Avrupa: Modern Zamanların Babil’i

Bugünün Avrupa’sı, insanlar arasında bölünmenin hüküm sürdüğü antik Babil’de yaşanan ayaklanma dönemini andırıyor.

Tarihte bu dönemi analiz etmek, bugün Eski Kıta’nın neden insanlığın özünü temsil ettiğini ve sosyal dokusunu onarmanın, nasıl dünyanın geri kalanında benzer zorlukları çözmek için önemli bir emsal teşkil ettiğini anlamamıza yardımcı olacaktır.

Yaklaşık 3 bin 800 yıl önce, Fırat’ın kıyıları ile Dicle nehirleri arasında, günümüz Irak yakınlarındaki bir çöl bölgesinde insanlık, Babil’de büyük klanlarla yaşadı ve birbirlerini önemsiyorlardı. Bu ilişki parçalanıncaya kadar birlikte akraba gibi yaşadılar. Egoist arzu, Babilliler içinde artmıştı: her biri, başkalarının pahasına giderek daha fazla kişisel yarar talep etmeye başladı, bu da kavga ve krizlere yol açtı. Aşırı şişmiş ego onları göklere kadar bir kule inşa etmeye zorladı, her biri evreni fethetmek için hissettikleri gururlu hırsın sembolik bir tezahürüydü.

Başlangıçta tek bir dil konuşuluyordu. Onların ideolojik ayrılıkları zaman içinde birçok dilin gelişimine yol açtı ve iletişim kurmayı bıraktılar. Karşılıklı yaşamları parçalara ayrıldı, dostluk ve tek bir kişiye ait olma hissi ortadan kalktı ve her yöne dağıldılar.

Babil’in manevi liderlerinden biri olan İbrahim, derinleşen sosyal anlaşmazlığın doğasını merak etti. Anlaşmazlığın, insanlığın egoizminin doğal ve kaçınılmaz büyümesinden kaynaklandığını keşfetti: başkalarını kendi çıkarları için kullanmaktan elde edilen haz, yıkılan insan ilişkilerinin kaynağıydı. İbrahim, çeşitli kabileler ve klanlar arasında dolaşarak yeni bir toplum inşa etme ihtiyacı hisseden herkese seslendi.

İnsanlığın geçmiş medeniyetlerinin 70 ulusundan temsilciler topladı ve İbranice “Yaşar-El” den  (Yaradan’a doğru)  gelen, “İsrail” adında yeni bir halk oluşturdu. İsrail halkı çok çeşitliydi. Herkes farklı diller konuşurdu ve çok çeşitli görüşlere ve algılara sahipti, ancak, İbrahim’in çadırında bir araya gelerek farklılıklarının üzerine nasıl yükseleceklerini öğrendiler. O zamanlar İsrail halkı arasındaki ortak payda, farklılıkların üstünde birlik fikriydi.

İbrahim’in öğrettiği bağ yöntemi, bizi bir arada tutan tek bir gücün olmasıydı: sevginin gücü. Onun metoduna göre, anlaşmazlıklarımız aynen kalmaktadır ancak bizler, “sevgi tüm günahları örter” ilkesiyle onların üzerinde yükseliriz. O, büyüyen egoizmin üzerinde,  sağlıklı ve olumlu ilişkiler kurmayı öğretti.

Babil’de uzun yıllar boyunca, görünürde sakin bir halde yaşadık, ancak daha sonra yüzeyin altında sessizce kaynayan ego taşmaya başladı. Üstelik onun döküntüleri bizim zamanımıza kadar devam etmektedir. Bizim egoizmimiz, varoluşun her seviyesinde değişiklik yaparak büyümeye devam etmektedir. Ego, kişisel çıkarları keskinleştirir ve küresel çatışmalara neden olur, devasa göç hareketlerini bir kıtadan diğerine iter, açlık ve yoksulluğa neden olur, ekonomileri çökertir, ilişkileri sabote eder, terör ve protestoları uyandırır.

Bugün, Avrupa kıtası, yukarıda belirtilen tüm değişikliklerin bir kapsamasıdır. Babil krallığı, bugünün Avrupa’sında gelişti. Zengin tarihine, eğitimine, kültürüne ve ileri bilim ve tıbbına rağmen, Avrupalılar, eski günlerin Babillileri gibi kendi içlerinde kalmışlardır – tecrit edilmiş ve yabancılaşmış bir halk. Tek kelimeyle: egoistler.

