Daily Archives: Nisan 13, 2019

Yerçekiminden Kurtulan Bir Füze Gibi

Kabala bilgeliğinde, üst Işığın alma arzumuz üzerindeki eylemlerini, bu tür değişimlere hazır olduğumuz ölçüde öğreniriz. Maneviyatta zorlama yoktur. Kişi kendi arzusuna göre tam bir anlayış, hissiyat, uzlaşma ve boyun eğmeyle, tüm değişikliklerden geçmelidir. İçindeki değişiklikler, onun katılımı, izlenimi ve tepkisi olmadan otomatik olarak gerçekleşemez. Bunun için çaba sarf etmesi gerekir. Bu nedenle, ciddi değişiklikler yavaş yavaş gerçekleşir ve çok fazla hazırlık gerektirir.

Temel olarak, üst Işığın içimizdeki yaratılış programını uygulamasına nasıl yardımcı olacağımızı, bize bağlı olan sürecin bir bölümünü nasıl gerçekleştireceğimizi öğreniriz. Bu, çalışmanın ve varlığımızın tüm amacıdır.

Egoist arzu için, Yaradan’ın önünde boyun eğmesi ve hatta kendisini iptal etmekten haz alması nasıl mümkün olabilir? Üst Işık, alma arzusunu etkiler ve onu değiştirir, böylelikle Işığın önünde boyun eğmekten haz almaya başlar. Arzudaki her bir değişiklik sadece kaynağa geri dönen Işık nedeniyle mümkündür.

Arzu hala haz almak ister, ama hazzın türü değişir. Önceleri almaktan haz alıyordu ve şimdi almadığı gerçeğinden haz almaktadır. Önceki haz, basit, doğal bir doyumdandı. Şimdi bu haz farklı bir doyumdan, Yaradan’ın önünde teslim olması hissindendir.

Arzu, henüz Yaradan’ı hissetmemektedir ama artık bir çeşit üst niteliğin önünde, O’nun önünde boyun eğmekte olduğunu hisseder. Boyun eğme eylemi, içinde olduğu koşulda ona memnuniyet, haz, sakinlik ve neşe verir. Bu, Üst Işığın arzu üzerindeki etkisidir. Bu, manevi dünyaya girmeden önce (Mahsom’dan önce), ihsan etme niteliğini kazanmadan önce bile olur.

Bu boyun eğmeden önce, kişi genellikle zıt koşullarla karşılaşır: öfke, rahatsızlık ve kızgınlık. Teslim olmaya zorlandığı için kızgındır. Egoizm elbette tüm varlığıyla hücresinden kaçmaya çalışmaktadır. Bu, sonunda aniden sakinleşen ve kişinin kendisini teslim etmenin ne kadar harika olduğunu hissettiği, bütün bir dönemdir.

Kişi, bu iki kutupsal koşulu çok güçlü ve duygusal bir şekilde tecrübe eder: büyük bir kızgınlık ve aniden tam bir sakinlik. Boyun eğmenin en iyi şey olduğunu anlar. Bu, daha sonra tüm yol boyunca kişiye eşlik eden ilk ıslahtır.

Kişi uzun bir süre boyunca hayal kırıklığına, rahatsızlığa ve kıskançlıktan dolayı acıya, onu içeriden yakan ve ruhunu sıkan hırslara dayanabiliyorsa, o zaman bir anda, sanki temiz havaya çıkmış gibi gelir.

Bu, muazzam çabalarla, Dünya’nın yerçekiminin üstesinden gelen ve aniden her şeyin sessiz, sakin ve tamamen ağırlıksız olduğu uzaya çıkan bir füze gibidir.

Like A Missile Escaping Earth’s Gravity

 

Özgürlük Noktası

Soru: İçimdeki özgürlük noktası nedir ve Yaradan, Kendisinden ve O’nun önceden belirlediği her şeyden nasıl özgürleşebilmiştir?

Cevap: Her birimiz, egomuzun yanında, “yukarıdan Yaradan’ın bir parçası” olarak adlandırılan kalpteki noktaya sahibiz.  Bu nedenle O’na çekiliriz, O’na ulaşmak isteriz.

Bu ihtiyaca sahip olan insanlar kalpteki noktayı hissedebilirler ve bu nedenle Yaradan’ı ifşa etmek için kendi aralarında bağ kurmaya çalışırlar.

The Point Of Freedom

 

Bir Geçiş Koşulu Olarak Bney Baruh

Grubumuz Bney Baruh, Yaradan ile insanlık arasında bir geçiş bağıdır. Bu bizim görevimizdir ve bu nedenle, genel ıslah sürecini ve her birimizin kişisel durumunu ve ruh halini etkilememesi gereken iniş ve yükselişlerden etkilenmemeliyiz. Yaradan ile İsrail halkı, Yaradan ve bütün yaratılanlar arasındaki bağın, sadece bu rolün yerine getirilmesi hakkında düşünen bir bağlantı kanalı olmasını sağlamalıyız.

