Monthly Archives: Haziran 2020

Kabalistik Terimler: “Atzmuto”

Atzmuto, doğrudan bizimle ilgili olmayan en yüksek köktür, yani, yaratılıştan bağımsız olarak mevcut olan Yaradan’ın Kendisidir. Bu formda, bizler O’nu hissedemeyiz.

Başka bir deyişle, Atzmuto yaratılışla ilgili olmayan bir programdır. Biz sadece böyle bir koşulun var olduğunu belirtiyoruz, ama bizim için ulaşılamaz. Bizler O’nu hissedemeyiz.

Bizimle ilgili programa Yaradan veya HaVaYaH denir.

Soru: Yaradan’ın, bizim bilmediğimiz,  başka yaratılışlar için başka planları da olabilir?

Cevap: Bu bizimle ilgili değildir.

Soru: Bu, dünyamızdaki gerçeklerle karşılaştırılabilir mi? Bir çocuk az çok babasının ona karşı kesin tutumunu anlar ama babasının ne yaptığını, planlarının ne olduğunu vb. bilmez.

Cevap:  Evet, bunu diyebilirsiniz. Ama biz bu tür düşünceler ve spekülasyonlarla ilgilenmiyoruz çünkü hala bir temelleri yok. Bunun için gerçek bir arzumuz veya bunu keşfetmek için herhangi bir fırsatımız yok.

Doğa Acımızı Hisseder Mi?

Soru: Bir Kabalist doğayı nasıl algılar? Onu, zeki, mantıklı ve duyarlı bir şey olarak mı hisseder?

Cevap: Tabii ki, çünkü bizler onun bir parçasıyız.

“Doğa” veya “Yaradan” olarak adlandırılan ortak bir alanın içindeyiz. Bu bağlamda, artık onun bir parçasıyız. Bu nedenle, bir Kabalist, Yaradan ile birleşmeye girdiği için, doğa ile nasıl bağ kurulacağını, kendini nasıl ayrılmaz bir parçası haline getireceğini düşünür.

Soru: Doğa acımızı hisseder mi?

Cevap: Elbette. Doğa bizi hassas ve mantıklı varlıklar olarak yarattıysa, neden bu özelliklerden mahrum edilmeli?

Yorum: Ama doğa insanın canını yakıyor.

Benim Yorumum: Doğanın da canı yanmaz mı? Sadece sizler hissetmiyorsunuz. Sonuçta, başka bir kişinin acısını da hissetmiyorsunuz.

Her Seviyeyi Hatırlamak

Şamati 34, “Toprağın Kazancı” adlı makalesinde Baal HaSulam şöyle yazar: “Ayrı olmaktan nefret etme düzeyine gelmeden önce, ayrılığın ne demek olduğunu deneyimlemiş olmamız gerekir, yani neden ayrı olduğumuzu. Kişi ancak bu durumdan sonra uzak oluşu düzeltmek istediğini söyleyebilir.”

Kişi, Sadece kendini ıslah etmekle kalmaz, aynı zamanda uzaklaşma için kendini kısıtlar. Bu, ancak bu ayrılığın ne olduğunu anlaması durumundadır. Ancak bu koşulu, bu tanımlamayı hatırlamıyorsa veya hiç yaşamamışsa, ondan korkmaz ve kör bir adam gibi buna yaklaşır.

Soru: Bu, kişinin daha önce bir ayrılık yaşaması gerektiği anlamına mı geliyor?

Cevap: Evet, kesinlikle. Ancak düştükten sonra, içsel olarak düşmeme durumunu koruyabiliriz. Tüm yaratılış nerede başlar? Parçalanmadan.

Yorum: Ama düşüşümüzü hatırlamıyoruz.

