Kibirlinin Koltuğunda Oturmayın

Ayet der ki: (Psalms/ Mezmurlar 1), “ne de kibirlinin koltuğuna otur”. “Kibirlinin koltuğu”na ilişkin yasağı anlamalıyız. Eğer kişi iftira ederse veya boş sözler söylerse, o zaman yasak “kibirlinin koltuğu” yüzünden değildir. O halde “kibirlinin koltuğu” bize ne verir? (Rabaş, “Dostunu Kendin Gibi Sev ile İlgili Olarak” makalesine göre)

Görünüşe göre, bu yasak, ilk ikisinden bir şekilde farklıdır.

Kibirlinin koltuğunda olma yasağı, bir insanın, tüm toplumun, tüm dünyanın ve tüm evrenin gelişiminin tamamen farklı bir yönüdür. Her şey, araştırmanın altında yatan küçük bir niyetle başlar: Neden ve ne amaçla bu topluluk ortaya çıkar. Bu niyet, diğerlerine radikal bir şekilde karşı/zıt olmalıdır.

Bu nedenle, ilk ve son gelişim noktasını bulmak, onları açığa vurmak ve bu temelde ilkten sonuncusuna nasıl ulaşılabileceğini anlamak gerekir. Bu bir problemdir.

Manevi olarak ilerlemek için, nelerden uzaklaştığımızı bilmek gerekir.

Kibirli ve düşmanlar, bizim içsel niteliklerimizdir. Bu nedenle, bastırmamız gereken, uzaklaşmamız ve bir şekilde kendimizi korumamız gereken bu niteliklerin tanımlanması gereklidir.

Ya da bazen, anlayabilmek amacıyla onları uyandırmak, bu niteliklerin tersi olanları tanımlayabilmek için çalışırız: hedeflerimizin artıları ve eksileri. Böylece ilerleriz.

Soru: Kibirlinin koltuğunda oturmamak, her zaman Yaradan’ı düşünmek anlamına mı geliyor?

Cevap: Sadece düşünmek değil, tüm eylemlerinizi, düşüncelerinizi ve duygularınızı Yaradan olarak adlandırılan konseptle birleştirmektir.

Don’t Sit In The Seat Of The Scornful

Ne yazık ki, bu ögeye yorum yapma özelliği kapatılmış.

"Kabala ve Hayatın Anlamı" Yorumlar RSS Feed

Önceki yazı: