Daily Archives: Şubat 28, 2020

Onluyu Yaradan’ın Durduğu Bir Yer Olarak Algılayın

Sadece O’na odaklanarak, Yaradan ile form eşitliğine ulaşamayız. Yaradan, tanımlanması zor ve bizim kişisel algımıza göre erişilmezdir. Ancak, onlu içinde algımızı karşılıklı sevgiye ayarlayarak, kendimizi Yaradan’a yönlendiririz.

Yaradan gizlenmiştir; O sadece onluda, manevi kabımızda bir izlenim olarak var olur. Onlu, Yaradan’a kendileri vasıtasıyla memnuniyet getirmeye özen gösterir. Ortaya çıkan şu ki, dostlarıma neşe getirerek, Yaradan’a memnuniyet getiririm, egoizmimin, kendim için endişelenmenin üstüne çıkarım ve tüm bu özen Yaradan’a ulaşır. Dostları önemsemek, bir kaba dönüşür (Kli), böylece Yaradan’ı önemsemem kıyafetlenir.

Yaradan onlu için, dostlarım için duyduğum endişede kıyafetlenir. Doğrudan O’nunla bir ilişki kuramam ama dostlarıma özen göstermeye hazırsam, Yaradan bu özende kıyafetlenir. Görünen o ki, yapabileceğim ve içinde Yaradan’ı kıyafetlendirebileceğim çalışmalarım vardır.

Dolayısıyla şöyle denir: “Yaratılan sevgisinden Yaradan sevgisine” ve Yaradan’ın sevgisi yaratılan varlıkların sevgisi içinde gerçekleşir. Ancak bu şekilde Yaradan ile iletişime geçilebilir.

Benim amacım Yaradan. Tıpkı O’nun beni önemsediği gibi, O’nu önemsemek isterim. Ama tutunacağım hiçbir şeyim yok çünkü Yaradan’ın kim olduğunu bilmiyorum ve onun hakkında hayal kurmaya başlayabilirim, putlar inşa edebilirim. Başlangıçta İbrahim bunu putlar inşa ederek yaptı. Ama sonra, tüm gerçekliği yöneten üst gücün ifşa olmasının, bu şekilde imkansız olduğunu anladı.

Bu nedenle, İbrahim putları paramparça etti ve artık bir heykeli veya imgesi olmayan, daha önce kimsenin boyun eğmediği bir Yaradan’a özlem duymaya başladı. Yaradan’ı hayal edebileceğimiz veya oluşturabileceğimiz kıyafet onludur, gruptur. Ve böylece, İbrahim etrafındaki insanları şu çağrılarla toplamaya başladı: “Yaradan’a doğru olan, bana gelsin!”, “Komşunu kendin gibi sev” ve “Sevgi tüm günahları örter.”

İnsanların bağlanması, içinde Yaradan’ın ifşa olduğu kaptır. Herkesin diğerlerini önemsediğindeki doğru bağ, grubu dolduran üst ruh olan on Sefirot’un içine girmesine izin verilen tek “idol” dür. Doğru bağa ulaşan onlu, Yaradan’ın içinde yaşadığı kıyafete dönüşür. Onluyu, bir yer olarak, içinde üst ruhun yaşadığı bir kap olarak algılamalıyım.

 

Kişiyi Manevi Yolda Ne Korur?

Soru: Koşulsuz sevgi durumunda olan bir kişinin, toplumda olması tehlikeli değil mi? Eğer kişi öfke duygusuna sahip değilse, kendini koruyamaz. Sonuçta, toplumumuz birbirlerini kendi amaçları için kullanmayı içerir.

Cevap: Bu oldukça doğrudur. Tüm dünyada, insanların birbirlerinden nefret etme ve mutlak reddi gibi korkunç bir gelişme var. Bir kişi her zaman kendini savunmalı veya saldırmaya hazır olmalıdır.

Ancak, gerçek şu ki, sevgi hakkında konuştuğumuzda, onun içinde iki dikkat çekici nitelik vardır.

İlk olarak sevgi niteliğini, sadece “ruh” adı verilen ortak bir sistem oluşturacağımız gruptaki dostlarımız için geliştiriyoruz. Bu sisteme, on kişi sadece birbirleriyle bağı geliştirmeye çalışarak katılıyor. Geri kalan insanlar onları ilgilendirmez ve onlar da başkalarına dokunmazlar.

Bunun egoist bir eylem olduğunu düşünmeyin. Başka türlü başarılı olamazsınız. Ruhumuz daha sonra birbirlerini daha büyük durumlara bağlayan onlulardan oluşur.

İkincisi, onluda çalışmalarınız sayesinde bağ kurduğunuzda, çevrenizde belli bir koruyucu alan ortaya çıkar, bu da herhangi bir zararın size yaklaşmasına izin vermez, hepsi sizden geri çevrilir. Hiçbir şeyden korkmazsınız. Tüm kötülüğü reddeden manevi bir durumda olduğunuzu bilirsiniz ve bu nedenle korkacak bir şeyiniz yoktur.