Benim Yorumum: Hatırlamıyoruz ama istersek hatırlayabiliriz. O zaman düşmeyeceğiz ve kırılmayacağız çünkü tüm olumsuz özellikler içimizde mevcut olacaktır. Başımızı tekrar tekrar duvara vurmamıza gerek yok. Başka bir deyişle, inişin, düşüşün tüm seviyelerinin manevi bir Reşimotu, içimizde kalır ve aynı seviyelere çıkarız ve her seviyeyi hatırlarız.

Yeni Hayat 1071 – İnsan Beyinleri Arasındaki Bağlantı, 2. Kısım

Dr. Michael Laitman, Oren Levi ve Yael Leshed-Harel ile söyleşide.

Hepimiz doğal olarak tek bir sisteme bağlıyız ve tüm beyinlerimiz tek bir beyne bağlıdır. İki veya daha fazla insan beyni arasında senkronizasyon, ortak bir arzu gerektirir. Bir insanın düşüncelerini ve arzularını telepati yoluyla etkilemek mümkündür. Bir kişinin düşüncelerini okumak için onu çok sevmek ve kişinin kalbi ve ruhu ile iletişim kurmak gerekir. Sevgi kişinin sözde bilgisayarının şifresini çözer ve sınırları ortadan kaldırır. Sadece karşıtlar arasındaki bağlantıda yeni bir şey üretebiliriz.

 

Söyleşinin tamamına aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.

http://www.kabala.info.tr/kutuphane/michael-laitman/dr-laitman-ile-yeni-hayat/yeni-hayat-1071-insan-beyinleri-arasindaki-baglanti-2-kisim/

Bir Onluda Milyarlarca İnsan

Soru: Bir onluda çalışmak tüm insanlığı etkileyebilir mi?

Cevap: Küçük bir onlu ile tüm insanlık arasında hiçbir fark yoktur. Onludaki eylemlerimizle daha yüksek bir gücü uyandırırsak, o zaman bu sayede tüm dünyayı etkileriz. Bu, bir onlunun bile kendi içinde gerçekliğin tüm parçalarını içerdiği integral sistemin özelliğidir.

Onluyu, daha yüksek ışıkla pompalarsak, o zaman genişler ve tüm insanlığın boyutu da artar. Her bir dostta bir milyar insan olduğunu hayal edin. Dünyada sekiz milyar insan var ve bunların hepsi, Yaradan’ın (Keter) ve Malkut’un noktası hariç, bu onlunun içindedir.

Bizler ilerledikçe, bu onlu içindeki tüm gerçekliği ifşa etmeye başlarız, tüm insanlık, tüm dünyalar, her şey onun içindedir, sadece içine daha derine nüfus etmek zorundasınız.

Son Nesil — Kadınların Zamanı

Birçok nesil boyunca, kadınlar gölgede kalmış durumdaydı. Fakat bizim zamanımızda, onlar uyanmaya ve öne çıkmaya başlıyorlar çünkü bizler, insanlığın gelişiminin son aşaması olan, tüm erkekler ve tüm kadınlar arasında birliğin getirilmesi ve daha sonra erkekler ve kadınların birlikte Yaradan’la birleşmesi gereken, son nesilde yaşıyoruz.

Kabalistler son neslin gelişi ile ilgili yazdılar ve onun bütün işaretlerini, küresel koronavirüs pandemisinin yanı sıra, yakın gelecekte gerçekleşecek diğer olayları değerlendirdiler.

21. yüzyıldaki ilerleme, bizleri birbirimizle birleşip manevi seviyeye yükselmekten başka yapacak bir şeyin olmadığı bir duruma getirdi. Ve burada, yeni bir insanlığın doğuşunda, kadınlar vazgeçilmez rollerini yerine getirmelidir.

Bir kadının koronavirüs sonrası yeni dünyadaki çalışması ile eskisi arasındaki fark nedir? Hala gerçekten anlamıyor ve hissetmiyoruz, ancak koronavirüsün bizi evlerimizin içinde, ailelerimizin içinde nasıl kilitlediğini, bizi eşlerimizle, çocuklarımızla, tüm sorunlarımızla nasıl yalnız bıraktığımızı görebiliyoruz.

Hayata tamamen farklı bir şekilde bakmaya başlıyoruz, çünkü gelecek belirsizliklerle kaplı. Ve şimdi bile, karantinanın hafifletilmesi ve görünüşte normal hayata dönülmesi ile ne olacağını bilmiyoruz ve yeni bir koronavirüs dalgasından korkuyoruz. Bunun dışında başka birçok tehlikeli virüslerin olması da mümkün.

Bizleri tek bir insanlık haline getirmek için, tüm bunların geldiğini anlamalıyız. Ve en önemlisi, kadınları dünyayı birleştirmek ve yönlendirmek için örgütlemektir. İnsanlar artık evde daha fazla zaman geçiriyorsa, bu, kadınların büyük bir güç aldığı anlamına gelir.

Birçoğu işini tamamen kaybedecek, diğerleri internet üzerinden evden çalışacak yani erkekler, çoğu zaman evde olacaklar. Ve eğer her şey evde yoğunlaşırsa, o zaman, elbette, kadın daha önemli, yüksek ve belirleyici bir konuma sahip olacaktır. Ev erkek tarafından değil, kadın tarafından idare edilir.

Ve böylece, akıllıca ve hassas bir şekilde hareket edersek, kadınlar erkekleri yavaş yavaş zaten gelmek zorunda olan ve yaklaşmakta olan dünyanın ıslahına çekebilirler. Hiçbir seçeneğimiz yok. Bunu erkeklerimize açıklamalı ve onları buna katılmaya ikna etmeliyiz.

Kadın, bir anne olarak, onları ıslaha doğru yönde yönlendirmek için, çocuklarına ve kocasına dikkat etmelidir. Ve o zaman, kesinlikle aile içinde barışı ve dünyadaki barışı sağlayabileceğiz, hem de Yaradan ile bağa yükseleceğiz.

Yani son nesil kadının zamanı olacaktır, eğer rolünü yerine getirebilirse. Eğer getiremezse, darbeler ve acılarla ıslaha doğru ilerlemek zorunda kalacağız.

Doğanın Her Seviyesinde Oynamak

Soru: Bu oyun hem dünyamızda hem de kişinin manevi çalışmasında toplumsal temelli bir prensip mi? Hangi hedefe doğru gittiğimi anlamalı mıyım, belirli prensipler almalı ve bu oyunda kullanmalıyım?

Cevap: Evet, aksi takdirde oyun oynamak mümkün değildir.

Bitkiler bile oyun prensibine sahiptir, sadece bizler bunu fark etmiyoruz. Hayvan dünyasında, küçük hayvanların birbirleriyle nasıl oynadıklarını açıkça görüyoruz, aksi takdirde gelişmezler. Ebeveynleri bunu anlar, onlara oynama fırsatı verir ve bu oyunu büyük bir sabırla ele alırlar.

Bize gelince, doğal olarak bir insanın oyun yoluyla geliştirilebileceğini biliyoruz. Başka yolu yoktur! Bu nedenle oyunun tüm unsurlarını kullanırız. Çocuklarımızın gelişebilmesi için kaç tane farklı oyuncak icat ettiğimize bir bakın.

Aynı şey Kabala için de geçerlidir. Kabala bizim için yepyeni bir dünya açar, bu dünyada kim olursa olsun,  insanın manevi olarak sıfırdan gelişmesi gerekir. Bu otuz ya da kırk yaşında, bilge ama kesinlikle maneviyatta gelişmemiş, hayatının en parlak evresinde bir bilim adamı da olabilir. Bu nedenle, bu kişiyi geliştirebilecek her türlü eylemi icat ediyoruz. Her şeyden önce, bunlar bir grup içinde gerçekleşen eylemlerdir.

