Monthly Archives: Mart 2020

Nefret Olmadan Sevgi Mümkün Müdür?

Soru: Eminim ki dünyadaki öğrencilerinizin yüz binlercesi sizin için nefretten arınmış bir sevgi hissediyor.

Öğrencilerin öğretmenlerine karşı olan sevgisi kurallara aykırı bir durum mudur? Böyle bir format, öğrencilerin öğretmenleri nefretsiz sevdikleri Sufizm’de bulunmaktadır.

Cevap: Nefret olmadan sevgi mümkün değildir. Eğer sizler sadece sevgiyi hissederseniz, bunun anlamı sizler henüz bu sevginin içinde ortaya çıkmamış olan nefretin olduğunu fark etmemişsinizdir. Her duygu birlikte olmalıdır.

Nasıl ki, doğada negatif moleküller olmadan pozitif moleküller olmazsa; her zaman birbirlerinin zıttı moleküllerin olması gerekir ve bu doğrultuda bağlanırlar. Bu bizimle ilgili de aynıdır. Nefret sevginin yanı sıra ifşa olmalıdır. Bizler sevgiyi, nefretin üzerine inşa ederiz.

Dahası, bizler bu nefrete karşı korkusuz olmalıyız çünkü bu bizlerin tekrar eden uzaklığımızın ve yakınlığımızın göstergesi haline gelecektir. Bu yüzden bizler birbirimizle güçlü bir yakınlık içinde olacağız.

Yorum: Ama öğretmene karşı nefret olabileceğini düşünmek bile bir saygısızlıktır.

Benim Yanıtım: Sizi temin ederim ki bu mevcuttur. Bu ne zaman ortaya çıkacak biliyor musunuz? Sizler ilerledikçe, çok geçmeden öğretmenden talepleriniz olduğunu, ona katılmadığınızı, ihtiyacınız olduğunu düşündüğünüz şeyi almak için onu tam anlamıyla sarsmaya hazır olduğunuzu ve vermediğini hissedeceksiniz. Bu olacaktır.

Sevgi ve Nefret—Ayrılamaz İkili

Soru: Eğer sevgi ve nefret birbirlerine bağlı ise bizler, nefret olmadan sevgiyi son ıslahta nasıl algılayacağız?

Cevap: Son ıslahta, birbirinin tamamen zıttı olumsuz ve olumlu güçler mevcuttur ve bu nedenle birbirlerinin varlığını tanımlarlar. Karanlık olmadan ışık, nefret olmadan sevgi olamaz. Eğer bizler yükselirsek, hem nefret hem de sevgi bizim içimizde önemli ölçüde artacaktır. Bu irdelenmelidir.

Soru: ‘’Mutlak sevgi’’ gibi bir kavram var mıdır?

Cevap: Mutlak sevgi, mutlak nefretin üstünde mevcuttur.

Bu, sizler bütün olumsuz nitelikleri ortadan kaldırmak istediğinizde sadece olumlu olanların kalacağının varsayıldığı bizim dünyamıza benzemez. Bu koşulda, olumlu nitelikler de aynı şekilde yok olacaktır çünkü biri olmadan diğeri olamaz, eksiler olmadan artıların olamayacağı gibi veya proton olmadan elektronun olmayacağı gibi. Aynı anda, ya iki hareketli sistemin ya da zıt niteliklerin veya cisimlerin olduğu bir sistemin olması gerekir.

Yeni Bir Dünyanın Doğumu

Koronavirüs Krizinden Sonra Bekleyebileceğimiz Yeni Pozitif Realite

Belirsizlik, korku ve kaygı, şimdi koronavirüs pandemisi ile tecrübe ettiğimiz gibi, insanlar ani ve zorlayıcı bir değişiklik ile karşı karşıya kaldıklarında, büyük salgının temsilcileridir, ancak salgın aslında derin bir olumlu değişimin başlangıcıdır. İbranice’deki mashber (kriz) kelimesi “doğum yeri” anlamına gelir. Bu arıza aslında yeni bir şeyin başlangıcına işaret ediyor.

Benzer şekilde Hipokrat’ın çalışmalarında “kriz” terimi bir hastalığın sonuna atfedilirdi. Yeni bir başlangıcı deneyimlemek için, doğum sancılarında olduğu gibi acı verici ve dramatik olabilecek bir geçiş sürecinin üstesinden gelmemiz gerekiyor. Dünya, insanın doğaya karşı tutumuna artık dayanamayacağı için COVID-19 tarafından insan toplumunun olası her alanında ortaya konan güçlü daralmalar ile başa çıkıyor.

Yaratılışın Amacı

Yaratılışın planı, insanlığı yeni bir varoluş seviyesine yükseltmektir. Böylece, şu anda insanlığı etkileyen darbeler aslında kendisini korumak ve iyileştirmek için doğadan gelen muazzam güçlerdir, bize neyi yanlış yaptığımızı gösterir: başkalarının zararına sadece kendimizi önemsemek- yanlış yönlendirilmiş bir insan egosu. Doğanın mesajını, onu yanlış kullanıp ve sabote etmek yerine, hepimizin ait olduğu ekosistemin ayrılmaz bir parçası olmaya çalışarak anlayacağız.

Şimdi dayanılmaz bir durum olarak algıladığımız şey aslında, sadece ekolojik olarak değil, aynı zamanda finansal olarak da uzun süredir biriktirdiğimiz çok sayıda krizin birden fazla düzeyde toplanması ve yoğunlaşmasıdır; çiftler, aileler ve insanlar arasında; hayatımızın her alanında. Salgın tesadüfen gelmedi, bir amaca hizmet ediyor: doğaya zarar veren kopuk ve dengesiz ilişkilerimizi tedavi etmek.

Önceliklerimizi Yeniden Düşünmek

Dünyamızı 12 saat çalışıp, bir ileri bir geri işe gidip gelerek modern dünyanın kölesi haline gelecek şekilde inşa ettik. Çocuklar ebeveynleriyle neredeyse hiç zaman geçirmiyorlar. Hükümetler para bastı, borç yarattı ve toplum gereksiz ürün yığınları yarattı. Virüsün ortaya çıkması bizi bu dünyada sahip olduklarımızı incelemeye ve şu soruya kafa yormaya zorladı: Ne için yaşıyoruz? Para kazanmak için mi? Yoksa çocuk sahibi olmak ve ölmek için mi? Cevapları bulmak için bir değerlendirme sürecinden geçmek durumundayız.

Yeni bir realiteye geçişin hafif ve kolay olacağını düşünmek saflık olurdu, fakat geçiş mutlaka olmalı. Küresel ekonomi çökmeye mahkum olabilirken binlerce hayat kaybediliyor. Bu nedenle, bu koşullarda ufukta ışığı öngörmek zor. Zaten binlerce yıl önce, Kabala Bilgeliği, bu zamana özel bir zaman, egoist gelişimimizi aştıktan sonra önemli değişikliklerin ifşa olacağı bir dönem olarak değindi, sonunda bizi olağan üstü bir yenilemeye götüren bir zaman. Kabalist Yehuda Aşlag’ın (Baal HaSulam) yazdığı gibi: “Akıl nelerden geçtiğini görür ve gelecekteki tutumunu ıslah eder.” (Son Nesil Yazıları)

Mevcut krizin sonucu ne olacak? Benim umudum, hayatta gerçekten neyin önemli olduğunu daha net görebileceğimiz şekilde daha bilge olmamız. Ayrıca umuyorum ki, günün sonunda bunun herkes için olumsuz sonuçları olacağının farkındalığı nedeniyle, içinde başkalarını kişisel kazanç elde etmek için istismar etmekten ve çevreye zarar vermekten tatmin olmayacağımız, yeni ve daha dengeli bir dünya düzenleyeceğiz. Bu olumlu dönüşüm, bu yeni gerçekliğe kademeli bir adaptasyon süreci gerektirecek ve her birimizden, tamamen birbirine bağlı bir toplumun inşasına aktif olarak katılmamızı talep edecektir. Nasıl? Her şeyin birbirine bağlı olduğu doğanın niteliklerini inceleyerek ve kopyalayarak, tüm parçaların tüm sistemin refahı için gerekli besinleri ve bilgileri değiştirdiği dengeleşimlerde ve karşılıklı ilişkilerde var olarak.

Kriz, tek bir sistemin, tek bir mekanizmanın parçaları olarak hissetmeye başladığımız o farkındalık seviyesini edinmemize yardımcı oluyor. İçinde var olduğumuz dairesel yapı dahilinde, ancak birlikte yeni bir realite, daha yüksek, pozitif bir insanlık derecesi doğurabiliriz.

“Koronavirüs ve Hayatın Değeri” (Thrive Global)

Kendimizi vicdanlı, ahlaki insanlar olarak düşünmeyi seviyoruz. Ancak COVID-19 veya Koronavirüs Hastalığı, gerçek doğamızı ortaya çıkarıyor: Bencil özümüzü.

2019, Latin Amerika’daki Dang humması için rekor bir yıl oldu. Yaklaşık 3 milyon insan enfekte oldu ve 1.500 kişi öldü. Hastalık her yıl daha fazla can alıyor, ancak Latin Amerika dışında hiç kimse bunu bilmiyor. Neden? Çünkü o Latin Amerika ve Batı’nın gözünde, Latin Amerikalıların hayatı Batı Avrupalıların veya Kuzey Amerikalıların hayatlarından daha az değerlidir. Eğer bizler Latin Amerika’ya, Batı Dünyasında kendimize değer verdiğimiz şekilde değer verseydik, medya buna yeterince yer verirdi.

