Monthly Archives: Mart 2020

2020 İsrail Kongresi’nden İzlenimler

Soru: Geçmiş kongre hakkındaki izlenimleriniz neler?

Cevap : Bu kongre çok uzun bir süre bizim tarafımızdan hissedilecek. Henüz değerlendiremiyoruz. İnsanlar, gruplar ve kıtalar arasında güçlü ve ciddi bir bağ oldu. Dahası, tüm dünyanın, yayılan bir virüs ve diğer problemlerden panik içinde olduğu bir zamanda oldu: “Bize ne olacak?”

Bence harika bir zaman. Özel bir çağda yaşıyoruz. İnsanlık tarihinde ilk kez, üst dünyanın yeni bir koşuluna, hissine, farkındalığına giriyoruz.

Mısır’dan çıktıklarında küçük bir grup insanda sadece bir kez ifşa oldu. Ancak, parçalanmadan, karışıklık ve benzeri şeylerden sonra dünyanın tüm uluslarında sıfırdan başlayarak şimdi olacak olan, elbette özel bir durumdur.

Bu konuda çok mutluyum. Ne kadar harika, özel ve şanslı olduğunuz hakkında hiçbir fikriniz yok. Sonuçta, milyarlarca insandan, binlerce insandan oluşan küçük bir grup seçildi. Bu inanılmaz.

Şimdi kongre sonrası dönem başlıyor. Üstesinden gelme zamanı ve gerçek çalışma zamanı. Bazı düşüşler ve inişler kaçınılmazdır. Aslında iniş, aldığını öğüttüğü, çiğnediği ve özümsediği zaman ruhun ve bedenin özel bir halidir.

Ve çok fazla izlenimler aldık. Onları bile sonuçlandıramadık. Onları, ne denir, ağzımız açık yakaladık. Şimdi, bu izlenimler azar azar belirli bir arşivde depolanmaya başlayarak, zihnimizde ve ruhumuzda yavaş yavaş birikiyor.

Özümsenen malzemeyi kullanarak zaten bir sonraki aşamaya tırmanıyoruz. Önceki tüm bilgilerimiz yükseliş almaktadır.

 

Manevi Bayramlar, Bölüm 5

Sukkot Bayramı ve Sembolleri

Kefaret Gününden (Yom Kippur) beş gün sonra Sukkot’un Bayramı gelir, bu da bir kişinin NRNHY’ın beş üst ışığını aldığı ve saran ışığın etkisi altında olduğu koşula geldiği anlamına gelir. Saran ışığı almak için, kişi kendi üzerine bir baraka, Sukkah inşa etme denilen bir eylemde bulunmalıdır. Bu, kişiden üst ışığı bloke ettiği için bir kısıtlamadır, çünkü kişi kendi arzusunu yerine getirmesi için almak istemez sadece kendi kendini ıslah etmek için almak ister. Kişi aynı çizgide devam eder: Yeni Yıl’dan Yom Kippur’a oradan Sukkot’a.

Böylece kişi “Schach”, “çatı” denilen perde (Masah) inşa eder ve bu çatıdan sadece küçük bir ışığın nüfuz edebileceğini sembolize eder. Kişi, yedi gün boyunca barakanın gölgesinde oturur; bu, parçalanmış ruhun yedi egoistik kısmının: Hesed, Gevura, Tifferet, Netzach, Hod, Yesod ve Malchut’un ıslahını temsil eder.

Ancak o zaman, kişi ıslah olduktan sonra, Sukkah’dan ayrılır ve sekizinci günde, Shemini Atzeret, Tora’nın Verilmesini kutlar, yani üst ışığı zaten ihsan etme tarzında almaya başlar.

Soru: Çatı, Schach veya perde atıktan mı yapılır?

Cevap: Evet, çeşitli ağaçların dalları ve çeşitli tahılların saplarından.

Soru: Atık bizim için önemsiz olan şeyleri sembolize eder ve onları önemli hale getirmek için toplarız. Bizim için tam olarak önemli olan nedir?

Cevap: Daha önce bizim için önemli olmadığını düşündüğümüz şeyleri, ihsan etmeyi, sevmeyi, diğer insanlara yakınlaşmayı, “komşunu kendiniz gibi sevmeyi” – geliştirmemiz gereken nitelikleri – ihmal ettik, şimdi tam tersine, başımızın üstüne yükseltiriz. Yani, bunları ne pahasına olursa olsun uygulamak isteriz.