Büyük Değişim Zamanı

Karantinaya alınan işletmelerin yarısı artık toparlanamayacak. Eğer iş kolu; insanların alışkın olduğu basit, geleneksel yiyeceklerle ilgiliyse, kesinlikle kalacaktır. Fakat fazla ve gereksiz olanların hepsi yok olacaktır.

Bütün bunlar uygulamada çok yakında belli olacak. İş sahipleri, işyerlerini açmak için geri döndüklerinde, toplumun şu anda neye ihtiyacı olduğu ve neye artık ihtiyaç duyulmadığı belli olacaktır.

Ve yarın daha azına, yarından sonraki gün daha da azına ihtiyacımız olacak çünkü virüs yok olmayacak ve kısıtlamalar sürecektir. Virüs mutasyona uğrayacak ve farklı şekillerde geri dönecek ve böylece bir çare olarak görünen bu virüs, bizi ıslah edecek ve doğru yönde yönlendirecektir. Yaradan’ın darbesinin iyileştirdiği söylenir.

Harika bir zamanda yaşıyoruz. Şimdi insanlığa, yeni bir form alması için yardımcı olacak kimse, böylece ruhunu inşa edecek, Yaradan’ın yardımcısı olacaktır.

Dünyayı değiştirmek, Yaradan için hiç sorun değildir. O, anında kapatabilir: şalter kapanacak ve bizler yok olacağız. Ölmeyeceğiz ama ortadan kaybolacağız – bir yaratılış vardı ve şimdi yok.  Sonuçta, yaratılışın tamamı üst ışığın bir sonucudur. Ancak yaratılış programı, rızamız ve arzumuzla ve kendi isteğimizle, Yaradan’ın amaçladığı, yaratılanların O’na benzer olmasını sağlamaktır. Üst ışık sadece bu yönde çalışır.

Değişim ihtiyacı, aşağıdan, insan aklından ve duygularından gelmelidir, böylece insan değişmeye ve tüm yaratılış üzerinde çalışmaya başlar. İnsan, egoizmini indirgemeyi ve başkaları uğruna ve yaratılışın genel gücü için harekete etmeyi istemelidir. İnsan buna gelmek zorundadır; bu, gelişme olarak adlandırılır. Yaradan bizi sınırlamak istemez. O bize öğretir, O bizi iyileştirir.

Islahın Metodu, Bölüm 7

Islah Neyi Gerektirir?

Soru: İhsan etme niteliğinde benzersiz olan nedir?

Cevap: Bizim dışımızda olan ihsan etme niteliğini, var olduğu anlamda anlayamayız. İçimizde, onu sadece alma niteliğinin üzerinde anlayabiliriz. Sadece bu şekilde birinin diğeriyle karşılaştırmasına dayanarak her şeye ulaşabiliriz. Nitekim, Yaradan içimizde tamamen negatif nitelikler yaratarak, bize negatif olanların üzerine çıkarak tamamen zıt, pozitif nitelikler kazanma fırsatı verir.

Soru: Eğer kişi, dostun ihtiyaçlarını karşılamayı, kendi ihtiyaçlarının üzerinde tutarsa, bu bir ihsan etme derecesi midir?

Cevap: Elbette! DOstların ihtiyaçlarını ne kadar çok karşılarsa, kişinin ihsan etme derecesi de o kadar büyük olur.

Soru: Neyle dostlarımızı tamamlayabiliriz?

Cevap: Bu önemli değildir. En önemlisi, düşüncelerinizin neyi amaçladığıdır, niyetinizdir: diğerlerini tamamlamak mı yoksa kendinizi tamamlamak mı? Ne düşünüyorsunuz, kalbiniz nerede? Bir dostunuzu memnun ederek Yaradan’a memnuniyet getirmek mi istiyorsunuz yoksa Yaradan ya da bir dostunuz radarınızda değilken kendinizi memnun etmek mi istiyorsunuz?

