Daily Archives: Şubat 6, 2015

Bizler Uyku Olmadan Yaşayamayız

thumbs_laitman_433_02Soru: Rüyalarımızda herhangi bir özel anlam var mıdır?

Cevap: Genellikle rüyalarımız bizim önceki tecrübelerimiz veya gizli olanımız ile ilgilidir. Bizim aslında olmadığını sandığımız bilinçaltındaki arzular ve amaçlara ilişkindir. Fakat bizim geleceğimizi ifşa eden rüyalar vardır.

Bir seferinde sınava girmeden önce bir rüya gördüğümü hatırlıyorum. Rüya daha sonra gerçekleşen bir durumu daha sonrasında gösterdi. Önceden benim bazı şeyleri önceden görebilme yeteneğim vardı. Fakat bizim bu bilgiyi kullanabilme kapasitemiz yoktur. Bu bilgiyi de aynı zamanda diğerlerine ifşa edemeyiz. Yani bizim pasif ifşalarımızın bir faydası yoktur.

Bu çeşit bir bilgi hakkında konuşma arzunuz veya gücünüz yoktur. Bu sanki sizin içinizde hapsolmuştur. Bazı zamanlarda yakınımda olan insanlar hakkında bazı şeyleri sanki onların yaşam senaryolarını biliyormuşum gibi önceden görebiliyorum. Yine de ben onlara bir şey bahsedemem. Fakat önceden görmüş olduğum şeyler daha sonra gerçekleşmişti.

Kabala rüyaları deşifre etmez nitekim onlar fiziksel dünyaya ilişkin şeylerdir. Bedenimiz yalnızca bir ”hayvandır”. Her hayvan rüya görür. Küçük çocuklar devamlı rüya görürler. Rüyalar onların büyümesine yardımcı olur.

Genellikle, yaşamımız doğaüstü, belli, alışılmış ve yenilik taşımayan durumlardan oluşur. Bütün günlerimiz birbirine benzer. Bu sebeple gelecekteki önemli, daha hakiki görevimize bizi iten rüyalar görürüz. Rüyalar hissiyatımızı ve zekamızı yükseltir. Onlar bizi bir sonraki aşamaya hazırlar.

Rüyalar bizi gelecekte bekleyen seviyeler ile başa çıkabilmemize yardımcı olur -manevi yükselişlerimize. Rüyalar olmasa, yaşamımız çok tekdüze olur ve hayvanların yaşamına benzer. Alışılagelmiş şekilde yaşardık: sabah uyanır, işe gider, eve döner, akşam yemeğini yer, saçma bir TV programını izler ve uyurduk. Bundan başka bir şey olmazdı!

Hatta diyebiliriz ki, rüyalarda insanlar ortak bir düşünce ile insanlar bağ kurar. Doğada fiziksel olsa da, birleşmiş tek kuvvet, tek arzu. İşte bu şekilde büyürüz.

İşte bu yüzden ilkel yaratıklar hiç uyumaz ve gece gündüz uyanık kalırlar. Onların yalnızca sezona ilişkin senelik bağ ile alakalı devirleri vardır. Daha karmaşık yapıdaki hayvanlar, insanlar gibi aynı uyuma özelliklerine sahiptirler.

Uykusuz yaşayamayacağımız bir tesadüf değildir. Uykusuz geçen sayılı geceler sonrasında kişi zihnini kontrol edemez. Zihnimiz uyku molası olmadan doğru şekilde fonksiyonlarını sürdüremez. Niçin?

Bir seviyeden diğer seviyeye geçişimizde bunu uyku seviyesi ile ayırmak dışında başka bir seçeneğimiz yoktur. Bu olay Kabala terimleri ile açıklanabilir. Uyanma seviyesine ”GAR” (üst bölüm) denir. Bu seviyede aktif ve uyanık oluruz. Bizler alır ve ihsan eder, bulunduğumuz ortam  ile duyularımızı ve entellektüel bilgilerimizi değiştiririz.

