Monthly Archives: Kasım 2020

Birbirimizi Duymuyoruz

Soru: Herkesin dinleyebilmesi gerekiyor. Ebeveynler çocuklarını dinlemeli. Çocuklar, kendilerine ödev veren öğretmenlerini dinlemeli. Bir yöneticinin astlarını dinlemesi gerekir, vb.

Çoğu insan kendisini çok iyi dinleyici olarak görür. İnsanların yalnızca% 10’unun başkalarını dinleme yeteneğine sahip olduğunu gösteren bir araştırma okudum. Nedeni nedir? İnsanlar neden dinleyebileceklerini sanıyorlar ama biz tam tersini görüyoruz?

Cevap: Çünkü kişi egosuyla birlikte hareket eder, herkesin onun ne kadar arkadaş canlısı, özenli ve duyarlı olduğunu görmesini ister. Aslında sadece kendini dinlemek, sadece kendini görmek ve sadece kendini haklı çıkarmak ister. Bu nedenle birbirimizle iyi iletişim kurmamız çok zordur. Birbirimizi duyamıyoruz.

Bugün her türlü video ve ses bağlantısı yöntemi olması gerçeğine rağmen, sadece birbirimize ne kadar bağlı olduğumuzu kontrol etmeliyiz. Bundan sonra sosyalleşmeyeceğiz. Oturup bizi birbirimize bağlayan çeşitli programları dinleyebiliriz, ancak kendimizden başka kimseyi duyamayız veya göremeyiz.

Soru: Bir mesajın anlamının net bir şekilde anlaşılamayacağını söyleyen kişilerarası ilişkilerin temel bir kuralı vardır. Fizyolojik seviyede, bizler bu mesajı anlayamıyoruz.

Okuduğum bir araştırmada, ses algımızın sadece % 25 etkili olduğu tespit edilmiş. Arkadaşlarla yapılan,  resmi olmayan görüşmelerde bile bilgilerin yalnızca % 60 ila % 70’i absorbe edilmekte.

Bu boşluğun sebebi nedir? Egoizmin açık olduğu şeyler vardır.

Cevap: Egonun neye açık olduğu ya da olmadığı önemli değildir. Herkes kendini sevgiye kaptırdığından ve sadece kendini hissetmek istediğinden, bize ulaşan her şey hala yanlış yorumlanır ve bu nedenle havada bir yerlerde kalır.

Açlıktan Devrime (Medium)

Covid-19 patlamasından önce bile milyonlarca insan açlığın eşiğindeydi. Gıda pulu programı da devlet destekli konut da bir çözüm değildir. Koronavirüs işleri çok daha kötü hale getirdi ve günden güne durum giderek daha güvenilmez/istikrarsız hale geliyor. Toplum gergin durumda ve kızılca kıyamet koptuğunda hiçbir yönetim sokaklarda yeniden düzeni sağlayamayacak.

Günah keçisi aramanın da anlamı yok; birini gerçekten suçlamak istiyorsak aynaya bakmalıyız. Biz ve ebeveynlerimiz, kendimiz ve çocuklarımız için dünyayı mahvettik. Bize bir bakın: dünyanın yarısı fazla kilolu, diğer yarısı açlıktan ölüyor. Bu, egoizmimizin, yabancılaşmamızın ve dünyayı umursamayan kendimize hak görme duygumuzun doğru bir yansımasıdır.

Bu egoizm, bu temelsiz hak görme duygusu, tüm dertlerimizin köküdür. Daha da kötüsü, egoizm,  en büyük ve aslında tek sorunumuz olduğu gerçeğini bizden gizler. Başkalarının, bizim talihsizliklerimizin sebebi olduğunu düşünmemizi sağlar ve bencilce, uygun yalana kanarız. Ama pervasızca daha fazlasını kazanmaya ve biriktirmeye çalışırsak ve sahip olduklarımızı, ne kadar ihtiyacımız olduğuna göre değil, diğerlerinden ne kadar fazlasına sahip olduğumuza göre değerlendirirsek, o zaman gezegenimizi tamamen tüketir ve mahvederiz. Zaten bu duruma çok yakınız ve virüsün patlaması, dengeden çıkmış ve artık sakinlerini yani insanlığı sürdüremeyen, çökmekte olan bir dünyanın belirtisidir.

