Daily Archives: Eylül 12, 2020

Yeni Hayat 1134 – Anarşizm

Dr.Michael Laitman, Oren Levi ve Yael Leshed-Harel ile söyleşide

Her varlık, doğası gereği bir egoisttir ve sınırlandırılmak istemez. Dünyanın kralı olma arzusu, ancak her bireyin küresel sistemde herkese fayda sağlayan benzersiz yerini bulmasıyla gerçekleşebilir. İnsanlık gerçekten özgür olmak için doğal güçler ağını ve onun nihai yasalarını keşfetmelidir. Herkes herkesin iyiliğini önemsediğinde, hepimiz dünyanın kralı gibi hissedeceğiz ve tüm kısıtlamaları aşacağız.

 

Söyleşinin tamamına aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.

http://www.kabala.info.tr/kutuphane/michael-laitman/dr-laitman-ile-yeni-hayat/yeni-hayat-1134-anarsizm/

Twitter’da Düşüncelerim / 11 Eylül 2020

Onlu, içinde manevi safhanın ifşa olduğu manevi bir yapıdır.

Herkesi farklı gözlerle görmek istiyorum: kendi gözümle değil, onlunun gözleriyle. Ve hisler için de aynı, kalpte ve akılda – kolektif algıya ulaşmaya çalıştığım her şeyde dünyayı bir kişi olarak değil de onlu olarak görmek için.

Manevi tanımlara göre mantık ötesi, birlik adına ihsan etme arzusunda hareket etmektir. Maddi dünyada her insan kendi başına var olur-her biri kendini gözettiği için birlik yoktur. Ama birlik ve karşılıklı ihsan yoluyla gerçeği hissederim ve tüm dünyaya onun aracılığıyla bakarım.

Kendi içimde değil, dostlarımda olanları görüyor, hissediyor ve duyuyorum. Bu zaten manevi bir histir.

Tüm dereceler, tüm safhalar zaten gerçekte var. Onlara girmek için çaba sarf etmeliyiz. Kendimi inanç derecesine, Bina’ya yönlendiriyorum – ve benim dışımda olanlar, grup ve Yaradan benden daha önemli.

Mantık ötesi inanca, ihsan etme gücüne sahip olduğumda, ona girerim ve yavaş yavaş kendimi inşa etmeye başlarım. Buna maneviyat denir: Malhut derecesinin üzerindeki Bina derecesi, her şeyi kendi üstümde, sonraki dereceye göre düşünmek, hissetmek, anlamak ve görmek istediğim zaman.

 

Sağlık ve Tıp, Bölüm 3

Hayata Karşı Tutumunuzu Değiştirin

Soru: Modern tıp tedavi etmez, ancak yanlış bir yaşam tarzı sürme yeteneğini uzatır. Klasik olarak insanlar devletin onlara bakması gerektiğine inanır. Kişi vergi öder, bu yüzden karşılığında ilaç tedavisi almak ister. Bu yaklaşım sizin açınızdan doğru mu?

Cevap: Hayır, bu yanlıştır. Yaşamımız, tıp ve devlet, kim olduğumuza ve doğamızın ne kadarına sahip olduğumuza dair çok yanlış bir cehalet temeli üzerine inşa edilmiştir. Bu nedenle doğaya, topluma ve insana karşı tutumumuz yanlıştır. Tıp, bilim ve yaptığımız diğer şeylerden bahsetmeye bile gerek yok. Bu kökten değiştirilmelidir.

Hayata karşı tutumumuzun temelini değiştirmemiz gerekir. Sonuçta bu bencilcedir, çarpıtılmıştır ve bizler bu konuda hiçbir şey yapmıyoruz. Ve kişinin ıslah olması gerekir. O zaman kendine, dünyaya ve hayata karşı tutumu farklılaşacaktır. Toplumu ve kendini farklı kılacaktır.

