Daily Archives: Ağustos 5, 2020

Yeni Hayat 1114 – Bağ Kurma

Dr. Michael Laitman, Oren Levi ve Yael Leshed-Harel ile söyleşide

Doğadaki tüm birbirine bağlılık, Yaradan ile yaratılan varlık arasındaki tek bir merkezi bağdan kaynaklanır. Yaradan, her şeyi birbirine yapıştıran manevi bir güç olan, ihsan etme gücüdür. Yaratılan her varlıkta var olan kıvılcımı ihsan eder ve her birini doğanın genel yasasını kabul etmeye ve başkalarıyla tek bir beden olarak bağ kurmaya zorlar. Kabala ilmi bizlere, ileri seviyede madde, enerji ve ruhla sonuçlanan kapsamlı, mükemmel, karşılıklı bir bağ olan, nihai amacımıza nasıl ulaşacağımızı öğretir.

 

Söyleşinin tamamına aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.

http://www.kabala.info.tr/kutuphane/michael-laitman/dr-laitman-ile-yeni-hayat/yeni-hayat-1114-bag-kurma/

Bireysellik ve Birbirine Bağlılık

Soru: Biyologlar birçok canlı organizmanın kolektif kararlar alabileceğini keşfettiler. Örneğin, bazı bakteriyel ortamlarda, tekdüzelik, belirli bir kimyasalın salınmasıyla elde edilir. Birbirleriyle bu şekilde iletişim kurmaları bir tehlike işareti olabilir.

Balık sürüsü, bir yırtıcı balığı bireysel balıklardan daha hızlı ve daha kesin olarak tanır. Tek başına insanlar, hatta yüksek zeka seviyesine sahip en akıllı olanlar bile, bir ekibin çözdüğü sorunları çözemezler. Yani, kolektif aklın açık belirtileri vardır.

Fakat burada bir çelişki var: Bir yandan doğa tarih boyunca bireyselliğimizi geliştiriyor. Öte yandan da, hayatta kalanların en güçlüler değil, işbirliğine daha fazla adapte olan kişiler olduğunu gözlemliyoruz. Bu paradoks nasıl çözülebilir?

Cevap: Bireysellik, bütünlüğe, karşılılığa veya birbirleriyle doğru bağa aykırı olmamalıdır.

Her sistemde ayrı elemanlar vardır. Her biri kendi yolunda çok önemli ve mükemmeldir. Ancak aralarındaki etkileşim kalibre edilmelidir, böylece duygularında, etkilerinde ve birbirleriyle kombinasyonlarında, ortak bağlarından dolayı yönlendirildiklerini hissederler. Bu nedenle, biri diğeriyle çelişmez.

Bir yandan, dahi ve sıra dışı insanlardan oluşan bir takım toplamak istiyoruz. Öte yandan, bunlar arasında mutlak etkileşim, bağ ve entegrasyon olmalı. Aksi halde bu bireyler ne işe yarar ki?

Soru: Öyleyse doğal seleksiyon ve birlikte gelişim, beraber mi var olmakta?

Cevap: Gerçek şu ki, gelişim bize doğa tarafından verilmektedir. Ancak gelişim ile birlikte, ya da belki de bazı yönlerden ona karşıt olarak, doğa her bir nesneyle birleşmemizi ve birbirimizle daha bağ içinde olmamızı ister. Bunu birçok nesil boyunca yapmadık ve bu nedenle çok acı çekiyoruz.

“Tisha B’AV’ın Anlamı” (Kabbalah)

Tisha B’Av (Av’ın 9’u) insanın gelişiminde çok önemli bir koşuldur.

Tisha B’Av, Kutsal Tapınak’ın yıkımının bir anıtı olarak hizmet eder. Kabala bilgeliğine göre, bu yıkım, Kutsal Tapınak’ın temsil ettiği tek bir ruh olarak birleşmemizin farkındalığının kaybını simgeler. Bu, Kabala’nın kapların “kırılması” veya “parçalanması” olarak da adlandırdığı bir durumdur.

Kapların kırılmasının büyük önemi, bozulma ve kırılmadan geçmeden tam bir ıslah ve birleşme yapılamamasıdır.