Fakat aktif seviyeler arasındaki geçişler için uyku molasına ihtiyacımız vardır. Uyuyan seviye alt bölüm olup, buna VAK denir. Bu Hohma Işığının kayboluş seviyesidir. Bu daha büyük bir seviyenin bölümüdür. Uyurken insanların hayvana dönüştüğü doğru değildir. Onlar hâlâ uyku seviyesinde olan insanlardır. Rüya görüp görmediğimiz fark etmez. Temel olan şey, uykuların bizim ‘içimizden geçmesidir’.

İşte bu yüzden bizler yeni bir güne hazır şekilde uyanırız. Biz uyurken doğa bizim içimizde ”araçları hazırlar” ki, nitekim bir sonraki görevimize yine ihtiyacımız olsun.

İnsanların 8-10 saat uyku uyuması bir tesadüf değildir. 6-7 saatten daha az uyuyan kişiler kendilerini kötü hissederler. Yetersiz uyku manevi bir engel haline gelir. Uyku ve gecedeki rüyalar bencilliğimizin bir parçası olan saf fiziksel olaylardır. Bunların maneviyat ile ilgisi yoktur.

Soru: Bizler uyurken bile egoizmin gücü altında mıyız?

Cevap: Tabii ki! Başka hangi gücün olabilir ki? Bedenimiz ve onun tüm sistemleri bencilcedir. Yalnızca uykuya yattığımız için maneviyata doğru hareket ediyoruz anlamına gelmez. Aniden dostlarımıza ilişkin ihsan etme ve sevgi niteliğini edinmek mümkün değildir. İhsan etme niteliğine sahip olmadığımız gerçeği, bizim hala bu fiziksel dünyaya ait olduğumuzu ifade eder. Fiziksellik ve maneviyat arasındaki tek fark niyettir: kendi adımıza mı yoksa diğerleri adına hareket edip etmediğimiz hususudur.

KabTV’den, ”Yeni Bir Yaşam”, 11.1.2015

Nahşon İhsan Etmenin Doğasıdır

laitman_2008-12-24_8202_wSoru: Kızıldeniz’e ilk atlayan kişi olan Nahşon ben Amminadab’ın doğası insanın içindeki neyi sembolize eder?

Cevap: Nahşon ben Amminadab’ın adlandırdığı Gematria (sayısal değer), manevi halin boyutunu temiz Bina‘nın doğasını gösterir.

Kişiye bir su duvarına karşı gelme fırsatını verir. Bir yandan, su yani bu yumuşak doğa yaşamın temeli olup, diğer yandan da sert doğa gibi yani Gevurot şeklinde kendisini belli eder, mahkeme kuvveti.

Suyun içinde gizlenmiş olan yumuşak ve sert kuvvetler yalnızca egoizm üzerine yükselindikten sonra hareket ettirilebilir. Nahşon’un bunu yapabilmesi mümkündür çünkü kişi egoizmi kırmadan önce, kişi bütünüyle Yaradan ile bir olurken her şey ayrılır.

Dünyada hiç bir boşluk yoktur: ya alma, egoizm ya da ihsan etmek yani Yaradan’ın doğası. Egonun üzerine bir kez yükselindikten sonra, boşluğa girmezsiniz ama Yaradan’ın doğasına girmiş olursunuz. Nuh’un gemisine girmiş olduğu zaman yaptığı gibi. Yani buradadır, siz ihsan etme doğasına girişi sanki kozaya giriyormuş gibi yaparsınız ve bunun içinde mevcudiyetinizi sürdürürsünüz. Bu Nahşon’un etkisidir. Sel felaketi hikayesinde olduğu gibi deniz birisine zarar verir ve başka birisi de kurtarılmış olur.

Nitekim Nuh ve Nahşon hareketleri aynı fakat farklı seviyelerde ortaya çıkan ve gelişimin dört aşamasına geri dönerek yeniden başlayan hareketlerdir. Bu her aşamada gerçekleşir. Bu manevi ilerleyiştir.