İngiltere’nin eski kamu sağlığı idaresi başkanı Sally Davis’e göre, “İleride bir [pandemi] daha olacak. Covid-19 karşılaşacağımız ne ilk ne de son acil sağlık durumu. Bilim adamları, bundan sonra en az beş yılda bir salgın veya sağlıkla ilgili bir acil durumla karşı karşıya kalacağımızı tahmin ediyorlar. Bunun iyimser bir senaryo olma ihtimali var. Gerçek çok daha kötü olabilir.” Bu yüzden çok geç olmadan rotayı hemen değiştirmeliyiz.

Egoizm, sorunlarımızın kökü olduğundan, bir sonraki nesle bir şey bırakmak istiyorsak, onunla başa çıkmalı ve onu dizginlemeliyiz. Birbirimize bağımlı olduğumuzu anlamalıyız. Eğer bir kişi hastalanırsa, herkes hastalanır. Bir kişi sorumsuzca davranırsa herkes acı çeker. Gerçekten sahip olduğumuz tek “hak”, sorumlu davranmak, birbirimize karşı düşünceli olmak, böylece önce katlanılabilir bir düzeyde yaşamaya devam etmek ve oradan da onu geliştirmeye başlamaktır.

Ama bizler egoist olduğumuz için ve egoistler sadece önemsedikleri insanlara karşı düşünceli davrandıklarından, birbirimize nasıl değer vereceğimizi öğrenmekten başka seçeneğimiz yoktur. En azından, birbirimiz hakkında hissettiklerimizi değiştirmenin yollarını aramaya başlamalıyız. Şu anki olumsuzdan daha nötr bir duyguya ve sonunda birbirimize karşı olumlu bir duyguya. Üstelik bu ütopik bir fantezi değil; varoluşsal bir şarttır!

Tüm insanlık algımızda devrim yaratmak zorundayız. Kendimizi ayrı bireylerden oluşan bir koleksiyon olarak düşünmeye devam edemeyiz; kendimizi tüm organlarını önemseyen, tek bir varlık olarak algılamaya başlamalıyız. Bunu yapmazsak, çevremizde gördüğümüz bireyler yakında etraflarındaki diğer tüm bireyleri öldürmekle meşgul olmaya başlayacaklar.

Bir fark yaratamayacak kadar zayıf veya küçük olduğumuzu düşünmemeliyiz. Her birimiz en yakın çevrelerimizde bir fark yaratabiliriz ve biriken etki, vagonu çamurdan çekip doğru yönde hareket etmeye başlayacak kadar güçlü olacaktır.

Kritik bir eşikteyiz. Ateşli silahları birbirimize karşı kullanmaya başlarsak iç savaşın içine düşeceğiz. Ama öfkeli egolarımıza hakim olursak ve birbirimize bağımlı olduğumuzu anlarsak (düşüncesinden ne kadar hoşlanmasak da), o zaman belki, yaşama değer verirsek, birbirimize nasıl önem vereceğimizi öğrenmek isteriz. O andan itibaren, bizim için eğilimi tersine çevirmek ve insanlığı ve kişisel hayatlarımızı ulaşabilecekleri seviyelere yükseltmeye başlamak için yol açılacaktır.

Huzur, bereket, sağlık ve güvenliğe sahip olabiliriz. Ama buna hepimiz sahip olmadığımız takdirde hiçbirimizin sahip olamayacağını hatırlamalıyız. Bu, her ekosistemin yasasıdır ve her birimiz için sıkı sıkıya geçerlidir.

Ölümden Sonra Hayat Var!

Koronavirüs salgını, tüm insanlık için ortak bir komplikasyona neden oluyor: amacı, umudu ve çabanın ödülünü kaybetmekten kaynaklanan tükenmişlik. Bir kişi bilinçaltında uğruna yaşayacak hiçbir şey olmadığını hisseder ve ilgisizlik, depresyon ve umutsuzluğa gömülür. Tüm dünya uykuya dalıyor gibi görünüyor.

Bundan önce hepimiz bir yarışın içinde oynuyorduk, inşa ediyor, yıkıyorduk, çocuklar gibi sürekli hareket ediyorduk. Bugün bu oyunlara devam etmek zaten imkansız ve insanlar ne yapacaklarını ve ne için yapacaklarını anlamıyorlar. Çok fazla kısıtlamalar var. Bu nedenle, herkes ilgisizlik ve umutsuzluk tarafından ele geçirilir; hareket edecek güç yok, enerji yok, hedef yok.

Yaradan, daha önce denediğimiz gibi kendimiz için yaşamanın bir anlamı olmadığını göstermek istiyor olabilir mi? Aslında, bu kendini kandırmaktı çünkü kimse gerçekten kendisi için yaşamıyordu, ona öyle geliyordu. Şimdi umutsuzluğun dışında, birbirimizi düşünmeye başlarsak, bu konuda birbirimize destek olacağız ve Yaradan da bizi destekleyecektir.

Bu yolla, egoizmimizin ölümünden sonra hayat olduğunu göreceğiz! Bize memnuniyet, yaşama motivasyonu ve büyük enerji verebilecek başka, sonsuz ve mükemmel, güzel bir hayat.

Yeni Hayat 1166 – Bilincimize Girmek

Dr.Michael Laitman, Oren Levi ve Tal Mandelbaum ben Moshe ile söyleşide

Bizlerin egoist doğamızın üzerine, operasyonel komutların “üretildiği” daha yüksek akıl seviyesine yükselmemiz gerekiyor. Yüksek akıl her şeyi ve herkesi yönetir, gazeteler, teknoloji, nakledilen çipler ve hatta bu bilgi ve etki kaynaklarını kontrol ediyor gibi görünenler de dahil. Bir kişinin hayatı üzerinde hiçbir kontrolü yoktur. Kişinin tek seçim noktası, her şeyi yöneten yüksek aklın veya özgecil sistemin farkında olmaktır. Bazı insanlara (yüksek akıl tarafından) gelişme ve Kabala bilgeliğini çalışma arzusu verilir. Onlar, iyiyi ve kötüyü nasıl ifşa edeceklerini, özgecil sistemi kendi başlarına keşfetmeyi ve gerçekliğin tüm unsurlarıyla olumlu, karşılıklı bir bağ kurmayı öğrenirler.

 

Söyleşinin tamamına aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.

http://www.kabala.info.tr/kutuphane/michael-laitman/dr-laitman-ile-yeni-hayat/yeni-hayat-1166-bilincimize-girmek-3/

 

Hayatın Anlamı Tüm İnsanlık İçin Aynı Mıdır?

Soru: Tarih boyunca insanlar hayatın anlamı hakkında sorular sormuşlardır. Semavi dinlerde, yaşamın amacı Tanrı’nın bilgisi, itaat ve O’na hizmettir; Budizm’de acının son bulması; Hinduizm’de, yüce mutluluğun elde edilmesi ve Konfüçyüs’e göre, cennete benzer şekilde mükemmel bir toplum inşa etmektir.

İlginçtir ki bilim, hayatın anlamı sorusunu hiç incelemez. Yalnızca yeryüzünde yaşamın ortaya çıkış koşullarını inceler.

Hayatın anlamı tüm insanlık için aynı mı olmalı, yoksa herkes kendine ait bir anlama mı sahip olmalıdır?

Cevap: Gerçek şu ki, sürekli gelişen ve yavaş yavaş büyüdükçe dünya ve yaşam hakkındaki görüşleri değişen çocuklar gibiyiz. Bu doğaldır. O yüzden, çocuğa bu şekilde davranırız. Beş yaşında anladığı şey, 10, 15 ve 20 yaşlarında anladığı şeyden farklıdır. Bir bakıma tamamen farklı insanlardır. Çocuk büyüdükçe, kendi varlığının farkındalığının da arttığını görürüz. İnsanlıkta da durum aynıdır.

Bu nedenle, tüm insanlık için ortak bir şey hakkında konuşamayız. Onu bulunduğu seviyeye bağlamalıyız. Örneğin, rastgele iki kişiyi alıp karşılaştırmaya başlarsak, o zaman önce her birinin neden böyle düşündüğünü ve inandığını ve başka türlü düşünmediğini anlamanız gerekir ve ancak bundan sonra onlara karşı doğru bir tutum sergileyebilirsiniz.

Soru: Yani insan hayatının en yüksek amacı kendini anlamaktır, doğayı tanımak sonu olan bir şey değil midir? Hakikaten, başka hedefler de var mıdır?

Cevap: Prensip olarak, ne için var olduğumuzu anlarsak, bu zaten bizi yaratan gücü incelemeye başladığımız yüce bir eşiktir. Bu, ilk olarak bizden daha yüksektir. Bizler bir sonraki bilinç seviyesine yükseleceğiz ve yeni bir seviyeye ulaşacağız.

Bu seviyeye çıkanlara, daha sonra ne olacağını söyleyemem. Bu, on yaşındaki bir çocuğun mantığını anlamayan beş yaşındaki bir çocuk ile yirmi yaşındaki birini anlamayan on yaşındaki bir çocukla aynı örnektir.

