Daily Archives: Eylül 18, 2020

Yeni Hayat 1137 – Ülkeler Arasındaki Barış Anlaşmaları

Dr.Michael Laitman, Oren Levi ve Nitzah Mazoz ile söyleşide

Uluslar arası barış, kavgadan sonra uzlaşan çiftler arasında olduğu gibi, düşmanlık sevgi ile örtüldüğünde ortaya çıkar. Gerçek barışta sınırlar veya farklılıklar yoktur. Barış, bizi her şeyin tek köküne yükselten derin bir kavramdır. Tek bir kişi gibi paylaşıma, bağ kurmaya ve bütünleşmeye dayanan bu anlayışa ulaşmak için, Kabala metoduna göre uzun bir eğitim gereklidir.

 

Söyleşinin tamamına aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.

http://www.kabala.info.tr/kutuphane/michael-laitman/dr-laitman-ile-yeni-hayat/yeni-hayat-1137-ulkeler-arasindaki-baris-anlasmalari/

“Küresel Corona Pandemisinden Hepimizin Kaçırdığı Bir Öğrenme Var mı?” (Quora)

Koronavirüsün sadece sağlığımıza ve ekonomimize bir darbe olmadığını, hayatlarımızı tamamen değiştirmek için ortaya çıktığını öğrenmeliyiz.

Bir yandan, birçok kişi önemli bir geçiş sürecinin yaşandığını anlıyor. Öte yandan, çoğunlukla Koronavirüs öncesi yaşam tarzımızı hastalığa bir çare bulur bulmaz yeniden canlandırmak istiyoruz.

Bu nedenle bizler bunun neden olduğuna dair anlayışımızı ve hislerimizi artırmak için, doğanın bu salgın aracılığıyla üzerimizde işlediğini görmek için farkındalığımızı yükseltmemiz gerekiyor.

Yani, Koronavirüs bizi kendi evlerimizde birbirimizden ayırmak için, ve dışarı çıkmamız gerektiğinde birbirimizden birkaç adım uzak durmamız için, ve ayrıca bizi halka açık etkinliklere katılmaktan alıkoymamak vb. için ortaya çıkmadı. Bizi karşılıklı bağımlılığımızı ve birbirine bağlılığımızı anlamaya yönlendirmek ve daha karşılıklı sorumluluk ve anlayışla yaşamak için, ilişkilerimizi buna göre ayarlamak için su yüzüne çıktı.

Pandemi aramızda ne kadar uzun süre yaşarsa, yavaş yavaş yeni, daha bütünsel ve küresel bir his yaratmaya o kadar çok hizmet eder.

Bize irademize zıt, karşılıklı bağımlılığımızı öğretme işini yapan darbenin kendisi dışında, eğitim yoluyla isteyerek farkındalığımızı artırmayı başaracağımızı umuyorum.

Başka bir deyişle, sadece gözlerimizin önünde aniden ortaya çıkan bir soruna tepki vermek yerine, içinde bulunduğumuz daha büyük evrimsel süreci öğrenebilir ve küresel ve bütünsel bir doğada nasıl yaşadığımızı görebiliriz, nihayetinde bizi birbirimiz ve doğa ile mükemmel bir bağın uyumlu bir koşuluna yükseltmek için hareket edebiliriz.

Bu büyük resmi anlayarak, Koronavirüs salgınını doğanın bize iyi hesaplanmış bir şekilde öğrettiği zor bir ders olarak görebiliriz. Çocukları eğitmemize benzer şekilde, eğer tavsiyemizi isteyerek dinlerlerse, onlarla olumlu ilişki kurarız ve kendilerini çeşitli sapmalardan korurlar. Ancak tavsiyemize kulak asmazlarsa, onları öngörebileceğimiz daha büyük darbelerden kurtarmak için, onlara karşı daha katı ve sert davranmalıyız.