Kabtv’den ”Ölümsüz Kitabın Sırları”, 30.4.2014

Çaresizlikten ve Endişe Etmekten Korkmayınız

Laitman_00003Soru: Yakın bir zamanda sokakta bazı insanlar ile karşılaşmış ve hiç beklenmeyen müdahaleler sonucunda kendimi çaresiz ve umutsuz bir halde bulmuştum. Nasıl etrafında daireler çizmeden, direkt olarak amacımıza odaklanabilirim?

Cevap: Bu kafa karışıklığı seni daha derinlerdeki anlayışlara getirmek üzere bilerek verilmiştir. Bu her aşamada, her seviyede ve herkesin başına gelir.

Bu noktayı açıklığa kavuştur ve bu daha açık ve net bir hale gelecektir. Sonrasında daha birçok buna benzer durumlar ile karşılaşacaksın ve  her zaman kendini çaresiz hissedeceksin. Çaresizlik, herhangi birşeyi düzeltme gücünün senin ellerinde olmaması ve durumun kontrolünün sende olmaması gerçeğinden gelir ancak aslında bu iyi birşeydir. Burada eksikliğini duyduğun şey ise, evsahibine tutunmak ve O’nunla iletişim halinde olmaktır

Yoluna devam etmekten başka yapabileceğin birşey yoktur. Herkes bu tarz koşullara, anlayışlara ulaşır ve sen onları güzel bir şekilde tarif etmene rağmen, hala üst Işık ile bir iletişimin yoktur. Bu tarz bir kontağın olsaydı bile, yine de bağlantı kopuklukları olacaktı ve bu yüzden de yol boyunca her kendini çaresiz hissettiğin belli bir noktada, bir seviyeden bir sonrakine yükselebilecektin.

Bu tıpkı Kral Davut’un Tehilim (Mezmur) Kitabı’nda yazmış olduğu gibidir: “Yüzünü benden gizledin ve ben korktum.” Bu, insanı biraz sarstığından ve kabukları (Klipot) ondan aldığından güzeldir. Kişi, korku, endişe, güvensiz ve kayıp olmuş durumlarındayken, aslında bu güzel bir şeydir. Tüm bunların nereden geldiklerini ve Yaradan’ın, nasıl, sizi O’na yapışmaya davet ettiğini görmeliyiz.

Günlik Kabala Dersi’ne Hazırlık 03/06/2014

Herkes için Dua Etmeliyiz

thumbs_laitman_254_02Soru: Zohar Kitabı’nı okurken, herbir kişiye, dostlarımıza ve bütün dünyaya ait tüm problemlerin iyileşmesi için kendimizi doğru bir şekilde nasıl yönlendirebiliriz?

Cevap: Dua etmek, istemek için, bize en yakın olan kişilerin ve aynı zamanda bizden uzak olanların acılarına ortak olmak gereklidir. Ancak hasta olan belli bir kişi için dua etmeyiz bunun yerine belli bir kişinin önümüzde yaşamış olduğu, görmüş olduğumuz problem vasıtasıyla, bu hastalığın genel olarak düzeltilmesi için dua ederiz.

Kişi genel düzeltme için dua etmelidir, çünkü bizim gördüğümüz genel bir problemin önümüzdeki belli bir ifadesidir. Dualar bu şekilde organize edilmelidirler.

Soru: Neden, herkes için dua etmek, kalbime daha yakın olan bir kişi için yapacağım talepten daha pratiktir?

Cevap: Belli bir kişi için yapılan talep, egonuza daha yakındır. Bir yandan, kendinize daha yakın olan tarafından daha çok harekete geçirilirsiniz, fakat diğer yandan da, ihsan etmek için olan arzunun, size yakın ya da uzak birine ihsan ediyor olmasının farkı nedir?