Böylece Tisha B’Av iki kutupsal zıt durumu temsil eder:

Buna direnebilmek için elimizden gelen her şeyi yapmamız gerektiği anlayışıyla birlikte, yaklaşan kırılmanın tahmininden üzüntü ve ağlayış, yani birliğimizi parçalara ayırmak için artan basınca karşı birliğimize tutunmaktır.

Birliği kaybetmemiz daha büyük ve daha bütün bir birlik biçimine ulaşma şansı olduğu için kırılmanın bize getirdiği koşullardaki muazzam sevinçtir.

Bu nedenle, geçmiş yıkımlarla ilgili üzüntünün, bu yıkımların daha yüksek ve daha bütün bir bağ biçimine yükselmek için getirdiği şansın sevinciyle dengelenmesi gerekir.

Dolayısıyla Tisha B’Av, Yahudi takviminde sadece tarih boyunca olan bir dizi felaketin hatırlandığı ve yas tutulduğu yıllık oruç günü değildir. Bu daha ziyade, mevcut ıslah sürecine – bir zamanlar kırılmış olan, yeni bir Kutsal Tapınak’ın inşası olarak kabul edilen ilişkilerin ıslahına aktif olarak katılmadığımızı kabul ettiğimizde her an yüzeye çıkabilen bir durumdur.

Bu nasıl çalışıyor?

Büyük Kabalist Isaac Luria’nın (Ari) dönemi olan 16. yüzyıl, ıslah sürecinin bilgisinin kapılarının insanlığa açılacağı zamanı belirledi. O zamana kadar, ıslah metodunu tutan Kabalistler zamanın henüz olgunlaşmamış olduğunu çok iyi bildikleri için, o kapılar kilitliydi.

16. yüzyıldan beri ve daha çok bizim zamanımızda, ıslah sürecine aktif olarak katılma bilgisi ve becerisi gittikçe artmaktadır, Kabala’nın otantik bilgeliği daha çok yayılmıştır.

Bu nedenle, binlerce yıl önce yıkılmış olan Kutsal Tapınaklarla ilgili üzüntü duymamıza gerek yok. Bunun yerine, üzüntümüz her an mevcut olan ıslah sürecine isteyerek katılmaya olan ihmalkârlığımıza yönelik olmalıdır.

Başka bir deyişle, her an, ıslah sürecine katılımımızı eklemekte, yani dünyaya birliği getirmek ve geçmişte olduğundan daha yüksek bir düzeyde yeniden birleşmek için birbirimizle olumlu bağ kurmayı hedeflemekte başarısız oluyoruz. Ya da başka bir deyişle, her an yeni Kutsal Tapınak’ın inşasına başka bir “tuğla” eklemekte başarısız oluyoruz – o zaman bizim ve insanlığın üzgün olması gereken olumlu geleceğimizle ilgili farkındalık, önem ve endişemiz eksik.

2.000 yıl önce ne olduğunu tam olarak anlayamayız. Bugün arzularımız çok daha büyük ve çağımız, yeni Kutsal Tapınağın yaklaşan inşası, yani tüm insanlığın ulaşması gereken tüm bölünmelerin üzerinde bir birlik durumu ile tanımlanıyor. Bu nedenle, geçmişte neler olup bittiğine ağlamak, o zamanların yetersiz ve talihsiz insanlarına dönüp bakan, belirli bir düzenin gelişmesi için bu yıkımın gerekliliğini hesaba katmayan bir yaklaşım bizim erdemli bireyler gibi görünmemizi sağlar.

16. yüzyıldan beri, Ari’nin zamanından, ıslah sürecine katılma becerisi insanlığa açıldı ve Tisha B’Av’ın anlamı bu sürece göre anlaşılabilir: Tapınakların yıkımı insan ilişkilerinin yıkılması, insanlık arasında dünyaya yayılan bölünme ve bizlere düzeltme becerisi verilen kırılmış koşuldur.

Dolayısıyla, kırık ilişkilerimizi ıslah etmeye ve önceleri hiç bir zaman tecrübe etmediğimiz kadar çok daha yüksek ve daha bütün bir birleşmeye yöneldiğimiz için, Tisha B’Av ile tarih olarak değil, her an karşılaşabileceğimiz bir durum olarak ilişki kurmalıyız.