Daily Archives: Şubat 9, 2015

İsrail ve Dünya Ulusları 

thumbs_laitman_922”Arvut (karşılıklı garantörlük)” makalesinde yazılmıştır ki, gereklilik sebebiyle tüm ulusların tuhaf insanları olmak üzere bizler seçilmişizdir. Yani özel bir grup, ”ulus” olmak için, yani aralarında karşılıklı garantörlük olan insanların bağı ile oluşmuş karşılıklı birlik kuvveti, karşılıklı yardım içinde bir bedeni bütünüyle tamamlayan insanların oluşturduğu bir grup. Bütün bu beden dünyanın yetmiş ulusu gibi bencilce olabilir. Çünkü Zeir Anpin’in yedi Sefirot‘unun her birisi özel on Sefirot‘tan oluşmuş olup, yetmiş manevi kökten oluşur.

Bu nedenle, genel kap kırıldığında, yetmiş bencil tohum oluşmuştu ve bunlar tüm insanlığa yayılmıştı. ”Dünyanın yetmiş ulusu” tanımının kaynağı, yani farklı bencilce eğilimler de buradan gelir.

Buna ek olarak ”İsrail ulusu” vardır. Üst Işığın etkisi altında iken, orada dünyanın tüm uluslarının arzularının ayrılışı gerçekleşir. Nitekim o zaman, genel egodan Yaradan’a erişmek isteyen arzular, ihsan etmek için ıslah edilmemiş olsalar bile, bir mıknatıs gibi çekilir. Onlara İsrail (Yaşar-El, Yaradan’a doğru) denir. Nitekim yetmiş ulusun arzuları yalnızca egolarına doğru yönelmiştir.

İşte genel bir kuvvetin Işığın etkisi ile nasıl ayrıldığı bu şekildedir. Başta parçalara ayrılmıştı, sonra karıştılar, ayrıldılar ve daha sonra da ayrılma gerçekleşti: bir parça yukarıya doğru yükselir, bu ”İsrail ulusu”dur ve bunun ikinci parçası durağan kalır, bunlar da ”dünyanın yetmiş ulusu”dur. Aslında onlar uluslar değil fakat manevi kuvvetler olup, doğada öne çıkar ve daha sonra kademe kademe insanların içinde ifade edilmiş olur.

Çok seneler önce, Antik Babil insanları kendilerini gerçekleştirme uğruna bir arzuyu uyandırdıklarında, Babilliler arasındaki bir kesim Yaradan’a erişmeyi arzuladılar ve diğer bütünden ayrıldılar. Bu ise İbrahim’in, yani Yaradan’ı ilk ifşa eden kişinin etkisi ile, evrimde hareket eden tek kuvvet ile gerçekleşti.

Nitekim insanların diğer bölümü bunu hissetmediler ve İbrahim’in etkisi ile onlar ise olumsuz eğilimlerin zıttını hissettiler. İşte bu şekilde dünyanın tüm ulusları bütün dünyaya yalnızca bencilce edinimleri arzulayarak yayıldılar. Bu nedenle denir ki: ”bizler, tüm ulusların arasından ‘seçilmiş’ olma gereksiniminden dolayı şeçildik”. Yani burada demek istenilen, bizim içimizde mevcut olan niyeti ispatlamamız gerekir.

Nitekim bu görevi İsrail insanları üzerlerine aldılar ve karşılıklı garantörlüğe giriştiler. Bunun aksine, dünya uluslarının insanları burada yer almadılar. Çünkü hakikat onları kendi başına böyle yapmaya zorladı.

Bu sebeple Babil’in tümü iki gruba ayrılmıştı. Bir grup ”İsrail ulusu” (doğrudan Yaradan’a erişmek isteyenler) ve ikinci grup da ”dünya ulusları” (egolarına erişmek isteyenler) olmuştur. Her bir grup kendi düzenine göre gelişmiş ve daha sonra birbirleri arasına karışmış ve şimdi de bir araya gelmişlerdir. Bu andan itibaren bizler insanlığın gelişimi adına yeni bir özel safhaya girmiş oluruz.

Fakat dünyanın son ıslahı, dünyadaki tüm insanları Yaradan arzularına ilişkin birliğe getirmek üzerine olacaktır. Nitekim Yaradan dünyadaki tüm insanlara ifşa olacaktır. Erdemlilerin yazmış oldukları gibi: ”Yaradan ülkenin kralı olacaktır” ve o günde O ve O’nun ismi ”Bir” olacaktır. Yaradan ışıktır. Yaradan ve O’nun ismi ışığın dört seviyesinin “Yud-Hey-Vav-Hey,” arka plandaki beyazın üzerindeki siyah harflerin ifşasıdır. ”O ve O’nun ismi” demek, dünyamızdaki her bir ifşanın iyi, bütün ve sonsuz yani Işığın kendisi gibi olacağı anlamına gelir.

Ve o gün denilir ki: ”Ve ülke Yaradan’ın bilgisi ile dolacaktır ve tüm uluslar bunun üzerine akmalıdır.” Bilgi tüm ulusların arzularına ifşa olacaktır. İsrail ulusu için aynı şey geçerli değildir, nitekim o yalnızca kendi görevini yapacaktır. Nitekim dünya uluslarının ıslah edilecek egoları sayesinde, Yaradan’a ilişkin büyük genel bilgi ve idrak ifşa olacaktır.