Aynı şekilde Koronavirüs, Çin toprakları içinde kaldığı süre zarfında çok az ilgi uyandırdı. Virüs Çin’de 100.000 insanı hatta bir milyon insanı öldürseydi, ancak diğer ülkelere geçmeseydi, gerçekten endişelenir miydik? Koltuklarımızda rahatsız bir şekilde oturmamız için ne gerekir? Cevap bir sayı değildir, hastalığa yakalananların kimliğidir.

Kendimizi vicdanlı, ahlaki insanlar olarak düşünmeyi seviyoruz. Ancak COVID-19 veya Coronavirus Hastalığı, gerçek doğamızı ortaya çıkarıyor: Bencil özümüzü. Bu nedenle dünya, koronavirüs hakkında sadece dünyanın geri kalanına yayıldığı zaman paniklemeye başladı; bu hayatımızın üzücü gerçeğidir.

Virüsten İki Ders:

Şimdiye kadar, koronavirüs bize çok önemli iki ders verdi:

Hepimiz doğanın gözünde eşitiz. Zengin ya da fakir, efendi ya da hizmetçi olsanız da, küçük mikrop daha az umursayamazdı; sizleri aynı şekilde vuracaktır.

Hepimiz karşılıklı olarak bağlıyız. Mikropu bir kişiden diğerine geçiriyoruz ve bir kişinin sorumsuz davranışları, istemeden de olsa, diğer insanların hayatlarına ve diğer birçok kişinin acısına ve ıstırabına neden olabilir.

Virüsün bize öğretmeyeceği şey, bu olumsuz bağımlılığın nasıl pozitif hale getirileceğidir. Bunu, yeni bir yaşam paradigması inşa etme çabalarımızla, kendi başımıza öğrenmemiz gerekecek. Çabalarımızı, hayatı sadece kendimizden ziyade herkes için iyileştirmeye odaklarsak ve çoğu zaman başkalarının adına olursa, çevremizi, sosyal ve ekolojik olarak dönüştüreceğiz.

Pandemi, kendimiz için yeni bir bakış açısı geliştirmemiz, başarıyı başkalarına karşı bir zafer olarak değil, bir bütün olarak toplumun güçlendirilmesi olarak hayal etmemiz için bir fırsattır. Doğru, bu düşünce doğamıza aykırıdır ama doğanın kendisi bugünlerde bizim doğamıza karşı çıkmaktadır, bu yüzden geniş bir perspektiften bakmaya başlasak iyi olur. Düşünme biçimimizi değiştirmezsek, realite bizi buna zorlayacaktır ve çok daha acı verici şekilde.

Koronavirüs hastalığı, sosyal ve ekolojik düzeylerde karşılıklı olarak sorumluluk almaya istekli olana kadar, insanlığın başına gelecek bir çile akışının başlangıcıdır. Virüsün birbirimize karşılıklı önem vermemiz için bir test olduğunu anlamak çok fazla zaman almaz. Çin’in salgının başlangıcında nasıl davrandığına bakın, virüsün büyük bir sorun olmadığını iddia ederek ve yayılma aşamasında herkesi karantinaya alarak virüsün yayılmasını nasıl yavaşlattığını görün. Ve bu işe yaradı. İtalya’nın tehlikeyi ilk başta nasıl kaçırdığını ve felaket sonuçlarına bakın.

Şimdi zorunlu olarak karşılıklı sorumluluğu bir sonraki seviyeye taşımalı ve meyvelerini toplamaya başlamalıyız. Toplumu virüsten iyileştirmekten çok daha fazlasını yapabiliriz. Virüsten çok önce toplumlarımızı rahatsız eden yabancılaşma, yalnızlık ve depresyondan iyileştirebiliriz. Tek gereken birbirimizden sorumlu olduğumuzu kabul etme isteğimizdir.

Farklılığa Değer Verin

Karşılıklı sorumluluğu kabul edersek, birbirimizin farklılıklarına değer vermeyi öğreneceğiz. Benzersiz karakterlerimiz artık bizi ayırmayacak; onlar bizi birbirine bağlayacak ve her birimize topluma katkıda bulunmak için, başka kimsenin veremeyeceği benzersiz yollar sunacaklar.

Irk veya cinsiyet eşitliği sorularının soyu tükenecektir çünkü her insan paha biçilmez olacaktır. Hiç kimsenin sahip olmadığı eşsiz niteliklere sahip olan ve bu nitelikleri tüm topluma fayda sağlamak için kullanmaya hazır ve istekli olan bir kişiyi nasıl değerlendirebilirsiniz ki? Bu kişinin Latin Amerika, Çin veya Almanya’dan gelmesi önemli midir? Bu kişinin iyi eğitimli olup olmaması, zengin veya fakir, siyah, beyaz veya sarı olması önemli midir? Hiçbiri önemli değildir. Önemli olan tek şey, o kişinin hepimize verecek paha biçilemez bir armağanı olmasıdır. Bu, karşılıklı sorumluluk içinde yaşayan insanların gerçeğidir.

