Monthly Archives: Mart 2020

Twitter’da Düşüncelerim / 30 Mart 2020

Koronavirüs, gereksiz çöpler dışında bizden hiçbir şey almadı. Bu dünyanın egosundan kaçış aşamalarını bu şekilde tamamlıyoruz. Virüs, üstesinden gelmemize, egoist kölelikten çıkmamıza, Yaradan’a yaklaşmamıza ve manevi dünyanın ifşası hedefine ulaşmamıza yardımcı olur.

Ki bu virüsü ilaç yapar!

Onunla birlikte, İsrail Topraklarına gireceğim – Yaradan’ın uğruna niyeti

Alma arzum virüs tarafından kesildikten sonra ve ben onu daha fazla kullanamazken , ihsan etme kuvvetinin verilmesini isteyebilirim. Işık sanki beni egodan (Mısır) dışarı çıkartır. Ve şimdi ihsan etme arzusunu almayı isteyebilirim.

Ama biz bu safhadan kaçıyoruz, Kızıl Deniz’i geçiyoruz ve birleşiyoruz!

Mısır’dan kaçmak, dostlarımı hissettiğim ve kendimi hissetmediğimde 10’luya (gruba) girmek demektir. İlk olarak, dostlardan ne kadar kopuk olduğumu keşfederim. Bu Mısırdır – aramızda beni bir dostu hissetmemden alıkoyan duvar.

Eğer birleşmezsek, egoya “diri diri gömüleceğiz”.

Egodan (Mısır) kaçtıktan sonra, Sina Dağı’nın (nefret dağı) etrafında karşılıklı bir garanti olan Arvut’u inşa ederiz. Kolektif muazzam egomuzu bir dağ gibi hissederiz. Yaratan dağın tepesinde ve biz eteklerindeyiz.

Herkese sadece bunun bir ilaç olduğunu açıklamalıyız!

Bizler çok şanslıyız: Koronavirüs ile Yaradan bizi etkili, yumuşak ve en eğitici yöntemle O’na çekiyor! O’na özlem duyanlar olarak, İsra-El’i ve tüm insanlığı. Daha önce hiç Yaratan tarafından bu kadar açık ve hedeflenmiş bir eylem olmamıştı.

Egoizmin şiddetli okyanusundaki sala, ancak herkesin kendisi yerine başkalarını kurtarması şartıyla tutunabiliriz! O zaman bizi birbirine bağlayan cankurtaran halatını hissedeceğiz! – bu bizim Yaratanımız!

Yaratan’a sadece dostlarınızı desteklemek istiyorsanız tutunabilirsiniz. Birbirimizi desteklememiz şartıyla tüm endişeler ve sorunlar derhal ortadan kalkar. Birbirimizi tutarak, Yaratan’ı birliğimizde ifşa ederiz.

İşte bu şekilde tedavi olacağız…

Şimdi koronavirüs salgını sırasında Yaratan bizi mesafeyle ayırmak istiyor. “Birbirinize yaklaşmayın! İki kişiden fazlası bir araya gelemez!” Ta ki ne kadar bölünmüş olduğumuzu anlayana kadar. İyi duygularla, yürekten birliğe duyulan ihtiyaç içimizde birikmelidir.

Dünyamızda iyi ve kötüyü deneyimleriz. Manevi dünyada her ikisini de hissederiz ve bu ikisi dengededirler. Ve böylece içimizde sonsuzluk hissi yaratırlar. Aramızdaki itilişe, çekim eklememiz ve bunları dengeli bir şekilde (orta çizgide) kullanmayı öğrenmemiz gerekiyor.

Koronavirüs Geçmiş Pandemilerle Nasıl Karşılaştırılır?

Günümüzde insanlık, daha önce hiç olmadığı kadar birbirine bağımlıdır ve dolayısıyla Koronavirüsün küresel sosyo-ekonomik etkisi geçmiş pandemilerden önemli ölçüde farklıdır.

Avrupa’daki ve dünyanın diğer bölgelerindeki geçmiş pandemilerin diğer kıtalar ve uluslar üzerinde hiçbir etkisi olmamışsa da, Koronavirüs ile olan durum tamamen farklıdır.

Bugün bizler,  dünya çapında kültürel, ekonomik ve ticari olarak birbirine bağlıyız.

Bu nedenle, Koronavirüs hepimizi etkilemektedir.

Gezegenin bir bölümünden diğerine oldukça hızlı bir şekilde yayıldı, kurmuş olduğumuz bağlantıları kopartamadığımız için de ondan kaçışımız yoktur.

Bu nedenle, Koronavirüs pandemisinin geçmiş pandemilerden tamamen farklı dikkat çektiğini görüyoruz çünkü  bugün olduğumuz kadar, hiçbir zaman bağlı olmadık.