Bu nedenle ben, öğrencilerim ve kurumum, pandeminin temel nedenini açıklamaya ve hayata yaklaşımımızı yeniden düzenlemek için bu durumu nasıl kullanmamız gerektiğine çok yatırım yapıyoruz. Yani, doğanın üzerimizde nasıl işlediğini öğrenerek, doğayla daha hızlı dengeye girebilir, bir yandan çok daha sağlıklı ve mutlu hayatlar yaşayabilir, bir yandan da kendimizi gelecekteki daha yoğun acılardan kurtarabiliriz.

Bu nedenle, Koronavirüsü doğadan gelen bir uyarı olarak kabul etmek ve onu daha fazla doğaya benzemek için kullanmak akıllıca olacaktır. Yani doğa, birbirine bağlı ve birbiriyle bağlantılı olduğundan, karşılıklı sorumluluğumuzu ve birbirimize karşı duyarlılığımızı artırarak, doğanın parçaları olarak karşılıklı bağımlılığımızı olumlu bir şekilde gerçekleştirmeliyiz.

Nihayetinde, burada bizi zorunluluktan kurtaran tek bir güç dışında salgın veya virüs yok.  Onun bize sıkıntı verme arzusu yoktur, ancak çocuğunun olumsuz bir yola saptığına tanık olan sevgi dolu bir ebeveyn gibi bizden ne istediğini fark etmemiz için daha agresif davranması gerekir.

Öyle ya da böyle, gelişmemiz ve daha olumlu bir şekilde bağlanmamız gerekecek. Sorun, zihinlerimizi ve kalplerimizi başkalarıyla olumlu bir şekilde bağ kurmak için harekete geçirerek ve yaşamlarımızı, birbirimize hepimizin ihtiyaç duyduğu temelleri sağlayacak şekilde yeniden düzenleyerek, bunu uyumlu bir şekilde yapıp yapmamamızdır ya da tam tersine doğanın evrim silindirinin bizi yakalamaya devam etmesine, bizi acı verici koşullarda, uyandırmak için arkadan itmesine izin veririz.

Beyninizin Tam Potansiyelini Nasıl Kullanırsınız?

Soru: Bir kişinin beynindeki potansiyelin yalnızca yaklaşık% 5’ini kullandığı söyleniyor. Bunun bireysel hayvan ihtiyaçlarımızı karşılamak için yeterli olduğunu varsayabilir miyiz? Ve bütün toplum için çalışırsanız, geri kalan % 95’i gelişecek mi?

Cevap: Toplum için çalışmak demek; egoizminizin üzerine çıkmak, toplumun nihai hedefi için, bütünsel, küresel hale gelmesi için tüm topluma yararlı olan hedefleri kendinize vazife edinmeniz demektir.

Toplum egoizminin üstüne çıktığında ve yalnızca özgecil bir şekilde çalıştığında, potansiyelinizin% 5’inden çok daha fazlasını kullanabileceksiniz.

Soru: Prensip olarak, küçük bir kişisel sorunu kendi başıma çözmem gerekirse, minimum potansiyel yeterlidir. Ama örneğin bir salgın sorununu çözmek gerekiyorsa ve bir grup bilim insanı virüse karşı bir aşı bulmaya çalışıyorsa, o zaman birlikte bir tür küresel zihne bağlanıp bu sorunu çözebilirler mi?

Cevap: Hayır. Bunun mümkün olduğunu sanmıyorum çünkü hepsi egoist ve herkes kendi iyiliği için çalışıyor. Bunu yapmak için, birbirlerini sevmek, birini diğerinin içine dahil etmek anlamına gelen, kendi üzerlerine çıkmaları gerekir.

Soru: Sadece% 5’ini kullandığımız, büyük bir potansiyele sahipsek, potansiyelimizi nasıl kullanabiliriz?

Cevap: Bunu yapmak için, içinde doğduğumuz egoist doğamızın üzerine çıkmalıyız ve başka bir özgecil doğa edinmeliyiz, “komşunu kendin gibi sev”.  O zaman başkalarıyla tek bir bütün halinde, tek bir zihin içinde, tek bir arzu içinde birleşebileceksiniz. Tüm içsel verileriniz ortak hale gelecek ve herkes herkesin yararına çalışacaktır.