Tüm Dünyadan Sorumlu

Soru: Bütün dünyanın insan için yaratıldığı söylenir. Öyleyse neden kişi bunu hissetmiyor?

Cevap: Tüm dünyanın bizim için yaratıldığını hissetmiyoruz çünkü bizi zorunlu kıldığı için hissetmek istemiyoruz.

Bir insan, sürekli dünyada olup biten her şeyden kendisinin sorumlu olduğu gerçeğini düşünürse, kendini çok kötü hissedecektir. Öyleyse neden bu baş ağrısına ihtiyacınız olsun ki? Kişi, doğal olarak sessiz bir yer arar.

Ama yavaş yavaş, kişinin çalışmasının bir sonucu olarak, kişi tüm dünyanın sizin içsel özelliklerinizin bir yansıması olduğunu hissetmeye başlar. Kişi, beyaz bir perde üzerinde gibi, onu önünde görür ve buna bağlı olarak dünyadan sorumlu olduğunu hissetmeye başlar.

Yönetimde Kadınlar

Soru: Sık sık kadınların erkeklerden daha iyi idare edebileceğini söylüyorsunuz. Neden? İddianız neye dayanıyor?

Cevap: Erkeğin aksine kadın birçok işi yönetebilir. Bir erkeğe evin genel temizliğini yapmasına izin verin, bir ayda bununla baş edemeyecektir. Bir kadına verin; her şey bir günde mükemmel bir şekilde yapılacaktır. Yani, kadın küçük ama çeşitli görevleri çözmeye adapte edilmiştir.

Soru: Kadın liderlerin erkek liderlerden farkı nedir?

Cevap: Birbirlerinden hiçbir şekilde farklı olduklarını sanmıyorum çünkü bu artık bir kadın ve bir erkek değil, bir fikirle yaşayan ve cinsiyet farklılıklarıyla hiçbir ilgisi olmayan bir insandır.

Twitter’da Düşüncelerim / 10 Kasım 2020

Şimdi ve gelecekte ışık yoksa – bu, yeni bir safhayla karşı karşıya olduğumda, her zaman tam bir sıfırla başlayan, bir sonraki dereceye geçişin bir işaretidir. Kişi gözlerini kapatmalı ve gruba daha fazla yatırım yapmalı, birlikten başka hiçbir şey düşünmemeli.

Birliğin sonucu olarak yukarıdan yeni ışık gelir ve beni doldurur. Yeni bir safhaya yeni bir dereceye doğru bir atılım yaptığımı ve ilerlediğimi hissederim. “Ve akşam vardı ve sabah vardı – bir gün.” Gün karanlıkla başlar. Önce akşam olacak, sonra bir gün olarak sabah gelecek.

Twitter’da Düşüncelerim / 9 Kasım 2020

Ego, kendi gelişimi sırasında büyür – sağ ve sol arasındaki tutarsızlık düzelmez. Birbirlerinden uzaklaşırlar, aralarındaki çatışma ve tartışmalar artar. Bu Amerika’da açıkça ifade ediliyor, sol ve sağ partiler ortak bir paydaya gelemiyor. Bu kırılma aileler içinde bile mevcut.

Doğa, insanların birleşmesine yardımcı olmuyor, tam tersine, şu anda ABD’de gördüğümüz gibi onları iki eşit karargaha bölecek. Toplum, milyonlarca insan bir tarafta, milyonlarcası diğer tarafta ortadan ikiye bölündü. Bir avuç insan kimin Amerikan Başkanı olacağına karar vermede sonucu belirliyor.

Orta çizgi yok – yukarıdan gelecek. Dünya ve doğa böyle inşa edilir. Üst güce, yaratılışın amacına yaklaşmak için çalışan Kabalistik gruplar – İsrail, “doğrudan Yaradan’ı hedefleyenler” dünyanın ve herkesin dikkatinin merkezinde olacaklar.

Onlar sol ve sağ çizgiler arasında bir bağlantı sağlamalılar.

Tüm dünya sağa ve sola bölünecek. Milyarlarcası bir tarafta, milyarlarcası diğer tarafta birbirleriyle bağ kuramamalarından “İsrail” sorumlu olacak. Üst kuvvet tarafından inşa edilen orta çizgiyi öğrenmemiz gerekiyor: “Göklerde barış yapan, aramızda barış yapacaktır”

Tek bir fırsat var: iki karargahı birbirine bağlayacak olan üst gücü ifşa etmek. Üst gücün ve herkesin birliğinin ifşası – Kabalistler olarak bu bizim işimiz. Bu yakında netleşecek ve buna hazır olmamız gerekiyor. Dünya bunu isteyecek, gelecek ve arayacak!

