Daily Archives: Haziran 2, 2020

Twitter’da Düşüncelerim / 2 Haziran 2020

Rabbi Akiva: “Dostunu kendin gibi sev” (Vayikra, 19:18) Tora’nın genel (klal) kuralıdır. “Genel” kuralı oluşturan parçaları belirtir. Başka bir deyişle, Tora’nın tüm 612 emri, “Dostunu sev” emrini oluşturan kuralların toplamıdır. Tora’nın tamamı bunu başarmak için verilir.

Hillel (Kadim bilge. Şabat Eseri 31: 1):”Tüm Tora, ‘Nefret ettiğini, başkalarına yapma.’dan gelir. Gerisi tamamen yorumdur!” Yani, tüm emirler “Dostunu kendin gibi sev” emrinin uygulamasını açıklamak için tasarlanmıştır. Çünkü bunda bir kişi Yaradan ile yapışmaya ulaşır.

Koronavirüs’ün ardından toplumun yeniden şekillendirilmesi başlayacaktır. Gereksiz meslekler kaybolacak. İnsanlar çalışmadan para kazanacak. Hizmet sektörü neredeyse tamamen yok olacak! Ekonomi için nüfusun sadece% 10’u gereklidir!

Virüse karşı ilaç etkileşimlerimize yardımcı olmaz-doğa bizden integral bir bağ talep edecek. Bizi aramızda iyi bağlar kurmaya zorlayacak. Ancak o zaman birbirimizle etkileşime girebilir, iş yapabilir, açgözlülükten ziyade iyi niyetimize dayanarak birbirimizden kâr elde edebiliriz

Doğa merhamet bilmez. Bu bir kanunlar sistemidir, bu yüzden bugün tepki göstermezsek ve doğanın taleplerine cevap vermezsek, bizi ıslahımız üzerinde çalışmaya zorlayacak daha güçlü güçler gelir ta ki toplumumuzdaki bağı, doğanın diğer tüm seviyeleriyle aynı bütünlük seviyesine yükseltene kadar.

Bunun için hazır mısın? Bunu gerçekten istiyor musun?

Rabbi Akiva, 2. Tapınağın büyük bilgesi, “Komşunu kendin gibi sev tüm Tora’nın genel kuralıdır” , özüdür. Tora insan sevgisini edinmek için verildi. Tora’yı almak için kişi onu almayı İSTEMELİ! Tora çalışmak, başkalarını nasıl seveceğini öğrenmek anlamına gelir.

Bu Tora’nın verilişidir.

Komşunu kendin gibi sev emri tüm emirleri kapsar yani bir kişinin; onu ihsan etmeye getirmesi ve erdemli hale gelmesi için ego-arzusunda yapması gereken tüm ıslahları içerir. Bu insan sevgisinin içinde, kişi Yaradan sevgisini kazanır.

Tora’nın verilmesi, İsrail ulusunun Mısır’dan çıkışından sonra gerçekleşti, yani ego niyetinden kaçtıktan ve Nihai Deniz’i geçtikten sonra, egodan ayrılmayı & Sina çölüne girişi belirterek , özgecil & egoistik arzuların arasında nefret (Sina) ifşa olduğu yerde.

“Sosyal Mesafe: Daha Derin Bir Bağ Seviyesi İçin Çağrı” (Medium)

Medium Dergisi “Sosyal Mesafe: Daha Derin Bir Bağlantı Seviyesi İçin Çağrı” adlı yeni makalemi yayınladı.

Çok eşsiz bir zamanın ortasındayız. İnsanlar sosyal hayvanlardır, ancak COVID-19 döneminde sağlıklı veya hasta olmak arasındaki fark, başkalarına fiziksel yakınlığımızla belirlenebilmektedir. Bu nedenle, uzmanlar tarafından virüsün dalgalanma etkisinden kaçınmak için sosyal mesafe teşvik edilmektedir. Ancak fiziksel düzeyde birbirimizden uzak durmak, ayrıca ilişkilerimizi yeniden şekillendirmemize ve geliştirmemize yardımcı olabilir.

Peki nasıl? Pandeminin ortaya çıkardığı nihai amaç olan, kalplerimizi birbirine yakınlaştırarak, böyle bir hedefe ulaşabiliriz.

Zorunlu olmayan evde kalış önerilerinden uygulamaya konulan karantinalara kadar, dünya çapında benzeri görülmemiş bir kilitlenme gözlenmektedir. Çıplak bir gözle, hayat bizi acımasızca her yöne fırlatıyor, bize yeni kurallar uyguluyor, hızlı değişimleri kavramak ve yeni gerçekliğe alışmak için çok az zaman bırakıyor gibi görünmektedir. Yani, insanlık virüsün yenilgisini sabırsızlıkla beklemektedir, küçük görünmez ama normal yaşamı bozan, insanoğlunun herhangi bir düşmanından daha güçlü olan virüsün üstesinden gelmeyi beklemektedir.

Ama yenmek zorunda olduğumuz başka bir gizli düşman daha var, bu da aramızda tehlikeli bir şekilde serbestçe hareket ediyor. COVID-19 sadece bir yan üründür, toplumumuzda olanların bir yansımasıdır. Kendi başına bir hastalık değildir. O, zil çalmaya ve bizi daha tehlikeli bir zararlı hakkında uyarmaya geldi: Dünyayı ele geçiren ve bizi yabancılaştıran ego. Ego ile başkalarının felaketi pahasına, kişisel çıkar niyetini kastetmekteyiz.