Or Hasadim (Merhamet Işığı)’na sınır yoktur; her yere aynı yoğunlukta genişler. O zaman neden belli bir kişi için dua etmek istiyorsunuz ki?
Biliyoruz ki, herkes birbiri ile bağlantılıdır ve sadece tek bir ruh vardır. O zaman bir kişide ortaya çıkan bir eksiklik, rahatsızlık, genel hastalığın bir sonucudur. Genel hastalığı şifalandırmadan, sadece belli bir insanı iyileştirmek nasıl mümkün olabilir ki? Herkes için dua etmek gereklidir.

Eğer dualarınız ile herkesi düzeltmeye hazırsanız, o zaman hasta olarak gördüğünüz kişi de aynı şekilde iyileşecektir. Aksi takdirde bu işlemez. En nihayetinde, bizler tek bir sistemin, global bir sistemin içindeyiz. Diyelim ki bir kişi grip hastası olmuş, sadece onu iyileştiremezsiniz, daha iyisi, bu salgını dünya üzerinde iyileştirmeniz gerekir çünkü bu genel bir sistemdir.

Sadece tek bir yerde eksiklik, kusur olamaz, her ne kadar bizlere sadece tek bir hasar görmüş parçayı görüyoruz gibi gelse de. Hasar sadece bir kişi de olamaz, tüm sistemde vardır. Ve sadece sizin için bu bir arkadaşınızdaki kusur olarak karşınıza çıkmaktadır. Toplumun genelini iyi bakmanız ona göz kulak olmanız gereklidir ve görmüş olduğunuz belli bazı problemler sadece genel probleme ait olan yansımalardır. İzole edilmiş bir parça hiçbir formda varolamaz, ne bende ne de bir başkasında. Eğer ben eksik bir parça görüyorsam bu, sistem genel olarak hasta olduğu anlamına gelir.

Bunu dünyamızda da görürüz. Eğer toplumun ya da devletlerin sadece belli bir parçasını düzeltmek istersek, o zaman hiçbir şey bize yardımcı olmayacaktır çünkü bu doğru bir yaklaşım değildir.

Günlük Kabala Dersinin 3.kısmı , 17/06/2014, Zohar

Sihirli Tiyatro  

thumbs_laitman_433_02Soru: Kabala Bilgeliği’nin özel, doğaüstü güçler barındırdığını söyleyebilir miyim ?

Cevap: Doğaüstü olan bir şey yoktur. Kabala, güncel hakikatta nasıl davranmamızı ve bu esnada, yaşam zamanında nasıl cennete erişebileceğimizi açıklayan bir bilimdir.

Kabala kitapları sihir ile ilişkili değildir. Evet, onlara ”kutsal” denir çünkü onların yardımıyla nasıl ”kutsal” hale gelebileceğimi öğrenirim. Başka bir deyişle, ben ihsan etmeyi, dostumu sevmeyi, verici olmayı ve iyilik etmeyi nasıl yapacağımı öğrenebilirim.

Soru:  Kabala kitaplarını kötü bir şey için kullanabilir miyim? Örneğin, bazı kimseler belli bir kişiye karşı odaklanarak özel ritüeller düzenlerler.

Cevap: Bu bir tiyatrodur. Psikolojik olarak bunun biraz etkisi olabilir ama bundan daha fazlası olamaz.

Kendi gücüne sahip olan bir Kabalist’in kimseye zararı olamaz. Neticede o Yaradan’a yakındır ve kötülük de ondan gelmez.

Diğer yandan öyle durumlar vardır ki, Kabalistler’in faydası dokunur. İnsanlara çok büyük zararı dokunan büyük bir haini etkisiz (nötr) hale getirir.

Sonuçta, iyiye dayanabilmeyi ve verici olmayı öğrenmem gerekir. Yalnızca bu şekilde ortak, mutlak iyiliğe doğru hareket ederim ve nitekim bu da bana, kendime fayda sağlar.

Kabtv’den ”Yeni bir yaşam”, 18.1.2015