Daily Archives: Nisan 23, 2020

Twitter’da Düşüncelerim / 23 Nisan 2020

Yaratan, fiziksel bir görüntü değil, ihsan etme ve sevgi gücüdür. Aramızda yaşamalı. Buna kurtuluş (egodan), Mısır’dan çıkış denir. Birliğin gücü tüm sınırların üzerinde çalışır.. Dünyayı şeffaf, tek bir bütün olarak hissedeceğiz herkesin birbiriyle birleştiği ve Yaradan’ın içinde olduğu yerde.

Mısır’dan çıkış, egodan aramızdaki sevgiye çıkıştır. Asılsız nefretten çıkmak ve açık bir kalple birbirimize yüzümüzü dönmek istiyoruz. Bu genel sevgi olarak ifşa olur, Mısır’dan İsrail topraklarına çıkış – “Yaratan’a doğru” hedeflenen bir arzuya

Virüs ne kadar tutsak olduğumuzu, egoya batmış olduğumuzu, haz alma isteğinde köle benzeri bağımlılığımızı gösteriyor. Egomuzun tüm taleplerini yerine getirmeyi kabullendik ve bunun farkında değiliz. Egoizm arzularımız ve düşüncelerimize hükmeder, kölelik tam da bunu ifade eder.

Tüm gerçekliği ve içindeki Yaratan’ı hissedeceğiz.

Birlik gücü tüm ülkelerin ve sınırların üzerinde çalışır. Evler ve evrenin bölümleri arasında sınırsız, dünyayı saydam olarak hissedeceğiz. Her şey bir bütün olarak hissedilecek, her biri birbirine bağlı ve herkes onun içinde.

Eğer şimdi biz dünyayı değiştirmezsek, virüs bizi tekrar ziyaret eder mi? … Neyi değiştiriyoruz?

Karantinadan ayrılırken düşünün: sizinle birlikte apaçık dünyaya ne götürmek istersiniz? Karantinadan ayrıldığınızda girdiğiniz dünyayı nasıl hissetmek istersiniz? Belki başkaları da aynı şekilde hissediyordur ve siz dış dünyayı değiştirebiliyorsunuzdur?

“Koronavirüs Krizi Sonrası Toplum Nasıl Değişecek?” (Quora)

Eskiden olduğu gibi alışveriş merkezlerine hücum etmeyeceğimizi ve imalat-satın alma-kullanım zincirini geçmişte bırakacağımızı düşünüyorum.

Koştuğumuz tüketim yanlısı fare yarışından, sakinleşmek için bir süre geçirdikten sonra, bizler şu anda – Koronavirüs döneminin evde kalma koşullarındayken – başkaları pahasına kendimize fayda sağlamak için yola çıktığımız bir yaşam tarzının, bizimle doğa arasında büyük dengesizlik getirdiğini düşünmek için zamana sahibiz.

Şimdi, evlerimizde birbirimizden izole edilmişken, Koronavirüs öncesi hayatımızın bizi nasıl bir çıkmaza götürdüğünü ve şu anki uzun süreli sosyal uzaklaşma dönemimizin, nasıl bizlere hayatlarımızı yaşama şeklimizi gözden geçirmek için yeni bir alan sağladığını kabul eden, çok fazla bilgi etrafta paylaşılıyor.

Bu nedenle umarım, geçmiş rekabetçi-egoist yaklaşımımızın bize olanak verdiği memnuniyette ve haz almakta yetersiz kalmasının farkıdalığıyla birlikte, eğer doğa ile dengeye girersek gerçek mutluluğun geleceğini de öğreneceğiz. Yani, doğa ayrılmaz bir sistem olduğundan ve doğa bize küresel olarak ne kadar birbirine bağlı ve birbirine bağımlı olduğumuzu (mevcut koronavirüs kriziyle örneklendiği gibi) giderek daha fazla gösterdiğinden,  o halde doğanın farkındalığımızı geliştirdiği, birbirine bağlılık ve karşılıklı bağımlılık düzeylerine uyacak şekilde tutumlarımızı nasıl ayarlayacağımızı öğrenmek akıllıca olur.

Bizler o zaman, egoist yaklaşımımızı, yeni özgecil bir yaklaşım ile değiştirerek sömürü, istismar, depresyon, stres, yalnızlık, kaygı ve ihmal gibi giderek daha fazla olumsuz olgu olan bir dönemi, sorumluluk, destek, cesaretlendirme, mutluluk, barış, birleşme ve sevgiyi ifşa edeceğimiz onun zıttı olumlu forma, tersine çeviririz ve Koronavirüs döneminden çıkarız.

Eski ekonomimizin çoğunu üzerine inşa ettiğimiz aşırı plastik yığınları ile ne yapardık? Koronavirüs sonrası dünyada yükseltilmiş bir insan bilinci ile uyandığımızda, inşa ettiğimiz tüm binalara ve kulelere, tüm çarşılar ve alışveriş merkezlerine ne olurdu?

Onları müzeye çevirirdik. Tüm bu mağazaların etrafında dolaşıp, hayatlarımızı doldurduğumuz gereksiz ve önemsiz nesnelere bakarak, şöyle düşünürdük “Tüm bu çöpleri yapmanın, satın almanın, satmanın ve elden çıkarmanın bize her türlü keyfi getireceğini nasıl düşünebildik? Ne düşünüyorduk ki?”

Koronavirüs dönemi sonrası müzeler yeni yükseltilmiş bilinç durumumuzu göstermek için harekete geçerdi: ortak bir destek, düşünce ve cesaret atmosferi hissiyle, Koronavirüs öncesi materyalist kültürümüzü, soyu tükenmiş bir dönem olarak görürdük ve bu müzeler bizlere, böyle başarısız bir mutluluk girişimine geri dönmek istemeyeceğimizi hatırlatırdı. Kabalist Yehuda Aşlag’ın (Baal HaSulam)  “Panim Meirot uMasbirot Kitabına Giriş” adlı makalesinde yazdığı gibi: “İnsan servet kazanmak ya da bina inşa etmek için yaratılmadı. Dolayısıyla kişi, kendini sevgiye getirecek her şeyi aramalı. ”

Dağıtım, Kalpteki Noktanın Kilidini Açmanın Anahtarıdır

Soru: Kalpteki noktanın, çevremdeki insanlardan birisinde olup olmadığını nasıl saptayabilirim? İşaretleri nelerdir?

Cevap: Onun durumuna göre, yaşam arayışına göre.

Şahsen ben her zaman yanımda çalışmak, açıp okumak için bir kitap alırdım. Bana sorarlardı: “Ne okuyorsun?” diye.  Onlara gösterirdim. İnsanlar onu okumaya başlarlar ve eğer ilgi gösterirlerse onlara kitabı bırakırdım. Sonra bana onu geri vereceklerdi. Böylece, Kabala’yı bu şekilde yaymaya başladım. Bu 80’lerin başındaydı.

Bugün herkese bu bilimi dağıtmak ve anlatmak için muazzam araçlarınız var. Bu yüzden gayret edin. Bu çok yüce bir iştir çünkü muazzam bir ışık sizin aracılığınıza onlara nüfuz edecek ve eylemlerinizin sonucunu kesinlikle net bir şekilde hissedeceksiniz.