Daily Archives: Ocak 28, 2019

Manevi Dünyayı Ben Mi Yaratırım?

Soru: Manevi dünya gerçektir ve maddesel dünya bir yanılsamadır. Manevi dünyayı yarattığım ve maddesel dünyanın alma arzumda nesnel bir gerçeklik olduğu doğru mudur?

Cevap: Sen kendin bir şey yaratmıyorsun. Bu sadece manevi dünyayı değiştirebildiğiniz ve dolayısıyla onun dünyamız üzerindeki etkisinin değişeceğidir. Yine de maddesel dünyanın kendisinde hiçbir şeyi değiştirmeyiz. Tarihin nasıl geliştiğini görüyorsunuz ve içindeki hiçbir şeyi değiştiremeyiz. Bugün yirmi yıl önce söylediklerimiz gerçekleşiyor çünkü insanlar değişmiyor.

Soru: Eğer maddi dünyadaki hiçbir şeyi değiştiremezsek, neden onun seviyesinde hareket etme ve değişiklik yapma kabiliyeti yanılsamasına ihtiyacımız var?

Cevap: Eğer manevi dünyada henüz yoksanız, o zaman nasıl bir şeyi değiştirebilirsiniz? Bizim dünyamızda olmak, neler yapılabileceğini çalışmak ve yavaş yavaş, parça parça, çabalarınızı onlu aracılığıyla manevi olanlara aktarmak zorundasınız.

Soru: Bu, dünya seviyesinde hiçbir şeyin değiştirilemeyeceği anlamına mı geliyor?

Cevap: Eğer insanlar manevi köklerine yakınlaşmak isterlerse değiştirebilir. Değişiklikler sadece üst derece sayesinde meydana gelir. Tüm kontrol yukarıdandır.

Do I Create The Spiritual World?

Maneviyatta Sevgi

Soru: “Sevgi” ve “ihsan etme” gibi kelimeleri, daha pratik terimlerle yer değiştirebilecek miyiz?

Cevap: Hayır, ama onları doğru bir şekilde anlamaya başlayacağız. Bu kelimeleri değiştiremezsiniz, çünkü manevi koşullarda gerçeği ifade ederler. Dünyamızda onları çarpıtıyoruz ve tamamen yanlış kullanıyoruz.

Eğer bir anne kurt yavrusunu besliyorsa ve ona bakıyorsa, sevgiyi değil içgüdüsünü takip ettiği düşünülür. Bir erkek ile bir kadın arasındaki sevgi de içgüdüseldir. Ne tür bir ilişki yelpazesinden bahsettiğimiz önemli değil – anne ve çocuk, erkek ve kadın – bu içgüdüsel sevgidir. Gerçek sevgi, ihsan etme olarak adlandırılır, bir başkasının arzusunu alıp onu yerine getirdiğin zamandır.

Soru: İnsanlığı, bunun sevgi olmadığına ikna etmek yerine, bu kelimeyi değiştirmek daha kolay olmaz mıydı?

Cevap: İnsanlığın kendi kelime hazinesiyle hızla hayal kırıklığına uğrayacağını ve bunu kendi başlarına düzeltmeye başlayacaklarını düşünüyorum. Tamamen egoist kendi arzularının esiri olmayla ilgili olan dürtüleri ifade eden kelimeleri adlandırmada hiçbir şey yoktur.

Gerçek şu ki, insanlık asla sevgi hakkında yazmadı, böyle bir şarkı bile yoktu. Rönesans’tan itibaren Orta Çağ’da ortaya çıktılar. Önceden, sevgi Yaradan ile ilişkimizi ya da insanlar arasında fiziksel olmayan, özel bir ilişkiyi kastederdi. Bugün bizim kabul ettiğimiz gibi, böyle bir “sevgi” kavramı anlayışı hiç var olmamıştı bile.

Dünyanın koşullarında “birlik” farklı bir hikayedir. Burada, en yüksek hedefe ulaşmak, hayatın anlamını edinmek amacıyla insanlar arasındaki birliği kastetmekteyiz.

Love In Spirituality

Her şey Işığın Etkisine Bağlıdır

Rabaş, “Dostların Önemine Dair”: Kişi komşusunun çocuklarında hatalar görürken, kendi çocuklarında görmez. Ve birisi çocuklarındaki bazı hatalardan bahsettiği zaman, hemen dostuna direnç gösterir ve çocuklarının iyi taraflarını bildirmeye başlar.