Dahası, dünyadaki birçoğumuz karantinaya alınmış ve evimizde kalma talimatı verilmiş olsa da, birbirimizden nasıl ayrılamayacağımızı görüyoruz. Küresel bağımızdan ayrılmanın nasıl bir şey olacağını hayal etmek imkansız hale geldi.

Koronavirüs Realiteyi Değiştiriyor, Bölüm 1

Doğanın Amacı ve Küresel Salgın

Soru: Kabala’nın bakış açısından, doğa akla sahip midir? Bize olan her şey, tüm bu darbeler, hepsi planlanmış mıdır? Bir üst akıl var mıdır, yoksa bu gizli doğa mıdır?

Cevap: Doğa kesinlikle akıllıdır. Gelişmenin bir başlangıcı ve sonu vardır yani cansız, bitkisel, hayvansal ve insan doğasının gelişimi için bir plan vardır ve kesinlikle uygulanır.

Bununla birlikte, onun uygulanması sırasında cansız, bitkisel, hayvansal ve insan doğası bu plana katıldığı için her türlü sorun ortaya çıkar. İnsan doğası, en yüksek olanı olarak, her türlü dalgalanmalara, her iki yönde de değişikliklere maruz kalır.

İnsan özgür iradeye sahiptir, kendini değiştirebilir, doğaya benzer veya pek benzer olmayabilir. Buna göre, hareketinin yolunu değiştirir. Yine de, aynı şekilde, hareketi aynı noktaya, aynı amaca yöneliktir.

Soru: Doğa yasaları insan ve toplum seviyesinde belirlenmemiş midir?

Cevap: Bir kişinin özgür iradesi vardır, bu da ona A noktasından B noktasına farklı şekillerde gelme fırsatı verildiği anlamına gelir.

Soru: Öyleyse nihai amaç hala belli midir?

Cevap: Sadece nihai amaç değil, tüm yolumuz bellidir. Küçük bölümlere ayrılabilir ve her birinde daha hoş veya daha hoş karşılanmayan şekilde hareket edebiliriz.

Soru: Yolun şu andaki aşamasında küresel bir salgın – Koronavirüs ortaya çıktı. Hepimiz buna benzer pek çok virüs olduğunu ve bunların çok daha tehlikeli olduklarını biliyoruz.

Bu durumun tarihimizdeki diğer olaylardan nasıl farklıdır? Bu, günümüzde daha bağımlı, ayrılmaz olduğumuz ve doğal olarak bunun izlerini bıraktığı için midir?

Cevap: Evet. Eskiden Avrupa’daki ve dünyanın diğer bölgelerindeki salgınlar diğer kıtaları ve ülkeleri etkilemediyse de, durum şimdi böyle değildir. Bugün, kültür, ekonomi, dünya ticareti ve diğer her şeyle o kadar bağlantılıyız ki, birleşik insanlık olmaktan kaçınamayız.

Bu nedenle, virüsler hepimizi etkiler, yavaş yavaş dünyanın bir ucundan diğer ucuna yayılır. Ve kaçamayız, aramızdaki bağları koparamayız.

Yorum: Bu durumun tuhaflığı şu anki bağımlılığımız ve en önemlisi hükümetler tarafından dayatılan orantısız kısıtlamalardır. Sonuçta, çeşitli salgınlar vardı, ama kimse onlarda bu şekilde davranmadı.

Benim Cevabım: Bu, daha önce birbirimize bu kadar bağlı olmadığımız zamandı. Günümüzde, bu bağlantı mutlak hale geldi. Bunun nerede var olmadığını hayal etmek zor. Virüs nedeniyle, kendimizi birbirimizden uzaklaştırmamız ve her insanın kendisini diğerlerinden izole etmesi gerektiği ortaya çıkıyor, bu da bugünkü dünyada imkansızdır.

Koronavirüs Bağlantılı Kaygının Üstesinden Nasıl Gelinir?

Koronavirüs dönemini, doğanın insanlığı eksiksiz ve uyumlu bir bağa yükseltme planına nasıl uyduğunu ve ayrıca bize ben merkezli yaklaşımlarımızın kusurunu göstermek için nasıl ortaya çıktığını öğrenmek adına kullanırsak, bunu yaptığımız yerde birbirimize nasıl daha iyi bağlanabileceğimizi düşünebiliriz, o zaman bu pandemi sırasında kaygının üstesinden gelmek için sağlam bir temele sahip olacağız.

Koronavirüs bağlantılı kaygının üstesinden gelmek, virüsün burada kalıcı olduğu endişeleriyle yüzleşmeyi gerektirir ki kendimizi ondan nasıl koruyacağımız öğrenmemiz gerekir zira tedavinin bulunması oldukça karmaşık olacak ve pandemi için bir çözüme ulaşarak, birdenbire daha zararlı olan, hatta hazırlıksız olduğumuz aynı virüsün mutasyonu bile olabilecek yeni bir tane bile keşfedebiliriz.