Daha Geniş Çevrelerin Sorumluluğunu Üstlenmek

Tüm evren tek bir noktadan gelir. Bu nedenle, ihsanın üst gücü, Yaradan, yaratılan varlıkların bağının içinde ifşa olur. Yaradan, tüm yaratılışın merkezi noktasıdır. Kabala Bilgeliği, insanın elde ettiği üst gücün tüm edinimlerinden ortaya çıkmıştır. Kabalistlerin tavsiyelerine uyarsak, aynı ifşalara ulaşabiliriz. Kabala, Yaradan’ın ifşasıyla ilgilenen gerçek, pratik bir bilgeliktir.

Bizler sadece Yaradan’dan aldığımız şeyi görebiliriz ve bu tüm bilgeliğimizin temelidir. Yaradan’ı ifşa etmemizi engelleyen şeyi şu şekilde keşfederiz: bizi sınırlayan egoizmimizi, haz alma arzusunu. İlk başta, egoizmde herhangi bir engel hissetmeyiz. Ancak, bize etki eden üst kuvveti fark etmeye ve hissetmeye çalıştığımızda ve engeli, O’nu kalbimiz ve zihnimizle algılayamadığımızı hissettiğimizde,  o zaman sebebin Yaradan’ı ifşa etmeye direnen egoist güçte olduğunu anlarız.

Ancak ıslahtan sonra, egoizmin gücü kötülükten, zararlı olmaktan ve gizlenmeden tam tersine, ifşanın gücüne dönüşür ve bizim yardımcımız haline gelir. Bu egoizmi kısıtlayarak, bir perdeyle örterek ve yansıyan ışığı yükselterek, Yaradan’ı bu ışık altında ifşa edebiliriz: ihsan etme, sevgi ve bağın niteliğini – doğamız gereği sahip olmadığımız tüm özellikler.

Bu nedenle, gizlenme gücü ifşanın gücü haline gelir, reddetme gücü bağın gücü haline gelir ve kendimizi Yaradan’ın önünde dururken buluruz. Aynı zamanda, aldığımız tüm ıslahlardan sonra O’na benzer hale geldiğimizi anlarız. Yaradan’la olan bağımız bu şekilde ortaya çıkar. Yavaş yavaş mükemmellik derecelerine ulaştıkça, Yaradan’ı bilmeye geliriz ve bununla uyumlu olarak, tüm ışığın, tüm ortak ruhun her birimizin içinde parladığını hissederiz.

Bu nedenle, reddetmenin gücü gereklidir; sonuçta, bunun nedeni tüm ifşanın daha sonra gerçekleşmesidir.

Düşmekten korkarsam, bağımızı yenilemenin yollarını her zaman dikkate almalıyım. Eylemsizliğin gücü burada işe yaramaz. Çaba göstermeyi bırakır bırakmaz derhal dururum. Yani aynı koşulda kalmak için bile, her saniye yenilemeyi düşünmek zorundayım. Daha da önemlisi, bu durumu güçlendirmek istiyorsam, sürekli sevgi, bağ eklemenin ve yeni bir tat, ek bir güç hissetmek için başkalarını uyandırmanın yollarını aramalıyım.

Düşüşten korkuyorum, çaba sarf etmeye devam ediyorum ve her saniye biraz daha fazla hava, daha fazla tat hissediyorum. Bu, sürekli olarak eklediğiniz ve tattığınız çok önemli bir duygudur.

Grubun ilerlemesi hakkında düşündüğüm ölçüde, maneviyattaki ilerlememi hızlandırırım. Manevi kabımı Kli ) giderek daha fazla genişleterek ve tüm insanlığı kapsayana kadar daha geniş ve daha geniş çevrelerle ilgilenerek daha daha hızlı hareket ederim. Bu çok basit bir sistemdir; tek sorun, egoizmin harekete geçmemize izin vermemesidir.

Koronavirus – Doğadaki Dengesizliğin Bir Sonucu

Koronavirüs salgını ile bağlantılı olarak, İsrail Sağlık Bakanlığı, her birimizi “karşılıklı garanti” yasalarına uymaya çağıran 11 davranış kuralı yayınlamıştır. Bu, herkesi etkileyen küresel bir felaket olduğundan dolayı, birbirimizi düşünmeliyiz, buna garanti denir.

Şu andaki karşılıklı garantimiz ise birbirimize yaklaşmamak ve böyle yaparak komşularımızı önemsemektir. Diğer herkesi gerçekten önemsiyorsak ve davranışlarımızla ortak faydaya katkıda bulunduğumuzu anlarsak,  salgını çok hızlı bir şekilde durduracağız.