Soru: Islahın; bilinçli ya da bilinçsiz olarak sürekli hesaplamalar yapan normal bir kişi gibi, her andan haz almak yerine, kişinin, başkalarının ihtiyaçlarını kendi ihtiyaçlarının üzerine koyarak hesaplamalar yapması gerçeğinden oluştuğunu mu söylemeye çalışıyorsunuz?

Cevap: Evet

Yorum: Bu ütopiktir! Buna nasıl ulaşılacağı bile belirsizdir

Benim Yorumum: Grubumuz ve metodolojimiz bunun için var, bu konu üzerinde çalışmaya başlamak için.

Soru: Grup bir araçtır. Ya hedef? Yaradan’ın benden istediğinin bu mu olduğunu nasıl bilebilirim?

Cevap: Birincisi, Yaradan bizden sadece tek bir şey ister, O’nun gibi olmamızı. İkincisi, O’nun gibi olabilmemiz için, Yaradan bizi bu dünyaya koydu ve bizi gruba getirip şöyle dedi:  “Bunu alın. Metoda göre çalışmaya başlayın: dost sevgisinden Yaradan sevgisine. Sadece bu şekilde Benim gibi olabilirsiniz. ” Dost sevgisinin daha büyük olması ve Yaradan sevgisinden önce gelmesi gerektiğini unutmayın. Tüm kaynaklarda bununla ilgili yazar. Yaradan’a ulaşmak istiyorsak tam olarak böyle davranmalıyız.

Profesör COVID

                 Facebook Sayfamdan, Michael Laitman 15.06.2020

Sert, talepkar bir öğretmen gibi, koronavirüs bizi düşünme şeklimizi değiştirmeye zorluyor. Önceki yaşam tarzımıza geri dönmemize izin vermeyerek, maddesel ve doğrudan hazlara daha az ve başkalarıyla olumlu bağlardan kaynaklanan, kalıcı, sosyal konulara daha fazla odaklandığımız bir düşünce tarzı geliştirmeye zorluyor.

Virüsün, birbirimizle bağ kurmaya zorlaması için beklemek zorunda değiliz. Doğrusu, eğer beklersek şu an görünmez “öğretmenin” sert elinden çektiğimizden, daha fazla acı çekeceğiz. Bunun yerine, birbirimize bağlılığımızı, hayatımızın her alanında birbirimize bağımlı olduğumuzu ve toplumumuzu buna göre yapılandırdığımızı kabul etmemiz gerekir.

Yeni yaşam tarzı, yeni bir tür düşünce gerektirecektir. Örneğin, sağlıklı ve güçlü olduğumuzu hissediyorsak, rahatsız edici oldukları için maske takmama eğilimindeyiz. Ancak böyle yaparak, diğer insanlara virüs bulaştırabiliriz çünkü asemptomatik taşıyıcı olabiliriz. Yeni düşüncede, başkalarına virüs bulaşmaması için maske takacağız çünkü tam olarak taşıyıcı olup olmadığımızı bilmiyoruz.

Aynı şey gıda için de geçerli. Yakın gelecekte, gıda kıtlığının hepimizi etkileyeceği bir durum olabilir. Hepimiz mümkün olduğunca çok almaya ve sadece kendimizi düşünmeye çalışırsak, kaos ve şiddet yaratırız. Ama sadece ihtiyacımız olanı alırsak böylece başkaları da kendi ihtiyacı olanı alır, o zaman herkes için bol miktarda bulunur, sıcaklık ve güven duygusu da toplum içinde yayılır. Bu şekilde, virüs yavaş yavaş bizlere iyi bağların; önceki acımasız rekabet ve aşırı tüketimin olduğu hayatlarımızdan çok daha iyi hissettirdiğini ve çok daha ödüllendirici olduğunu öğretecek. Tek sorun bunu ne kadar çabuk öğreneceğimizdir.