Monthly Archives: Mayıs 2016

İŞİD- TERÖRİSTLER İÇİN ALFABE

SORU: “İslam Devleti” terör organizasyonu ,çocuklar için Android akıllı telefonlarda bir uygulama geliştirdi. Bu yazılım çocuklara Arap alfabesini öğretebiliyor ama özel bir yolla. Örneğin “Dal” kelimesi “Dbaba” (Tank) kelimesine benzetiliyor, “Saad” kelimesi Sruch (füze) kelimesine, “Meim” kelimesi “Midfa” kelimesine (bombardıman) benzetiliyor ve böyle devam ediyor. Bu tür bir metod neye yol açar?

CEVAP: Bu, çocukları askerlere çevirir. Bir zorba yönetim çocukları ordusuna toplamak istiyor, yani her şey çok açık.

Tabi ki çocuklar için üzgün hissediyorum. Bu çocukların toplumun normal bireyleri olarak yetişeceklerinden kuşkuluyum çünkü onların zihinsel yapıları bu tür metodlarla etkilenmiş durumda.

Çocuklar sevgiye ihtiyaç duyar. İşbirliğini, beraber şarkı söylemeyi ve dans etmeyi öğrenmeye, oynamaya ihtiyaç duyarlar. Bu yaklaşım, 9 yaşına kadar devam etmelidir ve 9’dan 13 yaşına kadar aşama aşama hayat hakkında öğrenmeleri gerekir ama öğrenme, nefrete dayalı olmamalıdır ki bu çocuğun psikolojisine zarar verebilir.

Eğitim nefret üzerine temellenemez çünkü bu doğanın sevgi ve birliği amaçlayan ana kuralına aykırıdır. Yaratılışın tüm parçaları üzerinde, günümüzde, bunun, dünyada her gün daha ve daha nasıl ifşa olduğunu görüyoruz. Ulusları ve devletleri bölmeyi isteyerek doğanın zıddına gideriz ve bu yüzden her şeyden önce bu nedenle acı çekiyoruz.

SORU: Bunun yankısı, geri dönüşü ne olacak?

CEVAP: Zaten yankılanıyor.

Daha fazlası da olabilir ama bugün dünyada İslam’ın iki milyar destekçisi var. Onlara neler oluyor? Mutlular mı? Normal bir devletleri var mı? İyi kurulmuş “karşılıklı yardım” sistemleri var mı? Her şey çarpık, bozuk ve yok edilmiş halde çünkü bugünün İslam’ı orijinal İslam değil , aksine fedakarlıklar talep eden bir hareket. Ve bu onarın hazırlandığı şeydir…

http://laitman.com/2016/05/isis-alphabet-for-terrorists/

DEPRESYON TÜM BEDENİ ETKİLER

Haberlerde (Bilim Gazetesi) şöyle dendi: “Granada Üniversitesi önderliğindeki uluslararası bir grup araştırmacı ilk defa depresyonun zihinsel bir karışıklıktan çok daha fazlası olduğunu ispatladı. Depresyon, oksidatif streste* önemli değişikliklere neden olmaktadır ve bu nedenle tüm organizmayı etkilediğinden depresyon, vücutla ilgili bir rahatsızlık olarak düşünülmelidir.

“Bu çalışmanın sonuçları depresyonun kalp ve damar hastalıkları ve kanser ile  kayda değer bağlantısını ve depresyondaki insanların neden daha erken öldüklerini açıklayabilir. Aynı zamanda bu araştırma, depresyonun önlenmesi ve tedavisi için yeni hedeflerin bulunmasına yardımcı olabilir”

YORUMUM: Tabi ki tüm beden etkilenir çünkü vücut tıpkı tüm yaratılış gibi on sefirotluk tamamlanmış bir sistemdir, genel kurala göre “Maneviyatta bölünme yoktur.”

Dahası bu tarz bir araştırma depresyonun,  her şekilde hazla dolmak isteyen bedenin açık bir talebi olduğunu bilmemizi ve belki de insanların bunu daha hızlı biçimde anlamasını sağlayacak. Günümüzde hazla dolma arzusunun doyumu ancak hayatın anlamını keşfetmekle mümkündür. Bu ancak Kabala Bilgeliğinin yardımı ile, gelişimimizin bir sonraki seviyesinin keşfi  olan, üst dünyanın ifşası ile mümkündür.

*Çevirmen Notu: Oksidatif stres, reaktif oksijen türlerinin üretilmesiyle biyolojik bir sistemin reaktif ara ürünleri kolayca detoksifiye etme (zehirsiz hale getirme) ya da oluşan hasarı onarma yeteneği arasındaki bir dengesizliği belirtir. 

http://laitman.com/2016/05/depression-affects-the-whole-body/

BİR KABALİST NASIL YAŞAR?

SORU: FİZİKSEL DÜNYADA YAŞAMAK BİR KABALİST İÇİN ZOR MUDUR?

CEVAP: BU BASİTTİR. BİR KABALİST KENDİ EKSİKLİKLERİNİ VE BAŞKA İNSANLARIN EKSİKLİĞİNİ ANLAR, O İNSANLARIN ÜZERİNDEKİ VE  KENDİ ÜZERİNDEKİ YÜK OLARAK TANIMLANANLARI ANLAR BÖYLECE İNSANLARI AFFEDER.

BİR KABALİST DIŞINDA BULUNAN CANSIZ, BİTKİSEL, HAYVANSAL SEVİYEDEKİ HER ŞEYDEKİ  KENDİ YANSIMASINI GÖRÜR. BUNLAR KABALİSTİN ÖNÜNDE CANLANDIRILAN EGOİZMİN DÖRT SEVİYESİDİR.

http://laitman.com/2016/05/how-does-a-kabbalist-live/

DÜNYA GECEDEN BAŞLAR

TORA 35:28-35:29’DA “KATİL, SIĞINMACILAR KENTİNDE YÜKSEK RAHİP ÖLENE KADAR KALABİLİR VE ANCAK YÜKSEK RAHİP ÖLDÜKTEN SONRA KATİL KENDİ MÜLKÜ OLAN TOPRAKLARA GERİ DÖNEBİLİR. BU, TÜM NESİLLER İÇİN  ADALETİN VE MESKENLERİN KURALI OLSUN…” DENİR.

YÜKSEK RAHİBİN ÖLÜMÜ BÜTÜN MANEVİ DERECENİN DEĞİŞİMİDİR. (PARTSUF)

YÜKSE RAKİP KETER’İ TEMSİL EDER- PARTSUFUN BAŞINI. BU NEDENLE BAŞ DEĞİŞTİĞİNDE HER ŞEYİN KONTROLÜ DEĞİŞİR: İNSANLARIN, ÜLKENİN VS.

HER ŞEY SİL BAŞTAN İLK HALİNE DÖNER, DERECENİN DEĞİŞİKLİĞİ GEÇMİŞİ ORTADAN KALDIRIR VE YENİ DERECE SANKİ SIFIR NOKTASINDAYMIŞ GİBİ BAŞLAR.

SORU: KİŞİ, BİR SONRAKİ DERECEDE TEKRAR SIĞINMACILAR ŞEHRİNE KAÇMAK ZORUNDA MI KALACAKTIR?

CEVAP: TABİ Kİ, ÇÜNKÜ BU GEREKLİDİR! TORA’NIN BAHSETTİĞİ KESİNLİKLE OLMAK ZORUNDADIR ÇÜNKÜ  TORA EGOİZMİN KÜRESEL SİSTEMİ İÇİNDEDİR. CİNAYETLER, HIRSIZLIKLAR, FUHUŞ , KAVGALAR VE DİĞER SORUNLAR OLMADAN DOĞAMIZI ISLAH ETMEK İMKANSIZDIR.

EGOİZM KENDİSİNİ TAMAMEN GÖSTERMELİDİR! ISLAH BUNUN DIŞINDA MÜMKÜN DEĞİLDİR. SONUÇTA DÜNYA GECEDEN BAŞLAR VE “BİR AKŞAM VARDI VE BİR GÜN BİR SABAH OLACAK…”

http://laitman.com/2016/05/the-world-starts-from-the-night/

Ruhun Gebeliği

SORU: Bir kişide ruh ne zaman ortaya çıkar? Doğum sırasında mı yoksa gebelik sırasında mı?

CEVAP: Bir kişinin ruhu, manevi gebelik sırasında, reşimosunu (manevi genini) tamamladığında ortaya çıkar. Bir kişinin egosunun üzerinde ilk yükselişi ve üst dünyaya dahiliyetine üst dünyada “birleşme noktası” denir. Sonra üst dünya bir rahim haline gelir ve ruhun kökü olan reşimo üst dünyada yer alan bir sperme dönüşür ve böylece ruhun gebeliği başlar.

SORU: Manevi dünyada anne ya da baba var mıdır?

