Bir Geçiş Koşulu Olarak Bney Baruh

Grubumuz Bney Baruh, Yaradan ile insanlık arasında bir geçiş bağıdır. Bu bizim görevimizdir ve bu nedenle, genel ıslah sürecini ve her birimizin kişisel durumunu ve ruh halini etkilememesi gereken iniş ve yükselişlerden etkilenmemeliyiz. Yaradan ile İsrail halkı, Yaradan ve bütün yaratılanlar arasındaki bağın, sadece bu rolün yerine getirilmesi hakkında düşünen bir bağlantı kanalı olmasını sağlamalıyız.

Bu rolü ne kadar derinden anlarsak, bir yandan Yaradan’ın işçileri olduğumuzu ve diğer yandan da tüm yaratılışa hizmet ettiğimizi daha net hissederiz. Bu bize sonsuza dek verilmiş daimi bir görevdir.

“Arzunuzu yapın” denir, yani bu dünyanın arzusu, “Yaradan’ın arzusu gibi yapın”. Yaradan, dünyaya bir nimet vermek istemektedir ve bizim dünyayı, Yaradan’ın arzusunu, yukarıdan verilen ihsanı kabul etmek isteyecek şekilde düzenlememiz gerekir. Bu nedenle, tüm yaratılışın arzusunu özümsememiz, onu doğru bir şekilde adapte etmemiz ve iki arzuyu birleştirerek Yaradan’a yükseltmemiz gerekir: Yaradan’ın yaratılanlara ihsan etme arzusu ve yaratılanların Yaradan’ın verdiği şeyi alma arzusu.

Özünde arzumuz, üst kısımda Keter ve Hohma’nın hükmettiği Bina’ya ve alt kısımdaki alt arzuya, Malhut’a benzemesiyle ıslah edilmelidir. Bu nedenle, sadece Yaradan’ın arzusu ve bizi dolduran ve bizi zorunlu kılan yaratılanların arzusu tarafından tanımlanan sürekli bir koşul olan çaresizlik, düşüşler ve hayal kırıklıklarına sahip olamazdık. Ve bizler, bu iki parçayı birleştirmek zorunda olduğuna karar veren, Bina’nın merkezinde bir seçim noktasıyız: en yüksek kısım Yaradan ve alt kısım yaratılanlardır.

Yaradan’ın yaratılanlara olan arzusunun yerine getirilmesinin yanında başka bir arzumuz veya başka bir görevimiz yoktur, yani yaratılanların Yaradan’a yaklaşması gerekir. Ve biz kendimiz sıfırız, sadece bir adaptörüz. Böyle bir koşulda hiçbir sendeleme ve düşüş olamaz, yalnızca görevini sürekli yerine getirme olabilir.

Eğer daha derine bakarsak, İsrail halkı ve dünya halkının olmadığını ve bunun sadece Yaradan’ın iki taraftan bizimle oyunu olduğunu göreceğiz: yukarıdan ve aşağıdan. Yaradan’dan başka kimse yoktur ve ben ortadayım, bu iki kuvvet arasında bir bağlantı noktası olarak.

Yaradan, Kendisini yüce bir güç, yaratıcı olarak ortaya koyar ve O, Kendisini yaratılış olarak sunar. Ben, bunların ortasında yerleştirildim ve her iki güçle de bağ kurmak, tüm yaratılanların arzularını özümsemek ve tüm yerine getirmeler, yani perdeleri,  Yaradan’ın üstesinden gelme gücünü içermek için her şeyi yapmak zorundayım. Bu nedenle, yaratılışı, Yaradan’la birleştirmem gereken kendi ruhum olarak algılarım.

Ve o zaman, yaratılanlar beni dinlemediği ve beni suçladığı için umutsuzluğa kapılmayacağım ve üzülmeyeceğim. Bu benim için önemli değil çünkü görevimi yerine getiriyorum ve geri çekilmeyeceğim. Ancak Yaradan benim için farklı koşullar düzenleyecektir: O, yukarıdan biraz daha fazla aydınlatacak ve güzel bir şey yapacak, sonra beni aşağıdan darbelerle itecektir ve bu da iyidir. Her şeyi ilerlemeye yardımcı olarak görürüm ve bu nedenle sonuçlardan etkilenmem. Kaç yıl süreceği önemli değildir, ben, beni eyleme zorlayan rolümü yerine getirmekteyim. “Ayrılma olmasın da ne olursa olsun” denir.

Bnei Baruch As A State Of Transition

 

Ne yazık ki, bu ögeye yorum yapma özelliği kapatılmış.

"Kabala ve Hayatın Anlamı" Yorumlar RSS Feed

Önceki yazı:

Sonraki yazı: