu, cansız, bitkisel, canlı ve insan olmak üzere, tüm seviyelerde egoist bir tatmindir.

Bir sonraki seviyeye geçmek istiyorsak, o zaman bu enerjiyi, bedenlerimizi sadece onların varlığı için gerekli olduğu ölçüde beslemek için kullanmalıyız ve  “ben” imizi başkalarına ihsan etme ve sevgi ile doldurmalıyız. O zaman, ihsanla doldurulan yeni bir tür tatmin almaya başlayacağız. Bu tamamen farklı bir varoluş bilincinin hissiyatı olacaktır.

Soru: Öyleyse, aslında, kişi aynı anda iki tür enerji alabilir mi?

Cevap: Evet. Bedenim için kesinlikle bilinçli olarak hayvansal doyum alırım çünkü benim durumum bunu bana emretmektedir.  En yüksek tatmin, tamamen farklı bir şekilde, başkalarına ihsan etme ve sevgi niteliğinde çalıştığım yerdir.

Soru: İnsan neden bazen enerjiden yoksundur?

Cevap:  Onun kaynağını görmez ve onu neden alacağını ve nasıl doğru kullanacağını bilmez. Bu nedenle, güçsüzlük, amaçsızlık, kayıtsızlık ve nihilizm halleri, onu hem kendi içinde hem de dünyada, kişinin değerlerinin doğru bir şekilde yeniden-değerlendirilmesine götüren ve ardından kişiyi bir sonraki aşamaya götüren iyi durumlar.

Yorum: Sistem yaklaşımı açısından bakıldığında, enerji eksikliğimiz sistem için pek iyi değildir çünkü kişi onun içinde dengesizleşmeye başlar.

Cevabım: Bu, onu arayışında ileriye doğru iter. Bu arayışta kendini yeni koşullar içinde bulur. Böyle bir ihtiyacı olmasaydı, asla gelişemezdi. Dedikleri gibi, “Dünyayı sevgi ve açlık yönetir.”

Soru: Ona verilmiş herhangi bir koşulda, kişi nasıl mutlu ve tatmin olabilir?

Cevap: Bu hedefe bağlıdır. Size bazı hoş olmayan nitelikler, duygular ve eylemlerle bile geliyorsa, bu önemli değildir. Asıl mesele şu ki, sonunda daha fazlasını elde edersiniz. Her şey, hedeflediğiniz şeyin değerine bağlıdır.