Işık bizi etkiler ve böylece her şeyi inşa eder. Biz onun ellerinde bir madde, kil, oyun hamuruyuz. Parladığı açıya bağlı olarak, frekans ve rengine bağlı olarak, bizler bu kil parçasından, topraktan oluşuruz.

Tora’da yazıldığı gibi, Yaradan tamamen canlı olmayan maddeyi “tozdan aldı” ve onu şekillendirmeye başladı. Bu ana malzemedir.

Geri kalan her şey ışığa bağlıdır. Bu nedenle bizler, herhangi bir kötü veya iyi niteliği, eylem veya herhangi bir şeyi bir insana yükleyemeyiz! Sadece insanı etkileyen Işık miktarının yoğunluğu ve kalitesi, kişinin tüm özünü belirler.

Soru: Bunda özgür seçim nerede?

Cevap: Bunda özgürlük yoktur. Özgürlük, yalnızca Işığı bizi belirli bir çevrenin etkisi altında daha iyi ve daha yoğun bir şekilde etkilemeye zorlamaktadır.

Mevcut koşulum üzerinde etki edemem. Sadece çevre yoluyla, Işığın üzerimde daha güçlü bir etkisini çekebilirim ve o beni daha iyi için değiştirecektir. Özgür seçimim sadece bundadır ve bir şekilde bir şeyleri değiştirmenin tek yolu budur.

Ancak, bunun için istekli olmazsam, ışığın etkisi bana kötü ve berbat gibi gelecektir. Bu acının yoludur.

Oysa, çevrenin etkisi altında ileri atılırsam, o zaman egoistlikten özgeciliğe, gelecekteki tüm dönüşümlerim arzu edilebilir olacaktır. O zaman aynı yol benim için iyi olacaktır – Işığın Yolu.

İstenen ve gerçek arasındaki fark, grupta doğru bir şekilde oluşturulmalıdır ve ondan sonra çekilen ışık arzularımızı yerine getirecektir.

Everything Depends On The Influence Of The Light

Antik Çağlarda Yeniden Eğitim

Soru: Kabalistlerin dönemi boyunca, suç işleyen bir kişi için yeniden eğitim nerede gerçekleştirilirdi? Hapishanede mi?

Cevap: Kabala bilgeliği ve Tora`ya göre hapishaneler yoktu. Üst yönetim sistemine dayanarak, her birimiz basit bir şekilde kontrol edildiğinde, bir insanı özgürlükten mahrum etmek yasaktır!

Eğer Tora kitabını açarsanız, var olan tek hapishanenin Firavun’a ait olduğunu göreceksiniz. İnsanlar onun içine atılırdı ve efendi dilediği sürece orada kalırdı.

Oysa Kabala, hepimiz için tek bir Efendi olduğunu ve Firavun ve ölümlülerde dahil herkesin onun önünde eşit olduğunu söylüyor. Bu nedenle, bir kişinin diğerini yargılaması imkansızdır.

Yani, antik çağda insanlar arasında bulunan hakimler, herkese hangi manevi ıslahları yapmaları gerektiğine karar verirlerdi, çünkü insanlar bunu anlamadıkları için hatalar yapıyordu.

Soru: O zamanda, suçluların sığındığı şehirleri var mıydı?

Cevap: Sığınma şehirleri farklı bir şeydir. Eğer bir kişi yanlışını telafi edene kadar toplumdan izole edilmesi gereken bir suç işlediyse, yaşadığı ve çalıştığı sığınak şehrine gönderilirdi. Oradan altı sene sonra serbest bırakılırdı.

Ayrıca, Tora’ya göre, yedinci yılda tüm borçları geri ödeme emri vardır. Ellinci yılda, her şey iptal edilir ve önceki sahibine geri döner, örneğin: arazi, ev, vb.

Yani, her şey insanın hayatındaki bir şeye bağlı hissetmemesi veya bir başkasına mecbur kalmaması için düzenlenmiştir. Bu onun için her şeyin geçici olduğu, her şeyin havada asılı olduğu, mutlak hiçbir şeyin olmadığı bir psikolojik katman yaratacaktır: arazi benim değil, ev benim değil. Maddeselliğe hiçbir bağlılık yoktur. Her şey, yalnızca her an, kendisi ve üst güç arasında kurduğu yola bağlıdır.

Reeducation In Ancient Times

Kabala İpuçları – 7/8/18

Soru: İsteyebileceğim manevi kökün özellikleri/nitelikleri var mıdır?