Bu Endişelerin Dile Getirilmesi, Koronavirüs Bağlantılı Kaygıların Üstesinden Gelmemize Nasıl Yardımcı Olabilir?

Bu tür endişeleri dile getirmek hiç sorun olmamalı. Kendimizi bu kaygılardan uzaklaştırmak yerine, hepsinin üstündeki nihai çareyi vurgularsak: ki bu süreyi birbirine olumlu bir şekilde bağlanmak için kullanarak – verdiğimiz önemi sürekli olarak kendimize nasıl fayda sağlayabileceğimizi aramaktan başkalarına fayda sağlamayı amaçlamaya nasıl değiştirebileceğimizi araştırmak- doğanın pozitif bağ, sevgi ve ihsan etme gücünü uyandıracağız. Ve doğanın gücü her şeyi “dezenfekte etme” gücüne sahip.

Başkalarına Nasıl Katkıda Bulunacağını Düşünmek Kaygıyı Aşmanın Anahtarı

Bir düşünün: kendiniz hakkında endişelenmeyi bırakıp başkalarına odaklanırsanız – onlara nasıl yardım edeceğiniz, onlara nasıl katkıda bulunabileceğiniz ve ruh hallerini yükselteceğinize – o zaman içinizde kaygı duyabileceğiniz bir “boşluk” olmazdı. Dahası, gerçekte virüslere ve diğer zararlı güçlere karşı korunur olurdunuz, çünkü hepsi kendi çıkarları için egoist kaygıya bağlanırlar.

Kısacası, başkalarına karşı daha düşünceli ve sorumlu olarak doğaya daha çok benzeriz. Bu nedenle, bu salgın sırasında zamanımızın mümkün olan en iyi kullanımı, tutumlarımızı birbirimize göre ayarlamak, iç topuzlarımızı kendimize fayda sağlamaktan başkalarına fayda sağlamaya çevirmek olurdu ve daha sonra doğayla dengeye gelmemizin sonucunda ifşa edeceğimiz pozitif bağ, yaşamlarımıza uyum, mutluluk ve huzur getirecektir.

Asıl Sorunumuz Bizim Değil- Doğanın Kontrolde Olduğunu Görmektir

Asıl sorunumuz, doğanın nasıl kontrolde olduğunu görmeyi başaramamızdır ki doğa kurulmuş bir düşünce ve plandır, bizler onun bizim üstlenmemiz için ortaya koyduğu sürece göre gelişen parçalarız. Aksine, bizler olağanüstü bilgi ve zekaya sahip olduğumuza inanıyoruz.

Böyle bir yasaya uyarsak, o zaman doğadan pozitif bir tepki deneyimleyeceğiz: denge, uyum, barış, sevgi, birlik ve mutluluk.

Doğanın bütünlüğünü eşleştirmekte başarısız olursak o zaman kişisel, sosyal ve ekolojik ölçekler üzerinde giderek daha fazla olumsuz geri bildirimler hissedeceğiz, virüslerden, iklim değişikliği ve doğal afetlerden savaşlara, yabancı düşmanlığına ve sivil huzursuzluğa kadar depresyon, stres, madde bağımlılığı, intihar olaylarının artışı ve diğer birçok olumsuz fenomenle birlikte.

Bu nedenle  girdiğimiz bu Koronavirüs dönemini bizim bilgeliğimizin sınırlı olduğunu, doğanın bilgeliğinin uçsuz bucaksız olduğunu fark ederek akıllıca kullanacağımızı umuyorum ki tutumlarımızı onları doğaya yakınlaştırarak ayarlamaya başlamayı akıllıca yapacağız.

Coronavirus Dersini Ne Kadar Çabuk Öğrenirsek, O Kadar Çabuk İyileşeceğiz

Hala ne olacağını anlamıyoruz.

COVID-19 veya Koronavirüs hayatımızı mahvediyor ve henüz sonuçlarını kavrayamadık. Maskeler, karantina ama çoğunlukla korku, bizlere varoluşumuzda yeni bir safhanın ortaya çıktığını söylüyorlar.

Yani, bir şeyleri ne kadar çabuk kavrarsak, herkes için o kadar iyi olacak.

Şunu hayal edin:

Evde oturuyorsunuz, işe gidemiyorsunuz çünkü işvereniniz kepenk kapattı, yiyecek satın alamıyorsunuz çünkü mağazaların hepsi boşaldı ve rafları doldurmak için hiçbir tedarik yok ve tedarik sevkiyatları neredeyse durmuştur. Ama besleyecek çocuklarınız var. Ne yapacaksınız? Tüm okullar virüs tarafından kapatıldığından, onları yemek alabilecekleri okula bile gönderemezsiniz!

Ne yapacaksınız, küvette sebze mi yetiştireceksiniz?

