Monthly Archives: Aralık 2020

“Neden Bazı İnsanlar Çocukları Taciz Ediyor? Bunun Psikolojik Sebebi Var Mı? ” (Quora)

Bu, her insanın doğası olan ve bizi başkalarına karşı sanki kendimizmiş gibi ilgili olmaktan alıkoyan, insan egosundan kaynaklanmaktadır.

Bazı insanlar, sırf bu tür tacizden hoşlandıkları için kendilerini başkalarına (çocuklar, yaşlılar veya avları olarak gördükleri kişilere) zarar verirken bulurlar. Aniden onları tatmin eden büyük bir kontrol hazzını hissederler.

Hiçbir şey, böyle insanları, bu kontrol etme ihtiyacından kurtaramaz. Tüm hayatları boyunca hayırsever olabilmiş, iyi eğitimli ve iyi huylu insanlarda bile taciz eğilimlerinin nasıl yüzeye çıktığını ve birdenbire kendilerini tutamayıp patladıklarını görmekteyiz. Genelde, bu, kimsenin onları kontrol edemeyeceğini düşündükleri ve bu yüzden kendi kontrollerini ifade etmelerinden dolayıdır.

İnsan egosu (başkalarının pahasına fayda sağlama arzusu) zıt formuna – egonun zararlı dürtülerinin üzerinde başkalarıyla olumlu bir şekilde bağ kurma arzusuna dönüşene kadar, bazı insanlarda meydana gelen bu tür patlamaların sonu olmayacaktır.

Dahası, bu dönüşümü gerçekleştiremezsek, insan egosu sürekli olarak büyüdüğünden, gittikçe daha fazla tatmin talep ettiğinden, bu tür olayların giderek daha fazla olmasını bekleyebiliriz.

Hanuka – En Çocuksu Bayram

Soru: İlginçtir ki Hanukkah ve Purim, Tora’da anlatılmayan iki büyük bayramdır. Neden en çocuksu bayramlar olarak kabul ediliyorlar? Purim’de çocuklar karnaval kıyafetleri giyer, Hanukkah’ta şarkılar söyler ve tatlı çörek yerler.

Cevap: Gerçek şu ki, henüz dünyamızda bu koşullara ulaşmadık ve bu nedenle hepsi çocuklarda kişileştirilmiştir. Geleceğe bakan bir çocuk, sanki bize henüz gerçekleşmemiş koşullara ulaşmamız gerektiğini göstermektedir.

Tarihsel olarak, bu koşullar gerçekleşmiştir ama kişinin içinde değil. İçsel olarak, bizler kendimizi Hanukkah bayramına ve ardından Purim bayramına henüz hazırlanmadık.

Soru: Yani bir oyuna benzemektedir. Çocuklar her zaman oyunlarla ilişkilendirilir. Yani burada bu durumu mu oynamalıyız?

Cevap: Evet. Küçük kapların ıslahına, Hanukkah (Hanu-Ko, mola) denir. Bu bir ara koşuldur, ıslahın yarısıdır. Ve ıslahın ikinci yarısı Purim’dir. Henüz her iki koşula da geçmedik – hem İsrail halkı hem de tüm insanlık.

Soru: Hanukkah’ta çörek yemek neden gelenekseldir?

Cevap: Yağ, alma arzusunu ve hamur, yaşamın gücünü sembolize eder. Yağ hamurun içine işlemelidir çünkü hayatın gücü bize undan gelir. O zamandan beri, hamurun yağda kızartılması bir gelenek haline gelmiştir.

Hanukkah— Hanuka Mucizesi ve Maddesel Dünya

Soru: Hanukkah’ta bir mucize olduğu söyleniyor: bir gün yetecek kadar olan yağ sekiz gün boyunca yanmış. Bunun olabildiğini düşünüyor musun?

Cevap: Bu bize bağlıdır. Niteliklerimizin, Yaradan’ın nitelikleriyle eşit olmasını sağlamaya çalışırsak, dünyadaki ışığı sevgi, şefkat ve bağ nitelikleriyle aydınlatmak için yakmaya katılırsak, o zaman böyle bir çaba bizim açımızdan yeterlidir. Bu bizim tarafımızdan, Malhut’tan gelir ve geri kalanı yukarıdan verilir.