Bu rolü ne kadar derinden anlarsak, bir yandan Yaradan’ın işçileri olduğumuzu ve diğer yandan da tüm yaratılışa hizmet ettiğimizi daha net hissederiz. Bu bize sonsuza dek verilmiş daimi bir görevdir.

“Arzunuzu yapın” denir, yani bu dünyanın arzusu, “Yaradan’ın arzusu gibi yapın”. Yaradan, dünyaya bir nimet vermek istemektedir ve bizim dünyayı, Yaradan’ın arzusunu, yukarıdan verilen ihsanı kabul etmek isteyecek şekilde düzenlememiz gerekir. Bu nedenle, tüm yaratılışın arzusunu özümsememiz, onu doğru bir şekilde adapte etmemiz ve iki arzuyu birleştirerek Yaradan’a yükseltmemiz gerekir: Yaradan’ın yaratılanlara ihsan etme arzusu ve yaratılanların Yaradan’ın verdiği şeyi alma arzusu.

Özünde arzumuz, üst kısımda Keter ve Hohma’nın hükmettiği Bina’ya ve alt kısımdaki alt arzuya, Malhut’a benzemesiyle ıslah edilmelidir. Bu nedenle, sadece Yaradan’ın arzusu ve bizi dolduran ve bizi zorunlu kılan yaratılanların arzusu tarafından tanımlanan sürekli bir koşul olan çaresizlik, düşüşler ve hayal kırıklıklarına sahip olamazdık. Ve bizler, bu iki parçayı birleştirmek zorunda olduğuna karar veren, Bina’nın merkezinde bir seçim noktasıyız: en yüksek kısım Yaradan ve alt kısım yaratılanlardır.

Yaradan’ın yaratılanlara olan arzusunun yerine getirilmesinin yanında başka bir arzumuz veya başka bir görevimiz yoktur, yani yaratılanların Yaradan’a yaklaşması gerekir. Ve biz kendimiz sıfırız, sadece bir adaptörüz. Böyle bir koşulda hiçbir sendeleme ve düşüş olamaz, yalnızca görevini sürekli yerine getirme olabilir.

Eğer daha derine bakarsak, İsrail halkı ve dünya halkının olmadığını ve bunun sadece Yaradan’ın iki taraftan bizimle oyunu olduğunu göreceğiz: yukarıdan ve aşağıdan. Yaradan’dan başka kimse yoktur ve ben ortadayım, bu iki kuvvet arasında bir bağlantı noktası olarak.

Yaradan, Kendisini yüce bir güç, yaratıcı olarak ortaya koyar ve O, Kendisini yaratılış olarak sunar. Ben, bunların ortasında yerleştirildim ve her iki güçle de bağ kurmak, tüm yaratılanların arzularını özümsemek ve tüm yerine getirmeler, yani perdeleri,  Yaradan’ın üstesinden gelme gücünü içermek için her şeyi yapmak zorundayım. Bu nedenle, yaratılışı, Yaradan’la birleştirmem gereken kendi ruhum olarak algılarım.

Ve o zaman, yaratılanlar beni dinlemediği ve beni suçladığı için umutsuzluğa kapılmayacağım ve üzülmeyeceğim. Bu benim için önemli değil çünkü görevimi yerine getiriyorum ve geri çekilmeyeceğim. Ancak Yaradan benim için farklı koşullar düzenleyecektir: O, yukarıdan biraz daha fazla aydınlatacak ve güzel bir şey yapacak, sonra beni aşağıdan darbelerle itecektir ve bu da iyidir. Her şeyi ilerlemeye yardımcı olarak görürüm ve bu nedenle sonuçlardan etkilenmem. Kaç yıl süreceği önemli değildir, ben, beni eyleme zorlayan rolümü yerine getirmekteyim. “Ayrılma olmasın da ne olursa olsun” denir.

Bnei Baruch As A State Of Transition

 

Manevi Enerji Kaybolmaz

Soru: Enerji, güç kaybı sırasında mı yoksa bir yerde kullanılan düşüş sırasında yaşadığımız boşluk ile serbest mi bırakılır?

Cevap: Kesinlikle.

Soru: Bu durumda enerjinin korunumu yasası geçerli midir?

Cevap: Kesinlikle. Üstelik bizim dünyamızda bu yasa hemen hemen işe yaramamaktadır. Bizler, her şeyin nerede kaybolduğunu bilmemekteyiz, sadece bunun doğada nasıl gerçekleştiğine dair varsayımlarda bulunmaktayız.  Gerçekte, tüm enerji yok olur, kara deliklere vb. girer.

Bununla birlikte, manevi dünyada hiçbir şey kaybolmaz, çünkü Malkut ile Keter arasında net bir bağlantı vardır. Her şey bu on yayılımda gerçekleşir. Bu tamamen kapalı bir sistemdir.

Soru: Bu, düşüşten kurtulma çabalarımın, oraya yatırım yaptığım tüm enerjimin hiçbirinin kaybolmaması anlamına mı gelmektedir?

Cevap: Endişelenmeyin, her şey kendi yerini, adresini ve gerekçesini bulur.

Spiritual Energy Does Not Disappear