Dikkat çeken Koronavirüs,  gelecekteki felaketlere kıyasla aslında bir çocuğun oyuncağı gibi görünüyor.  Örneğin, Dünya’nın manyetik kutuplarının kademeli olarak değişimi, buzul çağının geri döneceği, keskin bir değişime yol açma tehdidinde bulunmaktadır.

Olayların daha da büyümesine kıyasla hiçbir şey olmayan bir tür virüs hakkında neden bu kadar endişeliyiz? Ancak gerçek şu ki, Koronavirüs herkese kişisel olarak isabet ediyor. Ve eğer buzul yaklaşıyorsa veya okyanus birkaç metre yükseliyorsa, vücut ısımı veya nabzımı kontrol ederek bu etkiyi şahsen hissetmeyeceğim.

Her şey kişinin hislerine bağlıdır.  Çekirge sürüleri girip,  tüm mahsulü tarlalardan yiyip bitirirse, o zaman bir dükkana geldiğimizde çekirge dışında başka bir ürün görmeyeceğiz: şekerli çekirge, tuzlu çekirge vb. Ancak o zaman endişeleneceğiz.

Bu süreçte, odak Koronavirüs üzerindedir.  Hastalık birinden diğerine geçtiği için, zayıflığımızı ve şimdi olumsuz bir şekilde tezahür eden birbirimizle olan bağlantımızı insanlığa gösteriyor. Ayrıca gösterir ki bilinçli ve düşünceli biçimde beraber hareket etmek istersek, birbirimizi virüsten koruyabiliriz.

Salgın bizi tüm çöplerden de arındırıyor: gereksiz şeyleri yaparak ileri ve geri uçmayı bırakmış olduk. Salgın bir yıl daha devam ederse, o zaman hayatlarımız sakinleşecek ve sadece gerekli faaliyetleri yapacağız.

Kimse alışverişe, kıyafet almaya koşmayacak.  Herkes sadece sağlıklı olmak için huzur içinde yaşayacaktır. Virüs bizi kilitler ve iyi çocuklar oluruz. Bunun bir virus değil ama yukarıdan bir yardım olduğu anlaşılır.

Salgın siyaseti etkileyecek ve tüm tutkuları boğacak çünkü hepimiz talihsizlik içinde kardeşsek neden savaşmalıyız ki. Kime hükmetmeye çalışmalılar- en önemli olanın eşiğinde yaşayan insanlar üzerinde mi?

Ve sonra yeni darbeler gelecek: çekirge bulutları, sivrisinekler, fareler.  Çok büyük sayıda oldukları için onlarla savaşamayacağız. Ve böylece hayatımız yavaş yavaş farklı bir görünüm alacak: bundan, nasıl farklı bir biçimde yaşayacağımızı öğreneceğiz. Gerçekten de, bugün insan toplumu daha çok finansal bir baloncuk gibidir: her iki şirketten biri yatırım fonudur.

Doğa yasalarına göre, cansız, bitkisel veya hayvansal seviyede hiçbir canlı, var olmak için gerekenden fazlasını tüketmez. Yırtıcıları, bir leoparı veya bir kurdu avını parçalayıp yerken görüyoruz, ancak bunu hayatta kalmak için yaparlar ve gereğinden fazlasını almazlar.

Ve insan da yaşamalı, sadece gerekli şeyleri tüketmeli, kalanı toplumun faydasına sunmalıdır ve tam olarak onun için gerçekten iyi olan şey budur ve toplumu her türlü aptalca şeyle karıştırmamalıdır.

İnsan toplumu, hayvansal seviyeye karşılık gelen böyle bir maddi yaşam biçimine gelmek zorundadır. Hayvansal beden, diğer tüm hayvanlar gibi yaşamalıdır yani sadece hayatta kalmak için tüketmelidir. Ve artık doğadan hiçbir şey almanıza gerek yoktur, diğer her şey sadece manevi eylemlere, Yaradan’ın çalışmasına yönlendirilmelidir.

Ürünler üretiyoruz,  %90’ına kimsenin ihtiyacı yok. Her şey zincir halinde düzenlenir, burada her biri kendi parçasını üretir ve diğerine aktarır ve zincirin en sonu her şeyi atar, böylece tüm süreç yeniden başlatılabilir.

Bütün modern dünya bu şekilde inşa edilmiştir, aksi takdirde kazanamayacağız. Bizler sırf dünyadaki tüm doğal kaynakları zorla alarak kazanmaktayız. Böyle yaşayamazsınız, çevreyi yok ediyoruz.

Bizi her an yönlendiren egoizm, bizi tahammül etmesi zaten imkansız olan bir yaşama sevk etti. Biz kendimiz, kendi mezarımızı kazıyoruz.  Ölüm meleği kılıcın kenarında bir damla zehir tutar ve itaatkâr bir şekilde yutar ve ölürsün.