Soru: Hanukkah mucizesinin gerçekten maddesel seviyede gerçekleşmiş olabileceğini düşünüyor musunuz?

Cevap: Neden olmasın? Dünyamız genel yasalara uygundur. Onları yerine getirirsek, her şeyi yapabiliriz. Dünyamızda, her geçen gün daha fazla mucize var ama biz onların içinde olduğumuz için, onları fark etmiyoruz. Ve onları dışarıdan görebilseydik, onlar bizim için mucize olurlardı.

Soru: Yani, bu alegorik bir tanımlama değil mi?

Cevap: Elbette. Kesinlikle Tora’da yazılan her şey, bizim dünyamızda olmalı ve olacaktır. İçinde herhangi bir mucize görmüyorum. Örneğin bir Papua’lı bana gelse ve ben anahtara bassam ve ışık yansa, bu doğal olayın karşısında dizlerinin üzerine düşecektir. Bu bir mucize midir değil midir? Bu, onun için bir mucize ama benim için değildir.

Eğer şimdi, ilk manevi seviyede olsaydık, o zaman olan her şey bizim için bir mucize olurdu.

Yorum: Ama bunların kanun olduğunu söylerseniz, o zaman herhangi bir kişi bunları yineleyebilir. Ve bugün kimsenin bunu yineleyebileceğini sanmıyorum.

Cevabım: Çünkü bizler o seviyede değiliz!

Twitter’da Düşüncelerim / 23 Aralık 2020

Gelişmiş ülkelerdeki, ABD ve Avrupa’daki huzursuzluk, insanlığın gelişiminin şu aşamasına geldiğine işaret ediyor – tüm çelişkilerin ötesinde birleştirme ihtiyacı, üst hedefe ulaşmak UĞRUNA: yaşam-ölüm sınırının üstünde, hala bu hayatta iken ebedi varoluşa geçiş…

Koronavirüsün yeni mutasyonu ile, insanlık ülkeler arası taşımaları durdurmak zorunda kalabilir … ta ki doğanın, tam birliğe ulaşmak için bizi etkisi aracılığıyla bütünsel yapısıyla uyumlu hale getireceğini anlayana kadar .

İnsanlığa bir fare popülasyonu gibi bakarsak, kriz sırasında niceliksel ve niteliksel değişikliklere uğraması gerektiği konusunda hemfikir oluruz. Önemli olan birliği hedeflemektir – bu, popülasyon için en iyi sonucu sağlayacaktır!

Milletler Arasındaki Engelleri Kaldırmak

Soru: Farklı milletlerden ve ırklardan insanların, farklı ülkelerde yaşaması gerektiğini düşünüyor musunuz?

Cevap: Aramızdaki tüm farklılıkları yavaş yavaş ortadan kaldırmamız ve farklı ülkelerde yaşadığımızı hissetmememiz gerektiğine inanıyorum. Bizler, birlikte varız.

Soru: Bu bağları binlerce yıldır ayarlayamadığımıza göre, belki de ayrı olmak gerçekten daha mı iyidir?

Cevap: Hayır, öğrenmek zorundayız. Bize yardım edecek başka hiçbir şey yoktur. Biz geliştikçe, birbirine karışma artar ve karşılıklı nefretimizin sınırı olmadığı gibi, bunun da sınırı yoktur. Bunu Amerika ve Avrupa’da görüyoruz.

Karışmanın meydana geldiği yerlerde (ve bu kendiliğinden gerçekleşir), kimse onu gerçekten düzenlemez. İnsanların birbirleriyle bir arada yaşamalarının ne kadar zor olduğunu birçok işaretten görüyoruz. Doğru bir şekilde bir arada yaşamamız için tek bir olasılık vardır,  aramızdaki tüm engelleri yavaş yavaş ortadan kaldırmak.

Hanukkah— Menorah Neden Sekiz Mum İçermektedir?