Koronomi – Kovid Kaynaklı Ekonomi (Medium)

Şiddetli Akut Solunum Sendromu Koronavirus 2 veya kısaca SARS-CoV-2, Koronavirüs Hastalığı 2019’a diğer adıyla COVID-19’a neden olan Koronavirüs türü – sadece on ayda bir milyondan fazla insanı öldüren ve yalnızca daha öldürücü ve şiddetli büyüyen salgındır. Aynı zamanda dünya ekonomisini de mahvetmiştir.

Daha iyi bir seçenek görmeyen hükümetler, sanki yarın yokmuş gibi para basıyorlar. Ama bunu sürdürürlerse gerçekten yarın olmayacak, en azından yaşamak istediğimiz bir yer olmayacak.

Böyle bir zaman, tanıdık olan durum sizi hayal kırıklığına uğrattığında, kutunun dışında düşünmek için doğru zamandır. İnsanların sahip olması gereken temel ihtiyaçlar olduğunu biliyoruz. Yemek, kıyafet ve barınma çok temel şeylerdir. İnsanlar bunlara sahip değilse, sadece hayatta kalmaya çalışmak için ülkeyi yok edecekler. Bu nedenle, herhangi bir hükümet bu temelleri sağlamalı veya bunların her bir vatandaşa verildiğini görmelidir.

Herkese temel ihtiyaçların sağlanmasını garanti etmek için, hükümet, dağıtımın tüm insanlara ulaştığını görmelidir. Şu anda, üretilen gıdanın yaklaşık yarısı, son satış tarihi satın alınmadan önce sona erdiği için veya fiyatı yüksek tutmak için üreticiler ve / veya perakendeciler tarafından çöpe atıldığı için veya nakliye maliyetleri dağıtımı kârsız hale getirdiği için tüketicilere ulaşmıyor.

Yiyecekler için geçerli olan şey, her mevsim sonunda atılan tonlarca giysiler ve hatta barınma için de geçerlidir. Boş duran sayısız ev ve daire ve sokaklarda yaşayan milyonlarca insanla, açıkçası sistemde temel bir kusur var.

“Bu kapitalizmdir” diyebilirsiniz, ancak oturabilecekleri çok sayıda ev varken insanları sokakta tutmak insani bir anlam ifade etmiyor. Ve eğer kapitalizm insani anlam ifade etmiyorsa, o zaman kapitalizm bugünün dünyasında bir anlam ifade etmiyor. Başka bir deyişle, kapitalizme veda etmenin ve daha düşünceli ve insancıl bir yaklaşımı benimsemenin zamanı geldi (yine de şimdilik onu isimsiz bırakmamızı öneriyorum).

Şu anda önemli olan şey, insanların, hepimizin sorumlu olduğunu ve hepimizin birbirimizden ve tüm doğadan sorumlu olduğumuzu anlamasına yardımcı olmaktır. Yaşam tarzımız gezegenimizi dev bir çöplüğe dönüştürdü. Çöplükte yaşıyoruz ama hastalandığımızda şikayet ediyoruz. Nasıl yaşadığımızla bunların bizi nasıl etkilediği arasındaki bağlantıyı kurmamızın zamanı geldi.

Bu yüzden herkes hayatta kalmak için temel ihtiyaçları aldıktan sonra, yaşam tarzımızı yani birbirimize karşı tutumumuzu değiştirme zamanıdır. Kapitalist rekabet yıkıcıdır. Bizi mağaralardan çıkardı ama bakın bizi nereye getirdi. Rekabet etmemiz gerekiyorsa, kimin daha fazla insanı bir araya getirdiği, kimin birleştirdiği, kayıtsız ve bencil olmaktansa onları kimin şefkatli ve düşünceli kıldığı konusunda rekabet etmeliyiz.

Elbette, Kovid kaynaklı tüm bu ekonomi kavramını silip atabilir ve kapitalizme geri dönebiliriz ama işe yaramayacaktır. Kovid, 2019’a geri dönmek için her girişimi öldürecek. Değişimle ne kadar uzun süre durursak, Kovid’in dürtüsü o kadar zor ve acı verici olacak. İnsanlık için dilediğim bir şey varsa, o da herkesin hızla nereye gittiğimizi anlaması ve az önce bahsettiğim tedaviyi, darbeye maruz kalmadan önce kullanmasıdır.