Kişi ihtiyaç duyulan yerde ve ihtiyaç duyulduğu kadar çalışacaktır, daha fazlası değil. İhtiyaç duyduğu şeyi ancak var olmak için, çevreyi soymadan ve yok etmeden alabildiği ölçüde doğa ile ilişki kuracaktır. Böylece muazzam, iyi, nazik bir doğada yaşayacak; okyanusa petrol dökmeyecek ve ormanları yakmayacaktır. Bunların hepsi hızla değişmelidir. Aksi takdirde, bu dünyaya sahip olamayacağız.

Soru: Sizin yaklaşımınız karmaşık mıdır, noktasal değil midir?

Cevap: İnsan eğitiminin özüne indirgenen, bütüncül bir yaklaşımdır.

“Zohar’ı Okumadan Önce Sahip Olmanız Gereken Bazı Temel Anlayışlar Nelerdir?” (Quora)

Zohar’a Sulam (Merdiven) tefsirini yazan, Yehuda Aşlag (Baal HaSulam), kitaba yaklaşmamız için bize sağlam bir temel sağlamak amacıyla Zohar’a dört giriş yazdı.

Baal HaSulam’ın bu girişlerde tanımladığı kavramları tam olarak anlamadan, Zohar’ı doğru bir şekilde anlamak ve onun edinimine doğru ilerlemek ve etkili bir şekilde okunmasına yaklaşmak imkansızdır.

Zohar, manevi dünyayı, yani Yaradan ile temas halindeyken yaratılan varlığın arzularını, niyetlerini ve eylemlerini tanımlar.

Zıt bir fiziksel realitede var olduğumuz için, manevi dünya hakkında hiçbir şey anlamıyoruz.

Başkalarını düşünmeden, yalnızca kendisine fayda sağlamayı amaçlayan egoist bir insan doğasında doğduk ve büyüdük.

Bu nedenle, Zohar’ı önceden hazırlık yapmadan okuduğumuzda, yabancı bir dilde (ana dilimizde okusak bile) garip masallar ve kodlanmış gibi görünen, diğer tasvirlerle yazılmış gibi görünür.

Zohar’da okuduğumuz şeyle ne kadar bağlantı kurmaya çalışsak da, doğuştan gelen alıcı duyularımıza zıt olan verici duyulara sahip değilsek, manevi dünya hakkında hiçbir algı ve duygumuz yoksa, o zaman Zohar’ın gerçekten neyi anlattığına dair hissiyat ve anlayışa erişimimiz olmaz.

Ek olarak, hem Zohar’ın kendisi hem de çeşitli Kabalistler, Zohar’ın zamanımızda açığa çıkması fikrini tartışırlar, özellikle çağımızda, giderek daha fazla insan Zohar’ın içerdiklerine ihtiyaç duyacaktır.

Yalnızca kendi çıkarımıza yönelik egoist doğamızın yerini manevi bir sevgi ve ihsan etme doğası alırsa, Zohar’ın tarif ettiği şeyi hemen anlarız. Zohar’ı böyle bir eğilimle okumak, bize manevi dünyanın giderek daha fazla katmanlarını açığa çıkaracaktır.

Bununla birlikte, insan egosuna hapsolmuş ve manevi doğadan yoksunken, Zohar’dan alabileceğimiz bir şey var mı?

Elde edebileceğimiz şey, özel bir çare olan “Segula” dır. Tek bir kelimeyi anlamadan kitabı okumak, kitabın anlattığı manevi dünyadan güçleri çeker. Egoistten özgeciliğe, dünyevi olandan manevi olana doğamızı dönüştürme niyetiyle Zohar’ı okumaya yaklaşırsak, o zaman kitap bu dönüşümü ateşlemek için bize etki eden “Or Makif” (“saran ışık”) adı verilen, özel bir ışığı aydınlatmaya hizmet eder.

Okumadan gelen manevi güçler üzerimizde çalışır, bizi manevi dünyanın ifşasına, gerçekliği dolduran sevgi ve ihsan etme niteliğine erişmeye götürür.

Zohar, manevi dünyanın en yüksek edinim derecelerine ulaşan ve sevgi ve ihsan doğasını paylaşan bir grup tarafından yazıldığından, sadece benzer bir doğayı edinerek Zohar’ın tasvir ettiğini anlayabilir ve hissedebiliriz.