Soru: Menorah nedir? Neden sekiz mum içermektedir?

Cevap: En yüksek nitelikten (Keter) en düşük niteliğe (Malkut), Yaradan’ın niteliğinden yaratılanların niteliğine kadar, en yüksek ve en düşük hariç sekiz safha, sekiz Sefirot vardır.

Bu nedenle Menorah sekiz gün boyunca yanar, yeni doğan sekizinci günde sünnet edilir (Brit Mila) vb.

Soru: Kabalistler,  Menorah’ın bu formda olması gerektiğini nasıl bildiler?

Cevap: Kabalistler, kendi içsel görüşlerine göre hareket ederler. Bunu, içsel niteliklerinin korelasyonundan hissederler. Bu niteliklerin bağlantısı onlara bu formda görünür. Dahası, bu, arzularımıza göre dünyamızın görünme şeklidir. Aslında o mevcut değildir: basitçe, somutlaşmış arzularımız önümüzde kendilerini gösterir.

Soru: Kabala’ya göre, yağ egoist arzudur, fitil perdeyi sembolize eder ve ne zaman bir perde, anti-egoist bir nitelik, egoist arzuyu örten bir güç olduğunda, o zaman ateş belirir. Ateş nedir?

Cevap: Ateş hayatın, bilginin ışığını temsil eder.

Hanukkah — Manevi Tapınak

Soru: Kabala açısından Manevi Tapınak nedir?

Cevap: Manevi Tapınak, bizim ruhumuzdur (her birimizin ve hepimizin birlikte), Yaradan ile form eşitliği için çabalayan, tüm arzularımızın bütünleşmesidir.

Arzularımızı öyle bir şekilde birleştirmeliyiz ki, bağımız içinde, birbirimize ihsan ederek, aramızda dengelenmiş bir duruma ulaşabiliriz. Ve o zaman onun içinde, çabalarımıza göre, Yaradan denen üst gücü, ihsan etme niteliğini ve sevgiyi bulacağız.

Hanukkah – İçimizdeki Yunanlılar ve Romalılar

Soru: İçimizdeki Yunanlılarla Romalılar arasındaki fark nedir?

Cevap: Yunanlılar, bilgi ve felsefeye yönelik egoist düşüncelerdir. Romalılar da bayağı arzularla çalışmaya yönelik egoist eylemlerdir.

Soru: Diyelim ki ünlü olmak, kendimi idolleştirmek istiyorum. Buna, içimdeki Yunanlılar mı deniyor? Islah edilmesi gereken arzular bunlar mı?

Cevap: Hayır. Bizler, manevi seviyede ıslahtan bahsediyoruz. Hem Yunanlılar hem de Romalılar, kişiye gerçekten ihsan etme niteliğini ifşa etmek istediğinde gelen koşullardır. O zaman, egoist arzularıyla savaşmaya ve onları içsel olarak Yunanlılar ve Romalılar olarak ayırmaya başlar.

Başka bir deyişle, birini kendi iyiliğiniz için kullanmak istediğinizde dünyamızın arzuları vardır, ve Yaradan ile ilgili arzular vardır. Yaradan Kendisini insana ifşa ederse ve kişi,  üst güçle olan bağı kendi iyiliği için kullanmak istiyor, o zaman bu arzulara egoist denir: Yunanlılar, Romalılar ve Mısırlılar. Onların ıslah olması gerekir.

Sevginin İşleyişini Başlatmak

Haberler (Oxford Üniversitesi, News and Events): “Oxford Üniversitesi’ndeki antropologlar, yedi evrensel ahlaki kural olduğuna inandıkları şeyi keşfettiler.”