Soru: Sukkot bayramı süresince, dört tür bitkinin özelliklerini kullanırız: söğüt, mersin, palmiye ve ağaç kavunu. Bunlar neyi sembolize ediyorlar?

Cevap: Onlar, ıslah ettiğimiz, birbirine bağladığımız ve sonrasında üst ışığı kendimize çekebildiğimiz, egoizmimizin dört safhasını temsil eder.

 

Işık — Akıllı Enerji

Soru: Işık nedir? Bir çeşit enerji mi?

Cevap: Işık, arzumuza giren ve tüm eksenlerdeki tüm parametrelerde memnuniyetle mutlak doyumu, bilgi, varoluş duygusu veren şeydir.

Işık, dünyada madde üzerindeki tüm eylemleri gerçekleştiren, tek akıllı enerjidir. Madde, alma arzusu, haz alma arzusudur. Işık ve arzudan başka bir şey yoktur. Işık arzu ile çalışır.

Bunlar nitelik olarak zıttır. Arzu, her şeyi kendisi için almak, özümsemek ve doldurulmak ister. Işık vermek, yayılmak ve doldurmak ister. Tüm evren, dünyamız ve diğer tüm dünyalar da dahil olmak üzere bu iki bileşene dayanarak oluşturulmuştur. Sadece mikro doz arzu ve ışıktan oluşur.

Soru: Bundan, herhangi bir arzunun arkasında bir ışık kıvılcımı olduğu sonucu mu ortaya çıkıyor?

Cevap: İstisnasız. Aksi halde arzu olmazdı.

 

Twitter’da Düşüncelerim / 17 Mart 2020

Virüs, AB üye ülkelerinin aldatıcı bağını gözler önüne serdi. Dahası, AB üye ülkeleri işbirliği içinde hareket etmek yerine sınırlarını kapatıyorlar. Virüs sahte ittifakı açığa çıkardı – egoist olduğundan sadece kısmi ve ekonomikti ancak ulusları yakınlaştırmadı!

Doğa, tüm unsurları birbirine bağlayan ve bunların herhangi birinin amir olmasına izin vermeyen fakat sadece diğer parçalarla karşılıklı bağlantıyı desteklemek için olan integral bir yasadır. Egoizmimizin içine oyuk açar açmaz, insanlardan, toplumdan ve doğadan direnç hissederiz.

Evrende, tüm evrene bir bağlantı alanı aracılığıyla bağlı olmayan küçük bir parçacık bile yoktur, onun her bir elementi tüm derecelerdedir. En belirleyici bağlantı insan derecesindedir, düşünce derecesi, yani ilişkiler her şeyi belirleyen ve yönetendir.

Gelişim, ancak doğanın bağlı olma şartı gözetildiğinde mümkündür. Kainat ve yeryüzü: cansız doğa, bitkiler, hayvanlar ve insanlar tek mekanizmanın parçasıdır ve birbirine bağlıdır. Sistemin tamamında, her bir parçanın diğerlerini tamamlamasını gerektiren yalnızca bir yasa vardır.

İnsan başkalarını kendi yararına kullanır – bu, doğanın integral sistemini yok eder. Ego-arzu doyurulmaz. İntegral, küresel doğa sistemi buna katılmaz ve bir insanın doğal sistemleri yok etmesine izin vermeyen antikorlar üretir.

Coronavirüs salgını küresel bir duruma ve devrime yol açtı. Bu mikroskobik virüs, kökteki güçlü ve sarsılmaz yapılarımızı yok ediyor! Ülkeler sınırları kapatıyor. Tüm dünya evde, kilitli kapılarla saklanıyor.

Size gönderdiğim hastalıklar değildir! Hastalık olarak gördüğünüz hatalarınızdır. Ancak, tüm safhalarınız Bana atfederseniz, bunların hastalık olmadığını, sizi bana yaklaştıran ıslahlae olduğunu keşfedeceksiniz! (Sanhedrin, 101.1) 03/16/20 dersine bakın.

Belki de insanlık, egoizmden ölüm karşısında, iyi bir bağ için kötü tarzını değiştirmeyi kabul eder …?!

Coronavirüs birkaç ay içinde biterse, dünya rutinine geri döner. Fakat eğer düşüş daha uzun sürerse, ülkeler hayatta kalmak için herhangi bir ego-hesaplamasını unutarak birleşmek zorunda kalacak.

 

 

Coronavirüs – Gizli Bir Lütuf Mu?

Coronavirüs’ten sonra hayat normale dönecek, ancak normallik bugün bildiğimiz normallik olmayacak. Tüketicilik istismarından yoksunluk belirtileri azaldıktan sonra insanlar yeni bir gerçeğe uyanacaklar. İnsanlığın COVID-19’un üstesinden gelmesi ne kadar uzun sürerse, Coronavirüs sonrası yaşamlarımız o kadar farklı olacak.

En iyi durum senaryoları bile virüse karşı bir aşının 2020’nin sonuna doğru halka açık olacağını öngörüyor. Kaç işletme bu kadar uzun süre zorunlu bir kapanışta hayatta kalacak? Bu aylar boyunca kaç tane eğlence ve dinlence mekanı kalabilir? Ve en önemlisi, onlarsız bizim hayatlarımız nasıl görünecek?

Bana göre, eğlence ve dinlencenin tamamen yok olması söz konusu değil, ancak çok daha az ve farklı şekillerde olacak. Hayal edebiliyor musunuz? Neredeyse her zaman umutsuzlukla sonuçlanan, bize sadece bir sonraki gerçekleşmeyecek vaati bulmamız için, bir sonraki vadedilen mutluluğu aratan sözümona zevklerin peşinde koşmaktan ibaret olmayan bir hayatı hayal edebiliyor musunuz? Sonsuz, nafile tatmin arayışı zorunlu nedenlerle durdurulduğunda bizi ne tatmin edecek?

Şu anda, COVID-19 salgınını çevreleyen cevaplardan daha fazla soru var. Bir aşının ne zaman bulunacağı gibi bariz olanların ötesinde, bu virüsün uyandırdığı çok derin sorular var. Örneğin bu bizim gezegeni kirletmemizi engelliyor. Uçuşları, taşımacılığı ve üretimi bu kadar radikal bir şekilde durdurarak, karbon izimizi büyük ölçüde azaltıyor, hava kalitesini iyileştiriyor,  doğal kaynakların tükenmesini en aza indiriyor ve genellikle Greta Thunberg gibi çevre tutkunları ve gezegenimize yaptığımız zarardan ötüyü içi sızlayan milyonlarca insan için insanlığa bir hayali gerçekleştirtiyor. Yani virüs o kadar da kötü mü?

Dediğim gibi, henüz bu soruları cevaplamak için çok erken; hala gazetelerin “gelişmekte olan bir hikaye” dediğindeyiz. Ancak toz çöktüğünde, havaya atılmadan öncekinden farklı bir resim göreceğimize şüphe yok.

Bazı Derin Düşünce Noktaları

Bugünlerde derinlemesine düşündüğüm bazı şeyler:

1 – Yalnız bırakılırsa, Doğa uyumlu ve dengelidir. Denge bozulduğunda, örneğin bir türün aşırı nüfusu olduğunda, Doğa ya bu türün yırtıcılarının sayısını artırarak ya da fazla hayvan sayısını başka bir şekilde ayıklayarak kendini dengelemek için bir yol bulur. Doğa bizi ayıklamaya çalışıyorsa, bence bunu neden yaptığını sormalıyız. Doğaya o kadar mı zararlı olduk da bazılarımızı atmak zorunda kalıyor?

2 – Virüs, doğanın insanlığı ayrıştırma yöntemiyse, bu eğer böyle kötü davranmasaydık virüsün olmayacağı anlamına mı gelir?

Sorabileceğimiz daha derin sorular bile var:

1 – Şimdiye kadar, Coronavirus bize oldukça “nazik” davrandı. Yaralı ve ölü sayısı nispeten düşük ve semptomlar çoğunlukla hafif.  Aynı zamanda, bir şekilde virüsün, birbirimizle tüm bağlarımızı çözmeyi başardığını görüyoruz; önceki yaşam tarzımızı sökerek bizi birbirimizden izole ediyor ama yine de bizi açlıktan ölmekle tehdit etmiyor. Bu bize ne ifade ediyor? Bu, doğanın bize sorunun bizim bağlarımızda yattığını söylemesinin yolu olabilir mi? Birbirimize daha anlayışlı olsaydık, daha düşünceli olsaydık, bu hastalığı nasıl etkilerdi? Belki de başlangıçta daha anlayışlı ve düşünceli olmamız gerektiğinden olmazdı ve artık çok geç kaldık, sadece fırtınadan sağ çıkmamız gerekecek ve bittiğinde farklı olmaya çalışacağız.  Ama o zaman, belki olurdu.

