Daily Archives: Eylül 3, 2020

Twitter’da Düşüncelerim / 3 Eylül 2020

İnsan egosunun ıslah aşamasına girdik. Doğa bizi sürekli olarak egonun aramızda ve doğaya karşı tüm tezahürlerinde, ondan vazgeçmeye zorlayacaktır. Bu gerçekleşmezse, tüm dünya halkının kendi koşullarında herhangi bir iyileşme beklemeye hakkı yoktur.

Olduğunuz yerde kalın! Dünyada gördüğünüz bozuklukları sevmeye başlayın. Ve o zaman negatifin dünyadan size değil, sizden dünyaya geldiğini göreceksiniz. İyi şanslar!

Çocukların sosyal mesafeyi nasıl koruyamayacaklarını anlamadıkları gibi, biz de birbirimize nasıl doğru şekilde davranacağımızı anlamıyoruz. Başka bir insanı nasıl hissedebilirim ki onun yanına doğru bir şekilde yaklaşayım, böylece doğru bir şekilde yaklaşarak virüsü yok edeyim?

Yeni Hayat 1130 – Psikoloji ve Kabala Arasındaki Fark

Dr. Michael Laitman, Oren Levi ve Yael Leshed-Harel ile söyleşide

Psikoloji, kişiyi bu dünya seviyesindeyken araştırırken, Kabala bilgeliği ruhu araştırır. Psikoloji, kendini pratik, fiziksel yaşamdan uzaklaştırdığı için sınırlıdır, oysa Kabala bilgeliği insana dürtülerini nasıl kontrol edeceğini, gerçeklik algısını nasıl genişleteceğini, iyi ilişkiler kurmayı ve onun dışında var olan pozitif bir güce nasıl ulaşacağını öğretir. Psikoloji, kötü eğilimin veya insan egosunun sınırları dahilinde çalışır. Egoist algılarımızı kırmak ve realitede üst gücü ifşa etmek için, diğerinin yararını hedeflemeliyiz.

 

Söyleşinin tamamına aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.

http://www.kabala.info.tr/kutuphane/michael-laitman/dr-laitman-ile-yeni-hayat/yeni-hayat-1130-psikoloji-ve-kabala-arasindaki-fark/

Birliğe Karşıtlık, Bölüm 6

Kalpten Kalbe Yakınlaşma Yoksa

Soru: Karşılıklı garanti, dayanışma, birlik gibi değerlerin tüm önceliklerin başında olduğu güçlü bir toplum olduğunda, asimilasyon ve karma evliliklerle ilgili herhangi bir sorun yoktur. Ve tüm bunlar kaybedildiğinde, o zaman insanları, ulus olarak korumak için en azından dış çerçevede tutmak gerekir mi?

Cevap: Egoizme düştüğümüzde ve üst dünyayı, herkes arasındaki en yüksek bağları hissetmeyi bıraktığında, o zaman dünyevi bağa ihtiyacınız vardır.

Soru: Bu dayanışma Yahudileri bir ulus haline getirdi mi?

Cevap: İbrahim’in yarattığı topluluk, “dostunu kendin gibi sev” bağına dayanıyordu. Herhangi bir dışsal yapıya ihtiyaç yoktu çünkü insanlar zaten birbirleriyle bağlı hissediyorlardı.

Soru: O zaman hiçbir emir yok muydu?

Cevap: Dostunu kendin gibi sev – bu emirdir ve tek olanıdır. Bu nedenle buna Tora’nın ana emri denir. Başka hiçbir şeye gerek yoktur.

Soru: Ama dayanışma ortadan kalkmaya başladığında, o zaman dış yapıda fiziksel düzeyde yerine getirilen emirler mi ortaya çıktı?

Cevap: Evet. Oraya gitmeyin, bunu yapmayın, başkalarına zarar vermeyin vs. Yani insanlar arasında değişim/ iletişim yasaları ortaya çıktı çünkü artık birbirlerine kalpten kalpten yaklaşamıyorlardı.

“Nefret Virüslere Neden Oluyor” (Newsmax)

Bizler gerçekten, COVID’in neden meydana geldiğini anlamıyoruz. İnsanlar Çin’i suçluyor, Yahudiler’i suçluyor, yarasaları, minkleri, ormansızlaşmayı, yozlaşmış ilaç şirketlerini vs. suçluyor. Ama kimse kendini suçlamıyor. Hiç kimse COVID-19 patlamasını, çevremizdeki her şeye ve herkese kötü muamelemizden sorumlu tutmuyor.

Bu anlaşılabilirdir; bizler genel sistemi görmüyoruz. Bilim adamları dünyanın birbirine bağlı olduğunu ve her şeyin aynı birkaç parçacıktan yapıldığını en az bir asırdır biliyor olsalar da, bunu günlük yaşamlarımızda deneyimlemediğimiz için, gerçek değilmiş gibi davranıyoruz. Ancak birbirimizle ilgimiz yokmuş gibi davranmak, bize içme suyunun kirlenmesinden listerianın sorumlu olduğunun söylenmesi gibidir, ama bakterileri gözle göremediğimiz için buna inanmayız. Semptomlar ortaya çıktığında iyileşmek çok daha zor ve daha acı verici hale gelir.

Realitenin tüm parçaları birbirine bağlı olmakla kalmazlar, onlar doğru bir şekilde bağlıdırlar. Dünyamızdaki mineral, bitkiler ve hayvanlar, içlerinde yazılımı olan doğa kanunlarına göre çalışır ve seçme özgürlüğüne sahip değildir. Kurtlar başka hayvanları yedikleri için kötü değildirler ve geyikler başka hayvanlarla değil bitkilerle beslendikleri için iyi değildirler. Aslında, etoburlar olmasaydı, otoburlar sağlıksız hale gelir, aşırı nüfus yapar, üzerinde yaşadıkları bitkileri tüketir ve sonunda, doğa, onların nüfusunu dengelemek için başka bir yol bulacağından acı çeker ve ölürlerdi. Doğaya baktığınızda, her unsurun tüm sistemin bütünlüğünü garanti ettiğini, mükemmel bir dengeyi koruduğunu fark edersiniz.

Doğanın tamamında tek bir istisna vardır: İnsan. İnsanlar, doğada herhangi bir şeye karşı ilgisizmiş gibi davranabilen ve bir süreliğine ondan sıyrılan tek unsurdur. Şimdiye kadar doğaya karşı savaştık, güçlendik ve son iki yüzyıldır neredeyse onu yeneceğimizi düşündük. Daha da kötüsü, birbirimize karşı savaştık ve birbirimize duyduğumuz nefret, rakiplerimizi geride bırakmak için doğanın hazinelerini madencilik, sondaj ve kesme yarışımızda, doğayı daha da mahvetmemize neden oldu.

COVID-19 bizi aniden durdurdu, ekonomiyi engelledi. Nefretimiz ve sömürümüz, başkalarını yönetme ve aşağılama arzumuz doğaya o kadar zarar verdi ki,  doğa doğal bir çözüm oluşturdu: Yeni Koronavirüs. Tüm kollarıyla ülkelerin birbirlerine karşı yürüttüğü veya yürütmeyi planladığı silahlanma yarışını ve düşmanlıkların çoğunu durdurdu ve hatta bizi diğer insanlardan uzaklaştırdı, böylelikle düşman işyerlerinin veya rekabetçi eğitimin gerilimlerine tahammül etmek zorunda kalmayacağız.

Ancak sistemi görmediğimiz için, virüsün ortaya çıkmasına neden olanın bizim nefretimiz olmadığını düşünüyoruz; ortaya çıkmasına neden olanın – nefret ettiğimiz – bir şey veya başka biri olduğunu düşünüyoruz. Yanılıyoruz. Bunu yaratan, birbirimize karşı kendi tutumlarımız ve rotayı tersine çevirmezsek, yakında diğer zararlı unsurlar ortaya çıkacak.

Dünyanın güneş etrafında döndüğü iddiasını geri almak zorunda kaldığı zaman, Galileo Galilei “E pur si muove” (“Her şeye rağmen dünya dönüyor”) demiştir. Bugün onun haklı olduğunu biliyoruz. Ama birbirimize olan nefretimizi ilgilendiren gerçekler söz konusu olduğunda, Galilei’nin işkencecileri kadar cahil ve inatçıyız. Bu utanç vericidir çünkü dünyanın güneş etrafındaki yörüngesi önemlidir, ancak nefretin hastalıkları yarattığı gerçeği kadar önemli değildir. Eski gerçeğin cehaleti utanç verici; sonraki gerçeğin cehaleti ise hayatlarımıza mal olabilir.