Kulağa delice geliyor,  çünkü öyle. Bir kaç ay içinde bu senaryo, on milyonlarca Amerikalı, Avrupalı ve dünyanın her ülkesindeki insanın gerçeği olabilir.

Basit gerçek şu ki dışarıdan bir tedarik olmadan var olamayız ve Koronavirüs bu tedariği sonlandırıyor. Hala korkudan dondurulan tedarik zincirlerini yeniden başlatmak için bir yol bulamazsak, toplumumuzu yok edecek ve virüsle bile hasta olmayan milyonlarca insanın hayatını alacak büyük bir açlıkla karşı karşıya kalabiliriz.

Başarılı bir yeniden başlatmanın anahtarı

Bütün bunlar neden oluyor?

Çünkü basit, doğal bir kanunu görmezden geliyoruz: birbirine bağlılık. Birbirine bağlılık, doğadaki her şeyin bağlı olduğu ve bu nedenle diğer her şeye bağımlı olduğu anlamına gelir.

Öte yandan bizler, kendi ihtiyaçlarımızdan başka hiçbir şeyi fark etmemiz gerekmediğini zannederek yaşıyoruz. Bunda sorun yatmaktadır: cansız, bitkisel ve hayvansal seviyeleri uyum ve denge içinde işlev görürken, insan seviyesi sadece sömürmeyi amaçlamaktadır: doğadan faydalanırız ve sırf bu nedenle birbirimize kötü davranırız.

Şimdi, ilk kez gibi görünen ama kesinlikle sonuncusu olmayan şeyde, doğa “Yeter!” diyor. Gerçeklik, sorumlu, olgun ama esas olarak birbirimizi ve çevreyi düşünen olmamızı talep ediyor.

Şimdi gözlerimizi açmaya, etrafımızdaki dünyayı kabul etmeye ve “biz” açısından daha fazla, “ben” açısından daha az düşünmeye başlıyoruz. Tüm doğa böyle işler ve bizim de bunu yapmamızı ister.

Doğaya Daha Çok, İnsanlara Daha Az Benzer Olmak

Gerçekliğe yaklaşımımızı dengelemeye başlamak için, daha çok doğa gibi, daha az insan gibi veya en azından COVID-19’un patlak vermesine kadar eskiden olduğu gibi çalışmaya başlamalıyız. Bunu yapmak için düşüncelerimize başka ilgi alanları da dahil etmeye başlamalıyız. Hayvanlar ve bitkiler içgüdüsel olarak ne yapıyorlarsa, biz bilinçli olarak yapmalıyız.

Bizim için hayvanlar ve bitkiler için olduğundan çok daha zor olsa da, bunun eşsiz bir ödülü vardır: tüm doğanın gelişmiş bir algılaması. Farkındalığımıza, realitenin ne kadar çok parçasını eklersek, gerçeklik algımız da o kadar genişler. Bu, sonsuz ödüller ile sonsuz bir büyüme sürecidir, sadece onun içine girme isteğimize bağlıdır.

Doğa birbirine bağlı olduğundan, aklımızı ve kalbimizi onun üzerine koyarsak, yapabiliriz. Bu anlamda, Koronavirüs büyüme için eşi görülmemiş bir fırsattır ve bunu kaçırmak bizim için korkunç bir hata olacaktır.

Virüs, tedarik zincirlerimizi keserek bize ayrılmaz bir şekilde bağlı olduğumuzu hatırlattı. Bu birbirine bağlılığı ve bizim için neyi gerektirdiğini düşünerek, sadece COVID-19’u değil, toplumumuzu rahatsız eden, zihnimizi kirleten ve birbirimizi ve çevremizdeki dünyayı yok eden “virüsleri” de yenebiliriz.

Bu anlamda, Koronavirüs bir patojen değil bir aşıdır ve ne öğrettiğini ne kadar çabuk öğrenirsek, o kadar çabuk iyileşiriz.

Karantina — Krizin Üstesinden Gelmek İçin İlk Adım

Küresel karşılıklı sorumluluk, tek bir sisteme bağlı tüm unsurlar için yasadır.  Bu yasa, herkesi, sistemle dengeye getirmek, tüm parçalar arasındaki karşılıklı ilişkileri mükemmelleştirmek için sistemle nasıl ilişki kurması gerektiğini bilmeye zorlar.

Ve elbette, bu yasayı bile kavrayamıyoruz ve daha da fazlası, bunu yerine getiremiyoruz. Böyle bir taahhütte bulunamıyorum çünkü entegre sistemdeki işlevimi yerine getirmezsem, o zaman hepsi dengesizleşecek ve suçlanacak kişi ben olacağım.

Herkes sistemin mükemmelliğini ihlal ettiğimi hissedecek. Bundan, her bir elementin genel olarak tüm sisteme eşdeğer olduğu ortaya çıkmaktadır ve bu korkunç bir sorumluluktur. Herkes tüm dünyadan sorumludur. Bu nedenle şöyle denir: “Oturup, hiçbir şey yapmamak daha iyidir.”

Bu yüzden şimdi insanlardan kendilerini karantinaya almaları, hiçbir yere çıkmamaları, uçmamaları veya kimseyle temas etmemeleri istendi. Peki ne yapılması gerekiyor?

Karşılıklı sorumluluk yasasının, yani karşılıklı bağımlılığın işlediği ayrılmaz ve küresel bir sistemde olduğumuzu ve bu bağımlılığı zorunlu olandan arzu edilene nasıl tersine çevirebileceğimizi öğrenmemiz gerekir. Doğa bizi zorunlu kıldığı için değil, biz kendimiz iletişim içinde olmanın ne kadar iyi olduğunu ifşa etmeye başladığımız için bağlanmak istiyoruz.

Mükemmel bir birlik içinde bir araya gelmek ve doğanın mükemmelliğini hissetmeye başlamak cennetsel bir yaşamdır. O zaman doğanın en uzak yıldızlarından, şimdi bilmediğimiz yaşam biçimlerine kadar her parçasını hissedeceğiz. İnsan, yüce bir mükemmelliğin yaratıcısı olabilir.

Krizin üstesinden gelmenin ilk adımı karantinadır yani “otur ve hiçbir şey yapma”, sadece öğren. İnsanlığın sorunu, ne yaptığımızı anlamadan bile harekete geçmeye başlamamızdır. Karantinadayken düşünmek için zamanımız var: hangi dünyada yaşamaktayız, biz kimiz ve içinde yaşadığımız doğa sistemi nedir, bunun yanı sıra bizler doğa sistemine nasıl bağlıyız ve o bize nasıl bağlıdır?

Birbirimizle olan ilişkilerimiz yoluyla, küresel doğa sistemini nasıl etkileriz: cansız madde, bitkiler, hayvanlar ve insanlar olarak ve doğa eylemlerimize nasıl tepki verir? Bu kapsamda, herkes için güzel bir ev inşa etmeyi öğrenmeye başlayacağız – sadece rahat değil, aynı zamanda sonsuz ve mükemmel, bu biyolojik yaşamın ve ölümün üstünde, daha yüksek bir seviyede.

Aramızdaki bağı ıslah ederek, zaman içinde sınırsız olan sonsuz bir sisteme yükseliriz. Ölümün olmadığı ve kısıtlamaların olmadığı, sadece sınırsız edinim ve var oluşun olduğu bir dünyada yaşamaya başlarız. Şimdi böyle bir hayata kavuşma fırsatı elde ediyoruz.

Her şeyden önce, küresel doğa sistemini ve içindeki rolümüzü ve bu küresel doğa sistemine bağlanmak için kendi aramızda nasıl organize olabileceğimizi öğrenmemiz/çalışmamız gerekiyor. Sonuçta, her birimiz doğanın tam zıttı bir egoistiz. Eğer tam tersi niteliklerle inşa edilmiş olsaydım, kendimi,  tamamen bütüncül olan ve karşılıklı sorumluluk, bağ, sevgi ve karşılıklı tamamlayıcılık yasalarına göre var olan doğa sistemine nasıl adapte edebilirim?

Kabala ilminin yardımımıza koştuğu yer burasıdır: Kabala, biz egoistlere, doğanın bütünsel sistemine benzer bir bağı aramızda nasıl inşa edeceğimizi öğretir. Buna, on kişinin doğa sistemiyle tutarlı ilişkiler kurmak için bir araya geldiği “onlu” denir.

İnsan egosu, her zaman tüm dünyayı kendi ihtiyaçlarına göre uyarlamaya çalışmıştır. Fakat o zaman artık bitti. Salgın, dünyada bilinçte devrim yarattı ve bizler her şeyi sadece kendi yararımız için kullanamayacağımızı anlamaya başladık, ancak tüm sistem için nasıl faydalı olabileceğimizi araştırmalıyız.

On kişi, aramızda mükemmel bir doğada, bütünleşik ve küresel yani karşılıklı ihsanda çalışanlarla aynı yasaları oluşturmayı kabul ederek antivirüs geliştirmeye çalıştığımız küçük bir laboratuvar gibidir. Herkes kendini indirir ve diğerlerini kendi üzerine yükseltir, herkesin kişisel egoizminden daha yüksek ilişkiler kurarlar. Bu, virüse karşı bir aşı görevi görecektir.

Böylece, tüm insanlık bir antivirüs aşısı alana kadar yeni gruplar ortaya çıkacak ve herkesi sağlıklı bir doğaya uygun olan davranışa geri döndüreceğiz. Bu yeni bir insan olacak, çünkü dokuz arkadaşın arzusunu kendisinin olarak algılayacak ve kendiyle ilgilenmekten daha fazla onlarla ilgilenecektir.