Fakat İsrail’in tüm dünyaya olan görevi, bizim atalarımızın İsrail ulusuna olan görevine benzer. Bizler dünyanın tüm uluslarının öğretmenleri olmalıyız ve onlara bizim gibi aynı merdiven seviyelerine yükselmeleri konusunda yardım etmeliyiz.

Ve Yaradan’a memnuniyet getirmek için İsrail insanlarının uyguladığı her emir (arzumuzun ıslahı), ödül almadan ve kendini sevmekten uzak olacak şekilde (saf ihsan etme hareketleri), tüm insanlığın gelişimi için bir dürtü hizmetindedir. Sonuçta, bizler bağ içindeyiz ve bizdeki pozitif virüsü tüm insanlığa geçiririz… Haktan olan tarafın ölçüsünün kenarına değene kadar… Saran Işığı kendimiz üzerinden tüm insanlığa, onları ıslah edene kadar geçiririz. Yaradan’ın tüm ışığının bütün evrimde muhakkak şekilde ifşa olduğu gibi.

Bu nedenle, birbirimiz ile kişisel bağ konusunda ciddi bir sorunumuz vardır. Yani bütün bir Işığa benzer olacak şekilde ortak bir arzu oluşturabiliriz.

Işık bir, eşşiz ve birleşmiştir; O tek bir eşsiz arzuyu oluşturmuş ve daha sonra da bir amaç doğrultusunda bunu küçük parçalara ayırmıştır.

Ve şimdi, bu Işığın yardımcı etkisi ile bizler kendi başımıza  daha önce olduğu gibi,  Işığın yeniden genel arzuyu oluşturacağı zamandaki seviyeye erişmemiz gerekir -bir, eşsiz ve birleşmiş şekilde.

Fakat bizim bunu talep etmemiz gerekir; dünyamızda bir şeyi yapmayı denediğimiz zaman görürüz ki, bu konuda başarılı olamayız ve bize yardım etmesi için Üst Işığı talep etmemiz gerekir. Bu talebe ”MAN‘ı yükselmek” veya dua denir. Nitekim şayet bu doğru ise, bencilce değilse, bu hareketi tamamlamak için yöneltilmiş ise, o zaman Işık bunu yerine getirir.

10.6.2014 tarihli Soçi Kongresinden, 3. Ders

Ego Çöp Yığınının Üzerindeki Umut Kıvılcımları

laitman_2008-12-24_8202_wSoru: Tora’nın verilişi, saf olmayan 49 kapıdan geçiş ve Mısır’dan çıkış esnasında olan bağ koşullarının arasındaki fark nedir?

Cevap: Saf olmayan 49 kapı bizim tüm kaplarımız, bütün arzularımız, kalplerimiz olup, hepsi almak içindir, dipteki atılmış çöptür. Yalnızca kalpteki nokta, ihsan kıvılcımı her bir kalpten dışarı çıkar ve bütün bu kıvılcımlar bir olacak şekilde bütünleşir.

Bu  birleşmiş kıvılcımlara Musa adı verilir. Onlar Yaradan ile bağ kurmak isterler ve bu nedenle dağın tepesine doğru yükselirler ve bu esnada tüm kalpler saf olmayan 49 kapı içinde kalırlar. Mısır’dan çıkış esnasında, Yaradan’ın ifşasının gerçekleşmesi, kıvılcımların kalplerden ayrılabilmesi, onları egolarından çıkarmak için gerekliydi.

Kıvılcımlar kalplerden ayrıldığı zaman, onlar Tora’ya erişmek için bir kap olacak şekilde birleşebilirler. Sonuçta, Tora’nın Işığı edinildiğinde, her seferinde kalplerin seçilmiş bölümünün alınıp ıslah edilmesi gereklidir. Onları hazırlamak ve kıvılcımların boyuna doğru yükseltmek gerekir.

Bu aşamaya ihsan etmek için ihsan adı verilir, alma arzusunun ihsan etme boyuna yükseltilmesidir. Daha sonra da ihsan etmek için niyet ile daha fazla çalışma vardır.

Kabala sabah dersine hazırlıktan, 3/6/2014

Doğadaki Zıtların Ahengi

Soru: İnsanların arasındaki bağ ihtiyacını birey basit bir şekilde nasıl açıklar.

thumbs_laitman_433_02Cevap: Bizler görüyoruz ki, doğada birbirinin zıttı olan, artı ve eksi, kuzey ve güney gibi iki kuvvet vardır. Her olayda bizler iki zıt olan kuvvetin bütünselleştiğini görürüz; daha da fazlası, negatif kuvvet, pozitif kuvvetten daha önemli değildir.

Bir keresinde öyle bir durum oldu ki, sürülere saldıran kurtları imha etmek için girişimde bulunulmuştu. Bunun neticesi de felaket ile sonuçlanmıştı. Bu durum doğada dengesizlik oluşturdu ve her çeşit problem ortaya çıktı: koyunlar arasında salgın hastalıklar ve kurtların normalde yedikleri vahşi hayvanlar çoğalmış oldu.

Doğada pozitif veya negatif kuvvetler yoktur. İki kuvvet de faydalıdır: Hem pozitif hem de negatif kuvvet birbiri ile ahenk içinde mevcut olmalıdır.

Yalnızca insan seviyesinde egomuzun tekil kuvveti işler, negatif bir kuvvet yanında pozitif bir kuvvet olmadan, ahenk olmaz. Yani bu negatif kuvveti kullanabilmek ve pozitife dönüştürebilmek için aramızdaki bağı edinmemiz gerekir.

Kabala sabah dersinin 1.bölümünden ,8/6/2014,  Baal HaSulam’ın  yazıları