Sonsuz Işığın Okyanusunda

“Manevi Edinim Meselesi” (Şamati 3) başlıklı makalede Baal HaSulam şöyle yazar; … gerçeğin sezinlenmesi, manevi edinim açısından üçe ayrılır: 1. Atzmuto (O’nun Özü), 2. Eyn Sof (Sonsuzluk), 3. Ruhlar…

3) Ruhlar, O’nun vermek istediği memnuniyeti alanlardır.

Ruhlar, Yaradan’ın ışığını, O’ndan gelen doyumu alan,  haz alma arzusudur.

Ein Sof, böyle adlandırılır çünkü Yaradan’ın ruhlarla bağını ifade eder. Aslında O’nu sonsuz bir kaynak olarak hissetmemiz için, bize haz vermek, bizi doldurmak ister. Bu bağdan başka hiçbir şey edinemeyiz ve bu yüzden başka hiç bir şey hakkında konuşamayız. Bu her şeyin başladığı Ein Sof ile bağın içindedir.

Üst dünyaya, Yaradan’a ulaşmaya başladığımızda, bu durumun sınırsız olduğunu keşfederiz. Bu sanki çevremizden istediğiniz her şeyi alabileceğiniz sonsuz bir okyanus varmış gibidir ve hepsi sadece arzunuza bağlıdır. Benzer şekilde, Yaradan’ın ışığını ifşa etmeye başladığımızda,  O bizi sardığından, sanki O’nun içinde yüzüyormuşuz gibi hissederiz.

Yaradan’ın ışığının okyanusunda olduğumuzu anlarız ve O’nun bize karşı tutumu tamamen iyi, sonsuz, sınırsız ve mükemmeldir. Fakat bu durumdan nasıl bir şey alabiliriz?

Yeni doğmuş gibi olduğunuzu ve ailenizin sizinle sınırsız sevgi ve yardımseverlikle ilişki kurduğunu düşünün. Ya daha sonrasında?  Ne isteyeceğinizi, ne talep edeceğinizi, ne yapacağınızı ve onlarla nasıl ilişki kuracağınızı bilmiyorsunuz çünkü mutlak bir sevgi ile karşı karşıyasınız.

Yaradan’ı ifşa etmeye başladığımızda yaşadığımız böyle bir durum, görünüşe göre insanı durdur, çünkü kişi böyle bir tavırla karşılaşırsa ne yapabilir?

Yaradan ile karşılıklı işbirliğimizin, kendimizi bir tür çerçeve içinde hissedebilmemiz için,  Yaradan ile aramızda bir tür engel yaratmaya çalıştığımızda, belirli sınırlarla inşa edilebileceğinin farkına varmaya başlıyoruz.  Aksi takdirde, bu sanki bir okyanusta yüzüyoruz ve hiçbir şeyi inceleyemiyoruz, hiçbir şey hissedemiyoruz gibidir.

Yaratılan varlıklar olarak, bizler ancak kendimizi belirli nitelikler ve etkilere bağlı olarak hissetmemizi sağlayan spesifik, doğru yapılar olduğunda var olabiliriz.  Ancak yapı yoksa, bu durum tarif edilemez veya hissedilemez ve hiçbir şekilde bunu niteliklerimize entegre edemeyiz.

Kendimizi bir yapının içine koymalıyız, Yaradan’ı bu yapıya dahil etmeliyiz ve o zaman tutumumuz veya O’nunla olan bağımız hakkında konuşabileceğiz.

Ne yazık ki, bu ögeye yorum yapma özelliği kapatılmış.

"Kabala ve Hayatın Anlamı" Yorumlar RSS Feed