2 – Ayrıca, Doğa, daha önce de söylendiği gibi, dengededir. İnsanlar besbelli ki değiller. Doğaya, birbirimize patronluk taslıyor ve asla “Tepelerin Kralı” oynamayı bırakmıyoruz. Hiçbir yaratığın düşünmediğini düşünüyoruz – Doğa’dan üstün olduğumuzu, sadece yeterince sert ve uzun süre denersek onu yenebileceğimizi düşünüyoruz. Genel doğa ile insan doğası arasındaki bu uyuşmazlık salgının ardındaki neden olabilir mi?

Öyle ya da böyle, virüs, kendi tarzında gizli bir lütuftur.. Bu derin düşüncelere ihtiyacımız vardı ve bugün onları soran ya da soranlara sempati duyan birçok insan görüyorum ve bu beni iyimser yapıyor. Coronavirüs’e bir aşı bulacağız, ancak beni en çok rahatsız eden soru, yüzyıllardır bizi rahatsız eden hastalığa, bencil insan doğamıza aşı bulup bulamayacağımız.

 

 

Neden Coronavirüs Tarihteki Diğer Pandemilerden Farklı?

İnsanlık ilk kez korkutucu bir salgınla karşılaşmıyor, ancak COVID-19 veya Coronavirüs şüphesiz türünün tek örneği. Geçmişte başka hiçbir sağlık krizi, tsunami gibi tüm dünyayı yıkamamıştı, temelde gezegenin etkilenmemiş hiç bir köşesini bırakmayarak.

Bunun nedeni, dünyanın daha önce hiç şimdiki kadar birbirine bağlı ve bağımlı olmamasıdır. Doğada böylesine kapalı ve dolaşık bir sistem bize ya ayrı ayrı yenik düşeceğimizi ya da birlikte gelişeceğimizi öğretiyor. Coronavirüs krizinin bize gösterdiği güçlü ders işte bu.

Kara Ölüm, SARS ve şimdiye kadarki en ölümcül salgın olan, 1918’de dünya çapında yaklaşık 50 milyon insanı öldüren İspanyol gribi, insanlığı derinden etkileyen yaygın hastalık salgınlarıydı. Ancak daha önce hiç bu kadar geniş ve küresel, herkesi bir araya getiren, hayatlarımızı bir göz açıp kapayıncaya kadar altüst eden coronavirüs gibi bir darbe olmamıştı.

Dünyayı hemen süpüren seyahat yasakları, kaçabildiğimiz sürece neresi olduğu farketmeyen dünya turu saplantımızı durdurdu.

Krizden bu yana paraya bakış açımız da hayattaki önceliklerimizi yeniden değerlendirmemizi sağlayarak değişti. Sonsuz tüketimciliğimiz ve boş zamanlar için kompülsif arayışımız aniden durakladı ve büyük olasılıkla şükür ki asla öncekine dönmeyecek. Daha basit, yerleşik ve bilgili yeni bir yaşam tarzına adapte olmamız gerekecek.

Doğamıza Karşı Savaş

Salgınlara ek olarak savaşlar da nesilden nesile gezegenin çeşitli yerlerinde arkalarında yıkım bıraktı. Daha önceleri dünya çekişmeleriyle savaşmak için kamplara bölündü: Almanlar ve Almanya karşıtı olanlar, Ruslar ve Amerikalılar, Çinli ve Batılılar, İranlılar ve İsrailliler.

Şimdi tüm dünya tek bir köy haline geldi ve Coronavirüs bunu ispatladı. Önceki krizlerle karşılaştırıldığında, bu kriz toplumda herhangi bir özgeçmiş, köken, inanç veya statü ayrımı yapmadan tüm insanlığı etkilemektedir. Basit insanlar, hükümet yetkilileri, dünya liderlerinin eşleri ve ünlüler – hiç kimse hastalığın bulaşmasına karşı bağışık değil.

Durum tüm dünyaya insanların doğa karşısında ne kadar zayıf ve savunmasız olduklarını gösteriyor. Bu alçak gönüllükte bir derstir,  daha önce gerçekliğin kendi kullanımımız için parmaklarımızın ucunda olduğunu ve başkalarını düşünmeden çevremizde ne var ne yoksa her şeyi sömürme hakkımız olduğunu hissettiğimiz halde.