CEVAP: Dünyamızda cisim halinde bir anne, bir baba, insanlar gibi görünen her şey, içimizde üst güçler tarafından resmedilir çünkü dünyamızda her şey cisimler olarak ifşa olurken maneviyatta her şey “güçler”in formundadır.

http://laitman.com/2016/05/the-conception-of-the-soul/

Kongrenin Sonuçları Henüz Ortaya Çıkmadı

Soru: İçinden geçtiğimiz bir dizi güçlü kongreden ve kendimizi iptal etmek için yaptığımız
onca çalışmadan sonra, manevi embriyoyu inşa etmek için başka neyimiz eksik?
Cevap: Hala embriyo gibi bağlanmadık, içinde embriyonun gelişebileceği bir rahim
oluşturmak üzere bağlanmadık. Yalnız bağ kurmaya ihtiyacımız var; hepsi bu. Tek bir beden
ve tek bir kalpte tek bir insan gibi bağlanmak zorundayız. Hala buna istek duymuyorsunuz.
Yalnız öğrenmeye çalışıyorsunuz.
Soru: İstemediğim bir şeyi birden bire nasıl isteyebilirim ki?
Cevap: Böyle bir yoksunluğa dolaylı olarak yaptığımız eylemler yoluyla erişebiliriz.
Egomuza karşı bir şeyi doğrudan doğruya yapamayız, ancak dolaylı olarak Islah Eden Işığı
uyandırıp çekebiliriz.
Soru: Büyük grubumuzun içinden küçük bir grup embriyo gibi bağlanabilir mi yoksa bu
duruma erişmek için herkesin mi bağlanması gerekir?
Cevap: Şu anda bunun nasıl gerçekleşeceğini kesin olarak söylemek mümkün değil, çünkü
bu durum daha önce hiç gerçekleşmedi. Bu unsuru adamakıllı hazmetmeliyiz. Henüz
tamamlanmamış olan bir şeyin bir şekilde olmuş olacağından emin olmamalıyız.
Maneviyatta sonsuz seçenekler var. Bu nedenle, içsel grubun dışsal gruptan, rahim içindeki
embriyo haline dönüşmesinin nasıl olacağını bilmiyorum.
Giderek ve hızla bu duruma yaklaşıyoruz. Yeni ileri atılışlarımıza her defasında hayranlık
duyuyorum. Ancak istisnalar yoktur. Alma arzumuza olan tutumumuzda hepimiz embriyo
haline gelmek zorundayız ve ihsan etme arzumuza olan tutumumuzda ise rahim haline
gelmeliyiz. Bunların hepsini kendimizden inşa ederiz.
Önce rahmi inşa etmeliyiz, ihsan etme seviyesini ve onu göğe yükseltmeliyiz. Sonra, onun
altında, alma seviyesini inşa edebiliriz bu, yer ayaklarımızın altında demektir. Sol çizgiden,
almaktan önce her zaman sağ çizgi, ihsan etmek vardır. Bu Şulhan Aruh kitabında söylenen
şeydir, emirleri açıklar. Bu kitap bize içsel çalışmamız için pek çok pratik talimatlar verir,
eğer bunları manevi kavramlar olarak yorumlarsak.
Soru: Bu gün neye çalışmalıyız?
Cevap: İhsan etmenin yüceliği üzerine ve bir embriyo oluşturmak üzere aramızda bağ
kurmaya çalışmalıyız. Aramızda bağ kurmak zorundayız, bu Yaradan’dır ve bağlantı,
yaratılmış olandır. Böylece bunların aynı paranın iki yüzü olduğunu göreceğiz.
Soru: Ama biz bu iki zıtlığı birbirine bağlayamıyoruz!
Cevap: Yaradan bu iki zıtlığı orta çizgi olarak düzenler. Endişeye kapılmayın! Çok fazla
zaman kalmadı. Büyük bir atılış yaptık ve kısa zamanda bunu hissedeceğiz. Kongrenin
sonuçları henüz görmüyoruz ama göreceğiz ve sürekli olarak buna doğru ilerliyoruz.

MANEVİ HAZZIN SIRRI

SORU: Neden manevi dünyadan alınan hazla ilgili çok az konuşuyorsunuz?

CEVAP: Haz hakkında konuşmak isterdim ama ne yazık ki bunu sözlerle dile getirmek imkansız.

Kabalistlerin yazdığına göre, dünyamızda insanlığın geçmişte deneyimlediği, deneyimlemekte olduğu ve deneyimleyeceği tüm hazları toplasak en düşük manevi seviyedeki milyonlarca kat büyük üst ışıkla kıyaslandığında, bu sadece küçük bir kıvılcım olurdu.

Onlara inanmadım ama sonra kontrol ettim ve ikna oldum ve sana da aynısını diliyorum.

YORUM: Kişi, bir insanın tüm insanlık tarihindeki hazlara dayanmaya nasıl hazırlandığını sadece hayal edebilir !

CEVAP: Bir kişi, alma arzusu ile değil  ihsan etme arzusu ile çalıştığında, kendi aracılığıyla dünyanın tüm zevklerinden ,”elektrik şok” almadan geçebilir çünkü o artık bir alıcı değil, iletken haline gelmiştir.

O artık kendisinden başkalarına geçiren bir boru gibidir ve bu nedenle artık ışığın kendisinden değil başkaları tarafından ikincil olarak doldurulmaktan zevk alır.  Bütün sır budur.

http://laitman.com/2016/05/the-secret-of-spiritual-pleasure/

MESİH KİMDİR?