Çıkış yolu nedir?  Kabala’nın söylediklerini çalışmaktır, düşüncelerimizi düzeltmektir ve bu düşüncelerle dünyayı düzeltebileceğiz. Doğru düşüncelere sahip birçok insan olduğunda, o zaman onları maddi eylemlere dönüştürmek mümkün olacaktır. Ama düşüncelerimizin kendisi zaten iş yapmaktadır!

Topluma vermek, her şeyden önce doğa yasalarına uymak için gerçek ihsan etmenin ne anlama geldiğini ve toplumun ne şekilde var olması gerektiğini öğrenmektir. Her şey düşüncede çözüm bulur.

İnsanın kendisi, çabaları ve kendi kendini sınırlama yoluyla, hayvanların yaşadığı duruma yani yaşam için hayati önem taşıyandan daha fazlasını tüketmeme durumuna ulaşmalıdır. Ve enerjimizin ve zihnimizin geri kalanını kendi aramızdaki birleşmeye yönlendirmeliyiz.

Koronavirüs salgını ve diğer tüm problemler hayatımızdaki dengesizliğin bir sonucudur.  Maddi düzeyde hayvanlar gibi yaşasaydık, hayvansal bedenimiz için gereğinden fazla tüketmeseydik ve tüm manevi çabalarımızı Yaradan’ı anlamaya yönlendirmiş olsaydık, o zaman hayat güzel olurdu.

Ama biz egoizmimizle tüm dünyaya hükmetmeye, dünyanın içini boşaltmaya ve ondan tüm doğal kaynaklarını zorla almaya çabalayarak bir bozukluğa neden oluyoruz. Ve bu nedenle doğa, dengesizleşir, tüm bu sorunlar kendini gösterir: koronavirüs formundaki biyolojik problemler veya volkanik patlamalar, depremler veya tsunamiler. Tüm bu felaketler, bizim doğada yarattığımız dengesizlikten kaynaklanmaktadır.

Kabala biliminin öğrettiği gibi, kendimizi doğayı sadece gerekli ölçüde kullanmakla sınırlamalıyız. Ve diğer bütün etkili güçler, zaman, büyük bir zihin ve kişinin sahip olduğu arzu, sadece toplumu ıslah etmek, onu Yaradan’ın ifşası için bir araç haline getirmek için kullanılır.

Bugünlerde insan toplumu Yaradan’ın ifşasına zıt yönde hareket ediyor ve bu sebeple doğal olarak tüm bu sorunlara neden oluyoruz ve Koronavirüs sadece başlangıçtır!

Zaten içinde yaşadığımız Mesih dönemi, bize birçok yeni ifşalar getirmelidir.  Umalım ki çabalarımız sayesinde, bu ifşalar iyi olsun ama şu ana kadar, ne yazık ki şüpheli…

İnsan toplumunun uyumsuzluğun neden olduğu tüm virüslerin nedenini, dengeden oluşan doğanın genel yasası ile hızlı bir şekilde öğrenmeye ve aktarmaya çalışalım. Bu basit fiziktir, inanç değil doğa yasasıdır.

Koronavirüsü Ne Yenecek ?

Koronavirüsü neyin yeneceğini konuşmadan önce Koronavirüs ile ilgili söylenen tüm sebeplerin ötesinde daha derin bir sebebin olduğunu anlamalıyız: Koronavirüs pandemisi, insanlığın kişisel çıkar gözeten hesaplamalarına dayanan negatif ilişkilerine doğanın cevabıdır.

Rekabetçi, materyalist ve bireyci yaşam tarzlarımızı kapsayan bu negatif bağlar kişisel, sosyal ve uluslararası ölçeklerde gittikçe artan bir gerilim yaratıyordu.

Bu nedenle bizim daha büyük bir darbeye doğru gitmemizi durdurmak için doğadan bir çeşit darbenin gelmesi gerekiyordu yoksa dünya savaşı kadar yıkıcı olabilecek daha büyük bir darbeye neden olabilirdik.

Bu yüzden Koronavirüs biz pozitif bağ kurmaya, birbirimize karşı egoistçe, sömürücü ve manipülatif tutumumuzu özgecil, destekleyici ve cesaret verici bir tutum ile değiştirmeye hazır olana kadar durmayacak.

Bu olduğu takdirde insanlar arasındaki pozitif bağ doğa ile bir güçler dengesi yaratacaktır. Sonra, birbirimizle ilişkilerimizin ne kadar olumsuz olduğunu göstermek için ortaya çıkan Koronavirüs ortadan kalkacak.

Nihayetinde Koronavirüsü yenmek için ihtiyacımız olan, birbirimize karşı tutumumuzu hizaya getirmek ve ilişkilerimizi olumsuzdan olumluya doğru düzeltmektir.