“Kurallar: Ailenize yardım edin, grubunuza yardım edin, iyilik yapın, cesur olun, üstlerinize saygı gösterin, kaynakları adil bir şekilde paylaşın ve başkalarının niteliklerine saygı gösterin; dünyanın her yerinden 60 kültürün katılımından oluşan bir ankette bulundu. …”

Bilişsel ve Evrimsel Antropoloji Enstitüsü’nün başyazarı ve kıdemli araştırmacısı Dr. Oliver Scott Curry şunları söyledi: “Evrensel ahlakçılar ve ahlaki görecelilikçiler arasındaki tartışma yüzyıllardır devam ediyor, ancak şimdi bazı cevaplarımız var. Her yerde insanlar benzer bir dizi sosyal problemle karşı karşıyadır ve bunları çözmek için benzer ahlaki kurallar kullanırlar. Tahmin edildiği gibi, bu yedi ahlaki kural kültürler arasında evrensel görünüyor. Her yerde, herkes ortak bir ahlak kuralı paylaşır. İşbirliği yapmanın, ortak iyiliği teşvik etmenin yapılacak doğru şey olduğu konusunda herkes hemfikirdir. ”

Soru: Kabala ahlak kuralı hakkında ne diyor?

Cevap: Kabala, yukarıdaki tüm hususların, egoist insan etkileşiminin kuralları olduğunu söyler. Elbette bunlara uyulması gerekir, ancak üst yasalarla hiçbir ilgisi yoktur.

Hayvan seviyesinde, otomatik olarak riayet edilirler. Ve kişi, egoist olduğu ve başkalarına herhangi bir hayvandan çok daha fazla zarar verebileceği için, bu ilkelere ihtiyaç duyar. Eğer uyulsaydı iyi olurdu.

Ancak bu, ne Kabala’nın görevi ne de onun ilgi alanıdır. Kabala, başka ilkelere uymaya davet eder: bize bir şekilde hareket etmemizin ve başka bir şekilde hareket etmememizin söylenmesine gerek olmadığı, sevginin ilkeleridir.

Komşusu için kendi içinde sevgi hisseden bir kişi için, tüm bu kurallar doğaldır ve kişi daha farklı bir şekilde davranamaz. Bir anne için, bebekle nasıl başa çıkılacağına dair bir kanun kitabı yazamazsınız. Buna ihtiyacı yoktur; o hisseder, anlar ve her şeyi sadece çocuğunun yararı için yapar.

Soru: Annenin çocuğuna olduğu gibi, bir insanda sevginin işleyişini tetikleyecek böyle bir doğa gücünü çağırmanın mümkün olduğunu düşünüyor musunuz?

Cevap: Evet. Yapmamız gereken budur. Ve o zaman herhangi bir ahlaki kurala gerek yoktur. Kişi, bir şeyi doğru mu yanlış mı yaptığını, mahkûm edilebileceğini veya cezalandırılabileceğini görmek için sürekli olarak bir kanun kitabına başvurmak zorunda kalmamalıdır.

Soru: Ahlaki eğitimin kriterini insanların eylemleri ve motivasyonları olarak görüyoruz. Başka ahlaki kriterler olduğunu düşünüyor musunuz?

Cevap: Ahlak için gerçek kriterin, Üst Gücün varlığı ve O’nun en yüksek ilkesi olan herkese sevgi olduğunu söyleyebilirim.

Orijinal Arzuya Göre

Kabala bilgeliği yavaş yavaş insanlığa ifşa olmaktadır. Bunu edinen ilk Kabalist, 5.579 yıl önce yaşamış bir Kabalist olan Adem’di. Ancak yaklaşık 3.600 yıl önce, İbrahim aracılığıyla daha bariz bir şekilde ortaya çıktı.

Bugün Kabala bilgeliği, insanlığa aşina olma konusunda çok ilginç bir aşamadan geçiyor.

Kabala bilgeliği geçmişte, inzivaya çekilmiş ve toplumun geri kalanından ayrı olan sadece birkaç Kabalist tarafından biliniyordu, ancak bugün yavaş yavaş tüm dünyaya yayılmaya başlıyor. İçinde yaşadığımız dünyanın özünün, varoluşumuzun neden ve sonucunun ve insanın evrim planının yavaş yavaş insanlığa ifşa olduğu, eşsiz bir fenomene katılmamızın ve tanık olmamızın nedeni budur.