ORU: Baal Ha Sulam “Son Nesil” makalesinde şöyle yazar: Bölüm 1 “ Ve onlar Mesih’e Kudüs’e gelecekler ve mesih, onlara TORA’yı öğretecek”. Bu makalede kimden bahsediyor ve gelecek olan Mesih kimdir?

CEVAP: Dünyadaki tüm uluslar doğanın üst gücüne, insanlığı egonun ilk günahından yukarıya çekecek birlik ve sevgi gücüne  dönecekler. Bu güce Mesih denir, İbranice kelime kökeni olan “Limşoh- Çekmek”ten gelir.

Bu gücü sadece maneviyata , mutlak sevgiye ve ihsan etmeye yükselme arzumuz olduğunda çağırırız, bu;  TORA’nın genel emri olan “Dostunu kendin gibi sev” kuralını yerine getirmeye dair tam bir kokuya dayanır. Bu dereceye “tam korku” “İrha Şalem” veya “Jeruşalaim (Kudüs)” denir.

Bunu uygulamak istersen kurslarımıza katılmaya davetlisiniz…

http://laitman.com/2016/05/who-is-the-messiah/

VEJETERYANLIK DÜNYAYI KURTARACAK MI?

YORUM: Oxford Üniversitesi’nden bilim adamları insanlığın vejeteryanlığa geçmesindeki faydayı hesapladılar. Onların modeline göre, dünya nüfusu vejeteryanlığa dönmeyi kabul ederse, 8 milyona yakın insan kurtarılabilecek. Bunun yanında doğayı, ağaçları, ormanları ve dahasını da koruyabilecekler.

CEVAP: Bu açıkça fantezi. Dünya çapında seyahat ettim ve her yerde insanlar her şeyi yiyor: Deniz ürünlerini, yılanları, kurbağaları, köpekleri, koyunları, kuşları ve dahasını…

İnsanlığı et yemekten alıkoymak imkansızdır. Bu sadece eski bir alışkanlık ya da gelenek değildir. İnsan bu şekilde doğmuştur ve bu koşulda var olur. Aynı şekilde, insanların et olmadan da  var olabileceklerinin hala ispatlanması gerekiyor; bana göre hiçbir şey etin yerini tutamaz.

Bir insan hayvandır. O, çimen yiyen bir hayvan değildir ama o her şeyi yiyen bir hayvandır ve bunda iyi ya da kötü herhangi bir şey yoktur. Bu, onun doğa tarafından nasıl yönlendirildiğidir ve o, yıkıcı olmak için tasarlanmamıştır.

Dietimizden hayvana olan ihtiyacımızı çıkarırsak, onların ürünleri olan yumurtalarını, yağlarını, proteinlerini ve karbonhidratlarını da yememeye zorlanırız. Hayvanlardan deri ürünleri ve bu gibi şeyler üretmeyiz.

Böylece bitkilerden beslenmeye geçeriz. Ve hangi temelde onları sindirebiliriz, belki bitkilerin de duyguları vardır?! Sonuçta bir taş bile hissediyor. Bu durumda onları da reddetmemiz gerekecek. Peki  nereye gideceğiz? Doğadan gelen normal ve çeşitli bir dietin, uygun tüketiminin varlığı olmadan nasıl hayatta kalabileceğimizi gösteren yeterli araştırmaya sahip değiliz.

Her şeyi tüketmeye ihtiyacımız var; dünya, insan daha düşük bir seviyede bulunan her şeyi kullanabilsin diye yaratıldı. İnsanlar piramitin en tepesine yükseldiler ve bu piramit bütünüyle onların hem fiziksel hem manevi beslenmesi için vardır.

Bütün dünya bu amacı haklı çıkarmamız için yaratıldı, onu değiştirmemiz için değil.

http://laitman.com/2016/05/will-vegetarianism-save-the-world/

KONTROLÜN İKİ SİSTEMİ

SORU: Acımasızlığın manevi kökü nedir?

CEVAP: Kontrolün iki sistemi vardır: Sağ ve sol. Sol, acımasız ve korkunç sistemdir ve sağ onun zıddıdır, o kibarca herşeyi sevgiyle, konukseverlikle, yüreklendirmeyle ve destekle yumuşatır. Ve biz orta çizgide , az ya da çok orta çizgi çevresinde ilerleriz.

Bazen sol çizgi dünyaya girer ve savaşlar ve imhalar başlar, büyük acılar gelir. Sağ çizgi dünyaya girerse her şeyin iyi gittiğini hissederiz.

Sorun şu ki, iyi hissettiğimizde yumuşar ve zayıflarız, dünyanın şiddetli çizgisine tekrar geri döneriz.

http://laitman.com/2016/05/two-systems-of-control/