Bunun için Koronavirüsün birbirimize olan olumsuz egoist tutumlarımızı açığa çıkardığını görmeliyiz ve aramızda gelişmiş olan içsel uzaklığımızın üstesinden gelebilirsek, o zaman virüsü ve hayatımızdaki başka pek çok olumsuz olayları ve problemleri sonlandırabiliriz.

 

Twitter’da Düşüncelerim / 22 Mart 2020

Bütün dünya #Koronavirüs‘e karşı bir çare oluşturulmasını bekliyor. Kusursuz çözüm, tüm egoistik “virüslerin” üzerinde küresel birliğimizdir. Deneyelim ya da en azından bunun hakkında bir düşünelim…

Virüs bize gizlenmesi, T”A’de kısıtlanması ve ihsan etmeye, bağa dönüştürülmesi gereken egoizmimizi gösteriyor.

Pesah (Mısır’dan göçün öyküsü – egoizm) safhamızla ne kadar örtüşüyor. Doğa bize, onun üzerinde üst dünyanın niteliğine nasıl yükseleceğimizi öğretir – ihsan etmeye ve aramızdaki bağa.

Hükümetler her durumda, her vatandaşa yaşam masrafları için belirli bir meblağ ödemek zorundadır. Kabala’ya göre, bu, herkes için zorunlu bir eğitim kursuna doğrudan bağlı olmalıdır – yeni toplum ve onun kuralları-yasaları hakkında eğitim.

Koronavirüsün Nesi Eşsiz?

Şu anda yaşadığımız koronavirüs salgını tarihe çok benzersiz bir dönem olarak geçecek. Dünyanın dört bir yanında acil durum ve ekonomik ve sosyal yapılarımızın felci, küçük ve az görünür bir virüs yüzünden ortaya çıktı.

Koronavirüsün sağlık riskleri dışında, insan toplumunun inşa edildiği sistemleri tehlikeye atıyor. Ekonomik ve sosyal statü arasında, basit bir işçi veya başkan olsun ayırım yapmıyor.

Güçlü ekonomik ve sosyal yapılarımız olduğunu düşünsek, mikroskobik bir virüsün ayaklarımızın altından halıyı çekebileceğini çabucak gördük. Sol, sağ ve merkez ülkeler sınırlarını kapatıyor ve vatandaşlarının gerekli ihtiyaçları için ayrılmak dışında evde kalmasını istiyor.

Bu nedenle, küçük bir virüsün nasıl ortaya çıktığını ve aramızdaki materyalist bağlantıları, para kazanma, sömürmeye ve rekabet etmeye dayalı bağlantıları nasıl kopardığını görüyoruz.

Koronavirüs: İnsanın Doğayla Dengesizliği Örneği

Doğa sürekli dengeyi yeniden sağlamayı amaçlıyor: herkesin ortak yararını göz önünde bulundurarak iyi yağlanmış bir bağımlılık durumu. Öte yandan egoist doğamız, insan egosu kendine fayda sağlamak için herkesi ve her şeyi kullanmaya çalışırken karşılıklı düşünceye karşı çıkıyor.

Benzersiz yüksekliklere egoist bağlantılarımızı sürerek bu virüsü getirdiğimizi takip ediyor. Sonuç olarak, egoist bağlantılarımızı kopartacak güce sahip biyolojik parçacık ortaya çıktı.

Koronavirüsü dışında modern dünyada kişisel, sosyal, küresel ve ekolojik ölçeklerde sayısız sorunla karşılaşıyoruz ve bunların hepsi başarımızı başkalarının yıkımı üzerine inşa etmeye çalışmamızdan kaynaklanıyor.

Son zamanlarda insan egosu tüm kısıtlamaları geçti. Doğanın integral mekanizması artık biz insanlar arasındaki sömürü, manipülasyon ve istismar seviyelerine katlanamıyordu ve böylece koronavirüsü ile tepki gösterdi.

Doğada insan seviyesi en etkili olanıdır. Alt animasyon, bitkisel ve hala seviyelerinde fiziksel ve biyolojik bağlantıları etkiler. Bu nedenle negatif insan bağlantıları, daha düşük seviyelerde biyolojik fenomenlerden insanlara karşı olumsuz geri bildirim kazandırır.

Ancak, salganlar dünyamızda yeni bir şey değil. Ego bugünden çok daha küçükken geçmişin diğer salgınlarında daha fazla ölümler yaşadık. Pandemikler o kadar acımasızdık ki tüm şehirlerin nüfusu ile bile attılar. Dahası koronavirüsün ölüm oranı nispeten düşük ve karşılaştırıldığında mevsimsel grip daha fazla hastalık ve ölüme neden olmuştur. Koronavirüsü hakkında bu kadar eşsiz olan nedir?

Koronavirüsün nesi Eşsiz?

Koronavirüsün benzersizliği, dünyamızda elde ettiğimiz en yüksek ilerlemelere rağmen hayatımızı nasıl düzene sokamadığımızı gösteriyor.