Mükemmel olduğu iddia edilebilecek bir kıta ya da ülke yoktur ancak bizler, Avrupa’ya odaklanmaktayız çünkü o insanlığın özünü temsil etmektedir:  38 ülkeye ayrılmış Avrupa’nın çağdaş medeniyeti,  her millet kendi dili, kendine özgü tarzı, kendi bencil karakterine rağmen zayıf bir birlik görünüşü sağlamak için çabalamaktadır.

Bugünün Avrupa’sı, yeni bir dünya düzenini fetheden, yöneten ve dayatan ülkelerin Avrupa’sı değildir. Gittikçe daha fazla Avrupalı, Avrupa’nın belirsiz geleceği hakkındaki sorulardan rahatsızdır. Yabancı kültürlerden, on binlerce göçmeni düzgün bir şekilde özümseyememe ve siyasi liderliğe nüfuz eden aşırılıklar, önümüzdeki yıllarda pek de iyiye işaret etmemektedir. Her şey ellerinde parçalanıyor ve daha da kötüye gidiyor,  hiç kimse gerçek bir çözüm sunmuyor. Ufukta, yeni nesil için parlak bir gelecek sağlayacak bir plan yok.

İnsanlık tarihinin eklenerek artan ümitsizliği yüzünden, aynı gemide birlikte olduğumuzu henüz anlamadık. Ya bir olarak yelken açarız ya da birlikte batarız. Suyun üstünde kalmak ve başarılı olmak için, İbrahim’in bağ kurma yöntemine, sessizce nesilden nesile geçtikten sonra büyüyen ve gelişen ve yalnızca insanlığın onu anlamak için olgunlaştığı zaman ifşa edilmek üzere, kitlelerden gizlenmiş olan Kabala bilgeliğine sahibiz. O zaman geldi, egoizmin zirveye ulaştığı ve onu dengelemek için bir yöntemin herkes tarafından erişilebilir olması gerektiği zaman geldi.

Bulgaristan’da Kasım ayının ortalarında gerçekleşmesi planlanan Dünya Kabala Kongresi, İsrailliler ve onlarca diğer ülkelerin temsilcileriyle birlikte, kıtanın her yerinden yüzlerce Avrupalıyı bir araya getirecek.  Farklı dilleri ve lehçeleri konuşanlar, hayatın her kesiminden, farklı yaşlardan ve çeşitli dünya görüşlerinden erkekler ve kadınlar olacak. Birlikte, farklılıkların üzerinde birliğe doğru,  Avrupalılar arasında ve Avrupa- İsrail ve dünyanın diğer bölgeleri arasındaki bağa doğru – binlerce yıllık ayrılıktan sonra eski uygarlığın yeniden birleşmesine doğru küçük ama önemli bir adım atmak üzereyiz

Amacımız, aramızdaki bağın gücü sayesinde, sıcaklığı yayan ve dünyaya destek veren, bir tek sevgiye dayanan yeni bir kule inşa etmektir. Bu sıcak bağ, yıllar içinde çözülmüş olan bağları yeniden oluşturacaktır. Birleşmiş bir Babil olmaya geri dönelim, ama bu sefer karışıklık olmadan: sadece tek uyumlu bir sesle şarkı söylemek için,  ortak bir arzuyla.

Kongre sona erdikten uzun süre sonra kurduğumuz bağın yararını ve olumlu hissini algılayacağız. Her katılımcı ve grup eve döndükten sonra, görünüşte fiziksel olarak bir kez daha bağ kesilse de hala bir aileye ait olma hissine sahip olacağız. Bizden yayılacak sıcaklık, bize sadece kişisel güvence ve yaşamın müreffeh bir perspektifini sunmakla kalmayacak, ayrıca tüm sorunlara bir çözüm olarak ve daha iyi bir dünyaya giden bir yol olarak farklılıkların üzerinde birliği ön planda tutan bir toplumun olumlu bir örneğini sunacaktır.

Bizler,  birleşebilen ve bağın önemini tüm olası yollarla yaygınlaştırabilen bu nesildeki ilk öncüler gibi hissedeceğiz. Bağımızın gücü, her Avrupalının kalbine dokunacak, kaybedilen umudu geri getirecek, herkesi bir parçamız olmaya: herkesi kucaklayan sıcak aileye katılmaya davet edecek.

Europe: The Babylon of Modern Times

 

Ne yazık ki, bu ögeye yorum yapma özelliği kapatılmış.

"Kabala ve Hayatın Anlamı" Yorumlar RSS Feed