Ayrılmak, Yaklaşmak

İnsanlık Koronavirüs ile bir savaş içindedir, ancak en önemli mücadele insanlığın kendi içinde gerçekleşmektedir. Virüsün peşinden koşuyoruz ve söylediklerinin üzerine haberciyi vurarak intikam alıyoruz. Bırakın doktorlar iyileştirsin, bilim adamları araştırsın, uzmanlar rollerini yerine getirsin ve aşıyı bulsunlar. O zaman bile, yeni tutumumuz dışında, ne aşı ne de sosyal mesafe ve tamamen karantina belaya son vermeyecek.

Sadece virüsün bize ilettiklerini kabul etmemiz gerekir. Eğer bu anlaşılırsa, hepimiz kendimize dönebilir ve başarılı olabiliriz yani aramızda geliştirdiğimiz holiganizm; çatışmalar, nefret, sürtüşme ve entrikalar üzerinde. Bizim adımıza, birbirimize karşı tutumlarımızı değiştirmek, karşılıklı düşünce ve sorumluluk ilişkileri geliştirmek için yapılan her girişim harika bir zafer olarak değerlendirilecektir.

Aramızda İçsel Bir Köprü İnşa Etmek

Bu dönemde, küçük virüse değil, büyük resme bir göz atmamız akıllıca olur. Biz doğanın ayrılmaz bir parçasıyız. Bu nedenle, birbirimize ne kadar yakınlaşırsak, negatif güçleri pozitif olanlarla dengeleyerek, aramızdaki boşlukları doldurarak, bizi ayıran mesafelerin üstesinden gelip, bağın gücüyle ayrılığı yeneceğiz.

O zaman dünyanın bir savaş arenasından ziyade, daha ılımlı ve daha dost canlısı hale geldiğini hissedeceğiz. Bu tek seferde olmayacak. Yavaşça iyileşeceğiz. Nihayet tekrar sağlıklı olacak şekilde, güçlü hale gelene kadar gün be gün iyileşen bir hasta gibi.

Bağ kurmak bizim çaremiz, sosyal uyum bizim şifacımızdır. Bencil mücadeleler ve başkaları üzerinde kontrol sağlamak yerine, birbirimizle iyi geçinip karşılıklı sorumluluk ve işbirliği ilişkileri geliştirirsek, sadece Koronavirüs salgınının üstesinden gelmekle kalmayacak, aynı zamanda bizi ayıran duvarları da yıkacağız.

Sonra fark edeceğiz ki tek mesafe kalplerimiz arasındaki mesafedir.

Dünyada Neden Bu Kadar Acı Var?

Soru: İnsanlık neden bu kadar çok acı çekiyor? Kalpteki noktayı doğrudan etkilemiyorsa neden bu kadar acı çekmek gerekir? Acı ile kalpteki noktanın uyanışı arasındaki bağlantı nedir?

Cevap: Bunu anlamak için ruhun genel yapısı hakkında bilgi edinmeliyiz. Ruh tekdir ve hepimiz Adam Harişon’un günahı dediğimiz şeyin sonucu olan genel ruhun kırıldığı zamandan beri kırılmış parçacıklar olarak bunun içindeyiz. Ruhun içindeki egoda Aviut’un (kalınlık) beş seviyesi vardır ve buna ek olarak her türlü kombinasyonda farklı özelliklere ayrılır.

Bu nedenle, her bireyin neden bu ya da önceden belirlenmiş bir kadere sahip olduğunu söylemek çok zordur. Bu, ruhların reenkarnasyonuna bağlıdır. Sonuçta, birbirimize sonsuz bir şekilde bağlanır, birleşir, dağılır ve ayrılırız. Bu sistemin, karşılıklı olarak ne ölçüde işlediğini ve bağlandığımızda ve daha sonra farklı parçalara bölündüğümüzde ve şimdi yavaş yavaş bir araya gelmeye başladığımızda, başlangıçtaki durumumuzu ne kadar dikkate aldığını hayal etmek imkansızdır.

Nihai hedef, başlangıçta olduğu gibi aynı birlik seviyesine ulaşmaktır, ancak şimdi üst güce, ışığa, Yaradan’a  tamamen özdeş olduğumuz, tüm bağ kurma  çabalarımızı zaten içermektedir .

Ve gerçek şu ki her bir kişi böyle karmaşık bir kadere sahiptir, bizler bunu anlayamayız; bazı insanların neden daha fazla, diğerlerinin daha az acı çektiği net değildir. Bunun için çalışmamız ve tüm sistemi bilmemiz gerekir. O zaman herkes için herhangi bir taviz veya istisna olmadan, her şeyin ne kadar mükemmel olduğunu göreceksiniz.

Öte yandan, yaşamların tüm reenkarnasyonlarını görmezsiniz. Bu insanların nelere sahip olduklarını ve bu insanların sahip olacaklarını anlamazsınız. Neticede hiç kimse, birisinin bir şeye sahip olması ve bir başkasının başka bir şeye sahip olmasının daha iyi olduğunu söyleyemez. Hiç kimse bunu yapamaz, en büyük Kabalistler bile, henüz doğmamış olan Kabala bilgeliğinden en uzak olanlardan, nerede olduklarından ve nasıl bilinmediklerinden bahsetmez.

Hiç kimsenin herhangi bir adaletsizlikle ilgili üst yönetimi suçlayamayacağından emin olabilirim. Eğer ruh sistemini edinirseniz, bunun ne kadar bütüncül olduğunu ve her an bizi kesinlikle mükemmel bütün bir koşulun edinimine nasıl yönlendirdiğini göreceksiniz.