Tam malzeme refahı ile pozitif insan ilişkilerinden yoksun. Ve biz sadece kendimize veya daha doğrusu, her düşünce ve eylemimizin altında gizlenmiş egoist insan doğasına ispatlayabiliriz.

Koronavirüsün ortaya çıkması sayesinde doğa bize sadece egoyu tedavi etmemiz gerektiğini gösteriyor, ı. e., Dünyaya yaklaşımımızı ” başkaları bana nasıl fayda sağlayabilir?” ” başkalarına nasıl fayda sağlayabilirim?” olarak değiştirmemiz gerektiğini. Salgının arkasındaki en derin anlam budur.

Küresel ve integral bir dünyada yaşıyoruz ve koronavirüs salgını, birbirine bağımlı bir dünyada egoya dayalı bağlantılarımızın hatalı ve tehlikeli olduğunu açıklıyor.

Doğa bizi birbirimize olan tamamen bağımlılığımızın farkına getirdi. Bu idrak, sömürü, manipülasyon ve istismar ve istismar edenlerin yerine karşılıklı destek, teşvik ve değerlendirme davranışları ile birbirimizle ve doğayla nasıl farklı bağlantı kurabileceğimizi incelemek için zaman verilmektedir. Bu vardiyadaki zamanı etki ‘ e kadar kullanırsak, bu salgından yeni ve dengeli bir dünyaya çıkar ve küresel bağımlılığımızı uyumlu bir şekilde yaşayacağız.

 

Manevi Bayramlar, Bölüm 6

Yom Kippur’dan Hanuka’ya

Soru: Yom Kippur (Kefaret Günü) sırasında, kişi Yaradan’a benzer olmak istediğinden ve hiçbir şey almak istemediğinden, tüm arzuları üzerinde bir kısıtlama yapar. Sonra kişi yedi tür arzusunun hepsini ıslah eder ve sekizinci günde Tora’yı yani ışığı alır. Sonra Hanuka gelir, bu bayram neyi simgeler?

Cevap:  Hanuka, kişinin Bina niteliğine, tamamen ihsan etme niteliğine ulaştığı koşuldaki ıslahını sembolize eder. Kişi, Malhut’tan,  tamamen ihsan etmenin içinde olduğu ve hiçbir şey almaya ihtiyaç duymadığı,  Bina Sefira’sına yükselir.

Soru: Bu, kişinin Sukkot sırasında ilk yedi Sefirot’u ıslah ettiği ve şimdi Bina’ya yükseldiği anlamına mı gelmektedir?

Cevap: Hayır. Bunların hepsi semboliktir, özel ıslahlardır, tam yeterlilikte değildir. Tüm bayramlardan sonra, tam olarak Tora’yı (üst ışık) alarak, kişi kendini ıslah etmeye başlar.

Sukkot’un sonuna kadar, Shemini Atzeret’e kadar kişi, gerçekten ıslah olmuyor. Kişi üst ışığı kendi üzerine çekmek için tüm hazırlık çalışmalarını yapmıştır.

Sukkot bayramının sona ermesinden başlayarak, Shemini Atzeret’ten Hanuka’ya kadar, kişi kendini Bina niteliğinde, ihsan etme niteliği içinde ıslah eder.

Soru: Hanuka, Milattan Önce 2. yüzyılda meydana gelen tarihi bir olayı temsil eder: Makabiler ve Yunanlılar arasında ideolojik bir çatışma. Kabala’ya göre, Yunanlılar egoist arzularımızı, Makabiler ise özgecil arzularımızı temsil eder.

En ilginç şey Hanuka sırasında gerçekleşen mucizedir.  Peki bu nedir?

Cevap: Makkabiler, Başrahip (Kohen) mühürlü, genellikle Tapınakta kullanılan yağ içeren küçük bir kavanoz buldular.  Bu yağdan bir lamba yaktılar ve o Hanuka’nın yedi günü yandı.

Bu, Hanuka’nın mucizesi olarak kabul edilir ve eğer kişi kendini aşağıdan, doğru bir şekilde hazırlarsa ve hem yağ hem de mum olmaya hazırsa, Yaradan kişiyi tamamen ıslah eder ve kişi, Bina’nın üst ışığında kendi tam ıslahına ulaşır yani kişi tam ihsan etme seviyesine yükselir.

Soru: Bu, mumun, fitilin ve yağın, bir Kabalistin arzularıyla yaptığı belirli eylemleri sembolize ettiği anlamına mı geliyor?

Cevap: Evet.  Ve Hanuka’nın kendisi, kişi ihsan etme niteliğinde kendi ıslahını bitirdiğinde ve ihsan etme uğruna alma niteliğindeki ıslaha, bir sonraki dereceye geçişte,  “Hanu-Koh” dır yani  bir moladır.