 

Arzuların Gelişimi, Bölüm 7

Niyet Nedir?

Soru: Niyet nedir ve arzu ile nasıl ilişkilidir?

Cevap: Niyet, arzuyu belirler. Eğer niyet doğrudan arzu ile ilgili ise, o zaman bu en ilkel arzu türüdür. Eğer arzuyu doğrudan gerçekleştiremezsem o zaman,  onun yerine getirilmesinin bütün bir programını kendi içimde geliştiririm. Arzunun gerçekleştirilme programına  niyet denir.

Varsayalım ki bir tür hedefe ulaşmak istiyorum. Ama bunun için insanları ona çekmek, kendim bir şeyler yapmak için belirli bir yol izlemeli, belirli eylemler yapmalıyım. Bütün bunlar nihai hedefe ulaşmak için niyetime yatırımdır. Aslında bu niyetler, aynı zamanda eylemlerdir ama nihai hedefle ilgili olan niyetlerdir.

Niyet,  tüm aradaki eylemlerimde mevcut olan, nihai hedeftir.

Soru: Yani kişi, bu arzulara hizmet etmek için, bir arzuya, bir niyete ve bilgiyi işleyen bir beyne mi sahip?

Cevap: Evet. Beyin sözde kalbi-arzuları kontrol eder. Nihai hedefe ulaşmak için onları yoğunlaştırır, onları çeşitli kombinasyonlarda birbirine bağlar.

 

Yaradan’ın Eşsizliği, Bölüm 9

Üst Işığın Etkisi Nedir?

Soru: Baal HaSulam, “On Sefirot’un Çalışmasına Giriş” başlıklı makalede, 155. Maddede, üst ışığın nasıl çalıştığını açıklar. Kabalistlerin, her bir insanı, sadece bizi değiştiren bu ışığı kendimize çekmek için Kabala bilgeliğini çalışmaya zorladığını söyler.

Işığın etkisi nedir? Bu dönüşümü kendimde nasıl hissedebilirim ve kime dönüşebilirim?

Cevap: Işığın etkisini, kendi üzerinizde, kişisel değişikliklerinizde ve arzular, niyetler, özellikler gibi kişisel niteliklerinizde, daha net bir şekilde tasvir edilen gelişim amacında hissedebilirsiniz.

Soru: Daha manevi bir hale mi gelirim?

Cevap: Belki gelmezsiniz. Ancak, neler olup bittiğini giderek daha fazla anlarsınız. Henüz değişmiyor olabilirsiniz; ancak Kabala bilgeliğini çalışıyorsanız, üst ışık sizi zaten etkiler ve sizi değişim istemeye hazırlar.

Soru: Bu, üst ışığın henüz Yaradan olmadığı anlamına mı gelir? Yaradan var ve üst ışık var, doğru mu?

Cevap: Hayır, sadece tek bir güç vardır ama biz O’na kendini gösterme şekline göre farklı isimler veriyoruz. Üst niyeti “Yaradan” olarak adlandırıyoruz ve O’nun bizim üzerimizde olan etkisini “ışık” olarak adlandırıyoruz.

 

Dünya — Gerçeklik Mi, İllüzyon Mu, Bölüm 9

Kabalistlerin Diline Bağlı Kalın

Baal HaSulam, ”Kabala Bilgeliği’nin Özü”: manevi konularla ilgilenildiğinde her mantıklı kişinin anlayacağı gibi düşünüp taşınabileceğimiz kelimeler ya da harfler yoktur. Bunun nedeni tüm kelime hazinemizin duyularımız ve hayal gücümüzün kombinasyonları olmasıdır…

Bu, özellikle ilmin araştırılmasındaki alışılagelmiş konuşmalarda kişinin bu sözlerde biraz mantık bulması gerektiği yerlerde böyledir. Burada öğretmen inceleme yapanlar için dikkatli bir şekilde kesin tanımlar bulmalıdır.

Eğer sözlerimizde hissettiğimiz her şeyi ifade edersek, her birimiz kendi dilimizi, kendi ansiklopedimizi vb. yaratacağız ve birbirimizle iletişim kuramayacağız. Bu nedenle, yapabileceğimiz ve yapmamız gereken, özümüze dayalı kelimeleri, ifadeleri ve tanımları kullanmaktır.

Kabala’nın tam olarak yaptığı şey budur. Bir insanın beş türe ayrılan arzudan oluştuğunu söyler: sıfır, bir, iki, üç ve dört. Bu beş arzu türünde, çeşitli olumlu ve olumsuz tatminler hissediyoruz ve herkes onlara sahiptir. Bu nedenle her şey sadece arzudan ibarettir.

Bunun için, net/belli bir Kabalistik dile bağlı kalırsak, yoldan çıkmayacağız. Eski Babil’deki yıkımdan önce bu böyleydi, tüm insanlar Zohar Kitabı’nın yazıldığı tek bir dil konuşurdu, Aramice.

Aramice dili iyidir çünkü doğanın kendi özünden gelir. Her birimizde oluşan beş arzu seviyesi beş tanım oluşturur. Bu dil, onlara dayanmaktadır.