Doğada hiçbir şey tesadüfen gerçekleşmez. Mevcut durum insanlığa yeni bir yön ve bakış açısı sunuyor, çünkü sorun geçmişte olduğu gibi herhangi bir ülkeyi, bölgeyi veya lideri hedeflemiyor. Bu sefer hepimiz aynı teknede tehlikeli sularda dolaşıyoruz ve savaşacak tek düşmanın; dünyanın dengesizliğinin kaynağı, egoist, bencil doğamız olduğunu bilmemiz gerekiyor.

Virüsler ve ekosistemin diğer problemleri, insanların umursamaz ve istismarcı davranışlarla doğa sistemine verdiği hasarın doğrudan sonucudur, hem sisteme hem de başkalarına. Gerçekte hepsi, birbirine bağlı dişli çarkların muazzam bir ağı olarak işlev gören aynı dünyanın ayrılmaz parçalarıdır.

Hayatta keyif ve haz alma üzerinde yasak yoktur. Haz alma arzumuz doğamızın kumaşıdır ve onun yerine getirilmesi tam olarak yaratılışın amacıdır: iyi şeyler yapmak ve yarattıklarına memnuniyet getirmek. Soru şudur: Hangi amaçla keyif alıyoruz ve daha da önemlisi, ne veya kim pahasına?

Bu nedenle, pandemi acı verici ve sinir bozucu gibi görünebilir ama ilk temel dersi öğrenirsek, Coronavirüs insanlığın hastalıkları için gerçekten bir tedavi olabilir:  Tek ölüm meleği insan egosu ve biz onun üzerine yükselinceye kadar asla iyi bir hayattan zevk almayacağız. Yolları değiştirmemiz ve birbirimizle bağ kurmamız için bize bir uyanış verildi, böylece uyumlu ilişkilerimiz sayesinde ifşa olan doğanın pozitif gücünü serbest bırakabiliriz. Bu dünyayı değiştiren ifşa, minnettarlığın bir sebebidir.

Dünya — Gerçeklik Mi, İllüzyon Mu? Bölüm 14

Mutlak Islahın Ötesinde

Soru: Bir ruh 600.000 parçaya ayrıldı. Her biri farklı şekilde parçalandı. Her birinin deneyimi büyük bir rol oynamaktadır ve çok önemlidir. Ortak ruha geri dönecek ve sonra her şeyi Yaradan gibi algılayacak mıyız?

Cevap: Birlikte ortak ruha döndüğümüzde, bizimle ilişkili olarak Yaradan’ı edinebilecek miyiz? Evet, ama dünyamızın herhangi bir eyleminde olduğu gibi,  biz etkiyi kavrarız, örneğin elektriğin etkisi, manyetizmanın, yerçekiminin vb.

Kabala’da, farklı yerlerde, yaratılanın kendisinden kopup, Yaradan’a dahil olduğunda ve O’nun sonuçlarını, O’nun etkisini değil, O’nu edinmeye başladığında, başka bir derece olduğu ima edilir. Ancak, böyle bir yükseliş hayal edemiyorum. Bu, mutlak ıslahın sınırlarının ötesindedir. Bunun da var olması mümkündür.

Gerçek şu ki, gelişimimizin bu aşamalarında kesinlikle değişiyoruz. Algı sistemimiz, mantık, her şey değişiyor. Artık üç boyutlu alanda yaşamıyoruz: iyi-kötü, alma-ihsan etme. Tamamen farklı boyutlarda var olmaya başlıyoruz. Bu nedenle, Yaradan’ın edinimi sırasında neler olduğunu söylemek bir muammadır. Şimdiye kadar, bu bir muammadır.

 

Twitter’da Düşüncelerim / 15 Mart 2020

İnsanlık yaşamın her alanında birbirine bağımlıdır. Ancak, insan ilişkileri gelişmemektedir. Karşılıklı bağımlılığımıza gittikçe ters düşüyoruz. Birbirimizi sömürmek için bağlanıyoruz. Bu kötü bağlar dayanılmaz hale geldiğinde doğa onları parçalara ayırır.

Sadece tek bir yol vardır – insanlığın integral doğaya benzerliği!