Cevap: Kesinlikle. Nitelikler, zeka, bilgi, sonsuzluk duygusu, mükemmellik, yani tüm tamamlanmalar için ortak bir payda olan, ihsan etme niteliğindeki her bir ayrıntıdır. İhsan etme niteliği kesinlikle bize zıttır; onu hiç istemeyiz, ama içinde ifşa olanı mutlulukla alırız.

Soru: Eğer yüksek kök her andaki tüm detayları yönetiyorsa, dalın rolü nedir?

Cevap: Dalın rolü, bu konuda herhangi bir tartışma olmaksızın, üst kökü olduğu gibi algıladığı bir koşula ulaşmaktır; bu koşula “yaratılan varlığın Yaradan ile doğrudan bağı” denir.

Soru: Kabala bilgeliğinin yardımıyla bir kişi, üst kök tarafından yönetildiği yöntemle, haz veya ıstırabın derecesini düzenleyebilir mi?

Cevap: Kişi, Kabala bilgeliğinden, üzerinde ıslah eden Işığı harekete geçirmek için bir yöntem alır. Bir kişiye inen Üst Işık, onu Yaradan’a zıt olma durumundan, Yaradan’a benzer olduğu bir duruma dönüştürür. Kişi, Yaradan’dan olumlu bir etki hissetmeye başlar ve ikinci olarak, bu etkinin ardında Yaradan’ı bulur.

Soru: Bir insan manevi kaderini gerçekleştirmeden önce hayatına son verirse, tekrar doğar mı?

Cevap: Bizler ölmeyiz ve doğmayız; biz, sadece hislerimiz vasıtasıyla zamandan zamana geçeriz.

Bu yüzden, ölüm ve yaşamla vahim/ölümcül bir şey gibi ilgili olmaya gerek yok.

Soru: Kişi, bir futbol maçı izleme arzusu ile nasıl doğru ilişki kurmalıdır?

Cevap: Kabala bilgeliği buna karşı değildir; kişinin kendisini odasına kilitlemesi gerekmez; biraz oynamalıdır. Bununla birlikte, kendisine verilen kısa hayatta, kendisi için neyin en önemli olduğunu anlamak ona kalmıştır.

Soru: Yaratılış planını gerçekleştirmeyi reddediyorum ama bunun farkında olmadığım için büyük darbeler ve acıyla karşılaşacağım, bu olabilir mi?

Cevap: Yaratılış planını gerçekleştirmeyen biri sürekli yenilir. Bunu Yahudi halkı örneğinde görüyoruz. Yaratılış planı konusunda, geri kalan uluslardan daha gelişmişlerdir ve bu yüzden tarih boyunca yenilmişlerdir. Söylendiği gibi: “…bilgiyi arttıran, acıyı arttırır” (Ecclesiastes 1:18).

Soru: Bir Kabalist olarak, akrabaların, öğrencilerin ve öğretmenin yaşamı ve ölümü ile nasıl ilişki kurarsınız?

Cevap: Yaşam ve ölüm yoktur, her türlü koşulda varoluş vardır. İçinde bulunduğumuz koşullarla hem fikir olmalıyız ve bu koşullarda mümkün olan her şeyi yapmalıyız.

Soru: Bundan ortaya çıkan tuhaf bir formül var gibi görünüyor: gelişim seviyesi yükseldikçe, kişi ya da insanlar daha çok acı çeker?

Cevap: Aslında dünya çapında böyledir. Şöyle söylenir “… bilgiyi arttıran, acıyı arttırır”. Ekleyerek ve bilgisini arttırarak, aralığı genişletir ve eksi ile karşılaştırıldığında artı değerlerin daha büyük olduğunu görmeye başlar. Bu nedenle, bunların birbirine bağlı olmadığını hisseder ve bu onun acı çekmesine neden olur.

Soru: “Yaradan’ın talimatları” ile kişisel ya da kolektif “egonun tavsiyesi” arasında ayrım yapmak nasıl mümkün olabilir?

Cevap: Bunu yapmak için, kendinizi tam olarak “O’dan başkası yok”a (Deuteronomy 4:35) yönlendirmelisiniz ve o zaman gerçekten Yaradan’dan başka hiçbir şey olmadığını göreceksiniz: Kolektif ego yoktur, sizin de egonuz yoktur; sadece size bir şeyler söyleyen Yaradan’ın içsel sesi vardır. Kişi kendini buna göre ayarlamalıdır.