İnsanlar gelişim düzeylerine ve hayata katılım düzeylerine göre (tıpkı genel alma arzusu gibi) beş seviyeye ayrılır.

Kendilerinden başka hiçbir şeyle ilgilenmeyen insanlar vardır. Ailelerine, içinde yaşadıkları topluma vb. önem verenler vardır. Bir sonraki seviyedekiler Dünya, gezegenler ve uzay ile ilgilenirler. Ancak, bu dünyanın yapılarını kırmakla ilgilenmezler. Ve geçmişte ne olduğunu ve gelecekte ne olacağını ortaya çıkarmak ve bilmek isteyenler vardır.

Bununla birlikte, genel yaratılış sistemi, bizim ona ne ölçüde katıldığımız ve yaratılışın kendi kendine nasıl oluştuğu, nereden kaynaklandığı ve ona ne olduğu ve nasıl olduğu ile ilgilenen insanlar vardır. Onlar, yaradılışın tüm parçaları arasındaki karşılıklı iş birliğinin genel resmini anlamayı amaçlarlar.

Aslında en ilginç buldukları, tüm doğanın küresel, bütünsel bağlantısı ilkesidir. Her şeyin nasıl bağlantılı olduğunu, neden, hangi amaçla ve bir bileşenin diğerine nasıl tepki verdiğini ve yönettiğini ve diğer tüm parçaları etkilediğini bilmek isterler. O kadar büyük bir arzuya sahiptirler ki, sadece bizim dünyamızda değil, bu dünyanın ötesinde de var olan her şeyin genel sistemini, genel şemasını, genel yapısını bilmek ve edinmek isterler ve sıradan yaşamda huzuru bulamazlar.

Başkalarına benzemeye çalışarak, her türlü bedensel problemlerle uğraşmaya çalışırlar, ancak bu uzun sürmez. Kaderin bir fırsat getirmesinin ilk şansı ile hemen bir yere uçarlar, bu da günlük sorunlarla uğraşamayacakları anlamına gelir.

Onlar daha çok kozmik ölçekte bile olmayan, ancak bunun üzerinde olan (“her şey” kelimesinin içerdiği sorunlarla ilgili) problemlerle ilgilenirler. Bu, uzay değil, dünyamız değil, ama bütün bir şeydir. Genel bir fikre razı olmayan bu tür insanlar- bunu rahatsız edici bulurlar ve bu onları içeriden kemirir- Kabala bilgeliğine ulaşırlar.

Bu soru her birinde maksimum seviyesine ulaşmak zorunda değildir, ancak yine de dünyamızdan biraz daha yüksektedir. İnsanların, sağlıkları ve kaderleri gibi şeyleri neyin belirlediğini bilmekle ilgilendikleri, daha düşük bir seviyenin soruları vardır. Mistisizm’den hoşlanırlar veya halk hekimliği vb. şeyler uygulamaya başlarlar.

Böylece, aşağıdan, en düşük hayvan seviyesinden, kişinin tüm yaratılışı, tüm sistemi ve onun liderliğini hissetme ve edinme ihtiyacını hissettiği, en yüksek seviyeye kadar Kabala bilgeliğinin etrafında dönmeye başlarlar.

Arzuların farklı gelişimleri vardır ve bu nedenle çoğu Kabala bilgeliğine ulaşır, ancak bunun en yüksek seviyelerle ilgili olduğunu bir kez duyduklarında, bunun onlara göre olmadığını anlarlar çünkü hem insanlığın hem de Kabala bilgeliğinin bedensel uygulamasıyla daha çok ilgilenirler. Biraz bilgi toplarlar ve kendi seviyelerine göre hareket ederler.

Aslında böyle olması gerekiyor. Bu onların özel işi olduğu için, hiç kimseyi, gelenleri ya da gidenleri asla kalmaya zorlamamamızın sebebidir. Herkes bu sistemde, yaratılışın tüm seviyelerinde ve kişinin içsel, orijinal, kişisel arzusu anlamına gelen, ruhunun talebine göre dengesini bulmalıdır.

Bizler bu şekilde var oluruz.