Bu ölçüde, onu ayrılmaz bir parçası haline getirecek olan doğanın bütüncül yasasından destek alacaktır. Karşılıklı güvence kanunu, kişiyi egoizminin üzerindeki tüm sistemle bağlantıya mecbur kılar.

Doğa, insanı tüm canlıların en büyük egoisti yaptı. Ancak bu krizin küresel doğası, bize şunu gösteriyor ki doğa bizleri onun ayrılmaz parçaları yapmayı bekliyor. Sanki doğa bize şöyle diyor: “Sizi şimdi kendi içime ayrılmaz unsurlar olarak dahil etmeye hazırım.”

Ve her birimizin anti-integral yaratıldığı ve sadece başkalarını yönetmek ve kullanmak istediği gerçeğine rağmen böyledir. Doğa bizi kendine zıt yarattı, böylece negatif ve pozitif durumları karşılaştırırız ve “karanlıktan, ışığın üstünlüğünü” takdir ederiz. Böylece integral, mükemmel durumu hissedip, anlayabilir ve buna ulaşmak isteyebiliriz. Aksi takdirde, nerede olduğumuzu anlamazdık.

Doğa başlangıçta, içimizde artık çalışmayı durduran bencil bir program yerleştirmiştir. Bizler bu programın küresel ve birbirine bağlı bir dünyayla uyumsuz olduğunu anlamamız gerekir.

Kriz bizi diğerleriyle bağ kurmaya ve doğanın ayrılmaz yasasını yerine getirmeyi kabul etmeye zorluyor. Kendimize yeni, geliştirilmiş bir karşılıklı garanti programı yüklememiz gerekiyor – doğada var olan tek program.

Bu program insan dışındaki her şeyde çalışır, sadece bizler bozuk, bencil zihinlerimizle bunu algılayamayız. Dünyayı eksikliklerimize göre değerlendiriyoruz ve bu nedenle onu bozuk olarak görüyoruz. Fakat kendimizi ıslah etmeye başlar başlamaz ve doğanın ayrılmaz bir parçası haline gelmeyi ister istemez, tamamen farklı bir dünya göreceğiz ve onun her zaman böyle olduğunu sadece onu fark etmediğimizi anlayacağız.

Karşılıklı garanti yasası, hepimizin bir sisteme ait olduğunu ve herkesin herkese bağlı olduğu bir mekanizmanın dişlileri gibi hissetmek zorunda olduğumuzu ifade eder. Bununla kendimize sonsuz, mükemmel, güzel bir yaşam sunacağız. Başka bir şeye gerek yoktur ve Koronavirüs salgınının yarattığı kriz, bizi buna daha da yaklaştırıyor. Hepimize bunun doğru çözümünde başarılar dileyelim.

Yaradan’a Sevgisini Göstermesi İçin Nasıl İzin Veririz?

Yaradan, dostum için olan duamda nasıl ifşa olur? Eğer, sadece Yaradan’ın Kendisini  O’nun yararı için bir dosta ifşa etmesini önemsersem ve bunu talep edersem, o zaman Yaradan’ın eylemlerini, talebim içinde hissedeceğim. Sonuçta, eylemlerim yoluyla bir yanıtı tetikledim ve gerçekten gruba yardım etmek için Yaradan’ı çekmeyi amaçladılarsa, o zaman bu yardımı ifşa edeceğim.

Bunun hakkında dosta sormamalıyım; her şeyi kendim göreceğim ve bulup ortaya çıkaracağım. Yaradan’a yalvarırım ve dostlarım ve dünya için iyi işler yapabilmeyi talep ederim. Eğer bu gerçek ve doğru bir istekse, sonrasında Yaradan’ı nasıl harekete geçirdiğimi ve O’nun nasıl davrandığını göreceğim. Bu, yansıyan ışığı yükselttiğim ve Yaradan’dan bu ışıkta kıyafetlenmesini istediğim anlamına gelir. Yaradan’ın direkt ışığı, benim yansıyan ışığımda kıyafetlenir ve ruha girip içsel ışığa dönüşür, arzulara akar ve ıslah eder ve sonra onları doldurur.  Ve ben tüm bunlara katılırım çünkü bu benim tarafımdan başlatılan bir eylemdir.

Yaradan ihsan etme gücüdür ve O tek bir şey ister: Bu gücü almamız ve kullanmamız. Bu gücü alabilir ve bir dostum için kullanabilirsem, o zaman Yaradan’a haz veririm. Aksi takdirde, O’na memnuniyet getiremem çünkü O’nun Kendisinin hiçbir şeye ihtiyacı yoktur. Ama O’nu, O’na ihtiyacı olanlarla birleştirerek, ona haz veririm.