Soru: Yaradan’a haz veren eylemler ile haz vermeyen ve genellikle kişi eylemleri için ödül almadığında değeri olmayan bir şeydir, ayırım yapmak nasıl mümkün olabilir?

Cevap: Kabalistler, Yaradan’a haz veren tek eylemin bir grup içinde birleşme eylemi olduğunu ve gruptan ortak bir arzuyla Yaradan’a yakarış olduğunu söylerler.

Soru: Acı çekmenin bir sonucu olarak, neden bazı insanlar acı çekmelerine neden olan temel dünya görüşlerinde daha inatçı oluyorlar?

Cevap: Çok iyi! İnat ve sebat çok iyi şeylerdir.

Soru: YouTube’daki yayınlarınızı düzenli olarak büyük bir arzu ve ilgiyle kendi kendime izlersem, manevi grubun bir parçası mıyımdır?

Cevap: Evet. Bizimle olanlar ve haftada bir saat bile çalışanlar, manevi gruba katılırlar.

Blitz Of Kabbalah Tips – 7/8/18

‘‘Sevgiyle Sadece İyi Şeyleri Görmek”

Rabaş, ‘‘Dostların Önemine Dair’’: Eğer kişi dostunu sevmeye çalışıyorsa, o zaman aradaki sevgi vasıtasıyla sadece iyi şeyleri görmek doğaldır. Dostunda kötü şeyler olsa bile onları görmez. Şöyle yazıldığı gibi; “Sevgi tüm günahları örter.”

Kişi kendinden başka her şeyin, her şeyi kontrol eden ve başlatan Yaradan’ın eylemleri olduğunu hisseder. Bu nedenle, kişisel eylemleri, düşünceleri ve dürtüleri dostlarına yükleyemez. Hepsi Yaradan’dır.

Ayrıca, Yaradan kişiye biraz özgür irade verir: onunla ilişki kurar, dönüştürür ve O’na yakınlaşırız. Ve kişi zaten dostlarına Yaradan’la tam bir bağ içindelermiş gibi bakar.

Soru: “Sevgi tüm günahları örter” dendiğinde, benim içimdeki günahlardan mı bahsetmektedir?

Cevap: Elbette. Dostlarla ilgili tüm bencil eğilimler sevgi ile örtülür. Ve biri diğerinin üzerine inşa edilir, çünkü size her şeyi gösteren Işık gelir. Daha önce orada olmadığı için, her şeyi olumsuz gördünüz ve şimdi her şeyi olumlu görüyorsunuz.

Sevgi, onlarda yanlış bir şey görmediğiniz zaman, başkalarına karşı bir tutumdur. Siz sadece onları seversiniz. Onlar sizin için kendinizden daha değerlidir.

“With Love To See Only Good Things”

Her Kabalist Kendi Dünyasına Mı Sahiptir?

Soru: Fiziksel dünyada, onun algısının genel bir resmine sahibiz: gökyüzü mavidir, güneş sarıdır vb. Manevi dünyada herkesin kendi resmini göreceğini söylüyorsunuz. Orada genel bir resim yok mu? Her Kabalistin kendi dünyası mı vardı?

Cevap: Her Kabalist kendi koşulunun içindedir, ancak onları aşağı yukarı aynı şekilde tarif ederler: Onlar tek anahtara sahiptir. Onlar birbirlerini anlarlar.

Herhangi bir manevi derecede, niteliklerinizle ne algıladığınızı hissedeceksiniz. Bizim dünyamızda herkes aynı niteliklere sahiptir – beş algı organı. Manevi dünyada da onu algıladığımız beş duyu organı vardır – Keter, Hohma, Bina, Zeir Anpin ve Malhut- ama algılayan sizsiniz.

Manevi dünyada herkes farklı bir seviyededir, çünkü çok sayıda dereceler vardır: 125‘i temeldir ve her biri birçok alt dereceden oluşur.

Bu nedenle, kendinizi başkalarıyla eşitlemek istiyorsanız, bir Kabalistik kitap alın ve onu çalışarak, onu yazan Kabalistin ne hissettiğini hissetmeye başlarsınız.

Örneğin, Ari’nin eserleri veya Baal HaSulam’ın Talmud Eser Sefirot’unu okuyarak, onları tarif ederken ne hissettiklerini hissedersiniz. Ayrıca, perdeniz aynı seviyede iken açıklandığı gibi davranmanız gerekir. Ancak, genellikle başka seviyelerde olduğunuz için görünüşte farklı dünyalara sahipsiniz.

Does Each Kabbalist Have His Own World?

Duanın Gücü

Dua, yaratılıştan Yaradan’a, en aşağıdan en yükseğe yükselen bir arzudur. Fark, Yaradan yaratılan varlıklara sebepsiz yere değil de onların istekleri üzerine verdiği zaman; bu yaratılan varlıkları hayvan seviyesinden insan seviyesine yükseltir. Bu nedenle, bir arzunun, duanın, isteğin, minnettarlığın – Yaradan’a yapılan herhangi bir yakarışın – ifşası çok önemlidir. Bu manevi çalışmadaki tüm ıslahları ve gelişmeleri belirler.

Duanın gücü muazzamdır. Dünyamızda, küçük bir çocuğun bile bir düğmeye basıp, tüm dünyaya zarar verebilecek veya fayda sağlayabilecek devasa bir sistem başlatabildiğini görmekteyiz. Bu nedenle, dua çok mühimdir. Ne de olsa, özellikle arzuları almak için tasarlanmış, büyük bir sistemde yer alan en küçük arzu bile; sistemi uyandırabilir, değiştirebilir ve ağır değişikliklere neden olabilir.

Teknolojide, bu tür sistemler amplifikatör (yükseltici) olarak adlandırılır: mekanik, hidrolik, elektriksel ve elektronik. Kişi küçük bir eylemle büyük sistemleri çalıştırabilir. Bu, giriş darbesinin ne kadar önemli olduğunu gösterir. Ayrıca, sistem ne kadar güçlü, büyük ve akıllı olursa, çok fazla hazırlık gerektiren, ihtiyaç duyduğu dürtü de o kadar ince ve hassas olur.

Doğru dua ile insan cenneti uyandırabilir ve tüm dünyaların sistemini başlatabilir. Ne de olsa, yüksek sistem üzerindeki etkimiz, sonsuzluk dünyasına aktarılır ve bir cevaba neden olur.

Dua muazzam bir güce sahiptir. Bu maddesel örneklerde de belirgindir. Son zamanlara kadar, insanlar, reaksiyonun mekanik hareketin gücüyle orantılı ve aynı nitelikte olduğu yay ve oklar gibi basit cihazlar kullandılar. Ancak son zamanlarda, insanlık elektrik, elektronik, hidrolik ve bilgisayar sistemleriyle çalışmaya başladığında, transistöre gönderilen en zayıf sinyalin, minimum giriş darbesinin, su akışı için büyük bir elektrik akımını veya vanasını açtığını görmekteyiz.

Bir musluğun nasıl açılacağını anlarsam, tüm dünyayı sulayabilirim. Bu, duanın gücüdür. Ancak dua sadece kelimeler değildir; o kendini daha yüksek sisteme uygun hale getirmektedir, yazıldığı gibi: “Arzunu, O’nun arzusu gibi yap”. Ve o zaman en küçük arzularım bile işe yarayacaktır: Ben ne kadar küçüksem ve sistem ne kadar büyükse, benim zayıf etkim kozmik kuvvetin güçlerini uyandırabilir.

En önemli şey, ne kadar mükemmel bir sistemde olduğumu ve onu nasıl harekete geçirebileceğimi anlamaktır ve sonra dünyanın efendisi olacağım. Yaradan bana evrenin tüm dev sistemini yönetmem için anahtarları verir. Ancak bu tamamen karanlıkta yapılmalıdır.

Topluma vermeye çalışırım, ancak bunu istemediğimi ve böyle bir tutum için yetersiz olduğumu anlarım. Ne kadar uğraşsam da iyi niyetlerim sadece bir saniyeliktir ve sonra onları tekrar unuturum. Tüm denemelerimin ardından, dayanılmaz bir yük ile kendimi yüklediğim ortaya çıkar. Onu taşımaya çalışırım ve bunun mümkün olduğunu düşünürüm, ancak her seferinde yükümü düşürürüm.

Bu çantayı tekrar tekrar doldururum ve hepsi düşer ve sonra çaresizlik içinde haykırırım. Buna, bana yardım edecek, çantayı destekleyecek ve işimi yapacak, üst kuvveti uyandırabilen dua denir – sadece her zaman istemem gerekir. Eğer bu işi yapamayacağımı hissedersem, o zaman Yaradan benim için bitirecek ve duam gerçek olacaktır, O’nu, bana yardım etmesi için uyandıracaktır.

The Power Of Prayer