Son olarak: Dedikodu ekonomisinin iptali, finansal forumlar, amaçsız eğlence, neo-liberalist ekonominin ölümü ve sahte küreselleşme. Sadece bir felaket aklımızı başımıza getirebilir. Aksi takdirde aklın sesini duymayız.

#Coronavirüs dönemi için öneriler: 10 kişiye kadar kalıcı gruplarınızla sanal iletişim kurun. Bu miktarda yapmak zorsa, 5 kişilik gruplar halinde yapın. Dersler sırasında ve diğer zamanlarda – günde 5 defaya kadar. Pesah kitapçık materyallerini gözden geçirmenizi tavsiye ederim.

 

Twitter’da Düşüncelerim / 14 Mart 2020

Üst kuvvet, yaratılışın tüm parçalarını birbirine bağlar. Kırılmanın meydana geldiği insan derecesini ıslah etmeliyiz, onu egoist vizyonumuzla çarpıtmak yerine, gerçek haliyle görmek için birliğe geri getirmeliyiz. Kendimizi ıslah ederek, realiteyi ıslah ederiz.

Herkes kendini iyi hissettiğinde kişi de hasta olmayı bırakacak.

Nazik bir bakışın, bizi coronavirüsten iyileştirdiğini görebilseydik, yeryüzündeki herkes anında erdemli olurdu. Fakat bir kişinin bencil kar yerine, kendinden ziyade herkes hakkındaki düşüncelere karşı, ihsan etmeye doğru farkındalığa ve özleme sahip olması gerekir.

Coronavirüz salgını, bir bir ortaya çıkarılacak bir dizi darbenin ilkidir. Birbirimize kötü davranarak virüs için yer açarız. Virüs, kurmamız gerektiği karşılıklı garantinin eksik olduğu yerde ortaya çıkıyor.

Manevi Bayramlar, Bölüm 4

Yom Kippur Yasakları

Soru: Yom Kippur’da (Kefaret Günü) hangi sınırlamalar (kısıtlamalar) uygulanmaktadır?

Cevap:  Yom Kippur’da kişi “son verir”, egoizmini kullanmak istemez. Anlaşılan o ki, kişi ruhunu oluşturan beş egoist seviyenin tümüne son vermiştir. Kişi onlara son verir ve kullanmaz.

Bu nedenle Yom Kippur’da içmeyiz, yemeyiz,  deriden yapılmış giysi ve ayakkabı giymeyiz, aromatik maddeler sürmeyiz, saçımızı kesmez veya taramayız.

Soru:  Kabalistler  bu simgeleri nereden aldı? Örneğin, deri kıyafet ve ayakkabı giymenin yasaklanması neyi simgeliyor?

Cevap: Geçmişte, tüm kıyafetler neredeyse tamamen deri veya yünden yapılırdı. Kabalistler maneviyatı ifşa ettiklerinde, sadece küçük manevi koşullarını yani Nefeş, Ruah ve Neşema denilen araçları kullanabildiklerini görürler.

Cildi ve yünü simgeleyen Haya ve Yehida dereceleri kullanılamaz. Bu nedenle böyle bir gelenek vardır. Özellikle ayakkabılar için geçerlidir çünkü ayakkabılar manevi bedenimizin son ve en düşük seviyesi olarak kabul edilir.

Başka bir deyişle, Kabalist, ediniminden itibaren, kök ve dal arasındaki bağlantının benzerliklerini görür, “deri/cilt” olarak adlandırılan belirli bir arzu türünün, Yaradan ile bu dünyada kullanamayacağı bir iletişim türü olduğunu anlar.

Soru: Bayramlarımızın tüm gelenekleri bu şekilde mi ortaya çıktı?

Cevap: Evet. Manevi dünyada keşfettiğimiz her şeyi, dünyamızın simgelerinde uygulamaya çalışıyoruz.

Soru: Hep düşünmüşümdür, yediğim şey ya da giydiğim ayakkabı Yaradan için ne fark eder ki?

Cevap: Fark yok. Bu nedenle, emirlerin sadece kişiyi ıslah etmek için verildiği ve Yaradan’ın elleriniz ve bacaklarınızla, fiziksel olarak yaptığınız şeylere kesinlikle kayıtsız olduğu söylenir.

Kabalistler, bizim için en önemli şeyin egoizmimizin ıslahı olduğunu söyler. Yaratılan şey budur ve ıslah etmemiz gereken şey de budur.