Düzensizlik Doğada mı Yoksa Bende mi?

thumbs_laitman_241_01Baal HaSulam, “Panim Meirot U Masbirot (Aydınlanmış ve Işıldayan Yüzler) Kitabına Giriş”  Madde 11: …. Diğer taraftan, varoluşa ve tüm gerçekliğin küçük ya da büyük biçimlerinin var oluşunun sürdürülüş düzenlerine baktığımızda,  karmakarışık düzenler görürüz, sanki çıktığı seferden hasta, dövülmüş ve Yaradan tarafından eziyet edilmiş, kaçmakta olan bir ordu gibi. Tüm hayatları ölüm gibidir, eziyet görmedikçe ve yaşamlarını riske atmadıkça ekmek bulamadıkları bir kıtlık içindedirler.

Soru: “Hasta, dövülmüş ve Yaradan tarafından eziyet edilmiş,” ne demek?

Cevap: Bir taraftan doğanın bizim için her şeyi, yaratılmış olanların hayatlarını yöneten tüm kanunları düzenleyip hazırlamış olduğunu görüyoruz. Ama diğer yandan, herkes birbirini yiyip yutmakta ve başkalarının dertlerinden kazanç sağlamaktadır. Her hayvan, tüm hayatı boyunca yalnızca kendini doyurmak için başka birini nasıl yiyip yutacağını düşünür,  zamanını buna harcar.

İnsan kendi yiyeceği için diğer hayvanlardan daha da çok endişe duyar. Prehistorik insan hayvanlar gibi yaşardı, bulduğunu yerdi. Yiyeceğini saklamasının ve bozulmadan muhafaza etmesinin bir yolu yoktu ve bu nedenle de yiyecek aramak yiyebileceği kökleri ve meyveleri toplamak zorundaydı. Bu onun günlük derdiydi. Bunun dışında da başka bir şey yapacak boş vakti kalmazdı. İnsan hayvan gibi yaşardı, sürekli yiyecek aramakla meşguldü.

Daha sonra insan hayvanları evcilleştirmeyi öğrendi, inek, köpek, tavuk vb. gibi hayvanları evcilleştirip besledi. Tarım yapmayı geliştirdi ve çiftliğinde hayvanları olduğu için artık yiyecek için avlanması gerekmedi. Bitki arayıp toplaması da gerekmiyordu, tarlasını ekip biçip mahsul alıyordu. İnsanlar oraya buraya dolaşmayı bırakıp kendi topraklarına yerleşmeye başladılar.

Ancak bu onların hayatlarını kolaylaştırmadı. Bir yerde yerleşip yaşıyorlardı ama toprak için arazi için savaşlar ve anlaşmazlıklar ortaya çıktı, insanlar başka insanları köle yapmaya başladılar. Hayatları bir köpeğin hayatından daha beter bir hale geldi. Bir yandan doğa tarafından her şey hazırlanmış gibi görünmekte ama diğer yandan cansız, bitkisel, hayvansal ve özellikle de insan çok düzensiz, karmakarışık görünüyor.

Doğanın tüm parçaları arasında neden barış yok, neden kehanet edilen “kurt kuzuyla yaşayacak, … ve küçük çocuklar onları güdecek” durumuna gelemiyoruz? Tersine herkes herkesi yiyip bitiriyor. Doğanın neden böyle olduğunu anlamıyoruz. Böyle bir hayata alışığız, ancak bu yanlış. Hayat neden böyle? İnsanların ilahi olandan şüpheye düşmeye başladığı yer bu noktadır. Doğadaki büyük düzensizliği gördükçe, herkes dünyayı Yaradan’dan daha iyi yönetebileceğini düşünmeye başlar.

Hâlbuki kendimizi değiştirmemiz gerekli ve böylece doğanın ve Yaradan’ın bize karşı olan tavrının doğru olduğunu görebileceğiz. Yalnızca üst güçle bağlantı kurmalıyız, bu güç bizi düzeltir ve kendisi ile eşit hale getirir, yani bizi insan yapar.

Değiştiğimiz an başka bir dünya algılayacağız. Bu tamamen iyi bir dünya olacak. Birden bire koyun kuzu ile oturacak ve onu kendi yavrusuymuş gibi yalayacak. Küçük çocuklar onlarla oynamaya gelecek. Herkes birbirine yardım edecek. Daha sonra hayatın zaten her zaman böyle olduğunu göreceğim, her şeyin tersini gören bendim, çünkü gerçekliği algılayışım bozuktu. Dünyaya tamamen kırılmış olan bir gözlükle bakmaktaydım ve bu nedenle gördüğüm dünya da tamamen kırıktı. Şimdi bana yeni lensler verildi ve dünyayı mükemmel, yuvarlak, güzel ve saf olarak görüyorum. Daha önce bana tamamen parçalanmış görünmesi benim gerçeklik algım nedeniyleydi.

Bu nedenle de amacımız,  ilahi takdiri – tüm gerçekliğin içinde işleyen bu biricik gücü, sevgi ve ihsan etme özelliğini –  iyi ve iyiliksever olarak görecek ölçüde kendimizi ıslah etmektir.

23/03/2014 tarihli Günlük Derse Hazırlıktan alınmıştır.

Tartışma | Share Feedback | Ask a question




"Kabala ve Hayatın Anlamı" Yorumlar RSS Feed