Yaradan onlara doğrudan yardım edemez çünkü onların böyle eksiklikleri yoktur. Ama onları talebim vasıtasıyla Yaradan’a bağlarsam, dostlara ve O’na haz veririm. Yaradan’ı yaratılan varlıklara kontak etmem yeterlidir. Yaradan yansıyan ışığa sahip değildir ve Gücünü özel bir giysiye saramaz. Ama O’na kıyafetlerimi verirsem, o zaman O çalışabilir ve haz alabilir.

Aksi takdirde, Yaradan doğum yapması gereken ama yapamayan bir kadına benzer.  Bu, doğum sancıları gibidir: yardım ister, ancak bu imkansızdır çünkü Yaradan’ın doğum yapmasına yardım edecek kimse yoktur. Bizler, Yaradan’ı kısıtlıyoruz ve O’nun tüm sevgisini göstermesine ve dünyayı düzeltmesine izin vermiyoruz.

Bizim Dünyamız Siyah Bir Noktadır

Soru: Siz diyorsunuz ki bizim dünyamız yoktur. Hangi anlamda o mevcut değildir ve neden? ‘’hayali ‘’ ne demektir ve bu kimin yanılsamasıdır?

Cevap: Bu bizim yanılsamamızdır. Gerçeklikte, bizim dünyamız mevcut değildir.

“Gerçeklikte’’ ne demektir? Gerçeklikte var olan tek şey ihsan etme niteliğinde;  bizim dünyamız yoktur.

Bizim dünyamız alma niteliğidir ve bu salt bencilliktir. Ve dünya kendi başına mevcut değildir, o amaçlı olarak hayali ve aldatıcı bir şekilde yaratıldı, bu yüzden bizler onun içinde kendi gerçek manevi gelişimimizin başlangıç noktasında yaşıyoruz, böylece bizler manevi dünyaların ve gerçek var oluşun dışında bulunmaktayız

Bizim dünyamız sadece siyah bir noktadır.

Pandeminin Ortasında Manevi Bağlar Yeniden Kurulmalı

Koronavirüse alışık değiliz. Bundan nasıl çıkacağımız ve buradan nereye gideceğimiz hakkında hiçbir fikrimiz yok.

Eğer birileri bir kaç hafta içinde geçeceğini düşünüyorsa, geçmeyecek. Bizler, yazın devam edecek ve sonrasında kışa yönelecek yeni bir safhadayız.

Bu küresel salgın ne zaman sona erecek?

İnsan bağlarını geliştirdiğimiz zaman sona erecek. Bunun neden böyle olduğunu anlamak için doğanın nasıl işlediğine dair daha derin bir farkındalığa ihtiyacımız var.

Koronavirüs bizi kuşatmadan önce, her bir kendine hizmet eden çıkarları tatmin etmek adına birbirinden kar elde etmek için steroidle pompalanan bir arzudan hareket ettik.

Diğer insanlara ve gezegenimize olan endişemiz, kendimiz için olan bir endişenin gölgesinde kaldı. Bu nedenle, kişisel kaygımız bizi doğaya ve diğer insanlara, onları sadece kendimize maksimum fayda sağlamak için nasıl kullanılacağımızın bir lensi aracılıyla bakmamızı sağladı.

Nitekim doğanın bize bir ders vermesi gerekiyordu. Ve bunu o çok dramatik, kurnaz, şefkatli ve titiz bir şekilde yaptı.

Oyuncaklarımız üzerine savaşan kardeşlere benziyorduk ve sonra doğa, katı bir ebeveyn gibi, kavgalarımızı durdurmamızı, ayrı odalarımıza gitmemizi, nasıl yanlış davranıyor olduğumuz hakkında ve doğa bize yeniden izin verdiğinde nasıl davranmamız gerektiği hakkında düşünmemizi emretti.

Bu yüzden umarım içinde bulunduğumuz dönemi ciddiye alırız, malum şimdi kendi aramızda ve doğa ile, birbirine sıkı bağlılığımızı ve karşılıklı bağımlılığımızı farketmek zorunda olduğumuz zamanı kullanacağız.

Koronavirüs, ne kadar eşit olduğumuzu görmemize yardımcı oluyor. Zengin ve fakir, patron ve işçi, ünlü ve sıradan arasında hiçbir ayrım yapmıyor – hepimiz bu darbe karşısında eşitiz.

Tüm insanları eşit olarak görmemizdeki zorlukları anlıyorum, çünkü insanları belirli şekillerde kategorize etmek ve sınıflandırmak için yetiştirildik, ama başka seçeneğimiz yok: Doğa, bize bu virüs aracılığıyla hepimizi eşit olarak kabul ettiğini gösteriyor ve bizlerin de kendimizi doğanın yaptığı gibi görmeye çalışmamız akıllıca olur.

Özel adalarına ve yeraltı sığınaklarına kaçan multi-milyarder elitler bile hala koronavirüsten güvende değil. Virüs, hala bunu nasıl yapabildiğini anlamadığımız  birçok yerde ortaya çıktı. Bu nedenle, bu tür kaçış alanlarında bile insanlar herkes gibi virüse yatkındır, çünkü virüsün varlığının şu anda kavrayabildiğimizden tamamen farklı bir nedeni var.

Bu nedenle, ne kadar çabuk herkesle eşit olarak iyi ilişki kurarsak – dünyadaki tüm insanları kendimizi önemsediğimiz kadar önemseyerek – o zaman çok hızlı bir şekilde bize gönderilen bu darbe doğasının üzerine çıkacağız ve daha sakin ve daha huzurlu koşullarda aramızda giderek daha fazla bağa ilerleyeceğiz.

Küresel Salgın

Tarihte “Koronavirüs Pandemisi (salgını)” olarak hatırlanacak çok özel bir zamanda yaşıyoruz. Dünya çapında acil durum küreselleşti.  Ve hepsi küçük bir virüs yüzünden.  İnsan bunu neredeyse hiç göremez  yine de muazzam bir devrim yaratmayı ve tüm yaşamımızı felç etmeyi başardı.

Bu hastalığın neden olduğu tehlikenin yanı sıra, insan toplumunun oluşturduğu tüm sistemleri yok etmekte.  Virüs, sıradan bir işçiden başbakana kadar herkesi tehdit ediyor.

İnşa ettiğimiz yapılar, bizlere güçlü ve sarsılmaz gibi geliyordu ancak mikroskobik bir virüsün tüm sistemi kökünden altüst edebileceği ortaya çıktı.  Ülkeler sınırlarını kapatıyor ve vatandaşlarından uzun süre kendilerini tecrit etmelerini istiyor.  Tüm dünya evde saklanıyor ve kendini kilitliyor.

Peki ne oluyor?  İşte, küçük bir virüs geliyor, başkalarından para kazanıp, sömürüp, birbirimizle rekabet edebilmemiz için aramızda inşa ettiğimiz tüm kârlı bağlantıları yok ediyor. Açıkçası bu iyi bir durum değildi çünkü Doğa, herkesi kullanmaya çalışan egoist doğamıza dayanabildiği için, her zaman doğru dengeyi geri getirme arzusundadır.

Sonuç olarak, ilişkilerimizi daha önce görülmemiş bir egoistik düzeye taşıyarak, bu virüsü kendimiz yarattık. Bu nedenle, inşa ettiğimiz tüm egoistik ilişkileri parçalayabilen, biyolojik bir parçacık olan virüs ortaya çıktı.

Herkesin diğerini kullanmak ve hatta onu yok etmek istediği modern dünyada çekişmenin sonu yoktur. Egoizm bütün sınırları aştı ve sonuç olarak virüs ortaya çıktı.  Doğanın ayrılmaz mekanizması, insanlar arasında böyle bir etkileşim seviyesine dayanamadı ve Koronavirüs ile tepki vermeye başladı.

İnsanlar arasındaki pozitif bağın eksikliği, düşük seviyede bir biyolojik olguyu meydana getirir. İnsan ilişkileri, onların altındaki fiziksel ve biyolojik bağlantıları etkileyen en yüksek doğayı temsil eder.

Salgınlar dünyamız için yeni bir şey değildir.  Geçmişte, salgın hastalıklar o kadar şiddetliydi ki bütün şehirleri boşaltırlardı. Koronavirüs ile ilgili bu kadar özel olan nedir?  Ölüm oranı o kadar yüksek değil;  kaçınılmaz olarak her yıl, belli bir sayıda insan mevsimsel gripten ölmektedir.

Ancak problem şu ki ilerleyişin en yüksek seviyelerine ulaşmamıza rağmen, hayatımızı düzene sokamıyoruz. Tüm maddi refahla birlikte, olumlu insan ilişkilerinin eksikliği vardır. Bu yüzden normal bir toplum inşa edemiyor ve çocuklarımızı doğru bir şekilde eğitemiyoruz.

Hepsi insan egosunun hatasıdır.  Doğa bize sadece egoizmimizin bir tedaviye ihtiyacı olduğunu göstermektedir ve bu yüzden bizim için Koronavirüsü ortaya çıkarır.  Krizin içsel anlamı budur.

Küresel bir dünyada yaşıyoruz ve salgın, küresel bağlantımızın tehlikelisini açıkça ortaya koyuyor. Bununla birlikte, başka seçeneğimiz yok: insani gelişme bizi, bağlantımızın ve birbirimize tam bağımlılığımızın farkındalığına  getirir.

Salgını engellemeye çalışan ülkeler, kendilerini kapatmaya ve bağlantıları kopararak insanları izole etmeye çalışıyorlar.  Ama sonuçta, bunun imkansız olduğunu anlayacağız çünkü bununla kendimizi ilkel zamanlara dönüyormuş gibi sefil bir yaşama mahkum ediyoruz.